İ
İbrahim Çallı 1882 yılında o zamanlar İzmir'e bağlı bulunan Çal kasabasında doğdu. (Çal
kasabası bugün Denizli iline bağlıdır.) 1906'da Şeker Ahmet Paşa'nın desteğiyle
Sanayii Nefise'ye giren İbrahim Çallı, 1910 yılında buradan mezun olduktan
sonra Hikmet Onat ve Ruhi Arel'in de aralarında olduğu bir grupla Paris'e resim
öğrenimine gönderildi. Ünlü ressam Paris'te L'Ecole des Beaux Arts'da Fernard
Cormon atölyesinde eğitim gördü.I. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla yurda dönen
ressam, sanatın köklü gelişmelerden yana olduğunu her fırsatta belli etmiştir.
Çallı, Sanayii Nefise'ye hoca olarak girdikten sonra Hikmet Onat, Nazmi Ziya,
Feyhaman Duran, Avni Lifij, Namık İsmail de okulda hocalık yapmaya başladılar.
Çallı, iyi bir ressam olmanın yanı sıra iyi bir öğretmen olduğunu da
kanıtlamıştır.
Yetiştirdiği öğrenciler arasında Şeref Akdik, Refik Ekipman, Saim Özeren, Elif Naci, Mahmut Cuda, Muhittin Sebati, Ali Avni Çelebi, Zeki Kocamemi ve Bedri Rahmi Eyüpoğlu gösterilebilir. 22 Mayıs 1960 yılında mide kanamasından ölen İbrahim Çallı, Cormon atölyesinde dört yıl klasik eğitim almasına rağmen, serbest bir teknikle resim çalışmalarına devam etmiştir. Sanatçının eserleri arasında portreler, nüler, peyzajlar ve natürmortlar daha ağırlıktadır. İbrahim Çallı, kendi kuşağı içindeki sanatçılar arasında uçarı denebilecek bir üslup dinamiziyle karşımıza çıkar. Resimlerine yerel bir atmosferin tadını kazandırmakta, izlenimci sınırları aşan bir duyarlılığa sahiptir
Yetiştirdiği öğrenciler arasında Şeref Akdik, Refik Ekipman, Saim Özeren, Elif Naci, Mahmut Cuda, Muhittin Sebati, Ali Avni Çelebi, Zeki Kocamemi ve Bedri Rahmi Eyüpoğlu gösterilebilir. 22 Mayıs 1960 yılında mide kanamasından ölen İbrahim Çallı, Cormon atölyesinde dört yıl klasik eğitim almasına rağmen, serbest bir teknikle resim çalışmalarına devam etmiştir. Sanatçının eserleri arasında portreler, nüler, peyzajlar ve natürmortlar daha ağırlıktadır. İbrahim Çallı, kendi kuşağı içindeki sanatçılar arasında uçarı denebilecek bir üslup dinamiziyle karşımıza çıkar. Resimlerine yerel bir atmosferin tadını kazandırmakta, izlenimci sınırları aşan bir duyarlılığa sahiptir
İçerik (İng.Content) 1. Klasik sanat kuramında her sanat yapıtının
vazgeçilmez ikili bir yapısı olduğu öne sürülür. Biçim ve içerikten oluşan bu
ikili bünyede, biçim yapıtın algılanan dış gerçekliği olarak düşünülmekte,
içerik ise, biçimin iletmeye çalıştığı “mesaj” olarak değerlendirilmektedir. 2.
Öz. 3. Bir sanat eserinin asıl anlamı, önemi veya estetik değerinin tersine:
insanoğlunun biçimlerde veya sanat eserinin bütün armonizasyonunda görmeyi
istediği psikolojik özellikler.
İç Mekan Resmi (İng. Interior) 1. Ev yaşamını ve gündelik yaşamdan
sahneleri betimleyen küçük boyda resim. 2. Oda içi resim.
İçine sinmek (İng. To be satisfied/ happy/ relievet) 1.Kalbine
yatmak. 2. Ressamın yaptığı resmin plastik olgunluğa ulaştığına inanması.
İçlenmek (İng. To take to heart) 1.duygulanmak. 2. Buruk bir
hisse kapılmak.
İçsel (İng. İnternal, iner, spiritual) 1. İnsan ruhunun derinliklerinden
gelen şeyler. 2. Ruhsal.
İdeoloji (İng. İdeology) Kabaca, kesin doğrular biçiminde
formülleştirilmiş afarizmalarla temellendirilen bir düşünce, duygu, inanç ve
eylem sistemleri bütünü olarak tanımlanan ideoloji, sanat alanındaki her tür
yaratmayı belirleyen bir etmen olarak ele alınabilir.
İdol (İng. İdol) Çok tanrılı (Paganizm) dinlerde küçük tanrı ya da tanrıça
heykeli.
İki boyutlu Uzunluğu ve eni olan, kalınlığı ve derinliği olmayan
bir ölçüye sahip biçim.
İki Buçuk Boyutlu – Üç boyutluluk yanılsaması yaratan, ama farklı
görünüşleri oluşturacak uzamsal verileri içermeyen görünümün kısa adı.
İkon (Frs. İcone (f)) 1. Ortodoks kiliselerinde dinsel resimlere verilen
ad. 2. Tapınmak amacı ile yapılan küçük
heykelcik ve resimler. 3. Yunanca da imaj, suret.Hıristiyan peygamber ve
azizlerin tahta levhalar üzerine belli tekniklerle yapılan ve önünde tapınılan
resimlerine verilen ad. Mitolojik tüm simgesel resim ve heykeller için de
kullanılmaktadır.
İkonoklazm (Frs. İconoclasme (m)
İconoclasie) (f) Kiliselerdeki resimlere tapınmayı yeren ve bu resimleri
parçalamayı öğütleyen bir din doktrini.
İkonoklast (Frs. İconoclaste (Adj)) Resimlere tapmayı yeren
doktrin taraflı.
İkonograf (Frs. İconographe (m)) Resim, heykel ve madalya gibi
sanat yapıtlarını inceleme uzmanı.
İkonografi (Frs. İconographique, iconography (Adj)) 1. Dinsel
içerikli sanat yapıtlarında betimlenen dinsel olay ya da kişiyle ilgili
tiplenmiş, hatta, bir ölçüde standartlaşmış biçim düzenleri veya kalıplarını
inceleyen bilimsel disiplin. 2. İkonografiye ait. 3. Dinsel
içerikli sanat yapıtlarında dinsel olay ya da kişi ile ilgili tipleşmiş hatta
bir ölçüde standartlaşmış biçim düzenlerini veya kalıplarını inceleyen bilimsel
disiplin. 4. Simgesel dil.
İkonografik (İng. Iconographic) İkonografiye ilişkin olguları niteler.
“ikonografik sahne”, “ikonografik bilgi” vs. gibi biçimlerde kullanılır.
İkonoklazm Suret düşmanlığı. Bizans’ta 730-787 ve 815-843 yılları
arasında dinsel suretlerin tahrip edildiği ve kanunla yasaklandığı dönem.
İkonolati (Frs. İconolâtre (m et f)) Dinsel resimlere tapan
resim türü.
İkonolatri (Frs. İconolatrie (f)) Dinsel resimlere taparlık,
putperestlik.
İkonoloji (Frs.
İconologie (f)) 1.Eski resimlerin, heykellerin, abidelerin açıklama
bilimi, arkeolojinin resim ve heykel kısmı. 2. Dinsel simge ve biçim öğelerinin
tarihini inceleyen tarihsel disiplin. Sanat tarihine yardımcı bilimlerden.
İkonolojist (Frs. İconologiste, iconologue (m et f)) Eski resim
ve heykelleri ait bilimde uzman.
İkonostasis (İng. Iconostasis) Bizans kiliselerinde an nefi apsid
kesiminden ayıran ikonlarla bezeli bölme duvarı.
İlkel (İng. Primitive) 1. eski. 2. Sanat terminolojisinde “ilkel” kavramı
teknik olarak gelişmemiş yapıtları nitelese de, çağdaş sanat anlayışı bu
kavramı sağlıklı bir yargı olarak kabul etmemektedir.
İlkellik (İng. Primitiveness) eski ve gelişmemiş olma durumu.
İlkel Sanat (İng. Primitive Art) 1.Henüz tarımsal düzene tam
anlamıyla geçmemiş, göçebetoplayıcı ve yarıtarımsal yapı gösteren toplumların
sanatı. 2. Primitif sanat. 3. Kabile yaşamını sürdüren veya neolitik zaman
kültürünü paylaşanların sanat. Bu tür sanat, biçim üzerinde aşırı bir önemle
durur, ateşli bir anlatım ve saflıkla karakterize eder. (Ayrıt edici
özellikleri gösterir) İkinci anlam olarak, Henry Rousseau gibi.. sanatçıların
çalışmalarında bulunur. Çoğu zaman spontane biçimlerle yakından ilgili,
disipline edilmemiş biçim, ilkelliğini ve deneyimsizliğini gösteren sanat
tarzı. Özellikle Rönesans’tan önce gelen, 14. 15. yüzyılda yaşayan İtalyan
ressamlarına İtalyan Primitifleri denir. Saf ve duygulu bir hava gösteren
sanatçılara primitif denir. Çalışmaları çocukça bir saflık gösteren tarih
öncesi insanlarının mağara resimlerini hatırlatan otodidakt – hiçbir sanatçıya
ve modele bağlı kalmaksızın kendi kendilerini yetiştiren sanatçılara primitif sanatçı
denir. Çağımızda bir çok sanatçının özellikle Primitivizme eğilim gösterdikleri
seziliyor. Primitif zevkin başlıca nedenleri: Sosyal yaşam baskıları, bilim ve
tekniğin hakimiyetinden kurtuluşu saflık ve temizlikte arıyorlar. Primitif
sanatın günümüzdeki temsilcisi Klee olarak bilinmektedir.
İlkel toplum (İng. Primitive Society) Henüz tarımsal düzene tam
anlamıyla geçmemiş, göçebetoplayıcı ve yarıtarımsal yapı gösteren toplum. 2.
Primitif toplum.
İllüminasyon (Frs. İlluminations (f)) Işıklandırma.
İlümine (Frs. İllumine´ (Adj)) Işıklandırılmış.
İlümüne (Frs. İlluminer (v) ) Işıklandırmak.
İlüminüm (Frs. İlluminume (m)) Işıkçılık.
İlüstra (Frs. İllustra (m)) Gazete, kitap v.s. ressamı.
İllüstrasyon (İng. Illustration, Frs. İllustration (f)) 1. Gazete,
kitap resmi, kitap resimleme. 2. Aslında “resimleme” ve “kitap resimleme”
anlamına gelen sözcük, Türkçe’de çoğunlukla sanatsal değer taşımayan ve estetik
nitelikten yoksun resim ürünleri için, küçültücü anlamında kullanılır. 3.
Hikayeci, estetik niteliklerle daha az ilgili olan sanat tarzı. Estetik formu
dikkate almaksızın hikaye gerçeklerinin dokümanter bir tasviri.
İllüstre (Frs. İllustré,e (Adj)) 1.Resimli (Livre illustré) 2.
(m) Resimli hikayeler, Resimlendirilmiş, resimli kitap.
İllüstrer (Frs. İllustrer (v) ) Bir metni resimlerle süslemek,
resimlemek.
İllüzyonizm (Ilusionnisme) Görünen görüntünün taklidi. Boyarken
derinlik veya mekan kazandırmak için ekranın düzlüğünü önlemek amacıyla izlenen
yöntem. Perspekftiv. Yandan görünen bir objenin boyunu kısa göstermek, Işık
gölge oyununa sapmak, hep illizyonizm için birer potansiyel yardımcıdır.
Işıkgölge oyunları illizyonizm’in malzemeleridir. 19.yüzyıldaki Natüralizm ve
Empresyonizm biçimleridir.
İmaj (Frs. İmage (f)) 1. Resim, tasvir, imge. 2. Dinsel resim. Görünüm,
görüntü. 3. Yönlendirici görünüş. Zihnen tahmin edilen şey veya bir sanat kolu
vasıtasıyla kendisine manevi görüntü verilen bir çalışmanın genel görünüşü,
İmaj reel
(Frs. İmage re´elle (f)) Gerçek görüntü.
İmaj virtüel (Frs. İmage virtuelle
(f) ) Görünen görüntü.
İmaje (Frs. İmage (Adj)) İmgelerle dolu, renkli.
İmajri (Frs. İmagerie (f)) 1.Resim basımevi 2.Resim ticareti.
Resimcilik.
İmajiye (Frs. İmagier (m)) 1. Resim, basma resim satan kimse.
2. Ortaçağda ressam, heykeltıraş 3.
(Adj) Resim ve tasvirlere ait. (bu anlamda Féminin’in imagière’dir.)
İmajinasyon (Frs. İmagination (f)) 1. İmgeleme 2. Yaratma gücü.
İmgeleme yetisi. 3. Tahayyül. 4. Varlıkların kurucu melekeleri olarak, bir şeyi
ruhta
İmgesel Tasarım Hayali yapılan
resim.
İmpasto (İng. İmpasto) 1. Resim sanatı ürünleri üzerinde
görülen çok kalın yağlıboya katmanı. Yüzeyinde fırça ve ıspatula izleri
görülür. 2. Fırça yerine ıspatula kullanılarak uygulanan bir yağlı boya resim
yapma tekniği.
İndigo (İng. İndigo) Bir tür koyu mavi boya.
İnFolio (İng. İnFolio) En büyük boy kitapları niteler.
İnestetik (Frs. İnesthétique (Adj)) Estetik olmayan. Güzel
duyuya aykırı.
İnestimabıl (Frs. İnestimable (le tableau) ) Paha biçilmez tablo.
İnformel sanat (İng. İnformal Art) 1950 sonrasında Avrupa’da beliren
bir sanat anlayışı. Kullandığı teknik “ruhsal doğaçlama” olarak da
nitelenmiştir. Sanatı bu teknikle çalışırken bir biçim yaratma çabasından
tümüyle uzaklaşıp bilinç dışı bir üretime giriştir. Çoğunlukla, resim sanatında
kullanılan bu yöntemde, sanatçı eylemini özellikle aklın denetiminde tutmaktan
kaçınır.
İnimitabıl (Frs. İnimitable (Adj) ) Taklit olunamaz.
İnittiye (Frs.İnittié (Adj et n)) Bazı sırlara, bazı sanat
inceliklerine vakıf.
İnisiye (Frs. İnitier (v) ) Birine sanatı öğretmek.
İnri (İng. Inri) Hz. İsa’yı Çarmıha gerilmiş betimleyen her tür sanat
yapıtında haçın en üst ucuna yerleştirilmiş yazı.
İntagilo Çizgilerin, baskıda kullanılan madeni plaka içine
oyulduğu gravür tekniği.
İntimizm (İng. Intimism) Vuillard ve Bannard gibi Fransız sanatçıların
neo-klasik mistisizme tepki ile geliştirdikleri sakin (bkz.)genre sahnelerine
yönelen bir çeşit empresyonist eğilimine verilen ad. İzlenimci akım içinde
değerlendirilebilecek yönelim.
İriver (Frs. İriver (v)) Gökkuşağı renklerini vermek. Yanar döner kılmak.
İsleme (İng. To blacken) Üzerine resim çizilecek çinko ya da bakır kazı resim
levhalarını is ile karartılması işlemi.
İsmail ateş 1960 Göle’de
doğdu. 1982 Gazi Yüksek Öğretmen Okulu Resimİş Bölümü 1983 Resim öğretmenliği,
Yozgat 1986 Galeri MiGe Gençlerarası Resim Yarışması Teşvik Ödülü 198893
Sanatta Yeterlilik, Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim
Bölümü, Ankara 1988 Başarı Ödülü, Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü 50. Yıl Resim
Yarışması 1988 Başarı Ödülü, 49. Devlet Resim ve Heykel Sergisi, Ankara 1989
Birincilik Ödülü, Kültür Bakanlığı Zonguldak Resim Yarışması, Zonguldak 1990
PTT 150. Yıl Kuruluş Yılı Plastik Sanatlar Yarışması, Resim Ödülü 1990 Kültür
Bakanlığı Ahi Evran Resim Yarışması, Birincilik Ödülü 1990 9.TPAO Resim Yarışması,
Mansiyon 1991 Kültür Bakanlığı 2.Ahi Evran Resim Yarışması, Mansiyon 1992
Sincan Festivali Resim Yarışması, Ödül 1992 53. Devlet Resim Heykel Sergisi
Birincilik Ödülü, Ankara
İssan, İssant (Frs.İssant, e (Adj)) Armaların üst kısımlarında
belden yukarısı görünen ya da bir
binanın cephelerinden yarı görünen hayvan resimlerine denir.
İstinsah Bir el yazması kitaptan bir nüsha daha yazma eylemi.
Eski hattatların genel uğraşı alanlarından biri bu idi.
İşleme (İng. Handwork, embroidery) 1. Genellikle kumaş üzerine yapılan
bezeme, süsleme ve bu işte kullanılan bezeme öğelerinin tümü. 2. El işi.
İtalik (İng. İtalic) Soldan sağa doğru hafif yatık biçimde tasarlanmış bir
baskı harfleri.
İzlenimcilik (İng. Impressionism) İlk olarak 19.yy’ın sonlarında
beliren bir resim akımı ve anlayışı. İlk izlenimci sergi 1874’de açılmıştır. En
ünlü sanatçıları arasında Claude Monet, Eduard Manet, Sisley, Degas
sayılabilir. Gerçekçi anlayışın resimdeki son halkası olarak
değerlendirilebilir. Gerçekten de Batı resim sanatında doğaya sadakat
kaygısıyla çalışan son önemli akım izlenimciliktir. İzlenimcilerin algıladığı
ve resmettiği biçimiyle doğa, belirli bir andaki ışık ve aydınlık etkisinden
ibarettir. Dolayısıyla, izlenimciler nesnelerin yalnız biçimlerini betimlemenin
ötesine giderek, onların ışık karşısındaki davranışlarını resmetmeyi
amaçlamışlardır. İzlenimci resimde kesin konturlar ve titiz ayrıtılar görülmez;
aksini betiler. Çevreyi aydınlatan birer
ışık kaynağı gibi, “ışıma” izlenimi verirler.
İzokefali (İng. Isocephely) Sanat yapıtında yer alan tüm insan
betilerinin aynı boyda oluşu durumu. Klasik Yunan Sanatında görülür.
İzometri (İng. Isometry) Bir aksonometrik perspektif türü. Bu
teknikte üzerinde çizimi yapılacak nesnenin en, boy ve yükseklik ölçülerinin
alındığı üç eksenden biri resim düzlemine paraleldir.
J
James Ensor (1860-1949) Belçikalı Ressam. Ekspresyonizm akımı
ortaya çıkmadan önce dışavurumcu amaçlarla mask çalışmaları yapmıştır.
Janr (İng. Genre) Avrupa resim sanatında günlük yaşamı, ev yaşamını, festivalleri
ya da içki sahnelerini betimleyen yapıtları niteler.
Japonizm İzlenimci resim sanatında görülen Japon etkilerini
anlatmak için bu kavram kullanılır. Japon resmi izlenimcileri özellikle renk
düzeni açısından etkilemiştir.
Jean François Millet (1814-1875) Fransız ressam. 1949 ‘da Barbizon’a
gitmiş, köylü ve manzara resimleri yapmıştır.
Jean (Hans) Arp (1887-1966) Fransız Ressamıdır. 1916 yılında Dada
hareketini başlatanlara katılmıştır. Sürrealist eserler vermiştir.
Jean Auguste Dominique İngres (1780-1867) Fransız ressam. 1806’ya kadar porte
çalışmıştır. 1820’de Floransa’da yerleşerek Montauban Katedrali için yaptığı
“Louis XIII’ün Yemini” adlı eseri ile tanınır.
Joan Miro (1893-1983) İspanyol Asıllı Ressam. Bir süre
Amerika’da yaşamıştır. Gerçeküstücü resimleri ile Dali ile birlikte bu akımın
öncülerinden olmuştur. Lirik Ekspresyonist akım içine de yerleştirilebilecek
eserler ortaya koymuştur.
Jod (Frs. Jade (m)) 1. Yeşim taşı. 2. Yeşim taşından yapılan süs eşyası.
John Constable (1776-1837) 19. yüzyılın önde gelen İngiliz manzara
ressamlarından biridir. 1818 yılında Fransa ‘da Barbizon okulunun gelişmesine
ve romantik akıma çok etkisi olmuştur.
Jon (Frs. Jaune (Adj)) Sarı.
Jonatr (Frs. Jaunâtre (Adj)) Sarıca, sarımtırak.
Jonkler (Frs. Jaune clair (m)) Açık sarı.
Jondöf (Frs. Jaune d’oeuf (Adj)) Yumurta sarısı.
Jondökram (Frs. Jaune de chrome (Adj)) Krom sarısı.
Jon fonse (Frs. Jaure foncé (m)) Koyu sarı.
Jon napıl (Frs.Jaune naples (Adj)) Napoli sarısı.
Jon nötr (Frs.Jaune neutre (Adj)) Nötr sarı.
Jonguy (Frs. Jonguille (f)) 1. Fulya, fulya çiçeği. 2. (m)
Beyaz ile sarı karışımı renk 3. (Adj) Fulya sarısı, beyazsarı.
Joseph Mallord William Turner (1775-1851) İngiliz ressam. 17. yüzyıl Hollanda
resminden etkilediği görülür. 300 yağlıboya, 20.000 suluboya ve çizgi
resimlerinden çoğu Londra müzelerinde, diğerleri ise başka çeşitli müzelerde
bulunmaktadır.
Juan Griss (1887-1927) İspanyol Ressam. Çalışmalarında
başlangıçta objeleri küçük düz yüzeylere bölmüş, 1911 ‘den sonra kübizme dönmüş
daha sonra da sentetik formlar kullanmıştır.
Julyen (Frs. Julienne (f)) Frenk menekşesi.
Junk Art (İng. Junk Art) Özellikle heykel sanatında geçerli bir
anlayış. 1960’larda ortaya çıkmıştır. Bu anlayışta çalışan sanatçılar,
yapıtlarını çağdaş endüstri uygarlığının artıklarından resimdeki kolaj tekniği
kullanarak oluştururlar. Bu işlem için çoğunlukla makine parçaları yeğlenir.
Jüri (İng. Juru) 1. Bir sanat yarışmasında yapıtları değerlendirip bir
sıralamaya sokan kurul. 2. Seçici kurul.
K
Kabartma (İng. Relief) Taş, metal, kil, ahşap ya da alçı
yüzeyi üzerinde, bazı kesimleri oyuk bazı kesimleri ise, kabartılı bırakarak
betiler oluşturma yöntemiyle yapılmış sanat yapıtı ya da bir yapıtın bu anlamda
oluşturulmuş parçası. “Rölyef” denir.
Kaçış noktası (İng. Vanishing point) Perspektif’te bir nesneyi
sınırlayan tüm yatay çizgilerin uzantılarının ufuk çizgisi üzerinde konumlanan
varsayımsal noktalara ulaştığı kabul edilir. Birbirine paralel olan çizgiler
ise, perspektifte ufuk çizgisi üzerinde bulunan noktada kesişirler. Bu noktaya
kaçma noktası ya da “Kaçış noktası”
denir.
Kadmiyum (Frs. Cadmium (m)) Kadmiyum sarısı.
Kadmiyum Kırmızısı (İng.Cadmium red) Carmin kırmızısından daha koyu bir
kırmızı renk.
Kadr (Frs. Cadre (m)) Çerçeve
Kadraj Her tür resimsel düzenin çerçeve sınırlarının belirlenmesi işlemi.
Özellikle fotoğraf sanatı ürünleri için kullanılır.
Kadri Özayten 1947 Antalya’da
doğdu
196873 İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Resim Bölümü 1973 Mansiyon, Cumhuriyrt’in 50.Yılı Sergisi, İstanbul 1974 İstanbul,Arkeoloji Müzeleri Açıkhava Sergisi Jüri Özel Ödülü 1974 8. DYO Resim Yarışması, Mansiyon 1975 Asistanlık, IDTGSY Okulu Resim Bölümü 1975 "Türkiye İş Bankası Duvar Resimleri Yarışması", Ödül 1975 9. DYO Resim Yarışması, Jüri Özel Onuru 1977 Salzburg, Avusturya Taş Baskı Resim Çalışmaları 1977 Avusturya hükümeti bursu ile Salzburg’da Prof. Werner Otte Atölyesinde taş baskı resim çalışmaları 1978 39. Devlet Resim ve Heykel Sergisi, Resim Ödülü 1979 Viyana, Münih, Hamburg ve Köln’de kişisel araştırmalar 1982 Marmara Üniversitesi GSF Resim Bölümü Öğretim Üyeliği 1983 Mansiyon 1.Viking Baskı Resim Sergisi 1984 Günümüz Sanatçıları 5.İstanbul Sergisi Resim Ödülü 1986 Viking Özgün Baskı Resim Sergisi Ödülü 1987 İstanbul Yeni Eğilimler Sergisi Resim Ödülü 1987 Doçentlik, IDTGSY Okulu Resim Bölümü 1989 Berlin’de kişisel araştırmalar 1990 Hamburg’da kişisel araştırmalar 1991 Konstanz, Almanya’da Goethe Enstitüsü Bursu ile dil eğitimi 1994 Profesörlük, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü
196873 İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Resim Bölümü 1973 Mansiyon, Cumhuriyrt’in 50.Yılı Sergisi, İstanbul 1974 İstanbul,Arkeoloji Müzeleri Açıkhava Sergisi Jüri Özel Ödülü 1974 8. DYO Resim Yarışması, Mansiyon 1975 Asistanlık, IDTGSY Okulu Resim Bölümü 1975 "Türkiye İş Bankası Duvar Resimleri Yarışması", Ödül 1975 9. DYO Resim Yarışması, Jüri Özel Onuru 1977 Salzburg, Avusturya Taş Baskı Resim Çalışmaları 1977 Avusturya hükümeti bursu ile Salzburg’da Prof. Werner Otte Atölyesinde taş baskı resim çalışmaları 1978 39. Devlet Resim ve Heykel Sergisi, Resim Ödülü 1979 Viyana, Münih, Hamburg ve Köln’de kişisel araştırmalar 1982 Marmara Üniversitesi GSF Resim Bölümü Öğretim Üyeliği 1983 Mansiyon 1.Viking Baskı Resim Sergisi 1984 Günümüz Sanatçıları 5.İstanbul Sergisi Resim Ödülü 1986 Viking Özgün Baskı Resim Sergisi Ödülü 1987 İstanbul Yeni Eğilimler Sergisi Resim Ödülü 1987 Doçentlik, IDTGSY Okulu Resim Bölümü 1989 Berlin’de kişisel araştırmalar 1990 Hamburg’da kişisel araştırmalar 1991 Konstanz, Almanya’da Goethe Enstitüsü Bursu ile dil eğitimi 1994 Profesörlük, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü
Kahverengi Pişmiş ya da
kavrulmuş kahveden adını alan renk. Etkisi : Üstten Koruyucu, himaye edici
Yandan Sıcak, cana yakın , Alttan Yakıcı
Yandan Sıcak, cana yakın , Alttan Yakıcı
Kağıt (İng. Paper) Kayıtlara Çin’de icat edildiği şeklinde geçer. Yapım
tekniği 8.yy. ortalarında Semerkand yoluyla İslam ülkelerine geçmiş, buradan da
Avrupa’ya yayılmıştır. Eskiden İslam
ülkelerinde üretilen bazı kağıt türleri; Firavuni, Haşebi, Adilşahi,
Dımışki, Sultani.
Kakemono (İng. Kakemono) Japonca ‘da rulo biçiminde dürülmüş
resimlere verilen ad. Duvara uzunlamasına asılır.
Kakemono-Ye Dikine düzenleri içeren Japon tahta kesme resimleri.
Uzunlamasına düzenlenen çeşitleri Makemono adını alır.
Kalem (İng. Pencil, Pen) 1. Desen çizmek ve yazı yazmak için kullanılan
araç. 2. Hat sanatında bir hattatın kendine özgü yazma üslubu. 3. Oyma ve
kazıma işlerinde kullanılan ince uçlu, sivri, çelikten yapılmış araç.
Kalemgir Hat sanatında kullanılan aharlanmış kağıdın parlaklık
ve kayganlığını niteler.
Kalemişi Osmanlı mimarlığında sıvı üzerinde boya ile yapılan
bezeme.
Kaligrafi (İng.Calligraphy) 1.Hat sanatı. 2. Yazı sanatı. 3.
Harfleri güzel yazma sanatı.
Kalke Etmek (Frs. Calquer (v)) 1. saman kâğıdı ile kopya etmek.
2. Bir resmi ya da deseni bir başka kağıt ya da yüzey üzerine aynen ve aynı
boyutta geçirme işlemi.
Kalkografi (Frs. Chalcographie (f)) Maden üzerine kazı işi,
Bakır yapma,
Kalkaj (Frs. Calquage (m)) Saman kâğıdı ile resim kopya etme, Öykünme.
Kampus (İng. Campus) Bir üniversitenin yerleştiği yapılardan oluşan kent dışı
yerleşme alanı.
Kamaiyö Camaieu (m) Tek renkli resim.
Kame (Frs. Camée (m)) Kabartma taklidi resim.
Kame an profit (Frs. Camé (un profide)) Düzgün profilli yüz.
Kanefor (İng. Canephonus) Antik Ynan ve Roma sanatlarında,
başında sepet taşıyan kadın betisi.
Kanövas (Frs. Canevas (m)) 1.Taslak, plan. 2. Bir eserin
taslağı, planı
Kapalı Açık Biçim Kapalı
biçimle söylenmek istenen, resmi inşacı araçlarla kendi içinde sınırlı bir
görüntü haline getiren, her yanı hep kendisini belirleyen kapalı bir betim,
açık biçimle de her yanı kendi dışını belirleyen, sınırsız görünmek isteyen ama
yine de gizli bir sınırlama duygusu veren bir betimdir. 16.yy da yataylar ve
düşeyler resme egemendirler, resimler merkezde bulunan bir eksenin çevresinde
düzenlenmişlerdir. 17.yy da ise yataylar, düşeyler inşacı güçlerini yitirirler,
resimlerde serbest bir düzen görülür. Resim çerçeveden dışarı çıkar,
görülebilen dünyanın rasgele bir parçası haline gelir. Söz konusu olan açık
kompozisyondur. Klasikteki karşıt renkler barokta önemini yitirir, renk ve ışık
resme öyle dağıtılır ki, resimde bir doygunluk durumu değil bir gerilim elde
edilir. Işık yada parlak bir renk resmin bir köşesine konur, böylece resimde
dış merkezli bir düzen sağlanır. Kuşkusuz Barokta da bir yasalılık vardır olmasaydı ritm olmazdı ama bu apayrı yolda bir yasalılıktır,
güzellik sınırlı da değil sınırsız da, sonsuzluktadır.Yontuda da durum aynıdır.
Klasik yontunun inşacı değerleri, yerini eğiklere bırakır ve yontu duvardan
nişten fırlayan bir devinimliliğe kavuşur. Hele Rokoko’da yontu hiçbir yerle
ilişkisi olmadan tek başına yaşar. Yapı sanatında kapalı biçim zorunludur.
Burada ancak süslemelerin daha bağımsız olması söz konusudur. Bununla birlikte
Barok yapıda oranlar değişmiş, dikdörtgenin Altın kesit ölçülerinden kaçmak
için beşgen yapılar yapılmıştır. Barok, akıcı biçimleriyle geç Gotik’i andırır
ve gotikteki yumuşama, Barokta daha ileriye götürülür. Rokoko’dan sonra yapı
sanatı yeniden klasiğe döner.
Kapalı Kompozisyon (Closed composition) Resim sanatında bir yüzey
üzerinde betimlenen tüm “gerçeklik”in kompozisyonun sınırları içinde bulunması
durumu. Böyle bir durumda bir betinin tümü resim düzlemi içinde bulunmak
zorundadır; sadece bir kesimin resmedilmesi söz konusu olamaz. Doğal gerçeklik
düzleminde betimlenmesi amaçlanan tüm nesneler düzenli bir “istif” içinde bakış
açısı içinde yer almazlar. Kapalı kompozisyon bunları sanatsal gerçeklik
düzleminde yeniden ürettiği zaman, hepsi bakış açımız içinde bulunuyormuşçasına
betimler.
Kapi (İng. Kapi) Birmanya duvar resimlerinin kompozisyonlarında kullanılan
dört öğeden biri. Tüm hayvanları ve mitolojik yaratıkları kapsar.
Kapriççio (Capriccio) 18.
yüzyılda yaygınlaşan ve mimari dekorları fantastik bir birleşim içnde sunan bir
resim türü.
Kara Siyah renk.
Karakalem (İng. Pencil) Kurşunkalem kullanılarak yapılan resim,
desen.
Karalama 1.Alıştırılmalar sırasında üretilen yazı ya da çizim
sayfası. 2. Eskiz, etüd. Karalama çalışmaları bir ön hazırlık çalışması olarak
nitelendirilebileceği gibi, kendisi de başlı başına orijinal bir sanat eseri
olabilir.
Karakteristik (Frs. Caractéristique (adj)) 1.Ayrıt edici. 2. Özellik belirtici 3. nitelik.
Karanlık Oda (Darkroom) Fotoğraf sanatında basım ve banyo için
kullanılan özel olarak ışık almaz biçimde yapılmış ve donatılmış oda.
Karanlık Oda Yöntemi (Camera Obscura) Mercekler ve aynalar kullanılarak
meydana getirilen bir karanlık kutu aracıyla bir nesneyi düz bir yüzey üzerine
yansıtıp çevre çizgilerinin, olduğu gibi üstinden gidilerek çizilmesini sağlama
yöntemi. 16. yüzyılda İtalya’da kullanılan bu yöntem, 19. yüzyılda prizma
kullanımıyla geliştirilmiştir. Günümüz de ise bazı resim sanatçıları ile bu
işlem, epidaskop, projösiyon cihazlarıya gerçekleştirilmektedir.
Karasakız (Bitumen) Bir çeşit kahverengi boya. Yağlıboyada
kullanıldığı zaman geç kuruduğu ya da kurumadığı için olumsuz sonuç vermiştir.
Daha çok mumyacılık, baskı ve sırlama işlerinde kullanılmıştır.
Karikatür (İng. Carirature, Frs. Caricature (f)) 1.Resmettiği betileri, özellikle de insan
betilerini, gülünçleştirme, yerme ya da eleştirme amacıyla başkalaşma veya deformasyona
uğratan resimsel yapıt ve bu anlayışla çalışan sanat dalı. 2. Kötü ve kaba resim. Çizgi resim.
Karikatürel (Frs.Caricatural,e,aux (Adj)) Karikatürsü, taklit,
Karikatürize (Frs. Caricaturiser (v)) Resim yolu ile
gülünçleştirme, yerme ya da eleştirme amacıyla başkalaştırma veya deformasyona
uğratma. Karikatürünü yapmak
Karikatürist (Frs. Caricaturiste (m)) Karikatürcü, çizer.
Karmen (Frs. Carmin (m)) Lâl rengi.
Karne (Frs. Carné,e (Adj)) Et renginde.
Karroyaj (Frs. Carroyage (m)) Bir resim kopya etmek için
karelere bölmek, karelemek.
Karton (Frs. Carton (m)) 1. Büyük resim bloku. 2. Resim taslağı.
Karton (Frs. Cartoon (m)) miki v.s, filmlerinin yapımında kullanılan
resimlerden her biri.
Karşı Sanat (İng. Anti Art) Dadacılar’ca öne sürülen bir terim.
Her tür akademikleşmiş sanata karşı olan dada akımı yandaşlarınca günün geçerli
tutucu eğilimlerini eleştirici amacıyla üretilen tüm yapıtları niteler. Onlar
biçimleri veya sanatsal öğeleri, ancak çevrelerindeki nesneler arasından
seçerler; ama kendileri bir üretime girişmeye kalkışmazlar.
Karşıtlık (Contrast) Resmin diğer tüm unsurları arasındaki
karşıtlıklar resmin anlatım olanaklarının en önemli unsurlarından birisidir.
Karşıt çizgiler Resimde yüzeyin karşıt yönlerinden tarama
yaparak elde edilen çizgiler.
Karyatid (İng. Caryatide) Antik mimaride kadın heykeli
biçiminde sütun.
Kasimir Malevich (1878- 1935) Kübizm ötesinde Süprematist ekolün
öncüsüdür. Soyut resmin en uç noktalarına ulaşmış bir Rus Ressamıdır.
Kasnak (İng. Canvas; tombour) Üzerine bez ya da tuval (resim bezi) gerilen
ahşap çerçeve.
Katakomb (İng. Catacomb) Roma’da Paganizma adı verilen çok
tanrılı din zamanında, Hz. İsa ve Havarilerinin (arkadaşlarının) Hırisityanlık
dinini açıktan tebliğ etmeye başlamadan önce, içinde toplandıkları yer altı
mezar evleri (Hücre evi) ‘nin genel adı.
Katedral (İng. Cathedral, Frs. Cathédrale (f)) 1. Büyük
kilise. 2. Piskoposluk kilisesi. 3. Yüzü dalgalı,yarı saydam bir tür cam.
Kavramsal Sanat (İng. Coneptual Art) Görsel ya da Dokunsal olmaktan
çok, zihinsel bir imge yaratmayı amaçlayan sanat anlayışı.
Kavuniçi (İng. Pale orange) Turuncuyla sarı arası bir renk.
Kayıhan Keskinok 1923 yılında
doğmuştur. 19421945 yılları arasında GEE Resimİş Bölümü'nde öğrenim görmüştür.
Refik Ekipman ve Malik Aksel'in atölyelerinde çalıştıktan sonra 19481955
yılları arasında ortaöğrenim kurumlarında resim öğretmenliği yapmıştır. 1956
yılında Ankara'da ilk kişisel sergisini açan ressam, İsviçre hükümetini bursu
ile gittiği Lozan Güzel Sanatlar Okulu'nda asistan olarak çalışmıştır. Yurda
döndükten sonra GEE Resimİş Bölümü'nde resim öğretmenliği yapan Keskinok,
Bulgaristan ve Romanya'da çağdaş Türk sanatı sergilerine de katılmıştır.
Birinci dönem resimlerinde yöresel konuları işleyen ressamın, sağlam desen
bilgisi bu resimlerinde kendini gösterir. Ressamın resimlerinde heyecan ve
hareket öğesi ve zaman zaman kaligrafik öğelerinde katkıda bulunduğu anlatımcı
ve renkçi bir çizgi vardır.
Kazayağı Açık turuncu renk.
Kazı resim (İng. Engraving) Metal, taş ya da ahşap levha üzerine
kazınarak yapılan bir resim ya da desenin kağıt üzerine mürekkeple basılmasıyla
oluşturulan sanat yapıtı.
Kazıma Fresk (Bkz. Graffito)
Çizgilerin sivri uçlarla harç içine kazınarak meydana getirildiği fresk
tekniği.
Keşide Hat sanatında bazı harfleri yatay bir çizgi halinde uzatma.
Ketebe Hat sanatında hattat imzası ya da adı.
Keyframe "Anahtar
kareler", bir animasyonun belirli durumlarını tasvir ederler. Diğer
kareler veya ara adımlar, bu anahtar kareler "kerteriz alınarak"
hesaplanır.
Kezban Arca Batıbeki 1956
İstanbul'da doğdu.
1976-80 Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Grafik Sanatlar Bölümü'nden mezun oldu. 1974-84 Dönemin tanınmış dergi ve magazinlerinde illustratörlük, kitap kapakları, çocuk kitapları, afiş, kartpostal tasarımları, grafik, caz ve seyahat üzerine seri yazılar, sinemada sanat yönetmenliği, fotoğraf editörlüğü yaptı.
1976-80 Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Grafik Sanatlar Bölümü'nden mezun oldu. 1974-84 Dönemin tanınmış dergi ve magazinlerinde illustratörlük, kitap kapakları, çocuk kitapları, afiş, kartpostal tasarımları, grafik, caz ve seyahat üzerine seri yazılar, sinemada sanat yönetmenliği, fotoğraf editörlüğü yaptı.
Kırık Renç Çeşitli renklerin küçük parçalar halinde yan yana
getirildiğinde gözde birbirleriyle kaynaşmış izlenimini uyandırması.
Kırmızı Ana renklerden biridir. Boya maddesi olarak sarı ile
karıştırıldığında turuncu, mavi ile karıştırıldığında mor renk elde edilir.
Kimyoni (İng. Sage gren) Yeşile çalan gri renk.
Kinetik Sanat (İng. Kinetik Art) Devingenlik niteliğine sahip
heykel sanatı türü.
Kişisel Renkler Varlıkların gerçek renklerini düşünmeksizin sanatçı
tarafından seçilen ve uygulanan renk tonlarıdır.
Kişileştirme (İng. Presonification) Resim ve heykel sanatlarında
bazı soyut kavramların ve bazı doğal gerçekliklerin bir insan betisi olarak
simgelenmiş biçimi.
Kitabe Yazıt.
Kitre Ebru sanatında kullanılan, bir tür dikenli bitkiden elde edilen zamk.
Klasik (Classical) 1. İlk defa M.Ö. 4. ve 5. yüzyıllarda kullanılmış ve eski
Yunan sanatından alınmış bir kelimedir. 2. Mantıklı, kontrol edilmiş, açık ve
akılcı karakterize edilen sanat eserleri. 3. “Klasik” kavramı, birinci
dereceden örnek veya model veya edebiyat, güzel sanatlar ve doğuştan var olan
biçimlerin en yüksek sınıfı anlamındadır. Klasizm, Roman klasizmi veya daha
önceki ön klasik sanat hareketi gibi kültürel sistemlerde, Grek kültürünün
prensiplerini benimseme. 4. Resim ve heykelde soyut sanat ilkelerinin geometrik
öğeleri kullanan bir anlayışla uygulanması eylemi. Mondrian, Malevich gibi
sanatçıların yapıtlarında gözlemlenebilir.
Klasik Soyutlama Sanatta, yapılan soyutlamanın serinkanlı bir zihinsel
çabayla biçim ve renk sonuçlarına varması. Bu yolda kendiliğendenliğin
(spontanite) söz konusu olmaması. Klasik soyutlamaya en tipik örnek olarak Piet
Mondrian’ın eserleri gösterilir.
Klasizm (İng. Classicism, Frs. Classicisme (m)) 1. Sanatta
klasik ilke ve örnekleri izleme anlayışı. Her sanat ve üslubun bir klasik
dönemi var olabileceğine göre, klasizm genelde her sanat alanı için söz konusu
olabilir. Bununla birlikte, klasizm sözcüğü çoğunlukla Antikite’nin sanat
anlayışını izleyerek onun temalarını kullanan eklektisist eğilimlere verilen
genel bir ad haline gelmiştir. 2. Klasiklik, klasik olma niteliği. 3. Plastik
sanatlarda, antikiteye karşı duyulan derin hayranlık, Yunan ve Roma sanatı
ölçü, denge, uyum ve simetri esası ile konularını mitolojiden ve kutsal
kitaplardan alan sanat kavramının adıdır. Fransa’da 16. yüzyılda, Pierre
Lescot, Philibert Delorme, Jean Goujon ve Germain Pilon gibi artistlerde
meydana çıkan klasizm Françouis Mansart, Jules Hardoin Mansart, Jackues
Sarrazin, François Girardon, Nicolas Poussin ve Claude Lorrain gibi
sanatçılarla, 17. yüzyılda, Fransa’da klasizimen yüksek payesine erişiyor.
Rocaille üslubunun araya girmesinden sonra, Antikiteye dönüş yeni klasizm
(Neoclassime) J. Louis David, Jean Antonie Houdon, Jen Babtiste Pigalle gibi
sanatçılarla yüksek seviyeye ulaştı. David, özellikle antik heykel sanatının,
yu uşak alçak kabartmaları onun sanatında hayranlıkla ifadesini bulan
örneklerdi. Klasizmin karşısında 19.yüzyılda Romantizm çıkmıştır.
Kluazonizm ( Cloisonnisme) Gauguin, Emile Bernard gibi, 1890’larda
Fransa’da çalışan ressamların bağlı olduğu akıma verilen ad. Cloisonne emaye
(mine) işerinden esinlenilerek verilen bu adla, resimde siyah ve kalın çevre
çizgileriyle ayrılmış geniş renk lekelerinin dekoratif özellikleri
kastedilmiştir.
Kluvazone tekniği (İng. Cloissone technique) Bir seramik bezeme
tekniği. Desenler bezenecek yüzeye üzerinde şekerli su emdirilmiş ince işlerle
kontur olarak yapılır.
Kler (Frs. Clair,e (Adj)) 1.Renk, açık. 2. Tabloda ışıklı yerler. Aydınlık,
ışıklı
Kler obskür (Frs. Clairobscur (m)) Resimde ışıkgölge, açıkkoyu
dağılımı.
Kobalt Mavisi Mor renge kaçan koyu mavi renk. Çivit Mavisi.
Koilanaglyph Çukur rölyef. Betiler yüzeye oyularak işlenmiştir;
dolayısıyla, çukurda kalırlar.
Koimesis (İng. Coimesis) Ortodoks ikonografisinde “Hz.
Meryem’in ölümü” sahnesi.
Kokusuz Tiner Ressamların
resim yaparken boya inceltmek ve çalışma sonrası fırçadaki artık boyaları
temizlemek için kullanılır. Tinerin genel anlamada çıkardığı rahatsız edici
kokusunun giderilmesi, kokusuz tinerin tercih nedeni olmuştur.
Kolaj (İng. Colage, Frs. Collage (m)) 1. Dadacılarca yaratılmış bir resim
sanatı tekniği. Elde mevcut her tür basılı, çizili ya da Fotoğrafik malzemenin
bir yüzey üzerine yeni bir kompozisyon oluşturacak düzende yapıştırılmasıyla
elde edilir. 2. Yapıştırma resim. 3. Tutkallı kağıt, bir çeşit kompozisyon
tekniğidir. 4. Kağıt, karton veya tuval üzerine değişik elemanların
yapıştırılması ile oluşturulan kompozisyon. İlk defa Kübistler tarafından
düşünülen dekoratif ve elle dokunulur süsler yapmak için, kağıt parçalarının
tuval üzerine geçirildiği veya yapıştırıldığı bir teknik. 5. Her çeşit
materyalin resme uygun olacağı görüşünün dışında, kağıt hamuru koleksiyonu gibi
boyanmış veya çizilmiş resimler. Renkli kağıtlarla uygulama. 6. Kübistlerde,
Dadaistlerde ve Matisse’in çalışma biçimlerinde görülür. Elişi kağıtları,
gazete kağıtları, dergi vb. kağıtlar kısaca her tür malzeme istenirse yırtılıp
ya da makasla kesilip bir yüzey üzerine yapıştırılarak düzenleme yapılır.
Resimler ya parçalanarak ya da bütün olarak değerlendirilebilir. Kağıdın
dışında başka malzemelerde kullanılabilir.( İplik, kumaş, makarna vs.)Sonuç
olarak sanatsal nitelik taşımayan malzemeler bir araya getirilerek kompozisyon
oluşturulur. Böylece sanatsal bir anlam yüklenir. Dada cılarca yaratılmış bir
tekniktir.
Kolaj çalışmalarından örnekler; J. Uelsman ( foto ), Man Ray, Picasso, Max Ernst ( asamblaj )
Kolaj çalışmalarından örnekler; J. Uelsman ( foto ), Man Ray, Picasso, Max Ernst ( asamblaj )
Koleksiyon (İng. Collesction) Bir türden sanat eserlerini bir
arada tutma.
Koleksiyonculuk (İng. Collecting) Sanat yapıtlarını kişisel bir merak
ve ilgi nedeniyle toplama uğraşı.
Kolorist (İng. Colorist) “Renkçi” biçimde Türkçeleştirilebilen
bu sözcük, resim sanatında Van Gogh ve
Henry Matisse gibi, rengi ön plana çıkarıp çarpıcı ve parlak renk düzenleri
oluşturan bazı izlenimci sanatçıları nitelemek için kullanılır.
Koloran (Frs. Colorant)
Renk veren, renklendirici (se colorer)
Renklenmek.
Kolorasyon (Frs. Coloration (f) ) 1. Boyama. 2. Renklendirme, renk verme.
Kolore (Frs. Coloré,e (Adj)) Renkli, boyalı, canlı.
Kolorer (Frs. Colorer (v)) Renk vermek, boyamak.
Kolore an blö (Frs. Colorer en bleu) Maviye boyamak.
Koloriaj (Frs. Coloriage (m))Renklendirme, boyama
Kolorier (Frs. Colorier (v)) Renkli boyamak, Renkli yapmak,
Renk renk boyamak.
Koloris (Frs. coloris (m))
1.Renk. 2.Renk tonu. 3.Renk, boya. Renk uyumu, renklilik, canlılık,
parlaklık.
Kolorist (Frs. Coloriste (m et f)) Renk sanatçısı, renkçi.
Kompozisyon (İng. Composition, Frs. Composition (f)]) 1. Sanatsal
kuralların (dizge) yapıtta oluşturulması işlemi. Yapıtı oluşturan öğelerin
belirli düzen bağıntıları içinde bir araya getirilmesi ve bu çalışma sonucunda
ortaya çıkan yapıtın kendisi. 2.Bileşim. 3. Dizgi. 4.Kaleme alma, yazma.
5.Yapı. 6.Yazma ödevi. 7. Uyuşma, uzlaşma. 8. Bir
sanat yapıtında öğelerin düzenlenmesi
bir ölçüde iskelete benzetilebilir
vazgeçilemez ancak görünmez olan alt yapı... Kavramsal ( nokta,
çizgi, düzlem, hacim ) ve görsel ögelerin ( nokta, çizgi, renk, doku, boyut,
biçim, yüzey ) belirli, bir düzen içinde bir araya gelmeleri kompozisyonu
oluşturur. Kompozisyonda en önemli ilke, her şeyin bütüne ait ve uygun olması,
hiç bir ögenin birbirine yabancı ve uyumsuz olmamasıdır. Yani bütünlüktür,
bütünlük içinde çeşitliliktir. Ögelerin bir sistem içinde, ilkeler bağlamında
bir araya getirilmesidir; ancak bir üslubun karakterini de yansıtır bir
bütündür. Üslubun karakteristiği bir dil ile yansıtılabilmektedir. Böyle bir
dilin sözcüklerini dolulukboşluk, görsel ritm, görsel denge, çizgi, doku, biçim
vs. oluşturur.
Kontrapost Kontraposto (İng. Contrapposte) Resim ve heykel
sanatında insan betisi resmedilir ya da heykeli yapılırken kullanılan klasik
duruş (poz) biçimlerinden biri.
Kontrast (İng. Contarst, Frs. Contraste (m)) 1. Zıtlık.
Karşıtlık, aykırılık. 2. Her tür sanatsal kompozisyonlarda renk değerleri ya da
diğer nitelikler açısından öğeler arasındaki karşıtlık. Örneğin, simetrik bir
genel düzen içinde yer alan ve bu simetriye uymayan tek bir öğe, kontrast
yaratıcı niteliktedir.
Kontrast
renkler – Sarı <> Mor, Kırmızı
<> Yeşil, Mavi<>Turuncu
Kontur (İng. Contour, Frs. Contour (m)) 1.Bir resimde betilerin sınırlarını
belirleyen çizgi. 2. Desen çiziminde fon figür ayrışmasını belirten çizgi. 3.
Resimde çevre çizgisi.
Kontr epröv (Frs. Contre épreuve (f)) Mürekkebi kurumamış bir
resim basmasından çekilen ikinci kopya, ikinci prova.
Kontrfason (Frs. Contrefacon (f)) 1. Bir eserin sahtesini yapma. 2. Sahte,
taklit eser.
Kontrfer (Frs. Contrefaire (v)) Orijinal bir eserin sahtesini
yapmak, taklit etmek.
Kontr tay (Frs. Contre taille (f)) Oymacılıkta, çapraz çizgi.
Konstrüktif (Frs. Constructif(ive) (em et f)) 1. İnşa. 2. Yapıcı,
olumlu.
Konstrüktivist (Frs. Constructiviste (m et f)) 1. Bina yapıcısı,
kurucu. 2. mimar. 3. İnşacı.
Konstüktivizm 20 . yüzyı başlarında Rusya’da doğan bir sanat
hareketi, Vladimir Tatlin, hareketin öncüzü olmuştur. Kbnstrüktivizm,
biçimlerin mekan içindeki kararlılığını ve biçimlerle mekanın arasındaki
dinamik ilişkileri amaçlar.
Kopi Kopya (Frs. Copie (f))
1. Suret 2. Karalama 3. Taklit, sahte 4. Öğrencilerin ödev kâğıdı.
Kopist (İng. Copist) 1. Özellikle resim sanatında, ünlü sanatçıların
yapıtlarını aynen kopya eden, fakat, bunu sahtekarlık amacıyla yapmayan kişi.
2. Kopya resim yapmayı meslek edinmiş ressam.
Kökboyası (İng. Madder, madder root) Endüstriyel tekniklerle
üretilmemiş, çeşitli bitkisel ve hayvansal kaynaklardan elde edilmiş boyaların
genel adı.
Kömür kalem (İng. Chorcool) 1. Resim sanatında kullanılan ince
kömür çubuk. Özellikle taslak yapma ve çalışma amacıyla kullanılır. 2. Eskiz
kalemi.
Köprü Hareketi (Dİe Brücke) Başlarında Ludwing Krichner’in bulunduğu bir ressam grubunun 1905 yılında
Dresden’de başlattığı bir öncü resim hareketi. Bu hareket, ifadeci atılgan ve
renk düşkünü nitelikleriyle Fransa’daki fovist akımla ilintili olduğu görülür.
Almanya’daki modern resmin yayılmasında önemli rol oynamıştır.
Kreyon (Frs. Crayon (m)) 1. Kurşun kalem (Karakalem resim). 2. Resim tarzı Avoir le crayon ferme, facile
3. Kurşun kalem ile yapılmış resim, portre.
Kreyon dö kulör (Frs. Crayon de couleur ]) Renkli kalem.
Kreyyonaj (Frs. Crayonnage (m)) Karakalem resim.
Kreyyonör (Frs. Crayonner (v)) 1. Kurşun kalem ile resim
yapmak. 2. Taslak çizmek.
Kreyyonör (Frs. Crayonneur (m)) Acemi ressam.
Kreyyonist (Frs. Crayonniste (m et f)) Karakalem ressamı.
Kroke (Frs. Croquer (joli à)) Resim
yapılacak kadar güzel. Çok güzel.
Kroki (İng. Sketch, Frs. Croquis (m)) Resim sanatında yalnızca çizgi ile
yapılan ve ana hatları gösteren, ayrıntılara inmeyen taslak.
Krom (Frs. Chrome (m)) Madensel
parça.
Krom Sarısı (İng. Chrome Yellow) Resimde kullanılan bir sarı
boya.
Kromatik (İng. Cromatic, Frs.
Chromatique (Adj)) Sanat yapıtında “renkli” anlamında niteleyici olarak
kullanılır. 2. Renklere ilişkin.
Kromantizm (İng. Cromatism, Frs.
Chromantisme (m)) Boyama, renk
verme.
Krominans Video
sinyallerinin iletimindeki siyah/beyaz bilgileri.
Kronoloji (Chronologie) 1. Zaman bilim. 2. Tarihsel süreçte
bütün olayların geçtikleri zamana göre sıralanması.
Ksilografi (İng. Xyloraphy) Ahşap levha kullanılarak, yüksek
kazı tekniğiyle gerçekleştirilmiş bir kazı resim türü.
Kufi (İng. Kufie seripht) Hat sanatında kullanılan bir yazı türü.
Kulör (Frs. Couleur (f)) 1. Renk. 2. Boya. 3. Beyaz ya da siyah olmayan
renk, canlılık, parlaklık.
Kulör Fruva (Frs. Couleur froid (Adj)) Soğuk renk.
Kulör doranj (Frs. Couleur d’orange (m)) Turuncu, Portakal kabuğu rengi.
Kulör doranj jon (Frs. Couleur d’orange jaune (Adj)) Turuncu sarısı,
portakal kabuğu sarısı rengi.
Kulör karmelit (Frs. Couleur,
carmélite (Adj)) Soluk kahverengi.
Kulör Lavand (Couleur lavande (f)) Lavanta çiçeği yaprağı rengi.
Kulör Lokal (Frs. Couleur locale) Yasal renk. Bölgesel özellik.
Kulör
şod (Frs. Couleur chaude (Adj))
Sıcak renk.
Kulör viyolet Couleur
violette (f) menekşe çiçeği yaprağı rengi.
Kulör viyolet fonse (Frs. Couleur violet foncé (Adj)) Menekşe çiçeği
yaprağı moru.
Kulüp (İng. Clup) Aynı kültürel, sportif, siyasal ya da toplumsal amaç
çerçevesinde toplanan kişilerin içinde bir araya geldiği mekan.
Kumaş Dokuma sanatı.
KungPi (İng. Kungpi) Çin sanatında ayrıntılara özel bir dikkat ve itina
gösteren bir renkli resim yapma tekniği.
Kurs (İng. Disk) Bezeme motifi olarak kullanılan dairesel biçimli öğe.
Bunların iki yanlarına üsluplaşmış kanat takılı olanlarına “kanatlı kurs”
denir.
Kurs Hobi amaçlı resim öğrenme dersi alıp verme işi.
Kurşuni (İng. Gray) Koyu gri, kurşun madeni rengi.
Kuşe kağıdı (İng. Glassy paper) Yüzeyi parlak, kalın baskı
kağıdı.
Kuzgun Acar – (1928 – 1976) 1928 yılında İstanbul'da doğan sanatçı
1948 yılında İstanbul Sultanahmet Ticaret Lisesini bitirdikten sonra Akademinin
heykel bölümüne girdi. Prof. Belling'in öğrencisi olan sanatçı 1933 yılında
Akademiden mezun olmuştur. Kuzgun ACAR, Hadi BARA'nın etkisiyle daha öğrencilik
yıllarında soyut figürsüz çalışmalara yönelmiştir. Önceleri Kafes, tel
kullanarak Gabo'yu anımsatan yarı saydam formların ördüğü komposizyonlar
düzenlemiş, sonradan tel ve çivi kullanarak değişik biçimde uygulamalara
girmiştir. 1961 yılında Paris'e giden ve biryıl orada çalışan sanatçı bu
çalışmalarını 1962 yılında Musee Darts'de sergilemiştir. Yurda döndükten sonra
aynı anlayışta ve soyut anlamda, gerçekten plastik değeri yüksek yapıtlar
vermiştir.
Kuzguni (İng. Raven Black) Siyaha çalan koyu kahverengi.
Kübist (Cubiste) Kübizm yanlısı.
Kübizm (İng. Cubism, Frs. Cubisme)
Nesneleri geometrik biçimlerle göstermek isteyen modern sanat akımı.
İzlenimcilik’e tepki olarak ortaya çıkan ve G. Brague, Pablo Picasso’nun
önderlik ettiği bir modern resim akımı. Nesne ve varlıkları temel geometrik
biçimler indirgemiş nitelikte betimlemeyi amaçlamıştır. Kübizm akımı
doğrultusunda çalışan sanatçılar, biçim sorununu ön plana alıp, rengi ikinci
plana atmıştır. Kübizm üç aşamada gelişmiştir. 1906-1909 yılları arasında
çözümleyici (analitik) kübizm, 1909-1912 yılları arasında yüksek çözümleyici
kübizm, 1912-1914 yılları arasında birleşimci (sentezci) kübizm aşamaları yer
alır.
Kübo Fütürizm (İng. CuboFuturism) Birinci Dünya savaşı öncesinde
Rusya’da gelişen bir sanat akımı. Kübizm ve Fütürizm’in bir bileşimi olarak
nitelenebilir. Süprematizm ve Konstrüktivizm’in soyutlaştırma anlayışına bir
geçiş oluşturur.
Küçük Sanatlar (İng. Minor Arts) Resim, heykel ve mimarlık dışında
kalan tüm sanat dallarını içerir. Örneğin, Seramik, maden sanatları vs. küçük sanatlardan
sayılır.
Kül dö lamp (Frs. Cul de lamp (m)) Kitaplarda bölüm sonuna
konulan süs resmi.
Kül rengi (İng. Ashgray, gray) Gri rengin tüm tonları için
kullanılır.
Kültür (İng. Culture) 1Hars. 2. Bir ulusun toplumsal değerleri.
Kültür Merkezi (İng. Culturel Centre) Sergileme, gösteri, eğitim,
kitaplık vs. g,b, kültürel etkinlikler için yapılmış mekanları içeren çok
işlevli yapı.
Kültizm (Frs. Cultisme (m)) Üslupta aşırı özen.
Küivre (Cuivré,e (Adj)) Bakır madeni kırmızısı, bakır madeni renginde.
Küivrer (Frs. Cuivrer (v)) Bakır madeni rengini vermek.
Kwaco Kuş ve çiçek motiflerini kapsayan Japon resim sanatı.
Ky Rotissa (İng. Cyriotissa) Ortodoks ikonografisinde Hz.
Meryem’in ayakta dururken kucağında çocuk Hz. İsa’yla birlikte gösteren bir poz
türü.
L
Labarum (İng. Labarom) Bizans resim sanatında bir dinsel
simge.
Lacivert (Frs. Lapis
lazuli (m)) İçerisinde kırmızının da olduğu koyu mavi renk.
Laciverdi 1. Laciverde çalan. 2. Lacivert sır üzerinde renkli
bezemeli eski İran çini türü.
Lahit (İng. Sarcophagus) İçine ölünün yerleştirildiği özel sanduka.
Lak Rhus Vernicifera bitkisinden elde edilen ve saydam cila etkisi yapan
bir çeşit boya. Çin’de çok kullanılmıştır. Lake denilen işler bu boyayla
yapılır.
Lal (İng. Ruby, ruby color) Parlak kırmızı renk.
Lale Avşar 6 şubat 1963 yılında Moskova’da doğdu. Seramik
çalışmalarının yanında özellikle, kumaş yamama dikme yöntemi ile eserler verdi.
Kavramsal soyutlama üzerine yoğunlaştı. Eserlerinde geometrik figürler
kullandı.
Lave (Frs.Laver (un dessin) (v)) Resme kalemle gölge vermek. Karakalem ya
da çini mürekkebi ile boyamak.
Lavi (Frs. Lavé, Lavis (m) e (Adj)) 1. Sulu boya ile yapılmış. 2. Lavi
çalışması. Özellikle suluboyanın tek rengi ile yapılan çalışmalar. 3. Sulu
çizi. 4. Sulandırılmış çini mürekkebi ve fırça ile resim yapma tekniği ve bu
teknikle gerçekleştirilmiş resimlerin genel adı. Çini mürekkebinin
sulandırılmasıyla yapılan bir çalışmadır. Tek renk suluboya da kullanılabilir.
Konu kağıda hafifçe çizilir ya da çizilmeden çalışılabilir. Sonra kağıt hafifçe
nemlendirilir. Kenarları selobantla tutturulabilir. Kağıttaki fazla su süngerle
alınır. Açık ve geniş alanlar önce boyanmalıdır. Açık ton beğenilmezse sonra
değiştirilebilir. Koyu yerleri açmak zordur. Kurumadan ya da sulandırılarak açılmaya
çalışılabilir. Kağıt kuruyacağı içinde önce geniş alanlar boyanmalıdır. Kağıt
kuruduğunda sünger ya da pamukla tekrar nemlendirilebilir. Suyun yardımıyla
siyahla beyaz arasında bir hayli ton elde edilir. Yalnız çalışmanın titizliği
açısından en az iki su kabı bulundurulmalıdır. Lavi çalışmalardan örnekler; H.
Tohaku, Rembrandt, Goya, Turner
Lebiderya Kesintisiz deniz manzaralı daire.
Leitmotiv (İng. Leitmotiv) Her türlü sanat ürününde ard
düzlemde yer alan ürünün tümel kuruluşunda temel belirleyici olmayan, fakat,
özellikle zamansal sanat yapıtlarında sürükleyici öğe oluşuyla bütüne katılan
tema.
Leke (İng. BlotSpot) 1. Resim sanatında yüzeyin homojen biçimde tek bir
renk kullanılarak örtülmüş parçası. Resim sanatında leke düzeni önemli bir
özelliktir. 2. Resim yüzeyi üzerinde boya ile yapılmış iz. 3. Resim sanatında
yüzeyin homojen biçimde tek renk kullanılarak örtülmüş parçası. 4. Bir sıvının
damlamasından yada dökülmesinden yüzey üzerinde kalan, sınırları belli renk
değişikliği. Belli renkteki bir yüzey üzerinde başka renkteki kısım.
Lekecilik (bkz. Taşizm).
Leonardo Da Vinci (1452- 1519) Çok yönlü İtalyan Sanatçı. Rönesans
Ustalarının en büyüklerinden biridir. Mona Lisa Tablosu (1500-1504) ile ünlüdür.
Levha (İng. Panel) Üzerine yağlı boya resim yapmak için kullanılan düzgün
yüzeyli küçük pano.
Li dö ve (Frs. Lie de vin (Adj)) Şarap tortusu rengi. Açık mor
renk.
Limoni (İng. Leman yellow) Limon sarısı, açık sarı renk.
Lin (İng. Lin) Çin resim sanatında özgün bir yapıtın ressam tarafından
kendi üslup ve tercihleri doğrultusunda yapılmış serbest kopyası.
Linolyum Baskı Muşamba
üzerinin kazınarak ve üzerinin matbaa mürekkebi ile boyanarak yapılan bir baskı
resmidir.
Linolyum oyma bıçağı Linolyum baskı
resim yapmak için çizilen resmin muşamba üzerindeki kalem izlerini
derinleştirmek için kullanılan çelik uçlu kalem.
Lirik (İng. Lyric) 1.Şiirsel. 2. Resim sanatında duygusallığın ön planda yer
alması.
Lirik Fovizm Şiirsel bir anlatımla boyayı kalın ve rahat kullanmak.
Lirik soyulama (İng. Lyrical abstract) 1970’lerden bu yana gelişen
bir sanat akımı. Soyut Ekspresyonizm’in son halkası sayılır.
Liyn horizon (Frs. Ligne d’horizon ) Ufuk çizgisi.
Liyye (Frs. Ligner (v)) Çizgileri çizmek. Üzerine çizgi çekmek.
Lila (Frs.Lilas (m)) Leylak.
Lineament (Frs. Linéament (m)) 1. Yüz çizgisi. 2. Taslak,
görüntü.
Litografi (Frs.Lithographe (m)) Taşbaskıcı. Bkz. Taşbaskı.
Litografi (Frs. Lithographie (f)) Taşbaskı. 1800’e kadar tipo
baskı (kabartma baskı), kullanılan tek baskı yöntemi oldu: 1796’da Alois
Senefelder, planografik adını verdiği düz baskı yöntemini buldu. Daha sonra
taşbaskı (ya da litografi) adı verilen bu yöntemde, sıvıları emebilen taşların
yüzündeki resmin üstü yağlandıktan sonra taş ıslatılıyor ve ıslanan bu bölüm
mürekkebi emiyor, yağlı olan bölümlerse mürekkebi çekiyor, mürekkepli resim,
daha sonra kağıt üstüne aslına uygun biçimde basılabiliyordu.
Litografiye (Frs. Lithographier (v)) Taşbaskı ile basmak.
Litografik (Frs. Lithographique (Adj)) Taşbaskıya özgü.
Lizaj (Frs.Lisage (m)) Kumaşa geçirilmek için kağıtlara çizilmiş
resimlerin (üzerinde) parçalara
ayrılması.
Lizeraj (Frs.Lisérage (m) ) Bir işleme deseni etrafını
çeviren altın, gümüş, ipek ya da yün
iplik, kenara şeridi geçirme.
Lizere (Frs.Lisérer (v)) Kenar şeridi geçirmek.
Lokal (Local) Resim sanatında piktural ve plastik elemanlarla, birlik ve
bütünlüğe kavuşturulmuş çalışmada, tablonun bir bölgesinin fiziki görünüşü.
Lokal Değer Bir yüzey veya alanın, karakteristik tonunun niteliği.
Lokal Renk Rengini, çizilen objenin karakterinden alan ton.
Objenin özel renk tonu.
Lonca (İng. Guild) Tüm ortaçağ boyunca gerek Doğu’da, gerekse Batı’da sanatçı
ve zanaatçıları içinde toplayan her mesleğin kendine özgü örgütü.
Löve (Frs. Leve (V)) Çizmek,
resmetmek.
Luenten (Frs. Lointains (m)) Bir tabloda arka plân, ufuk,
uzakları gösteren bölüm.
Luminizm (Frs. Luminisme (m)) Bir tabloda ışık gölge zıtlığını
daha çok belirten eğilimi.
Lümiyer (Frs.Lumière (f)) Işık, aydınlık.
Lüminans Video
sinyallerinin iletimindeki renk bilgileri.
Lüminö (Frs. Lumineux) Işıklı, aydınlık.
Lüminist (Frs.Luministe (n et Adj)) Işıklılık, etkilerini
vermede uzman ressam.
Lüminozite (Frs.Luminosité (Adj)) Işıklılık, parlaklık,
aydınlık.
M
Mablak (İng. Palete Knife) Eski dilde ispatula.
Madonna (İng. Madanne, Frs. Madone (f)) 1.Kıristiyan
ikonografisinde Hz.Meryem ile kucağında çocuk Hz. İsa’yı birlikte betimleyen
resim türü. 2. Hz.Meryem’in resmi, Meryem ana resmi, çok güzel kadın.
Maddi Madde ile ilgili.
Mahmut Cuda Mahmut Cuda, kendisi de belirttiği gibi, deformasyona
hiç rağbet etmeyen bir biçimlendirme ilkesini sonuna kadar denemiş ve bundan
yeniliklerle rekabet edebilen bir tazelik üretmesini de bilmiştir. 1904’te
Fethiye’de doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul’da Darüşşafaka’da yaptı.1918’de
Sanayii Nefise Mektebine girerek, Hikmet Onat ve İbrahim Çallı atölyelerinde
resim öğrenimi gördü. 1923’te gittiği Münih’te Ali Çelebi ve Zeki Kocamemi ile
Hans Hoffman’ın atölyesine devam etti. 1925’te yurda döndü. Burs kazanarak
Paris’e gitti ve burada Ecoledes BeauxArts’da Lucien Simon’un öğrencisi olarak
çalıştı. “Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliği” nin kuruluşlarına
çalışmalarına katıldı ve “Türk Ressamlar Birliği”ni kurdu(1950). 1. Hakkı
Baltacıoğlu’nun çıkardığı Yeni Adam Dergisinin kapak resimlerini yaptı ve
kendisi Güzel Sanatlar dergisini çıkardı.
Magribi (İng.Maghribi) Hat sanatında bir yazı türü.
Mağara Resmi(İng. Cave Painting) M.Ö. 3000 yıllarında son
örneklerini veren ve Fransa ile İspanya’daki bazı mağaralarda görülen resim
sanatı. En ünlü örnekleri İspanya’da Altamira ve Fransa’da Lascaux
mağaralarındadır.
Macik Gerçekçilik (İng. Magic Realism) 1. Büyülü gerçekçilik. 2.
Gerçeküstücü resim akımının bir dalı. Genellikle, günlük yaşamda rastlanan
gerçek sahneleri, gerçeküstü bileşimler ve çarpıcı bir renk düzeniyle betimler.
Balthus ve P. Bloom Macik Gerçekçilerdir.
Maket Resim yapmak için hazırlanmış çeşitli objelerin küçük boyutlu olanı.
Man Ray (1890-1976) Philadelphia’da doğdu. Amerikalı Ressam, Heykeltıraş,
film yapımcısı, fotoğraf sanatçısı. Sürrealist ve dada akımı içerisinde
değerlendirilebilecek eserler verdi. Pariste Ünlü sanatçıların fotoğraflarını
çekti.
Mandala (İng. Mendala) Budist sanatta yarı tanrı betileri ya
da Sanskrit harfleriyle yapılmış gizemli kompozisyon.
Mandorla (İng. Mandorla) Avrupa resim sanatında kutsal
kişilerin vücudunu saran ve badem biçimli bir ışık halesi olarak betimlenen
öğe.
Maniera Greca (İng. Maniera Greca) Rönesans dönemi kuramcılarınca
Rönesans öncesinin İtalya Sanatındaki Bizans kökenli üslup öğelerini anlatmak
için kullanılmıştır.
Manifesto (İng. Manifest) Modern sanatın tarihi içinde sık
rastlanan bir kavram olan manifesto, ortak eğilime sahip” bir sanatçı grubunun
düşünce ve yönelimlerini kamuya duyurmak amacıyla yayınladığı bildiri anlamına
gelir.
Manken (İng. Mannequin) Resim ve heykel sanatında sanatçıların çalışmalarında
model olarak kullandıkları ahşap, bal mumu veya metalden yapılmış, oynar
eklemli parçalardan oluşan insan ya da hayvan figürleri.
Mansiyon (İng. Special Mention) Sanat yarışmalarında bir
eserin ödüllendirilmeyip yalnızca takdire değer bulunması.
Maniyerizm (İng. Mannerism, Mannered) Klasik bir üslubu bilinçli
bir çabayla yadsıyarak öğelerini deformasyona uğratan sanatsal tutum.
Genellikle eksensellik, dik açısallık ve katmanlaşma eğiliminde olan klasik tutuma
karşı maniyerist tutum asimetri, eğrisel biçimlere yönelme ve kaynaştırma
anlayışı olarak belirir. Sözcük, bazen kuralları yadsıyan her türlü sanatsal
tutumu da niteler.
Marc Chagal (1887-1985) Rus asıllı ressam. Kübizmden
etkilenmiş.1923 ‘te Paris’e gitmiştir. Düşsel biçimi gelişmiş, zengin renkler
kullanarak Rus köy hayatını resmetmiştir.
Marcel Duchamp ( 1887-1968) Fransız ressam. Dada akımı taraftarlarındandır. Kübu-fütürist
akımı içerisinde değerlendirilecek eserler ortaya koymuştur.
Marufle sürün tual (Frs. Maroufler (sur une toile) (v) ) Bir yere resim
bezi yapıştırmak.
Mas (Masse) 1. Kitle. 2. Toplu haldeki varlık. Bir varlıkta bir arada
bulunan maddenin biçimi. Bir vücutta birbirine bağlı bulunan maddenin biçimi.
2. Çizgi, biçim, valör, doku ve renk kombinezonu.
Mas Alanı Uygun ölçüdeki çizgilerle sınırlanan desenin içinde
kalan kapalı boşluk veya doluluk.
Massaccio (1401-1428) İtalyan ressam. Bu sanatçı Rönesans
resminin gerçek kurucusu olarak da gösterilir. Meryem ve çocuk İsa, Azize
Anna’yla beraber Meryam ve çocuk İsa, Çarmıha Gerilme gibi tabloları başlıca
eserleri arasında yer alır.
Mat (İng. Dull, Lusterless) Parlak olmayan, ışığı emen, donuk yüzeyleri
niteler.
Matier (Matiere) Tablonun renkli üst tabakasıdır. Bir resmin güzelliği bu
kaliteye göre ölçülür. Resim yapmada kullanılan malzeme, ince, kuru,dolgun,
yumuşak, sert, süslü düz olabilir. Boyama estetiğinin uygulaması. Hoş etkiler
yaratacak biçimde araç ve gereçleri kullanma. Aracın dokunması veya sanatçının;
her ikisinin bir araya gelmesinden ortaya çıkan dokunulur cazibe.
Maurice Utrillo (1883-1955) Fransız ressam. Belli bir yapının ya da
sokağın atmosferini garip bir duygu ve açık seçik çizgilerle verdiği
resimlerinde hemen hemen yalnızca tek renk kullanmıştır.
Maurice de Vlaminck (Paris, 4.4.1876- Rueil-la Gadeliere, 11.10.1958).
Fransız Ressam. Fov akımının öncülerdendir.Derain ile ortak resim atelyesi
kurdular. Boyayı tüpten çıktığı gibi kullandı.
Max Beckmann (1884-1950) Alman ressam Üç kardeşin en küçüğü olarak
Leipzig’de doğdu. Bir çok desen ve resimler yaptı. Franz Marc, August Macke,
Otto Dix, George Grosz ve Christian Schad gibi sanatçıların eserlerini
inceledi. Alegorik ve mitolojik konular üzerinde durdu.
Max Ernst (1891-1976) Alman asıllı ressam. 1919 yılında Dada
hareketi içinde yer almasına rağmen 1924’den sora sürrealist olmuştur.
Mavi Ana renklerden biridir. Boya maddesi olarak sarı ile karıştırılarak
yeşil, kırmızı ile karıştırıldığında mor renk elde edilir.
Maynofik (Frs. Magnifique (Adj)) 1. Parlak, göz kamaştırıcı,
görkemli. 2. Çok güzel, eşsiz.
Maynifik tablo (Frs. Magnifique
(un tableau) ) Eşsiz bir tablo, emsali görülmemiş bir tablo.
Mehmet Ali Laga (18851948), Osmanlı Ressamlar Cemiyeti üyesidir.
Cemiyet 1921 yılından adının değiştirilerek Türk Ressamlar Cemiyeti’ne
dönüştürülüşüne kadar, bu isimle yoğun bir sanat faaliyeti içinde
olmuştur. Türk Resmi’nde 1914 Kuşağı olarak adlandırılan sanatçılar grubu
cemiyetin etkinliklerinin ağırlık noktasını oluşturmuşlardır.
Mehmet Başbuğ Diyarbakır doğumludur. Figüratif gerçekçi tarzda
eserlerini vermiştir.
Mehmet Güler 1944 yılında
Malatya'da doğdu. 1965 yılında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümünü
bitirdi. Çeşitli öğretmen okullarında resim öğretmenliği ve Gazi Eğitim
Enstitüsü Resim Bölümünde asistanlık görevinde bulundu. Milli Eğitim
Bakanlığınca açılan Avrupa sınavını kazanarak ihtisas için Almanya'ya gitti.
Almanya Kassel Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğrenimini tamamlayarak diploma
yaptı. 1976 yılında yurda dönen M. Güler Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nde
bir yıl çalıştıktan sonra, yaşamını serbest sanatçı olarak sürdürmek üzere
tekrar Almanya'ya döndü. 1977 yılından beri Kassel kentinde serbest sanatçı
olarak yaşamaktadır. M. Güler çeşitli ülkelerde, örnegin; Houston, Texas Amerika, Elisabeth O'Neil Werner Müzesi,
Charleston, SC Amerika, 20. Yüzyıl
Modern Sanatlar Müzesi, Viyana Şehir
Müzesi Dornbirn, Avusturya, Modern
Sanatlar Müzesi Singapor, Müze Schloss
Bellevue Kassel Almanya, Devlet Müzesi
Helsinki Finlandiya, Kültür Merkezleri
Utrecht ve Rotterdam Hollanda, Kirkllees
Metropolitan council Art Museum
Huddersfield, İngiltere, Kültür Müdürlüğü Kreuzberg, Berlin, Müze
Schloss Cappenberg, Unna, Sanat cemiyetleri Kassel, Paderborn, Frankenthal,
Vreden Almanya, Devlet müze ve
galerileri Ankara, İzmir, İstanbul... 130'dan fazla kişisel sergi açtı, grup
sergilerine, bienallere, trienallere ve uluslararası sanat fuarlarına katıldı.
Yapıtları müzelerde, resmi ve özel kolleksiyonlarda yer almaktadır.
Meneviş (İng. Water moire) Cam üzerinde ve metal yüzeylerde
ortaya çıkan alacalı renk dizileri.
Mekan (Space,
Espas) Sanatçıları
özellikle ilgilendiren yanılsamalar arasında
aslında düz olan resim yüzeyinde yaratılan mekan duygusu da önemli yer tutar. Bu mekan
duygusu çeşitli yöntemler ve hileler ile elde edilir. Bunlardan birisi
nesneleri birbirleri ile mantıki ilişkiler içerisinde yerleştirmektir. Bir
başka gelenek, ölçeğe dikkat etmektir. Renkler arası ilişkiler de koyular izleyiciden uzaklaşır; açıklar ona
doğru gelirler ussal mekan yanılsaması yaratmak için yararlıdır.
Melaj Optik (Melange Optique) 1. Optik karışım. 2.
Palet üzerinde veya tuvalde olmaksızın, bakanın gözünde oluşan çeşitli doğa
etkileri.
Melankoli (is. Fr. Mélancolie) 1. Kara sevdaya
tutulmuş, kara sevdalı. 2. Hüzün veren, hüzün belirtisi olan. 3. Sarhoş
mahmurluğu.
Meleke 1. Ruhsal kuvvetler. 2. İnsanda tekrarla
meydana gelen alışkanlık, beceriklilik, ustalık.
Merz (İng. Merz) Dada akımının bir dalı. 1920’de Hanover’de Alman sanatçı
Kurt Schwitters tarafından kuruldu.
Meruti (Frs.Meruti (Adj)) Mor.
Metafizik Resimde, Edebiyatta, Sinemada, 1924 yılından sonra
başlayan akım. Freud ve daha sonraki Psikologlar tarafından incelenen
psikolojik akım. Resimde rüyevi biçimlerin, olur olmaz arası figürlerin, konu
olarak alınmasıdır. Varlığın, en genel prensipleriyle, temelindeki ilk
nedenleri araştıran bir disiplin anlayışıdır. Fütürizm’in hareketlilik
anlayışına bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Resim sanatında hareketliliği
reddeder. Sanatçı, akılcılıktan ve mantıktan uzak, tamamen düşlerden oluşan
kompozisyonlar oluşturur. Öncüsü Georgia da Chirica olmuştur.
Metafizik Resim (İng. Metaphysical Painting) 1917’de bir araya gelen
Carlo Cara ve Georgio De Chirico adlı İtalyan ressamlarca başlatılan bir resim
akımı. Savaşın getirdiği yalnızlık ve huzursuzluk ortamının da etkilerini
yansıtan gerçek üstücü bir tutum gösterir. Resimlerinde abartılmış bir
perspektif tekniğiyle betimlenmiş boş kentsel mekanlar ve bunlar içinde yer
alan kuklaya benzer hareketsiz insanlar çizmişlerdir.
Metal Etkisi Renk, leke, ışık ve gölge ile metal etkisi oluşturmak.
Mezahir Avşar Azeri Türkü Heykel sanatçısı, 12. Ocak 1955 Azerbaycan
Karabağ bölgesi Avşar köyünde doğdu. Kavramsal sanat bağlamında eserler
çalıştı. Soyutlamaya yönelik ahşap, seramik, metal gibi malzemeleri bir arada
kullanarak karışık teknik uyguladı.
Mezopotamya Sanat (İng. Mezopotian Art) M.Ö. 6. bin yıldan başlayarak
Fırat ve Dicle Nehirleri arasını da içine alan Mezopotamya’nın çeşitli
yörelerinde gelişen, bütünlük ve süreklilik gösteren Sümer, Kolde, Babil, Asur
sanatlarının genel adı.
Mezzo tinto (Frs.Mezzo tinto (m. inv)) Gölgeli kazıma resim.
Michalegelo Sadece
yaşadığı çağın değil, tüm zamanların en büyük sanatçılarından Michelangelo,
Karşı Reform ve Rönesans gibi birçok tarihsel olgunun damga vurduğu bir geçiş
döneminde yaşar ve yaratır. Ressam, mimar, heykeltıraş ve yazın ustası; dehanın
yaratıcı enerjisiyle karanlık çağlara karşı verilen bir savaş. Maddenin özünden
insaınn utkusuna giden zorlu ve onurlu bir yol. Büyük ustanın yaşamı ve eserleriyle
aydınlattığı bir döneme toplu ve bütünlüklü bir bakış.
Miks medya (İng. Meixed Media) Aynı sanat içinde farklı sanat
dallarına özgü malzemeleri kullanma anlayışı ve anlayışla üretilmiş yapıtları
inceler.
Min Port min içinde kullanılan ince kurşunkalem ucu.
Mine (İng. Enamellet) Mine ile bezenmiş objeleri niteler.
Minimal Sanat (İng. Minimal art) Minimal sanat soyut sanatın vardığı
en uç noktadır. Sanat eserini biçim ve renge indirgemeyi amaçlar. Genellikle,
bir minimal sanat ürünü tek bir geometrik biçimli betiden oluşur.
Minyatür (İng.Miniature, Frs.Miniature (f)) 1. Bir kitabı,
madalyonu ya da küçük boyutlu her hangi bir objeyi bezemek amacıyla yapılmış
küçük resim. Hem Avrupa, hem de İslam sanatında görülür. 2.Küçültülmüş,
minyatür halinde. Çok ince işlenmiş ve küçük boyutlu
resimlere ve bu tür resim sanatına verilen addır. Ortaçağda Avrupa'da elyazması
kitaplarda baş harfler kırmızı bir renkle boyanarak süslenirdi. Bu iş için, çok
güzel kırmızı bir renk veren ve Latince adı “minium” olan kurşun oksit
kullanılırdı. Minyatür sözcüğü buradan türemiştir. Bizde ise eskiden resme
“nakış” ya da “tasvir” denirdi. Minyatür için daha çok nakış sözcüğü
kullanılırdı. Minyatür sanatçısı için de “resim yapan, ressam” anlamına gelen
nakkaş ya da musavvir denirdi. Minyatür daha çok kâğıt, fildişi ve benzeri
maddeler üzerine yapılırdı.Minyatür, doğu ve batı dünyasında çok eskiden beri
bilinen bir resim tarzıdır. Ama minyatürün bir doğu sanatı olduğunu, batıya
doğudan geldiğini ileri sürenler vardır. Doğu ve batı minyatürleri resim sanatı
yönünden hemen hemen birbirinin aynı olmakla birlikte renk ve biçimlerde,
konularda ayrılıklar görülür. Minyatür, kitapları resimlemek amacıyla
yapıldığından boyutları küçük tutulmuştur. Bu ortak bir özelliktir. Doğu ve
Türk minyatürlerinin bazı başka özellikleri de vardır. Bu minyatürlerin çevresi
çoğu kez "tezhip“ denen bezemeyle süslenirdi. Minyatürde suluboyaya benzer
bir boya kullanılırdı. Yalnız bu boyaların karışımında bir tür yapışkan olan
arapzamkı biraz daha fazlaydı. Çizgileri çizmek ve ince ayrıntıları işlemek
için yavru kedilerin tüylerinden yapılan ve "tüykalem“ denen çok ince
fırçalar kullanılırdı. Boyama işi için de çeşitli fırçalar vardı. Resim
yapılacak kâğıdın üzerine arapzamkı katılmış üstübeç sürülürdü. Renklere
saydamlık kazandırmak için de bu yüzeyin üzerine bir kat da altın tozu
sürüldüğü olurdu. Bilinen en eski minyatürler Mısır'da rastlanan ve İÖ 2.
yüzyılda papirüs üzerine yapılan minyatürlerdir. Daha sonraki dönemlerde Yunan,
Roma, Bizans ve Süryani elyazmaları'nın da minyatürlerle süslendiği görülür.
Hıristiyanlık yayılınca minyatür özellikle elyazması İncil'leri süslemeye
başladı. Avrupa'da minyatürün gelişmesi 8. yüzyılın sonlarına rastlar. 12.
yüzyılda ise minyatürün, süslenecek metinle doğrudan doğruya ilgili olması
gözetilmeye ve yalnızca dinsel konulu minyatürler değil dindışı minyatürler de
yapılmaya başlandı. Baskı makinesinin bulunuşuna kadar Avrupa'da çok güzel ve
görkemli minyatürler yapıldı. Bundan sonra minyatür daha çok madalyonların
üzerine portre yapmak için kullanıldı. 17. yüzyıldan sonra fildişi üzerine
yapılan minyatürler yaygınlaştı. Daha sonra minyatür sanatına karşı ilgi
azalmakla birlikte dar bir sanatçı çevresinde geleneksel bir sanat olarak
sürdürüldü. Selçuklular döneminde de minyatüre önem verildi. Selçuklular'ın
İran ile ilişkileri nedeniyle minyatür sanatı İran etkisinde kaldı. Mevlana'nın
resmini yapan Abdüddevle ve başka ünlü minyatür sanatçıları yetişti. Osmanlı
Devleti döneminde ise 18. yüzyıla kadar İran ve Selçuklu etkisi sürdü. Fatih
döneminde, padişahın resmini de yapmış olan Sinan bey adlı bir nakkaş, II.
Bayezid döneminde de Baba Nakkaş diye tanınan bir sanatçı yetişti. 16. yüzyılda
Reis Haydar diye tanınan Nigarî, Nakşî ve Şah Kulu ün yaptılar. Gene aynı
dönemde, Bihzad'ın öğrencisi olan Horasanlı Aka Mirek de İstanbul'a çağrılarak
saraya başnakkaş (başressam) yapılmıştı. Mustafa Çelebi, Selimiyeli Reşid,
Süleyman Çelebi ve Levnî 18. yüzyılın ünlü nakkaşlarıdır. Bunlardan Levnî, Türk
minyatür sanatında bir dönüm noktasıdır. Levnî, geleneksel anlayışın dışına
çıktı ve kendine özgü bir biçim geliştirdi. 19. yüzyıl başlarında yenileşme
hareketleriyle birlikte minyatürde de batı resim sanatının etkileri görüldü.
Minyatür yavaş yavaş yerini bildiğimiz anlamda çağdaş resme bırakmaya başladı.
Ama batıda olduğu gibi ülkemizde de geleneksel bir sanat olarak varlığını
sürdürmektedir.
Minyatürcü (İng.
Minatürist) Minyatür resim yapan ressam.
Mistik (Frs.Mystique (Adj)) 1. Gizemli. 2. Gizemciliğe değgin. 3. Gizemli
inanış.
Mitoloji (İng. Mithology) Çok tanrılı dinlerde tanrı ve yarı
tanrıların eylemleri ile onların insanlarla ve diğer yaratıklarla ilişkileri
konusundaki efsaneler, öyküler, inançlar bütünü.
Mitolojik (Frs. Mythologique (Adj)) Söylencel, mitolojik,
söylencesel, rivayete dayalı.
Mizansen Tablo yüzeyinde
bir olayı kurgulayarak anlatan resim.
Mobil (İng. Mobile) Modern heykelcilikte bir yapıt türü.
Moda (İng. Fashion) 1. Resim
sanatında gücellik.2. Giyim, davranış, ev düzenleme, mekyaj gibi alanlarda
toplumun geniş bir kesimine yaygın ortak tutum ve anlatım özelliklerinin
bütünü.
Model (İng.Model, Frs.Modéle (m)) 1.Resim ve heykelde model. 2. Plastik
sanatlarda sanatçının eserinde örnek olarak kullandığı üç boyutlu obje, nesne
ya da insan. 3. Heykel sanatçılarının asıl eserlerinde esas olmak üzere
hazırladıkları aynı boyutta ya da daha küçük ölçekte heykel.
Modelist (Frs. Modéliste (m et f)) Modelci, model desinatörü.
Modern(İng. Modern) Çağdaş.
Modernist (İng.Modernist) 1. Modern Sanat, Mimarlık akım ve
üslupları doğrultusunda çalışan sanatçı ya da sanatsal tercihleri bu yönde olan
insan. 2. Modern sanat ve Mimarlık’la ilgili oldu ve düşünceleri niterler.
Modernizm (İng.Modernism) Modern Sanat ve Mimarlık görüşleri
doğrultusundaki tüm akım ve üsluplar.
Modern Sanat (İng. Modern Art) 19. Yüzyılın eklektisist
doğrultusundaki sanat anlayışına karşıt tüm sanat akımlarını ve üsluplarını
içerir. 19. yüzyılın ortalarında beliren Gerçekçilik ilk Modern akım
sayılmaktaysa da, Modern Sanat’ın başlangıcını
çok daha ileriye 1905’e Kübizm’in ortaya çıkışına de almak olanaklıdır. Modern
Sanat, Avrupa sanatında Rönesans’tan bu yana egemen olan doğaya sadakat
kaygısının yadsınışı olarak nitelenişi çok daha doğru olacaktır.
Modle (Frs. Modelé) 1.Biçim kabartısı. 2. Üç boyutlu nesneleri iki boyutta
betimleme amacıyla, nesnelerin üzerindeki kabarıklık ve girintileri veya
içbükey, dışbükey yüzeyleri resmetme tekniği ve bu teknik kullanılarak
oluşturulmuş resimsel yüzey, Modle, Modern Sanat öncesi batı resminin temel
tekniklerinden biridir. 3. Biçimlerin nüansını ve hacmin etkisini veren.
Resimde; bu biçimleri gri, kahverengi gibi düşük ton ve tarama biçiminde gölge
(Valör) ile döndürme kabartma sanatıdır.
Modle Etme (Modelling)
Resimde gölgeleri,
gölgelemeyi ve ışıklı noktaları kullanarak biçimlerin gerçek oldukları ve hacme
sahip oldukları yanılsamasını sağlama tekniği.
Modler (Frs.Modeleur) Taslak sanatçısı.
Modler (Frs.Modeleur) Taslak sanatçısı.
Modore (Frs. Modorer (v)) Altın parıltısı esmer bir renk vermek.
Modül (Module) Mimari ölçü. Sistem. Bir inşanın çeşitli bölümlerinin oranlarını
düzenlemek için benimsenen ölçü.
Modülasyon (Frs.Modulation (f)) Tabloda renklerin çok ince
farkı. Bir tondan diğer bir tona renkli geçişler. Modülasyon, ton üzerinde
rötuşlarla elde edilir. Resimde renkli geçişler.
MoFang ya da MuFang (İng. Mo Fang, Mu Fang) Çin sanatında eski bir
resmin, Özgün yapıta maksimium sadakatla yapılmış kopyası. Amacı zamanla
yıpranan yapıtları yok olmaktan kurtarmaktır.
Monografi (İng. Monography) Belirli bir dönem, yer ya da kişiyi
ele alan kitap haline gelmiş bilimsel çalışma.
Monokromatik (Frs.Monochromatique (Adj)) Tek renkle ilgili.
Monokromi (İng. Monochramy, Frs.Monocromie (f)] Bütün görsel
sanatlarda “tek renklilik”.
MorbidezMorbidezza (İng. Morbidessa, Frs.Morbidesse (f)) 1.
Resim ve heykelde ten yumuşaklığı. Kadife tenlilik. 2. Yağlı boya resimde bir
yüzeyin, özellikle insan teninin pürüzsüz bir homojen yüzey olarak resmedilmiş
becerisi demektir.
Mordorür (Frs.Mordorure (f)) Altın parıltılı esmerlik.
Morfoloji (Frs.Morphologie) 1. Yapıbilim 2. Biçimbilim.
Mozarabik Sanat (İng. Mozarabic Art) Arap yönetimi altındaki
İspanyada Hıristiyan toplulukların geliştirdiği sanat ve mimarlık üslubu.
Mozest (Frs. Mosaiste (m et f)) Mozaik ustası.
Motif (Frs.Motif (m), Pattern) 1. Güdü. 2. Neden, sebep 3. Resimde konu. 4. Bir yapıtta yinelenen çizgi ve renklerin her birine verilen ad. 5. Sanat
elemanlarının önemle üzerinde durulan birleşimi. Şekil içindeki şekil. Çok
tekrar edilen süsleyici figürler.
Mozaik (Frs. Mosaique (f)) 1 Silme taş. 2. Çeşitli konu ve parçalardan oluşmuş
eser. 3. Küçük boyutlu renkli taş veya cam parçacıkların bir düzlem üzerinde
bir birlerine bitişik olarak yerleştirilmesiyle oluşturulan bezeli yüzey.
Mubin Orhon 1924
İstanbul’da doğdu.1947 Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi 1949 Académie de la GrandeChaumiere’de serbest desen çalıştı.
1981 27 Nisan’da Paris’te öldü.
1981 27 Nisan’da Paris’te öldü.
Mudra (İng. Mudra) Hint ve Güneydoğu Asya ülkelerinin sanatlarında
betimlenen simgesel el pozları.
Muhakkak (İng. Muhaqqaq) Hat sanatında şeş kalem diye
adlandırılan altı ana hat türünden biri.
Mustafa Altıntaş 1946'da
Akşehir'de doğdu.1968'de Gazi Eğitim EnstitüsüResim Bölümü'nden mezun oldu.
1970'de Paris Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Ensba'da Gustav Singier ve Jean
Berthol
atölyelerinde çalıştı. Fransa'da ve Avrupa'da kişisel ve karma sergiler dışında festivaller ve bienallere katılmış olup Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde resmi ve özel koleksiyonlarda yapıtları bulunmaktadır.
atölyelerinde çalıştı. Fransa'da ve Avrupa'da kişisel ve karma sergiler dışında festivaller ve bienallere katılmış olup Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde resmi ve özel koleksiyonlarda yapıtları bulunmaktadır.
Mustafa Ata 1945'de Trabzon'da doğdu. 1971'de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ni bitirdi.
Biri Münih'de olmak üzere 18 kişisel sergi açan sanatçı yurt içi ve yurt dışında karma sergilere ve uluslararası bienallere katıldı, ödüller aldı.
Biri Münih'de olmak üzere 18 kişisel sergi açan sanatçı yurt içi ve yurt dışında karma sergilere ve uluslararası bienallere katıldı, ödüller aldı.
Mustafa Ayaz Türk
Ressamı (İstanbul 1928) Gazi Eğitim Enstitüsü Resim bölümünü bitiren (1963)
Mustafa Ayaz, aynı bölümde öğreti Görevliliği yaptı.
Musavvir Osmanlı resim sanatında manzara ve özellikle insan
resmi yapan sanatçı.
Mübin Orhon 1924
İstanbul’da doğdu. 1947 Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi 1949
Académie de la GrandeChaumiere’de serbest desen çalıştı. 1981 27 Nisan’da
Paris’te öldü.
Mültikolor (Frs. Multicolore (Adj) ) Çok renkli.
Mürir (Frs.Mûrir (v)) Tasarlamak, olgunlaştırmak. Mürir un tableau Bir tablo
tasarlamak.
Mürşide İçmeli ( 1930 )
Kendini resimle, resmini de özgün baskı teknikleriyle ifade eden bir sanatçı.
İstanbul, Elazığ, Malatya, Ankara, Bursa, Konya'da yaşadı ve öğrenim gördü.
Madrid ve Londra'da eğitimini pekiştirdi. Hem Türkiye'de hem de ülke dışında
gezi ve incelemelerde bulundu. Hitit Kültürü'nden, Anadolu Uygarlıkları'ndan,
Ortaçağ İspanyası'ndan, Rönesans'ın Hümanizması'ndan, Barok'un Boşluğu'ndan,
Henry Moore Heykeli'nden, İngiliz Op'undan, Mayalar'dan, Türk İslamı'ndan ve
etkilenebileceği her yaratımdan etkilendi. Kendine benzedi. Gravür
tekniklerinin olanaklarını resimsel ifadenin açılımları için sonuna kadar
kullandı. Düzenleme ve yerleştirimin geometrik sağlamlığı gibi tekniğin
sağladığı siyahbeyaz, yüzeydoku gerilimleri üzerinde de yoğunlaştı. Dünyasal ve
doğasal olanın görünür gerçekliğiyle ilgilenmedi. Gelenk sorunuyla uğraştı.
Evrensel ve ulusal geleneğe ayrımlı uzaklıklardan yakınlaşmaını tadına vardı,
her ikisine de göndermede bulundu. Resminin ana konusunu oluşturan
"yaşam"ı bir dirim olarak anlamadı, bunu fizik ötesi bir alana
çekerek bilgilenmek amacıyla sorguladı. Resimsel ifadesinde matematik ve
geometriye, böylelikle oran ve orantıya başvurdu. Soyut resim yaptı.
Simgelerle, geçmişten günümüze ulanan imlerin içerikleriyle oynadı. Oynanacak
gibi... Akdeniz'de dolanan bir gizemcidir Mürşide İçmeli.
Müze (İng. Museum) Sanatsal, kültürel, tarihsel ya da bilimsel ürünlerin
sürekli olarak sergilenmesi amacıyla yapılan veya kendisi bu sıralanan
nitelikleri nedeniyle halka açık tutulan yapı.
Müzikalistler (İng. Musicalist) 1920’de kurulan bir soyut resim
akımı. Bu akımın yandaşları müzik ile
resim sanatı arasında bir koşutluk kurmayı amaçlamışlardır. Modern Sanat’ın evrim süreci içinde çok
önemli bir yer tutmazlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder