P
Pablo Picasso (1881-1973) İspanyol sanatçı, Malaga’da doğdu.
1900’de paris’e gitmiş, bir sonra dönerek genç bohemler grubuna
katılmıştır. 1907 yılında Braque ile tanışmış, Analitik Kübizmin
öncüleri arasında yer almıştır. Çağdaş etkiler yanında, içinde yaşamış
olduğu ortamın duyarlığını eserlerine taşımıştır.
1900’de paris’e gitmiş, bir sonra dönerek genç bohemler grubuna
katılmıştır. 1907 yılında Braque ile tanışmış, Analitik Kübizmin
öncüleri arasında yer almıştır. Çağdaş etkiler yanında, içinde yaşamış
olduğu ortamın duyarlığını eserlerine taşımıştır.
Paimiao (İng. PaiMiao) Çin sanatında renk kullanmaksızın yalnız
kontürler belirterek mürekkep ve fırçayla yapılmış resim.
Paleografi (Paleography) Eski unutulmuş dillerle ya da yazılarla yazılmış
metinleri okumakla uğraşan bilim dalı.
Palet (İng. Palette, Frs. Palette (f)) 1. Üzerinde yağlı boyaları
karıştırarak, piyasada satılan tüp boyalarda bulunmayan renkler elde
etmek için kullanılan düz bir yüzeye sahip resim malzemesi. Boya tablası.
2. Bir resim sanatçısının resimlerinde en sık kullandığı renkler ve
renk düzeni. Ressamların kullandığı renklerin tümü.
Panakia (İng. Panaghia) Ortodokslarca Hz. Meryem’e verilen ad.
Panaşur (Frs.Panachure (f)) Beneklilik, Alacalık.
Pandantif (İng. Pandentive) Bir geçiş öğesi.Kare planlı bir duvar
sistemi üzerine kubbenin oturabilmesini sağlar. Bu amaçla köşelerde
oluşturulan üçgen biçiminde iç bükey parçalara “pandantif” denir.
Pano (Frs.Panneau (m)) Üzerine tanıtma, açıklama ya da çizili
desen kâğıtları tutturmak için hazırlanmış levha, pano.
Panorama (İng.Panorama, s.Panarama (m)) 1. Bir doğal ve kentsel manzarayı
ufka kadar uzanan ve çok geniş bir bakış açısıyla betimleyen resim.
2. Görünüm. 3. Yukarı bir yerde aşağıyı bütün olarak görebilme, kuşbakışı.
Pandograf (İng. Pandography) Bir çizim ya da haritayı belli bir
oranda küçültmek veya büyütmek için kullanılan bir araç.
Paolo Ucello (1397-1475) Floransalı ressam.Perspektif çalışmaları
yapmıştır. Devler, Tufan, Yaratılış gibi eserleri ile tanınır.
Papiyer Cole (İng. Papier Colla) 1909’da Kübist ressam G.
Brague tarafından yaratılan ve basılı kağıtların bir yüzey üzerinde
yapıştırılmasıyla oluşturulan resimsel kompozisyon.
Papiyepiyer (Frs.Papierpierre (m) ) Karton kâğıdı.
Parşömen (Porchmet) Üzerine yazı yazmak ve çizim yapmak
için kullanılabilecek işlenmiş deri.
Pasaj (Passage) 1. Geçiş. 2. Aşamalı hacimlerin, planların ve
renklerin birleşimini yumuşatmak için yapılır. Biçimlerin ve hacimlerin
üzerine; ışıkgölge veya renkle taşınan ton.
Paspartu Resim ya da fotoğraflar çerçevelenirken çerçevenin
içine bunlarla birlikte yerleştirilen ve fon işlevi gören kağıt,
karton veya kumaş. Günümüzde paspartu yağlı boya resimler
dahil her tür sanatsal çalışmalar için kullanılmaktadır. Paspartu resimlerin
daha rahat algılanabilir hale gelmesini sağlar.
Pastel (İng. Pastel, Frs.Pastel (m)) 1. Toz haline getirilen boyalardan
yapılmış kuru boya, pastel 2. Bu kalemle yapılmış resim.
Pastel Boya (İng. Pastel paint, Frs.Pastel (m) Boya pigmentlerini yağlı
ya da yağsız bir eriyiğin içine katarak elde edilen, tebeşire benzer boya kalemi.
Pastel Boya Tekniği Pastel de, diğer tüm resim teknikleri kadar
renkli ve canlı bir görünüm sağlar. Kuru bir teknik olduğu gibi
pudramsı yüzeyi ışığın kurulmasını güçlendirir ve bu yüzden de hiçbir
tekniğin ulaşamayacağı bir renk yoğunluğu taşır. Kuru olduğundan
kağıdın ya da boyanın kurumasını beklemek gibi sinir bozucu bir
yanı yoktur. Kuru boyayı elimize alır, rengi doğrudan resmin
yüzeyine aktarırız. Bu boya içinde yağ ya da zamanla sararıp
çatlamalara yol açabilecek vernik bulunmadığından yağlıboyadan
daha uzun ömürlüdür. Teknik açıdan sağladığı bu yararların yanı
sıra, pastel son derece ilginç bir kullanım alanı yaratır. Pastel boyadaki
rengin gücünü, boya maddeleri ile karıştırılan tebeşir oranı belirler.
Yüksek oranda tebeşir karıştırılması açık ton, düşük oranda tebeşir
ise koyu ton elde etmeye yarar ve böylece her rengin çok
sayıda tonu elde edilebilir. Çok kişi pasteller içindeki pigmentlerin
yani boya maddelerinin, yağlıboya ve suluboyalarda olduğunu
bilmez; bu boyalarla pastel arasındaki tek fark yapım işlemindedir.
Yağlıboyalar, incecik toz halinde öğütülmüş boya maddelerinin
yağla, suluboyalar zamklı suyla, pasteller ise bu tozların katı bir hamur o
luşturana tek tebeşir ve suyla karıştırılmasından oluşur.
Pastel renk (İng. Pastel colour) Resim sanatında kullanılan renklerin
açık ve yumuşak tonları “pastel” olarak nitelenir. Örneğin, gül kurusu bir pastel renktir.
Pastele (Frs.Pasteller (v)) Pastelle resim yapmak.
Pastelist (Frs.Pastelliste (m et f)) Pastelci, pastelle resim yapan sanatkâr.
Pastişe (Frs.Pasticher (v)) Birinin üslubunu, tarzını taklit etmek.
Pastoral (İng. Pastoral) Kırsal alanda ya da ormanlarda geçen
ya da çoban yaşamını betimleyen sahnelere verilen ad.
Pathos (Duygulanım) Antik sanatta güçlü bir duygusallık uyandıran
karakterler için kullanılır.Daha sonraları küçültücü anlamda,
aşırı duygusallığı açıklayan üslubu tanımlamaya başladı. Artık,
yüksek nitelikli bir duygusallığın gerçek olduğu düşünülen duyguların karşılığıdır.
Paul Cezanne (1839-1906) Eserleri ve düşünceleri ile birçok
çağdaş sanatçıyı etkileyen Fransız Ressam. Empresyonist tekniğe
yakın doğa görünümleri çalışmış. “doğada her şey silindir, koni,
dikdörtgen gibi geometrik biçimlere dayanır” diyerek, özellikle
desen çizimlerini kolaylaştırıcı bir formül sunmuştur.
Paul Gauguin (1848- 1903) Fransız ressam. Pariste doğmuş,
çocukluğunun bir kısmını Peru’da geçirmiştir. Adı özellikle
Pisarro ve Cezanne ile birlikte anılmıştır. Batı medeniyetine
karşı çıkarak Tahiti’ye gitmiş, ilkel ama bozulmamış insanların basit
hayatlarını resimlerinde anlatmıştır.
Paul Klee (1879-1940) İsviçreli bir ressam olan Klee, Münih’te
eğitim görmüş 1901-1902 yıllarında İtalya’ya gitmiş, sonra
yurduna dönmüştür. İlk grafik çalışmalarına Blake, Berdsley,
Goya ve Ensor’dan etkilenmiştir.Bir çok teorik kitapları yayınlanmıştır.
Modern resmin öncüleri arasında yer alır.
Paul Signac (1863-1935) Fransız ressam ve gravür ustası.
Seurat’nın düşüncelerini ve biçimini benimsemiştir.
Pazar Ressamı Tatil günlerinde resim yapan amatör ressamlara verilen ad.
Pentikost (İng.Pentecost) Ortodoks ikonografisinde bir sahne.
Bu sahnede Hz. Meryem ve onbir havari bir sofra başında resmedilir.
Üstte ise beyaz bir güvercin biçiminde kutsal Ruh betimlenir.
Pentimento (İng. Pentimento) Yağlı boya resimde yapılan hatayı
aklamak veya fikir değiştirmek sonucu sürülen boya.
Pentür (İng. Painting, Frs.Peinture (f)) Yağlı boya tablo anlamında kullanılır.
Pendr (Frs.Peindre (v)) 1. Resmetmek 2. Boyamak 3. Tasvir etmek.
Peintre (m) Ressam.
Peintre graveu (Frs.Peintre graveur (m)) Gravür ressamı.
Pentres (Frs.Peintresse (f)) Kadın ressam.
Pentüre (Frs.Peinturer (v)) Boyamak.
Peinturlurer (v) Çiğ renklerle boyamak, zevksiz bir şekilde resmetmek.
Peintür Periyetal (Frs.Peinture pariétale) Tarih öncesi mağara resimleri.
Penisilie (Frs.Pénicillé, e (adj)) Resim fırçası şeklinde.
Pensöliye [Frs. Pincelier (m)] Ressamların fırça temizlemeye mahsus yağ kabı, fırça kabı.
Penombr (Frs.Pénombre (f)) Işıktan gölgeye geçiş.
Perspektif (Frs.Perspectif, ive (f) ) Perspektife uygun olarak çizilmiş.
Perspektiv (Frs.Perspective, İng. Perspective (f)) (menazır). 1. Uzaktan görünüş
2. Cisimleri uzaklaştıkça küçük, yakınlaştıkça büyük görünmesi, bir anlamda
göz yanılması. 3. Perspektif. 4. Üç boyutlu gerçeklikleri iki boyutlu resim
düzlemi üzerinde betimleyerek, üçüncü boyut yanılsaması yaratma işine
yarayan bir resim ve çizim tekniği. Antikite’de özellikle duvar resimlerinde
üçüncü boyut etkisi vermek önemli bir yer tutar. 5.İki boyutlu bir alan
üzerinde, üç boyutlu bir görünüş yaratan mekanik sistem. Çizgi
perspektifi, Hava perspektifi. Resim, grafik, rölyef, heykel, sahne
dekoru ve mimarlık gibi plastik sanat dallarında ve fotoğrafta; derinliğin,
bütünlüğün, devamlılığın, renk, biçim ve çizgilerle yada fotoğraf
makinası aracılıyla bilimsel olarak elde edilmesinde izlenilen yöntemlere
PERSPEKTİF denir. Kısaca perspektif, üç boyutlu cisimleri, iki boyutlu
bir düzlem üzerinde göstermek için kullanılan bir araçtır. Çizgi perspektifi,
renk perspektifi diye ayrılır. Çizilecek bir konunun üç boyutluluğu düşünülerek,
bu konu ile ilgili boşluk ve kitle sorunlarını görsel olarak çözmek için
perspektif yöntemlerinden yararlanmak gerekir. Cisimlerin gözden olan
uzaklıklarına göre şekil ve renklerin belirtilmesi perspektifsel çalışmaları
oluşturur. Doğanın ve nesnelerin göz ile görüldüğü gibi bir düzlem
üzerinde belirtilmesi; Grek uygarlığı, Çin imparatorluğu, Roma sanatı,
Rönesans dönemleriyle yakın çağda ayrıcalıklar göstermektedir.
Bu nedenle perspektife ilişkin yöntemler, kuramsal ve uygulama
alanındaki bütünlük 20. yy ın ikinci yarısına kadar gelişme
göstermiştir. Günümüzde, bir yapının perspektif görünümleri
bilgisayar ve diğer elektronik araçlarla yanlışsız olarak çizilebilir.
Ancak sanatsal (artistik) yeteneklerle boyanmış veya çizilmiş bir
perspektif resim; sanat tarihinin bütün dönemlerinde olduğu gibi
bütün çağdaş sanat akımlarında da derinliği, bütünlüğü ve devamlılığı
daha canlı ve inandırıcı olarak göstermektedir. 15. yy da perspektif;
bir konunun, görme merkezine göre, merkezi izdüşümünün resim düzleminde
görüntülerle belirtilmesinde izlenen yöntemdir. Bu yönteme “merkezi
projeksiyon yöntemi” de denilmektedir. Geometri ve optik bilimleri ile
yakından ilgili olan perspektif, Leonardo’ya göre; bir yeri pencere
camından görüp görüntüyü bu cam üzerinde çizmek yada boyamaktır.
Derinlikle ilgili çalışmalarda üç boyuta ilişkin olan ipuçlarının beş
tanesi özellikle Rönesans ressamları tarafından kullanılmış olup
günümüzde de geçerlidir.
Persepsiyon (Perception) Fark etme, dikkate alma. Fiziki veya
zihni yeteneklerin kullanılmasıyla bir fikrin veya bir cismin niteliğinin tanınması.
Peyzaj (Frs.Peysage (m)) 1. Bir memleketin, bir yerin bir bakışta
görünen kısmı, manzara, görünüm. 2. Manzara resmi, peyzaj.
Peyzaje , jer (Frs.Paysager, ère (Adj)) Bir kır manzarası şeklinde.
Peyzajist (Frs.Paysagiste (n et adj)) Kır ressamı, manzara ressamı.
Pieata Hz. Meryem’in çarmıhtan indirilmiş Hz.İsa’yı kucağında
tuttuğu sahneler verilen ad.
Piet Mondrian (1872-1944) Hollandalı ressam. Gerçekçi doğa
resimlerini bırakarak kübizmi benimsemiş eserlerini bu tarzda vermiştir.
Soyut resmin neo-plastizm diye bilinen dalın temsilcisidir. Yatık ya da
dikey eksenler üzerine oturmuş geometrik biçimlerden oluşan resimlerinde
siyah, beyaz ve gri olmak üzere üç ana renk kullanmıştır.
Pigment (İng.Pigment, Frs.Pigment (m)) 1. Boya maddesi, toz boya.
2. Her tür boyanın renk verici ana maddesi. 2. Sanatçı tarafından,
piktural alan üzerinde renk etkisini yaratabilmek için kullanılan boyayıcı madde veya cisimler.
Pignoşe (Frs.Pignocher (V)) Küçük fırça darbeleriyle boyamak.
Pigtografi (İng. Pictography) Bir kavramı genel geçer hale gelmiş
bir resimsel öğe ile simgeleme işlemi.
Pike (Frs.Piquer (v)) Kâğıdı iğneleyerek resim yapmak.
Piktogram (İng. Pictogram, Frs.Pictogramme) 1.Hiyeroglif ve benzeri yazı
sistemlerinde bir kavramın karşılığı olarak kullanılan resimsel öğe. 2. Resimli yazı.
Piktural (Frs.Pictural, e, aux (Adj)) Resme ait.
Pikuar (Frs.Piquoir (m)) İğneli resim yapmak için kullanılan kulplu iğne.
Piramidal kompozisyon (İng. Pyramidal Composition) Avrupa sanatında,
bir resimde yer alan betileri bir eşkenar üçgenin sınırları içine yerleşecek
biçimde, ancak Rönesans döneminin ünlü İtalyan sanatçısı Raphaello
tarafından kullanılmaya başlanılmıştı.
Piraye Yütek İstanbul 1955 doğumludur. Almanya’da Düren yüksek
Halk Okulunda (Volkshochschule) resim eğitimi gördü. Almanya’da
yaşayan yabancılar ve kültürleri üzerinde incelemeler yapması yanında,
Düren Meslek Lisesinde (Hauptschule) el sanatları ve resim dersi vermiştir.
Pinotek (Frs.Pinocthèque (f)) Resim Müzesi.
Pirograf (Frs.Pyrographe (m)) 1. Tahta, Bakır, fildişi, v.s. üzerine
dağlama resim yapmak için kullanılan kızgın demir kalemli, elektrik cihazı.
Pirogravör [Frs.Pyrograveur (m)] Dağlama resim tekniği ile çalışan ressam.
Piragravür [Frs.Pyrogravure (f) ] Dağlama resim.
Piso (Frs.Piceau (m)) 1. Resim fırçası 2. Resim tarzı, Ressam.
Pistole 1. Düzgün eğriler çizmek için kullanılan bir tür cetvel.
2. Püskürtme yöntemiyle boya yapımında kullanılan bir araç.
3. Boyamada, endüstride kullanılan hava basıncı ile boyayı
veya suyu püskürtme aleti. (Frs. Pistolet). (Bkz.Resim Psitole
Kompresör. Air Brush Compressor)
Pitoresk (Frs.Pittoresque (Adj)) 1. Çok güzel, canlı renkli, göz alıcı, özgün
2. Resim sanatına dair. 3. Resim konusu olmaya değer. 4. Estetik
etkiyi matematiksel düzen bağıntılarıyla değil de, doğadaki gibi
raslantısallıkla elde etmeye çalışan her tür sanatsal tutumu niteler.
Pitoreskman (Frs.Pittoresquement (Adj)) Renkli ve özgün bir biçimde.
Pixel Picture element
teriminin kısaltılmışı; ekranda gösterilmesi mümkün
olan en küçük resim elemanıya da bir renk noktası.
olan en küçük resim elemanıya da bir renk noktası.
Piye (Frs.Pied (Peindré quelqu’un en))
Birinin tam boy resmini yapmak.
Piyeta, Pieta (İng.Pieta, Frs.Pietà (f) ) Hz. İsa peygamberin
Hıristiyan inancına göre çarmıhtan indirildikten sonra annesinin
dizleri üzerindeki halini tasvir eden tablo, minyatür ve heykellere verilen ad.
Hıristiyan inancına göre çarmıhtan indirildikten sonra annesinin
dizleri üzerindeki halini tasvir eden tablo, minyatür ve heykellere verilen ad.
Plafon (Frs.Plafond (m)) Tavan resmi, tavan süsü.
Plafonaj (Frs.Plafonnage (m)) Tavan süsü yapmak.
Plafone (Frs.Plafonner (v)) Alçıdan tavan süsü yapmak.
Plan 1. Tuval yüzeyi üzerinde alan farklılıkları. 2. Üç boyutlu alanın
ilgisinde
bulunan iki boyutlu biçim.
bulunan iki boyutlu biçim.
Planografi (İng. Planography) Özgün baskı yapımında kazı resim
tekniklerindeki biçimde hazırlanmış baskı levhaları kullanmayan tekniklerin genel adı.
tekniklerindeki biçimde hazırlanmış baskı levhaları kullanmayan tekniklerin genel adı.
Planş (İng. Draughting table) 1. Çizim tahtası ya da masası.
Plastik (İng. Plastic) 1. Sanatsal bir çalışma sonucu oluşmuş
üç boyutlu biçim. 2. Bir maddenin taşıyabileceği kolayca üç
boyutlu biçim verebilme niteliği. 3. Biçimlerin, soyut dünyasına
varan yol. Çizgilerin, tonların ve biçimlerin armonisiyle elde edilen ifade kaygısı.
üç boyutlu biçim. 2. Bir maddenin taşıyabileceği kolayca üç
boyutlu biçim verebilme niteliği. 3. Biçimlerin, soyut dünyasına
varan yol. Çizgilerin, tonların ve biçimlerin armonisiyle elde edilen ifade kaygısı.
Plastik Sanatlar (İng. Plastic Art. Frz. Plastique art) 1. Plastik gibi y
oğrulabilen madde anlamından türemiştir. Heykel sanatında olduğu gibi
çamur halindeki killi toprağa parmaklarla istenilen şekil verilebilir.
Resim de ise bu etki çizgi, leke ve renkle verilir. Böylece en, boy
ve derinlik etkisi ile iki boyutlu yüzey üzerinde , insanda üç boyutlu
nesnenin etrafında dönülebilecekmiş hissi uyanır. Bu nedenle resim
sanatı da plastik sanatlar kategorisinde yer alır. 2. Resim ve heykel
sanatlarına verilen ad.
Plastisite Nesnelerin, reismde modlaj yoluyla mekan içinde üç boyutlu yer tuttukları izlenimi.
Point seş (Frs.Pointillé (puentige) (m) ) 1. Nokta nokta çizgi.
2. Noktalama usulüyle yapılmış resim, gravür. 3. Yan yana delinmiş
noktalardan oluşan çizgi. 4. Kazı kalemi. 5. Kazı kalemi ile yapılmış şekil.
Pointiller (Frs. (puentiye) (v) ] Noktalarla resmetmek.
Polikromi (İng. Polychromy, Frs.Polychrome (Adj)) 1. Çok renkli.
2. Görsel sanatlar ve mimarlıkta çok renklilik.
Poliptik (İng. Poliptich) Avrupa sanatında üçten fazla sayıda
bir birine bitişik resim levhasını içeren dinsel içerikli sanat yapıtlarına verilen genel ad.
Ponso (Frs.Ponceau) Gelincik kırmızısı.
Ponse (Frs.Poncé (f)) 1. Yağlı is mürekkebi. 2. (Poncer( un dessin))
İğnelenmiş bir örneğin üzerinden renkli bir toz geçirerek resim çıkarmak.
Ponsif (Frs.Poncif (m) ) Özgünlükten uzak eser.
Pop-art 1. Popüler deyiminden kısaltılarak meydana getirilmiş
ve bir soyut sanat akımına verilmiş ad. Pop-art akımına uyan
resimlerde çağdaş dünyanın gündelik esprisi ifade edilmiş ve
buna uygun bir montaj (kurgu) yolu seçilmiştir. Fotoğraf
parçaları, acaip nesneler, konserve kutuları, elektrik malzemesi,
hurdalar, pop-art sanatçısının kullanmaktan kaçınmadığı nesnelerdir.
Pop-art örnekleri düşünsel olmaktan çok ani bir fizik etkinlik
sağlarlar. Pop-art akımı bir çeşit anti sanat akımı gibidir ve
bir geçiş dönemi esprisindedir. 1960’lardan bu yana özellikle Amerika
ve Avrupa’da geçerlidir. 2. İlk olarak 1955 yıllarında,
Londra’da, resimlerinde yapıştırma kağıt yöntemini (Collage) uygulayan
ressam topluluğunun eserlerini belirtmek için kullanılan bir kavramdır.
963 yılından sonra da A.B.D. de 20. yüzyıl kentinin özelliklerini
canlandırmak amacıyla seçilen gerçek nsenelerden veya nesne
artıklarından yapılmış kompozisyonlara, bu ad verilmiştir. Bunun
için de sanayi maddelerinden, reklam yöntemlerinden, günlük
yaşamda kullanılan araçlardan yararlanılmıştır. Öncüleri arasında,
Heins ve Villeglé, Yves Klein ve César sayılabilir.
Pornografi (Frs,Pornographie (f)) Açıksaçık resimler, yayın veya kitaplar.
Portre (İng. Portrait, Frs.Portrait (m) ) İnsan yüzünü konu alan resim ve heykel sanatı.
Portre dö fa (Frs.Portrait de face) Portre resminde yüzün önden görünüşü.
Portre dö profil (Frs.Portrait de profil) Yandan görünüşün resmi, yanay resim.
Portrefist (Frs.Portraitiste (m et f)) 1. Portre ressamı. 2. (Frs.Portraiturer (v)) Birinin portresini yapmak.
Post Empresyonizm (İng. Post Empressionism) 1. Empresyonizm
sonrası ortaya çıkan akım. 1885 ile 1905 yılları arasında görülen
ve Empresyonizm’den farklı ona zıt olan sanat akımlarının hepsi.
Neo empresyonizm, Sembolizm, Nabi hareketi vs.) 2. Empresyonizme
tepki olarak doğmuştur. Bu akımın temsilcileri ışık oyunlarıyla oluşan
gelişigüzel kompozisyonları tekrar düzene koyarlar. Van Gogh, Paul
Gaugin, Cezanne ve Seruat bu akımın önemli sanatçılarındandır.
Poşad (Frs.Pochade (f)) 1. Birkaç fırça vuruşu ile yapılmış resim
2. Çabuk yapılıvermiş resim. 3. Doğrudan doğruya doğa içinde
yapılan renkli yağlıboya küçük resim eskizi.
Poşe (Frs.Pocher (v)) Birkaç fırça vuruşu ile çizivermek.
Poşuar (Frs.Pochoir (m)) Delikli resim kalıbı.
Pozer (Frs.Poser (v)) Poz vermek, modellik etmek.
Pountizm Puantilizm (Frs. Pointillisme
(m) ) (noktacılık) 1. Yeni
izlenimcilerin rengarenk noktalarla resim yapma tarzı. Bu eğilimdeki
ressamlar, amaçladıkları resimsel etkiyi renkleri küçük noktacıklar
biçiminde gruplayarak elde etmişlerdir. 2. Noktacılık. Bu akıma
(Néo Impressionise) yeni empresyonizm, Divisionnisme adları da
verilir. Puantilizm renk tekniğini, Chevreul’ün, renklerin zıtlarının
aynı anda görülmesi (Kontrast renklerin simultanitesi= eşzamanlı
renk) gereğininkeşfi ile; bu fikirden hareket eden bir akımdır.
Fırça tuşları renk tonlarını parçalar. Georges Seurat, Paul Signac,
Henri Edmond. Creuse, Puatilizmin belli başlı sanatçılarıdır.
Bunlardan başka Théo Van RysselBerghe, Lucie Couturier, Charles
Angrand, Dubois Pillet, Hippoyte Petitt Jean.
izlenimcilerin rengarenk noktalarla resim yapma tarzı. Bu eğilimdeki
ressamlar, amaçladıkları resimsel etkiyi renkleri küçük noktacıklar
biçiminde gruplayarak elde etmişlerdir. 2. Noktacılık. Bu akıma
(Néo Impressionise) yeni empresyonizm, Divisionnisme adları da
verilir. Puantilizm renk tekniğini, Chevreul’ün, renklerin zıtlarının
aynı anda görülmesi (Kontrast renklerin simultanitesi= eşzamanlı
renk) gereğininkeşfi ile; bu fikirden hareket eden bir akımdır.
Fırça tuşları renk tonlarını parçalar. Georges Seurat, Paul Signac,
Henri Edmond. Creuse, Puatilizmin belli başlı sanatçılarıdır.
Bunlardan başka Théo Van RysselBerghe, Lucie Couturier, Charles
Angrand, Dubois Pillet, Hippoyte Petitt Jean.
Pountilist [ Frs.Pointilliste (Adj) ) 1. Nokta ile resim yapmaya
dair
2. Nokta, Nokta resim yapan ressam.
2. Nokta, Nokta resim yapan ressam.
Poussinistler (İng.Poussinist) 17. ve 18. yy. Fransız resminde Barok
anlayışta çalışan ve çizgiselliğe ağırlık veren ressamlara verilen ad.
Purpre (Frs.Pourpre (f)) 1. Lâl rengi, kırmızı, erguvan kırmızısı
2. (Adj) Koyu kırmızı.
Predel (Frs.Prédelle (f)) Tablonun alt tarafı.
Predella Resimleri Mihrapların kaidelerini süsleyen dinsel resimler.
Mihraplarda tasvir edilen din büyüklerinin hayatlarına ilişkin sahneleri içerirler.
Bu resimleri daha çok çırak sanatçılar yapar.
Primitif (m et f) 1. Rönesans öncesi sanat. 2. İlkel.
Primitivizm (İng.Primitivism, Frs.Primitivisme (m)) 1. İlkelcilik. 2. Rusya’da
1905 ile 1920 yılları arasında gelişen ve Ekspresyonizm’in bu ülkeye
özgü bir dalı sayılabilecek resim akımı.
Primitivist (Frs.Primitiviste (m et f)) İlkelci sanatçı.
Profil (İng. Profile, Frs.Profil (m) ) 1.Bir insan ya da hayvanın tam yan
tarafından yapılmış resmi ya da alınmış fotoğrafı. 2. Yandan görünüş, yanay.
Proporsiyon (Frs.Proportain(f)) Ölçü, oran, ilişki, ilgi, kıyas, nesnelerin
elemanların, büyüklük, nitelik veya imtiyaz derecesi bakımından, birbiriyle
kıyaslanması, önemli oranlar kontrolü.
Prömiye Plan (Frs.Premier plan (m)) İlk plan.
Prototip (İng. Prototype) Daha sonraları tip haline gelmiş
olan bir
sanatsal öğenin arkaik durumdaki ilk örneği.
sanatsal öğenin arkaik durumdaki ilk örneği.
Psikolojik resim – Resimde öncelikle insanın psikolojik durumunu
yansıtan resimlerdir.
Puantilizm – (İng. Poitilism) Türkçe’ye “Noktacılık” biçiminde
çevrilebilecek,
Fransızca (Pointillisme)dan kaynaklanan sözcük, Yeniİzlenimci akımın
bünyesindeki bir eğilim ve teknik için kullanılır. Bu eğilimdeki ressamlar
amaçladıkları resimsel etkiyi renkleri küçük noktacıklar biçiminde gruplayarak
elde etmişlerdir. En ünlü pointilist sanatçı G. Seurat’tır. (185991). Pointilizme
bugün artık kullanılmayan “Divisionnisme” adı da verilmiştir. Resimde belirli
bilimsel ilkeler üzerine kurulmuş yeni bir yöntem geliştirdiler.(G.Seurat ve dostu
P. Sicnac, H.E. Cross, C.Angrano,H.Edmond)
Fransızca (Pointillisme)dan kaynaklanan sözcük, Yeniİzlenimci akımın
bünyesindeki bir eğilim ve teknik için kullanılır. Bu eğilimdeki ressamlar
amaçladıkları resimsel etkiyi renkleri küçük noktacıklar biçiminde gruplayarak
elde etmişlerdir. En ünlü pointilist sanatçı G. Seurat’tır. (185991). Pointilizme
bugün artık kullanılmayan “Divisionnisme” adı da verilmiştir. Resimde belirli
bilimsel ilkeler üzerine kurulmuş yeni bir yöntem geliştirdiler.(G.Seurat ve dostu
P. Sicnac, H.E. Cross, C.Angrano,H.Edmond)
Puzel (Frs.Puzzle (m)) Kesilmiş resim parçalarını birbirine uydurarak asıl
biçimi yeniden oluşturma oyunu.
biçimi yeniden oluşturma oyunu.
Pürizm (İng. Purism) Saf üslupçuluk resim akımı. 1. Öz sanat akımı.
Bu sanat eğilimi, kübizmden doğan akımdır. Objeye anıtsal oranlar veren
bir fikir akımdır. Améedée Ozenfant ve le Corbusier bu akımın teorisini
1920 yıllarında “Esprit Nouneu” dergisinde yayınlamıştır. 2. Genelde,
sanat yapıtını minimuma indirgenmiş sayıda öğe kullanarak oluşturma
anlayışı. Belirli bir üslup değil, her çağda rastlanabilecek genel bir sanatsal
anlayışı nitelemektedir.
Püskürtme Boya (İng. Spray Paint) Püskürtme tabancasıyla yapılan
boya.
R
Rafaello (1483-1520) İtalyan Sanatçı. Rönesansı yaratan en
etkili
ressamlardan biridir. Leonardo’dan ve Michelangelo’dan etkilenmiştir.
Resim Santı Tarihinde dönemeç taşlarından bir olarak kabul edilir.
Resim Santı Tarihinde dönemeç taşlarından bir olarak kabul edilir.
Rakusi (Frs.Raccourci, e (Adj)) Kısa görünüş, kısaltım. Perspektif
ile bazı oranların kabaca kısaltılması.
Rapido Belirli incelikte çizgi çizebilen ve dolmakaleme benzeyen
bir tür mimari çizim aracı. Desen çiziminde de tarama ucu yerine kullanılmaktadır.
Rauf Tuncer 1955 yılında İkizdere/ Rize'de doğdu. ilk ve ortaokulu İkizdere'de
okuyarak 1974 yılında Rize Erkek Öğretmen Okulu'ndan mezun oldu.
1979'da İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nü bitirerek
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde lisans öğrenimini tamamladı.
1989'da İstanbul Teknik Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü'nde yüksek lisans öğrenimi gördü.
1974-1986 yılları arasında ilk ve orta öğretim ve Ortaöðretim
kurumlarında resim öğretmenliği yaptıktan sonra öğretmenlikten ayrılarak,
İstanbul'da kendi atölyesini kurarak sanatsal faaliyetlerini sürdürdü.
Daha sonra 1989 yılında yurt dışına giderek sanatsal çalışmalarını yurtdışında
devam etti. Ardından yuda dönerek; Çalışmalarını Bursa'da sürdürmekte olup
bugüne kadar yurt içi ve dışında birçok karma sergiye katılıp; kişisel sergiler
açtı. Resim çalışmalarının yanında yine yurt içi ve dışında birçok mimari eserde
vitray çalışmaları bulunmakta olup; birde vitray konusunda kitabı bulunmaktadır.
Sanatsal çalýþmalarının yanında Hollanda da bulunan Kunts Galerie Anatolia
galerisi ile Bursada bulunan Mahvel Mado sanat galerisinin sorumlu
sanat danşımanı olan sanatçı GESAM üyesidir.
Rayonizm (İng. Rayonism) 1910’larda Rusya’da M. Larnonov ve
N. Gonçarova tarafından geliştirilen bir soyut resim akımı. Parlak
renklerle doğrusal çizgiler kullanan Rayonizm, Fütürizm’le de bağlantılıdır.
Özellikle de, sahne tasarımı alanında uygulanmıştır.
Rasine (Frs.Raciner (v)) Kızıla boyamak, Kızıl kahverengine boyamak.
Rapen (Frs.Rapin (m)) 1.Resim öğrencisi. 2. Kötü ressam.
Rayonizm (Işıncılık) 1911-1912 yıllarında Rus Ressam Larinov
tarafından kurulmuş bir akım.Rayonist tekniğine göre tualin dördüncü
boyutun varlığını belirtmesi, bunun için de ressamın resngin tüm ışık
çizgilerinin göstermesi koşulunu getirmiştir.
tarafından kurulmuş bir akım.Rayonist tekniğine göre tualin dördüncü
boyutun varlığını belirtmesi, bunun için de ressamın resngin tüm ışık
çizgilerinin göstermesi koşulunu getirmiştir.
Ready Made (İng. Ready Made) Bir sanat yapıtı olarak benzerleri
arasından seçilip değerlendirilmiş, üzerinde bir değişiklik yapılmaksızın
kullanılmış ya da üzerindeki değişiklik sadece üretimi sırasındaki
rastlantılara bağlı olarak ortaya çıkmış endüstri ürünü obje.
Realite Varlıklar alemini oluşturan ve onu içine alan gerçek.
Gözle görünen ve inanılan yüksek gerçeklerin tümü.
Realizm Resimde; konularını günlük yaşamdan seçen fikir okulu.
Gözle görülür gerçeğin esas etkisini elinde tutan, ama yüzeysel
görünüşlerin altındaki genel anlamlara veya bunlarla ilgi kurmak
için yeterli derecede sapan ifade biçimi. Tam bir objektiviteyle günlük
yaşamı yorumlamak isteyen bir eserin niteliğidir. Delacroix, realist
sanatçıların karakteristiğini şöyle belirtiyor : “ Her sanat eseri, daima
bir idealin ifadesidir; fakat realist sanatçı için, bu ideal, gerçekle
temas edince, adeta ani olarak doğar” En önemli özelliği, gerçek
olanı, gözle görülüp elle tutulanı tıpkı bir ayna gibi ifade etmesidir.
Realist sanatçı Courbert “ Ben hiç melek resmi yapmadım, çünkü
hiç melek görmedim” demektedir. Realist akımın izleyicileri,
bir sanatçının zengin ve görkemli dünyasını tasvir etmek yerine
dünya gerçeklerini gözler önüne sermişlerdir. Bu akımın öncüleri
Courbert, Corot, Millet ve Honore Daumier’dir.
Regionalizm (İng. Regionalism) 1930’larda Amerika Birleşik
Devletleri’nde gelişen bir resim akımı. Gerçekte bir hareketten
çok bir duyuş olarak tanımlanan sanat eğilimi. Sanatta evrensellikten
önde yerel değerleri amaçlayan ve Amerikan ressamlarının ulusal
niteliği yansıtan eserleriyle doğan akım. Thomas Hart Benton, Grant
Wood bu akımı temsil eden Amerikalı sanatçılardandır.
Rehaut (Röo) Tablonun bir parçasını veya bölümünü belirlemek
için aydınlık bir tonla yapılan rötuş.
Rekonstrüksiyon (İng. Reconstruction) Bir sanat yapıtının ve özellikle
de, bir yapının elde kalan az sayıda kalıntısı ve başka belgeler yardımıyla
eski biçiminin belirlenerek yeniden yapımı.
Rekopi (Frs.Recopier (v)) Yeniden kopya etmek.
Resampisaj (Frs.Réchampissage (m)) 1. Resimde şekilleri kabartma
yolu ile gösterme. 2. Böyle yapılan resim.
Rene Magritte (1898-1967) Brüksel doğumlu. Sürrealist akım
içerisinde eserler vermiştir.
Renk (İng. Colour) 1. Işığın kendi öz yapısına ve nesneler üzerindeki
yayılımına bağlı olarak göz üzerinde yaptığı etki. 2. Üç temel renk
vardır : kırmızı, mavi ve sarı. Siyah renk değildir; çünkü üzerinde
ışığın yansıyabileceği boya yoktur. Beyaz ise gökkuşağındaki tüm
renklerin yutulmasından kaynaklanır. 3. Işık etkilerinin dalga
uzunluğuna göre zihinsel cevaplar yönelten yüzey karakteri. Yüzeyin,
görme duyumuzun, bir cisimden akseden ışığın dalga boyuna karşı
gösterdiği tepkiyle yaratılan karakteri. Işığın kendi öz yapısına
veya cisimler tarafından yayılma şekline bağlı olarak göz üzerinde
yaptığı etkidir. Çeşitli cisimlerden yansıyarak gelen ışınların görsel
algı sonucu kişide oluşturduğu duygudur. Diğer bir deyişle renk
Işığın cisimlere çarptıktan sonra yansıyarak görme duyumuzda bıraktığı
etkiye denir. Güneşli bir günde renklerin daha parlak ve canlı olmaları,
kapalı havada ise parlaklığını ve canlılığını kaybetmeleri ve olduklarından
koyu görünmeleri rengin ışığa bağlı olduğunu gösterir. Işık olmadığı
zaman herşey, şekil ve renk olarak karanlıkta kaybolur. Güneş
ışığında depo olmuş bu renkler bir eşya üzerine geldiğinde o cisim
renklerin bir kısmını yutar, bir kısmını da yansıtır. Bu olayın sonucunda
cisimler bize yansıttığı renkte görünürler. Güneş ışığındaki renk grubunun
uçları birleştirilirse de renk çemberi meydana gelir. Çeşitli renk duyguları
oluşturan ışınların dalga boyları farklıdır. Kırılma açısı en küçük olan ışın
kırmızı, en büyük olan ışın mordur.( güneş tayfında izlenen sıra ) Renkli
boyaların aynı oranda karıştırılmasıyla siyahlığın olmasına karşın, renkli
ışınların aynı oranda bir araya gelmesiyle beyazlığın oluşması ışık ve
boyanın bünyelerinin farklı olmasından kaynaklanır. Renklerin tümünün
bir araya gelmesiyle ortaya çıkan beyazlık ve siyahlık aslında renksizliktir.
Gerek siyah, gerekse beyaz renk olarak anılmazlar, nötr renklerdir.
a) Öz renk ( Lokal renk ) : Objenin cismin kendi asıl rengi,
b) Işığa göre değişen renk (tonal renk ): Işık ve gölgenin etkisinin
sonucu olarak görülen değişmiş renk, c) Yansıma renk :Çevredeki
diğer objelerden yansıyan renkler. ( Newton, Chevral ( Şevral ),
Helmholtz ( Helmaz ),Empresyonistler renk üzerine araştırma yapmışlardır.)
Işınların tümünü alan bir yüzey hepsini olduğu gibi yansıtırsa söz
konusu yüzey beyazdır. Siyah cisimler ise gelen ışığın hepsini yutar.
Kırmızı cismin bu rengi, kırmızı hariç bütün ışınımları yutarak
alıkoymasından kaynaklanır. Eğer bütün ışınımlar eşit oranda yutulursa
cisim gri gözükür. Şu halde renk maddenin ışık üzerine etkime
tarzından başka birşey değildir ve Tundall' ın ifadesine göre ışığın
uğradığı işlemin sonucudur. ( Dalga boyu en kısa kırmızı, en
uzun mor dur. ) Bu güne kadar yapılan uygulamalar üç anlayışı
ortaya koymuştur. Bunlar; Işık gölgeci, Renkçi ışık gölgeci ve
renkçi anlayışlardır. İzlenimcilere kadar ki ışık gölgeci anlayıştaki
ışık gölge, koyu açık olarak düşünüldüğünden koyu açık
kontrastlarına elverişli olmayan renk, içersine grileri alarak renklilik
özelliğini kaybeder. Işık ve gölge ayrı ayrı renklerle değil rengin
en koyusundan en açığına kadar değişik değerlerle gerçekleştirilmiştir.
Bunlara bakıldığında ilk izlenim zaten renk değil koyu ve açıktır.
Işık gölgeci anlayışın bir çok uygulamalarında ışığın sarı turuncu
gölgenin koyulaştırılmış sarı turuncu ile gerçekleştirildiği görülür.
Koyu; açığa, hafifletilmiş bir geçiş ile bağlanır. Yalnız, izlenimciler ışık
gölge uygulamalarında güneş tayfındaki renkleri seçtiler. (Mor, lacivert,
mavi, yeşil, sarı, turuncu, kırmızı ) Işıkta ayrı, gölgede ayrı renk uyguladılar.
Genel olarak gölgede mavi, yeşil mor gibi soğuk tonları, ışıklarda turuncu,
sarı gibi renkleri kullandılar. Geçişlerde ise ya sarı mor ya da kırmızı ,
yeşil aracılarını seçtiler. O halde renkçi ışık gölgeci anlayışta ışık ve gölge,
ilkinde olduğu gibi koyu açık kontrastlarıyla değil, renk kontrastlarıyla
oluşmaktadır. Renk kontrastları, koyu – açık kontrastlarını kabul
etmez. Bunun içindir ki renkçi ışık gölgeciler, resimlerinde renk
ilişkilerine dayanan bir evren ortaya koyarlar.
Renk (Hue) : Renk tonu, renk. Bir renge daha teknik
ve spesifik olarak
söz edilirken kullanılır. Hue Renk: Bir rengi diğerinden ayıran niteliktir.
Hue, renk tekerleğinde ya da spektrumunda rengin durumunu gösterir.
Kırmızı, sarı diye adlandırdığımız kavramlar hue ( renk )' tir.
söz edilirken kullanılır. Hue Renk: Bir rengi diğerinden ayıran niteliktir.
Hue, renk tekerleğinde ya da spektrumunda rengin durumunu gösterir.
Kırmızı, sarı diye adlandırdığımız kavramlar hue ( renk )' tir.
Renk Çarkı Ana ve ara renklerin ardışık olarak üzerinde sıralandığı
çember. Bu çember ekseni üzerinde hareketlidir ve döndürüldüğünde
beyaz gözükür. Fizikçi Isaak Newton 1676’da, prizma yardımı ile
güneş ışığının kırılmasını sağlamış ve renklere ayrışan tayfını net bir
şekilde göstermiştir. Güneş ışığı bir prizmadan geçirilince
7 renk grubu meydana gelir.
Renk Çemberi – Ana ve ara renklerin geçişleri ile birlikte yer alan armonik renk düzenlemesi.
Renk Karışımı – Boyanın birbiri ile karıştırılmasından elde edilen renk.
Renk Üçlüsü Renk dairesinde birbirinden uzaklıkları eşit olarak
aralanan renk gurubu. Bir renk dairesinde, bir birinci üçlü, bir ikinci
üçlü ve iki orta üçlü vardır. Bu on iki renk ayrımı ve sınırı, renk işlemlerini gösterir.
Renklerin Algılanan Etkileri MAVİ : Koyu tonlarda ya da yoğun
olarak kullanıldığında moral bozan, kasvet veren bir etki, açık tonlarda
kullanıldığında veya beyazla karıştırıldığında yatıştırıcı ve güven veren bir
etki yaratmaktadır. Mavi sindirmeyi ve korumayı sembolize eder.
YEŞİL : Kullanıldığı mekanda sakin, barışçıl, hassas, yumuşak bir
etki yaratmaktadır. Neşe ve sükuneti ifade etmektedir.SARI :
Kullanıldığı mekanda uyaran, neşelendiren, dikkat çeken bir etki
yaratmaktadır. genişlemeyi, iletişimi ifade etmektedir. KIRMIZI :
Kullanıldığı mekanda heyecanlandırıcı, uyarıcı bir etki yaratır.
Beyazla karıştırıldığında cana yakın bir etki uyandırmaktadır.
Kırmızı enerji ve gücü ifade eder. PEMBE : Küçük alanlarda
kullanıldığında zenginliği ve önemi vurgular, geniş alanlarda ise
rahatsız edici bir etki yaratmaktadır. KAHVERENGİ : Kullanıldığı
mekanda mutsuz, kederli ve melankolik bir etki yaratmaktadır.
Ancak sarı veya beyazla birleştirildiğinde dinlendirici ve rahatlatıcı
bir etki yaratmaktadır. GRİ : Maviye doğru giden tonlarda kullanıldığında
kasvetli, beyaza doğru giden tonlarda kullanıldığında ise huzurlu bir
etki yaratmaktadır. BEYAZ : Kullanıldığı bir mekanda güneş ışığını
yansıtıyorsa uyarıcı, neşeli bir etki yaratmaktadır. Her ögede olduğu
gibi renk ögesinde de doğanın verileri çok zengindir. Doğadaki
zengin renk armonileri de çeşitli zıtlıklar içerirler. Doğada serbest
bir düzen içerisinde bulunan renkler kendi yerlerini alırlar. Sanatçı ise
bu renk yaklaşımlarını kişisel anlatım istekleri doğrultusunda
düzenleyerek yorumlar. Renkler bir araya geldiklerinde bir değer
kazanırlar veya kazandırırlar. Renk ilişkileri ya bir uygunluk ya da
zıtlık çerçevesi içersinde oluşur. Renk uygunlukları armoniyi teşkil
eder. Genel olarak etkili, güzel, anlaşılır armoniler renk zıtlıklarına
dayanırlar. Bir düzenlemede renk armonileri, genel olarak zıt renklerin
birliğinden doğan renk uyumlarıdır.
Renklerin Psikolojik Etkileri Ateşin sarı kırmızı rengi sıcak renk
çağrışımını; buzun mavi yeşil rengi soğuk renk çağrışımını oluşturması,
rengin sıcak ve soğuk renkler olarak ikiye ayrılmasına neden olmaktadır.
SICAK RENKLER : Kırmızı, sarı, turuncu SOĞUK RENKLER :
Yeşil, mor, mavi Ara renklerden mor ve yeşil kendilerini oluşturan
sıcak ve soğuk renklerin miktarına bağlı olarak değişir. Kesin bir sınır
koymak mümkün değildir. Renk, görsel olarak algılanan, bir çok
duygusal etkinliğe sahip olan ve estetik amaçlara hizmet veren bir
elemandır. Rengin yapısal niteliklerine bağlı olarak duygusal etkinlikleri
şöyle özetlenmektedir: Renk kullanıldığı mekanı etkilemektedir.
Örneğin bir mekanda parlak renklerin yoğun olarak kullanılması
heyecan ve neşeli bir etki yaratırken; sakin ve pastel tondaki renkler
dinlendirici bir etki yaratmaktır. Mekana birlik ya da çeşitlilik kazandırır.
Sıcak veya soğuk grup içindeki benzer renk düzeni veya tek renkten
oluşan bir düzen birlik duygusuna katkıda bulunurken; farklı renklerden
oluşan bir düzen çeşitlilik duygusu vermektedir. Malzemenin öz
niteliğini ifade eder. Renk formu belirler. Bir çizgi, iki boyutlu
bir yüzey ya da üç boyutlu bir hacim, çevresiyle, geri planıyla
karşıt renklerin kullanımıyla belirlenmektedir. Oranları etkiler,
yatay çizgilerde zıt renklerin kullanımı genişlik duygusunu, düşey
doğrultularda kullanımı ise yükseklik duygusunu uyandırmaktadır.
Ölçeği ortaya çıkartır, belli eder. Tek renkli elemanlardan oluşan
bir yapının ölçeğini uzaktan belirlemek güçtür, ancak yapı elemanları
zıt renklere sahip ise ölçeği uzaktan daha kolay anlaşılmaktadır.
Ağırlık duygusu oluşturur. Koyu renkli elemanlar ağır, açık renkli
elmanlar ise daha hafif görünmektedir.
Renk Skalası – Renk geçişlerini gösteren çubuk.
Repetsiyon Sanat çalışmasının tekrarlar yoluyla bir araya getirilmesi.
Repoussoir (İng. Repoussoir) Resim sanatında ana konuyu
belirginleştirmek ve derinlik etkisini güçlendirmek için, ön plana güçlü
biçimde vurgulanmış bir figür ya da nesne yerleştirme işlemi.
belirginleştirmek ve derinlik etkisini güçlendirmek için, ön plana güçlü
biçimde vurgulanmış bir figür ya da nesne yerleştirme işlemi.
Resim (İng. Painting, Drawing) 1. Her tür iki boyutlu beti. 2. Bir yüzey
üzerinde oluşturulmuş her tür iki boyutlu kompozisyon. Kendisini oluşturan
betilerin bir düzlem üzerinde yer aldığı sanat yapıtı.
üzerinde oluşturulmuş her tür iki boyutlu kompozisyon. Kendisini oluşturan
betilerin bir düzlem üzerinde yer aldığı sanat yapıtı.
Resim Düzlemi (İng. Picture Plane) Resim sanatında,
üç boyutlu nesne ve varlıkların iki boyutlu olarak üzerinde
betimlendiği düzlem. Kullanımı tüm uygarlık ve üsluplarda farklıdır.
Örneğin, Rönesans ve sonrasında Modernizm’in başlangıcına dek,
Avrupa Sanatı resim düzlemini nesnelerden sanatçının gözüne gelen
ışınların kestiği saydam bir düzlem olarak değerlendirilmiştir.
Bu anlamıyla resim düzlemi sanatçının gördüğünü, “gördüğü biçimde”
resmetmesini sağlayan bir araçtır.
üç boyutlu nesne ve varlıkların iki boyutlu olarak üzerinde
betimlendiği düzlem. Kullanımı tüm uygarlık ve üsluplarda farklıdır.
Örneğin, Rönesans ve sonrasında Modernizm’in başlangıcına dek,
Avrupa Sanatı resim düzlemini nesnelerden sanatçının gözüne gelen
ışınların kestiği saydam bir düzlem olarak değerlendirilmiştir.
Bu anlamıyla resim düzlemi sanatçının gördüğünü, “gördüğü biçimde”
resmetmesini sağlayan bir araçtır.
Resim Kağıdı (İng. Drawing paper) Üzerinde desen, grafik,
eskiz ve etütlerin yapıldığı kağıt.
eskiz ve etütlerin yapıldığı kağıt.
Resim Sanatı (İng. Painting) Estetik bir etki yaratmak amacıyla,
düzlemler üzerine iki boyutlu betileri yerleştirerek
kompozisyonlar oluşturma etkinliği.
düzlemler üzerine iki boyutlu betileri yerleştirerek
kompozisyonlar oluşturma etkinliği.
Resimsi (İng. Painterly) İlk kez ünlü İsveçli sanat tarihçisi
Wöflin tarafından ortaya atılan ve resim sanatı tarihinde görülen
iki karşıt anlayıştan birini anlatmak için kullanılan bir terim.
Wöflin tarafından ortaya atılan ve resim sanatı tarihinde görülen
iki karşıt anlayıştan birini anlatmak için kullanılan bir terim.
Resmetmek (ing. To paint, todescribe, to draw, to Picture, to
represent)
Gerçek veya düşsel varlık, nesne ya da gerçeklikleri iki boyutlu bir
yüzey üzerinde betimleme eylemi.
Gerçek veya düşsel varlık, nesne ya da gerçeklikleri iki boyutlu bir
yüzey üzerinde betimleme eylemi.
Resmin Bütünü – Bir Tablonun bütün olarak göze yaptığı etki.
Ressamın bir takım parçasal oyunlara girererek, bütünü izleyicinin
beynin algılama sürecinde bütünlemesini sağlamak.
Ressamın bir takım parçasal oyunlara girererek, bütünü izleyicinin
beynin algılama sürecinde bütünlemesini sağlamak.
Retrospektif Sergi (Retrospecive) 1. Bir sanatçının yaşamı boyunca
ürettiği yapıtlardan örnekleri kronolojik bir düzen içinde sunan sergi.
2. Retrospektif, "geriye bakış" anlamına gelir. "Retrospektif Sergiler"
ise bir sanatçının sanat yaşamı boyunca gerçekleştirdiği yapıtlardan
örneklerin irdelendiği ve değerlendirildiği toplu sergilemeler için
kullanılan bir terimdir.
ürettiği yapıtlardan örnekleri kronolojik bir düzen içinde sunan sergi.
2. Retrospektif, "geriye bakış" anlamına gelir. "Retrospektif Sergiler"
ise bir sanatçının sanat yaşamı boyunca gerçekleştirdiği yapıtlardan
örneklerin irdelendiği ve değerlendirildiği toplu sergilemeler için
kullanılan bir terimdir.
Rim Plastik Plastik uygunluk. Plastik bir esere
armoni kazandırmak için
konulan, renkli biçim ve çizgi gibi faktörler.
konulan, renkli biçim ve çizgi gibi faktörler.
Ritm (İng.Rythm) 1. Sanat yapıtında yer alan öğelerin kendi aralarında
oluşturdukları ardışık zaman ve mekan aralıklarının belirdiği düzen.
2. Gözle görülebilir devamlı biçimlerin tekrarı ile elde edilen akıcılık
veya devamlılık. Ölçülü vurguların kullanılması. Renkler, motifler veya
fırça ve/veya spatul darbeleri ile yakalanan müzikaliteler... 3. Sanatta,
plastik elemanların değişen uyumlu tekrarıdır. Ritm, bir sanat yapıtıyla
aramızda psikofizyolojik anlaşma yaratmak için yinelen devinimler
düzenidir. Bir sanat yapıtında hareketler önce duyuları sonra bünyemizi
etkiler ve insan tümüyle bu hareketlere katılır Yapıttaki devinimlerin
izleyicideki bu yinelenmesi statiktir. Bunun için gözle görülmezler. Ama
hareket düzeni bizi fazla duygulandırırsa irkilme,yüzünün buruşması yada
yüz ve bedenin gevşemesi görülür. Psikofizyolojik anlaşma ancak hakim
devinimlerle, kontrast devinimlerin düzeniyle sağlanabilir. Rahat, uyuşumlu
bir düzen yaratabilmek için hakim devinimlerle karşıt devinimler arasında
dikkati çekecek kadar bir farkın gözetilmesi gerekir. Bunları uygulama
oranları sanatçıdan sanatçıya ve sanatçıların vermek istediği havaya
göre değişir. Kontrast devinimlerle hakim devinimlerin oranı farklı
olmalıdır. Ritmin Yapıtlarda dayandığı temel;harekettir. Yapıtlarda
ışık, gölge, yarı gölge değişimleri devinimi oluştururlar. Çizgi ve yüzeylerde
yapılan yön değişikliği resme hareket kazandırır. Genel olarak yatay ve dik
çizgiler durgunluk, eğik ve kavisli çizgilerde hareket yaratır.
Robert Delaunay (1885-1941) Fransız ressam. Orfik-kübizmin
kurucusudur. Kandinsky tarafından Mavi dörtler grubuna davet
edilmiştir. Sade renklerin duygusal etkileriyle ilgilenmiştir.
kurucusudur. Kandinsky tarafından Mavi dörtler grubuna davet
edilmiştir. Sade renklerin duygusal etkileriyle ilgilenmiştir.
Rokoko (İng. Rococo) Avrupa sanatında Barok’tan sonra
ortaya çıkan bir üslup.
ortaya çıkan bir üslup.
Romantizm (İng.Romanticism) 1. Sanatta ülküselleştirilmiş doğanın
yoğun bir duygusallık ve duyarlılık yansıtacak nitelikte ele alınıp
yapıtların bu doğrultuda oluşturulması anlayışı. Genel olarak akılla
yönlendirildiği varsayılan tüm sanat anlayışlarının ve matematiksel biçim
düzenlerinin karşıtıdır. 2. Coşkuculuk. 3.Romantizm’de sanatçı
doğrudan kendisine yönelmiştir. Duyguları, iç dünyası, kendi gücü
onun tek kaynağıdır. Bu akımda sanatçının bireysel olarak kendini
yorumlaması, kişiliğinin duygusal yanını en iyi biçimde anlatabilmesi
onun başarısıdır. Bu akımın en önemli sanatçıları Fransisko Goya,
Teodore Gericault, Eugene Delacroix’tir
Rölyef (İng. Relief) 1.Kabartma. 2. Kabartma resim.
Rönesans Sanatı – (İng. Renassance art) İnsanlık tarihinde önemli
bir yeri olan, 14. yy’da İtalya’da başlayarak, 16. yy kadar bütün
Batı ve Orta Avrupa’ya yayılan sanat hareketi. Yeniden doğuş hareketinin
her alanda olduğu gibi sanat’ta da yansıması. Rönesans insan
ölçülerini ve kendi yapısına yönelen insanı ifade eden bir anlayıştır.
İslam dünyası içerisinde rönesansı 15-16. yüzyıl Osmanlı snatının
şemacılığı içinde de görmek imkanı vardır. İslam öncesi Antikite’nin
yeniden yorumlanma şansı da Osmalılara ait olmuştur.
bir yeri olan, 14. yy’da İtalya’da başlayarak, 16. yy kadar bütün
Batı ve Orta Avrupa’ya yayılan sanat hareketi. Yeniden doğuş hareketinin
her alanda olduğu gibi sanat’ta da yansıması. Rönesans insan
ölçülerini ve kendi yapısına yönelen insanı ifade eden bir anlayıştır.
İslam dünyası içerisinde rönesansı 15-16. yüzyıl Osmanlı snatının
şemacılığı içinde de görmek imkanı vardır. İslam öncesi Antikite’nin
yeniden yorumlanma şansı da Osmalılara ait olmuştur.
Röprodüksiyon (İng. Reproduction) Bir sanat ürününün, özellikle
resim çoğaltılması. Bu işlem genellikle basım yöntemleri kullanılarak
yapılır. Bir sanat eserinin bu anlamda çoğaltılması ve röprodüksiyon
sayılabilmesi için, özgün yapıtın gerçekte tek nüsha olarak yapılmış olması gerekir.
Rötuş (İng. Shrinkage) Fotoğraf, resim ya da heykel gibi sanat
yapıtlarını bütünüyle bitirilmeden önce, üzerlerindeki küçük ayrıntı
yanlışlarının ya da bozukluklarının giderilip düzeltilmesi işlemi.
Ruhi Arel M.Ruhi , gerçekçi temaları yorumlamakta yaşıtı olan
diğer
ressamlardan daha büyük bir duyarlılık göstermiş ve resimlerine yoğun
bir yerel atmosfer kazandırmakta en büyük başarılardan birini ortaya
koymuştur. 1880’de İstanbul’da doğdu, 1931 ‘de İstanbul’da öldü.
1909’da burs kazanarak Paris’e resim öğretimine gitti. 1. Dünya Savaşı
başlarında yurda döndü ve Sanayii Nefise Mektebi’ne peyzaj
öğretmeni oldu. Osmanlı Ressamlar Cemiyeti kurucularındandır.
Başlıca Eserleri şunlardır; Taşocağında Çalışanlar, Muhacir Kadın,
Yazmacı Köylü Kadını
ressamlardan daha büyük bir duyarlılık göstermiş ve resimlerine yoğun
bir yerel atmosfer kazandırmakta en büyük başarılardan birini ortaya
koymuştur. 1880’de İstanbul’da doğdu, 1931 ‘de İstanbul’da öldü.
1909’da burs kazanarak Paris’e resim öğretimine gitti. 1. Dünya Savaşı
başlarında yurda döndü ve Sanayii Nefise Mektebi’ne peyzaj
öğretmeni oldu. Osmanlı Ressamlar Cemiyeti kurucularındandır.
Başlıca Eserleri şunlardır; Taşocağında Çalışanlar, Muhacir Kadın,
Yazmacı Köylü Kadını
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder