Ş
Şablon (İng. Template) Yazı ya da belirli bir biçimi oluşturmak için
hazırlanmış kalıp. Genellikle, onun konturlarını izleyen bir boyama,
çizme ya
da kesme işlemiyle kullanılır.
Şadan Bezeyiş 1926
Adapazarı’nda doğdu.
1951 İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek
1951 İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek
Resim Bölümü 1951 İstanbul
DGSA Atölyeler arası Mezuniyet
Konkur Birinciliği 1952 I. Ordu’nun düzenlediği
"Hamasi" sergisi
I.’lik Ödülü 1952 İhtisas, Roma Güzel Sanatlar
Akademisi, İtalya
1953 Yapı ve Kredi Sanat Yarışması Juri Özel Ödülü
1953 Milano Akademiler arası Roma Akademisi Birincilik
1953 Yapı ve Kredi Sanat Yarışması Juri Özel Ödülü
1953 Milano Akademiler arası Roma Akademisi Birincilik
Temsilcisi 1954 Doktora
Roma Güzel Sanatları Yüksek Dekorasyon
Bölümü, İtalya 1954 Yapı Kredi Bankasi
Sanat Sergisi Ödülü
1954 Roma Güzel Sanatlar Akademisi Doktora ve Sanat
1954 Roma Güzel Sanatlar Akademisi Doktora ve Sanat
Konkur Birinciliği 1955
İstanbul’a döndü. 1956 Asistanlık,
İTÜ Mimarlik Fakültesi 195860 Mesleki
incelemelerde bulunmak
amacı ile İtalya 1960 Doktora üstü Perfezionamento
Akademik
Bölümü Diploması 1960 Öğretim Üyeliği, İTÜ Mimarlık Fakültesi
1962 31.
Uluslararası Venedik Bienali’nde Türkiye’yi temsil etti.
1968 İstanbul AKM
Opera Binası Sanat Yarışması Ödülü 1971
Hindistan Yeni Delhi Uluslararası
Triennale Onur Ödülü 1973
Devlet Resim ve Heykel Sergisi Ödülü 1975 İstanbul
Sanat Festivali
Arkeoloji Müzeleri Sanat Birincilik Ödülü 1980 Wien, Albertina,
Vorarlberg,(Brepenz) Müzelerinde yapıtları alındı1986 İTÜ Rektörlüğü
Onur Ödülü
(30. Yıl)
Şasi Tuvalin üzerine gerildiği ahşap çerçeve.
Şeker Ahmet Paşa Şeker Ahmet Paşa, çağdaş Türk resim
sanatının temel
taşlarından biri olarak değerlendiriliyor. Batıdaki
deneyimleri özümseyen bir
istemle, peyzaj temasına yaptığı
dünya çapındaki üslup katkısı, sanatçının
mekan derinliği
ve atmosfer ilişkilerini yorumlayan duyarlılığının ürünü olarak
görünür. 1841’de İstanbul’da doğdu, 1907’de İstanbul’da öldü.
Asıl adı
Ahmet Ali’dir. Küçük yaşta Tıbbiye Mektebine girdi (1855).
Resim yeteneği
nedeniyle bu okulda resim öğretmenliği yardımcılığına
getirildi. Daha sonra
Harbiye’ye geçti. Abdülaziz’in ilgisini çekince
Resim öğrenimi için Paris’e
gönderildi (1864). Önce Mektebi Osmani’
ye devam etti. Paris Güzel Sanatlar
Akademisine geçti ve
G.Boulanger ve J.L.Gérome gibi öğretmenlerden ders aldı.
Uzun hazırlık
ve çalışmalardan sonra, Türk ve yabancı ressamlarından oluşan bir
resim
sergisi açmayı başardı (27 Nisan 1873). Bu sergi Türkiye’de ilk resim
sergisiydi. İkinci sergi 1 Temmuz 187’te Darülfünun binası salonunda açtı.
Bu
sergide kendi resimleri, başka Türk ressamların eserleri, çoğunlukla
Hristiyan
ve yabancı ressamların eserleri yer aldı. Sanayii Nefise Mektebinin
açılmasında
etkili olmuştur (1876).
Şekil(İng. Shape) 1. Biçim. 2. Çevre ile özetlenen örgü, değer,
renk zıtlığı
veya bir dış çizgi vasıtasıyla belirlenen, özel karaktere sahip olan bölge.
Şerüben (Frs. Chérubin (m)) Bazı resimlerde iki kanat
arasında
gösterilen çocuk başı.
Şeyd (İng. Shade) Bir rengi daha koyu yapmak için
siyah
eklenir ise, ortaya çıkan renge "shade" denir.
Şövale (İng. Easel, Frs.Chevalet (m))
Ressamların üzerine tuval
ya da resim kağıdı vs. gibi malzemeler
yerleştirerek çalışmalarını sağlayan,
genellikle ahşaptan yapılmış, üç veya
dört ayaklı özel resim sehpası.
Şövale Resmi (İng. Easel Painting) Şövale üzerinde yapılan ve
taşınabilir
boyuttaki küçük yağlıboya resim.
T
Tablo (İng.Painting, Frs. Tableau (m)) Tuval, ahşap levha, karton vs.
üzerinde yapılmış taşınabilir boyutta resim. Bir yapıtın tablo olarak
nitelenebilmesi için, sürekli olarak düzlemsel biçimi koruması ve başka
bir
yapıta bağımlı olmaması gerekir. 2. Resimsel yapıtta betimlenmiş sahne.
Tahini Kahverengiye çalan sarı.
Taktil (dokunuşlu) değerler Resimde biçimlerin dokunma
duygusunu uyandıran
nitelikleri hakkında Bernard Berenson’un kullandığı deyim.
Tamamlayıcı Renkler Renk dairesinde, birbirine tamamen zıt
yönde görünen
renklerdir. Aynı zamanda komplemanter renkler de denir.
Tandans Yetenek, eğilim.
Tan-Ye Kırmızı rengin egemen olduğu Japon resimlerine verilen
ad.
Tanazku Dikine düzenlenmiş dar Japon baskılarına verien ad.
Tarama(İng. Rendering) 1. Resim ve çizimlerde yüzeylere gölgeli
ve ışıklı
kesimlerini belirtmek amacıyla ya da üçüncü boyut etkisini
güçlendirmek için
kalemle çizilen çok sayıda ince çizgiyle uygulanan
bir teknik. 2. Özellikle
tarama uçlu kalemi, çini mürekkebe batırarak yapılan resim.
Tarihselcilik (İng. Historicism) Sanatta tarihselcilik yeni bir
yapıtın
ortaya konuşu sırasında, ortadan kalmış tarihsel üslupları kullanmayı
öngören anlayışları ifade eder. Dolayısıyla tüm canlandırmacı üsluplar
tarihselci olarak nitelenebilir.
Tarihsel Resim Konusunu eski mitolojiden ve Hıristiyanlık t
arihinden
alan resim.
Tartışma Sanat eleştirisi üzerine fikir alışverişi.
Tarz (İng. Manner, Style) Eski dilde sanatsal anlayış, akım ve hatta,
üslup
karşılığı olarak ayrıt edilmeksizin kullanılan sözcük.
Tasarım (İng.Desing) Bir tasarlama eylemi sonucunda beliren
ve asıl
yapıtın gerçekleştirilmesi sırasında yönlendirici olan proje, çizim,
maket vs. gibi ürünlerin tümü. Tasarlama bir bütündür ve bir nesne,
bir sistem
yada bir olayın amaçlanan bir sonuca göre tanımlanmasıdır.
İnsan yaşamındaki
tüm becerilerin toplamıdır. Tasarlama eğitiminin
konusu ise bireylerde
eleştirel, yaratıcı, yenilikçi, katılımcı ve ileriye
dönük olma özelliklerinden
geliştirilmiştir. Problemlere çok yönlü
bakmak, yaklaşmak, yeniliğe hazır olmak
niteliklerini de taşır.
Tasarlama , daha önceden varolmayan bir ürünün, yeni
bir
sistem yada nesnenin ortaya konması amacıyla yapılan bir
eylemdir. Sonuçta
yeni yaratılmış bir ürün söz konusudur. Sanat
Eğitimi tümüyle yaratıcılığı
kapsar. Yaratıcılık, eylemliliktir. Yaratıcı
bireyin dünyayı değiştirme
eylemliliğidir. Temelinde sezgi yatar.
Yaratıcılık, bir konuya değişik ve
farklı görüş açılarından yaklaşmak ve
yeni önermelerde bulunmaktır. İçeriğinde
bireysel özgürlük vardır.
Yaşamı algılama ve aktarma yetisidir. Mevcut bilgi ve
deneyimin yeniden
sentezlenmesidir, bilginin yeniden üretilmesidir ve yeni
ürünler, düşünceler
ortaya koyabilmesidir. Sanatta yeni ve özgün bir bütünlük
kazanmadır.
İçinde merak, imgelem, buluş özgünlük ögeleri vardır. Bir sorunun
analizi,
sentezi ve orijinal yeniliği söz konusudur. Buluşun, yeniliğin esas
olduğu
yaratıcılıkta, zihnin tüm yetileri, düşünceler, düşünme süreçleri ve
imgelem etkileşim halindedir. Buluşa yönelen yaratıcı eylem, bu
yapının tüm
parçalarını bir araya getirir, birleştirir. Yaratma seçmeyle
başlar. Hedefe
farklı yollardan ulaşabilmektir yaratıcılıkta esas olan.
Yaşam yaratıcılıkla
değişir. Ölümsüzlük istemi sanat yapıtlarında hayat bulur.
Taslak (İng. Sketch) Asıl yapıta hazırlık olarak yapılan genellikle
küçük
boyutlu sanatsal ön çalışma ürünü. Resim ve heykel sanatlarında
eskiz sözcüğüne
eşanlamlı olarak kullanılır.
Tasvir 1. Betim, betimleme. 2. Resim, resimleme.
Tasviri Sanat Betimlemeye ait sanat. Görünen şeylere şiddetli
ilgiyle
bağlı bulunan davranış veya tavır.
Taş Baskı (İng. Litografi). Kireçtaşı bloklarını baskı levhası
olarak kullanan bir baskı tekniğidir. 19. yy’da ortaya çıkıp çok
geniş ölçüde
uygulanmıştır. Bu yöntemde, resim önce bir kömürkalemle
kireçtaşı levha üzerine
çizilir ve levha ısıtılır. Daha sonra, yüzeyine
ağlı bir mürekkep bileşimi
sürüldüğünde, çizili kesimler mürekkebi
tutup ıslak yüzey mürekkebi kabul
etmez. Kağıt üzerine basıldığında,
levha üzerinde mürekkepli olan kesim aynen
kağıda aktarılmış olur.
Taşist (Frs.Tachiste (m et f)) Lekeci.
Taşizm (İng. Tachism, Frs.Tachisme (m)) 1.Lekecilik. 2. Lekeci
anlayışla
yapılan resim. 3. Resim sanatında düzensiz biçimli renk
lekeleri ve damlaları
kullanarak çalışan sanatçıların tutumu. Bu
anlayış önceden kararlaştırılmış bir
resmetme eylemini yadsıyarak,
sanatsal yaratmadan rastlantısallığın ön plana
alınmasını ön görmektedir.
Fransızca “Tache” sözcüğünden alınmış bir sözcük,
sanatçının
düşünmeden ve rahat bir şekilde attığı boyaların tuval yüzünde
meydana
getirdiği lekelerin etkisine dayanan anlayıştır. Lekecilik. Leke
sözcüğü
ilk kez 1950’de Fr. Sanat yazarı Michel Seughor tarafından
kullanılmıştır. Seughor leke olarak sürrealist otamotizmden doğan ve
expresyonizmin soyuta yönelmiş olan anlayışına demektedir. Esas temsilcileri
Wals, Jackson, Pollock, Mathiev ve Tobey’dir. Leke bugün tekstil
endüstrisini
ve mobilya dekorasyonunu etkilemiştir.
Tatbiki sanatlar Resim, Heykel , Mimari gibi atölye çalışmalarını
gerektiren sanatlar Uygulamalı sanatlar olarak nitelenmektedir.
Tango (m) Turunç rengi.
Tayf Bir ışık demetinin tamamlayıcı dalga boylarına bölünmesinden meydana
gelen renkler.
Teknik 1. Yöntem, stil, usul, üslup. 2. Detayları belirten yöntem. 3. Yapma
biçimi.
Teknik Resim (İng. Draughting) İzdüşüm teknikleri gibi tasarı
geometri
yöntemleri kullanarak yapılan her tür çizimin genel adı.
Tekstür (İng. Texture) 1. Dış yapı. Doğal yada sanatçı
tarafından
meydana gelmiş olan bir alanının dokunma duyusuna hitap eden
duygusal değerlerdir. Tüm görsel nesnelerin karakteristik birer dış
yapıları
vardır. Nesne ve varlıkların dış yapı özellikleri ve bunların
objektif etkileri
dokuyu ( tekstür ) oluşturur. Diğer bir değişle,
doğadaki tüm nesnelerin iç
yapılarının işlevsel özelliklerini dışa vuran
yüzeysel etkilere “DOKU” denir.
Bu, doğanın yapısal bir özelliğidir.
Objelerin dış görünüşlerindeki
ayrıcalıkları sağlayan üzerlerindeki
dokusal yapı farklılıklarıdır. Yani doku,
yüzeyleri oluşturur. Bir
yüzey değerlendirmesidir . Gözün gördüğü her şey özel
bir
dış yüzey yapısına sahiptir. Tasarımcı, yaşayan doğadaki dokusal
oluşumlardan yararlanarak yeni yaratım olanakları elde edebilir.
Texture inventive Keşfedilen doku.
Temel Renkler Ressam tarafından boyaların karıştırılmasıyla meydana
gelmeyen tayf’taki üç renk. Sarı, kırmızı, mavi.
Temel Sanat Eğitimi – Sanatın temel eğitimi, Temel sanat eğitimi,
görsel
kayıtlarla temel fikir edinme, anlama, görsel izlenim ve anlatım
olanaklarını
öğrencilere kazandırmak için düzenlenmiştir. Bunda
bütünü ve ayrıntıyı görme
ile yorum gücü bir bütün olarak düşünülmektedir.
Bu ders, görsel kayıt
elemanları ile ilgilenirken, farklı disiplinlerle
ortak elemanlar çerçevesinde
ilişki kurulmasını sağlayacaktır. Bunlar
ışık ve renk, ritm ve hareket, madde
ve yapı, ağırlık ve kütle, uzay
ve boşluk ile plastik form değerleridir. Öz
çalışma yollarındaki karşıtlıklar,
kuralsız ve kısıtlamasız çalışma, kurallı ve
kısıtlamalı çalışmalar, statik ve
dinamik görünümlerle uyum gibi değerler
işlenilir.
Tempera (İng. Tempera) Boyar maddenin tutkallı suyla,
genellikle
de yumurta akıyla karıştırılmasıyla elde edilen bir boya türü ve bu
boya kullanılarak yapılmış resim. Bu teknik Ortaçağ levha resimlerinde
çok
kullanılmış ve 15. yüzyılda yağlıboya tekniğinin geliştirilmesinde
işe
yaramıştır. Tempera dayanıklı bir teknik olmakla beraber çok
çabuk kuruduğu
için çok dikkat isteyen zor bir tekniktir.
Terebentin Yağı (İng. Turbepentine oil) Terebentinli reçinelerden
çıkarılan ince,
renksiz, eterli yağ. Yağlıboya, yağlı vernik
üretiminde ve inceltilmesinde
kullanılır.
Tent (Frs.Teinte (f)) Renk.
Tente (Frs.Teinté) Hafifçe renkli.
Teinte (plate) Düz renk.
Teinter (v) Hafifçe bir renk sürmek, boyamak.
Ter jon – (Frs.Terre jaune(Adj)) Toprak sarısı.
Ters Perspektif (İng. False Perspective) Resim sanatında kaçış
noktasının betilerin ardında ve ufuk çizgisi üzerinde değil, betilerle
seyirci
arasında yer aldığı perspektif türü.
Tesera Mozaik resimlerde kullanılan küçük, düzenli ya da
kırık
taş, mermer, cam parçaları.
Tezhip (İng. Illumination) Yaldız ve boya kullanılarak kağıt üzerinde
yapılan
her tür bezeme işi. Özellikle, geçmişte yazma kitapları
bezemek amacıyla
uygulanırdı. Eski bir süsleme sanatıdır. Sözcük
Arapça'da “altınlama, yaldızlama” anlamına gelir. Ama tezhip
yalnız altınla
değil boya ile de yapılır. Daha çok yazma kitapların
sayfalarını, hat
levhalarının kenarlarını süslemede kullanılmıştır.
Tezhip doğuda olduğu kadar
batıda da uygulama alanı bulmuş
bir sanattır. Özellikle ortaçağda
Hıristiyanlık'ın kutsal metinlerini,
dua kitaplarını süslemede yoğun biçimde
kullanılmıştır. Ama zaman
içerisinde kitaplarda da resim öne çıkmış, tezhip
yalnızca başlıklardaki
büyük harfleri süslemekle sınırlı kalmıştır.Türkler'de
tezhibin geçmişi
Uygurlar'a kadar uzanır. Mani dininin Uygurlar arasında
yayıldığı
9. yüzyılda tezhip sanatı da görülmeye başlanmıştır. Bu dönemde
İslam
ülkelerinde de tezhip yaygın bir sanattı. Anadolu'ya Selçuklular'ın
getirdiği
tezhip en gelişkin dönemini Osmanlılar zamanında yaşamıştır.
15. yüzyılda
Mısır'da Memlûk sanatçıları ayrı bir üslup geliştirmişler,
aynı dönemde İran'da
ve ardından Timurlular'ın egemen olduğu Herat,
Hive, Buhara, Semerkant gibi
merkezlerde tezhip sanatı büyük gelişme
göstermiştir. Herat'ta geliştirilen
üslup daha sonra da İran tezhip sanatını
büyük ölçüde etkilemiştir. Osmanlı
sanatçıları da 15.16. yüzyıllarda İran'la
artan ilişkiler sonucunda Herat
Okulu'nun birçok özelliğini yapıtlarında
kullanmış, yeni bireşimler
yaratmışlardır. 18. yüzyılda Osmanlı tezhip sanatı
gerilemeye yüz tutmuş,
klasik motiflerin yerini kaba süslemeler almaya başlamıştır.
19. yüzyılda ise
sanatın hemen her alanını saran batı etkisi tezhibe de
yansımış, örneğin Klasik
dönemde tek olarak kullanılan çiçek motifleri
vazolar, saksılar içinde buketler
halinde görülür olmuştur. Tezhipte temel
malzeme altın ya da boyadır. Altın,
dövülerek ince bir tabaka haline
getirilmiş varak olarak kullanılır. Altın
varak su içinde ezilip jelatinle
karıştırılarak belli bir kıvama getirilir.
Boya ise genellikle toprak boyalardan
seçilirdi. Sonraları sentetik boyalar da
kullanılmıştır. Tezhip sanatçısı
(müzehhip) bir kâğıdın üstüne çizdiği motifi
önce sert bir şimşir ya da
çinko altlığın üstüne koyarak çizgileri noktalar
halinde iğneyle deler.
Sonra bu delikli kâğıdı uygulanacağı zeminin üstüne
koyarak delikleri
yapışkan bir siyah tozla doldurur. Delikli kâğıt
kaldırıldığında motifin
uygulanacak zemine çıktığı görülür. Bu motif iyice
belirginleştirilip altınla
ya da boyayla doldurularak tezhip meydana getirilir.
Tezyini Sanatlar (İng. Decorative Art) Eski dilde dekoratif sanatlar
anlamında kullanılır.
Theodore Gericault (1791-1824) Fransız ressam ve litografi ustasıdır.
Bir
taslağa göre poz veren modellerin doğrudan doğrudan doğruya resmini
yaparak
teknik ve yenilik getirmiştir.At ve yarış resimleri ile tanınır.
Theo Van Doesburg (1883-1931) Hollandalı Ressam. Utrecht ‘de
doğdu.İlk
resim sergisini 1908 yılında hague’de açtı. 1917 yılında
De Stijl grubu
arasında yer aldı.
Tint
(İng.Tint) Bir renge onu daha
açık yapmak için beyaz eklendiğinde
ortaya çıkan renk bir "tint"tir.
Tintoretto (1518-1594) İtalyan ressam.Titian’ın öğrencisi olmuştur.
Michelangelo’nun
çizgileri ile Titian’ın renklerini birleştirmiştir.
Tip (İng. Type) Sanat yapıtlarında ya da sanat yapıtlarını
oluşturan
öğelerde ortak biçimleme özellikleri ya da düzen
bağıntılarının, varsayımsal
tek bir öğe üzerinde somutlaştırılması.
Tipografi (İng. Typography) Basım sanatı.
Tipoloji (İng. Typology) Bir sanat dalında ya da onun
belirleyici bir alanındaki tüm yapıtların veya yapıtı oluşturan
tek tek
öğelerin incelenerek, tiplerin belirlenip gerçek
örneklerin bunlara göre
sınıflanması işlemi.
Tirilin Bir çizim aracı.
Tirşe Deve tüyünden daha açıkı sarı renk.
Titian (1487-1576) İtalyan ressam. Modern resmin
kurucularından
biri olarak kabul edilir. Michealangelo’nun etkisi altında
kalmıştır.
Tiyatro (İng.Theatre) İçinde oyunlar oynanması için yapılmış
yapı.
Ton (İng. Tone (m)) 1. Resimde renk perdesi. 2. aynı rengin çeşitleri.
3.
Resimde aynı rengin açıktan koyuya derecelenmesi. Bu derecelenmede
her renk
arasında bir ton farkı bulunur. 4.
Boyalı bir cismin planlarının
aydınlık ve karanlık dereceleri. Nesnelerin
çeşitli bölgeleri birbirleriyle
karşılaştırıldıklarında, aralarındaki açıklık
ve koyuluk farklarına ton
denir. Açık ton ( ışıklı kısım ): Işığın eşya üzerine
doğrudan doğruya
geldiği en aydınlık kısımdır. Bu kısım eşyanın öz rengini
vermez.
Öz ton :Işığın eğik olarak geldiği olarak geldiği, yansımaların ve
parlamaların olmadığı kısımdır. Bu kısım eşyanın öz rengini verir.
Yuvarlak
cisimlerde bu bölge açık tonla koyu ton arsında bir geçiş
yaptığı için bu kısma
pasaj denir. Koyu ton ( öz gölge ): Eşyanın
ışık almayan, en koyu olan
kısımdır. Açık koyu ton, bir rengin
ışıktan
gölgeye geçerken aldığı ton dereceleridir.
Tonlama Bir kompozisyonda devamlı kullanılan renk
düzenlemesi.
Ressamın amacını ortaya koymak için seçtiği renk bileşimi. Resimde
bir rengin tonalitesi o rengin siyah ve beyaz merdivenindeki yeridir.
İki renk
aynı koyuluk veya açıklıkta ise her iki renk aynı tonalitede
demektir.
Renklerin karşılıklı tonalitesinin resimde çok önemli bir yeri
vardır.
Renklerin karşılıklı ilgisi bir objeler grubunda veya pezajda,
gözlerimizi
kırparak kirpiklerimizin arasından bakarsak, detaylar
kaybolur, rengin kendisi
o kadar gözümüze çarpmaz ve koyu, açık
kısımların görüntüsel valörü basit bir
aydınlıkla görülür.
Tonalite (Frs.Tonalité (f)) Genel renk. Egemen renk.
Toplumsal Çerçeve, Kapsam, Bağlam (Context) Bir yapıtın içinde
gerçekleştirildiği sosyal
veya tarihsel ortam. Tüm sanatçılar etkileşim
içinde oldukları değerleri ve
gelenekleri olan sosyal çevrelerde çalışırlar.
Bir sanat yapıtının içinde
gerçekleştirildiği koşullar üzerine düşünmek
üç açıdan önemlidir. İlki , onu
gerçekleştiren sanatçı veya içinde
yaratıldığı kültür hakkında bilgi edinmemizi
sağlamasıdır. İkinci olarak
gözden kaçırmamız gereken bir nokta, bir yapıta
baktığımızda
veya ondan bir şeyler öğrendiğimizde, bunların içinde yaşadığımız
zaman, deneyimlerimiz ve inançlarımız nedeniyle önyargılı olabileceğinin
bilincine varmaktır. Bizim yorumumuz, resmin yaratıldığı devirdeki
yorumdan
oldukça farklı olabilir. Üçüncü olarak, bir yapıtın bir kitapta
yer alan
imgesinin, gerçekleştirildiği yapı içerisinde olduğundan da, halkın
izlemesi için
konduğu müzeden de farklı algılanacağıdır. Bir sanat
eserinin içinde yer aldığı
güncel kapsam da bizim onun hakkında ne
düşündüğümüz üzerinde belirleyici
olabilir.
Toplu Kurgu – Resim yüzeyinde, görsel bağlamda,
objelere dayalı
olarak, görüntü düzenleme tekniği.
Topografik Sanat (İng. Topographical Art) Doğada büyük boyutlu
topografik değişiklikler yaparak yapıtlar oluşturmaya yönelen sanat dalı.
Toprak Boya (İng. Earth Colour) Renkli taş ya da toprağın
öğütülmesiyle elde edilen doğal boya. Başlıca Toprak boyalar
şunlardır; Ombra
(Frs. Terred’ombre) Ombri de Nocera
da çıkan kırmızımtrak bir toprak boyadır.
Sienna toprağı
(Frs. Tere de sienne), kırmızımtrak bir toprak boyadır: suda
kolay erir.
Tors (Torce) Gövde heykeli, gövde. İdeal vücut ölçülerine uygun,
ressamların model olarak kullandıkları heykel.
Torşon (Frs.Torchon (Papier Torchon)) Suluboya resim kâğıdı.
Tortiyyon [Frs.Tortillon
(m) ]Karakalem resmi yapmak
için bükülmüş kâğıt.
Transform Biçimini değiştirmek.
Transfomasyon Biçim değiştirme.
Transpozisyon Yer değiştirme, mekan değiştirme.
Tram (İng. Tram) Fotoğraf klişelerinde resmi oluşturan ve ışıkgölge
dizinini ifade etmek için kullanılan noktacıklar ya da paralel çizgiler bütünü.
Triptik Açılır kapanır üç resim yüzeyinden ibaret üç parça
halinde resim. Orta parçanın eni yanların çok defa iki katı daha
büyüktür ve
yanlar bunun üzerine kapanırlar. Bu yüzden yanların
arka yüzeyleri de
resimlenir.
TrompeL’oeil (İng. TrompeL’oeil) Bir düzlem üzerinde sanat
içeriği
olan resimsel bir etki amaçlamaksızın, gerçekleik izlenimi
vermeye çalışan her
tür çizim, boyama vs. En basit trompe_l’oeil
örneği olarak, sağır bir duvar
üzerine yapılmış gerçek boyutlarında
bir kapı resmi verilebilir.
Tual ya da Tuval (İng. Canvas) Üzerine yağlıboya resim yapılan,
ahşap
bir çerçeveye gerilerek tutkallı bir bileşimle astarlanmış bezden
oluşan
malzeme.
Turan
Erol 1927 yılında Milas'ta doğdu.
1951 yılında İstanbul Güzel
Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümünü bitirdi.
Sanat alanında
çok sayıda inceleme, araştırma, eleştiri ve kitapları bulunan
sanatçı
çeşitli üniversitelerimizde öğretim üyesi olarak çalıştıktan sonra,
1990 yılında kendi isteği ile öğretim hayatından emekliye ayrıldı.
Sanatçı
halen çalışmalarını Ankara - İstanbul ve Bodrum'daki
atölyelerinde
sürdürmektedir.
Turgut Zaim Türk resim sanatının cumhuriyet dönemi ile birlikte
açılan
yeni ve özgün atılımları içinde, köy temalarına yönelik figür üslubuyla
Turgut Zaim’in oluşturmayı başardığı ulusalyerel atmosfer, hala
aşılamamış bir
değer sistemi gibidir. 1906’da İstanbul’da doğdu,
1974 ‘de Ankara’da öldü.
Saint Joseph Fransız Erkek Lisesi’ni
bitirdikten sonra, Sanayii Nefise’ye
girdi. Çallı atölyesinde öğrenci
iken okuldan ayrılarak Paris’e gitti. Bir süre
sonra yurda dönerek
öğrenimi Sanayii Nefise’de sürdürmek istediyse de, “okuldan
soğuduğu”
için bunu başaramadı. Bir yıl kadar Konya’da ilkokullarda resim
dersleri
verdi. Devlet Resim ve Heykel Sergilerinde 1957’de 2.lik, 1958’de
1.’lik ödüllerini kazandı.
Turkuaz ya da Turkuvaz 1.Türk Mavisi. 2. Firuze.
Turuncu (İng.Orange) Portakal kabuğu rengi. Etkisi: Üstten
koruyucu, himaye edici, yandan sıcak, cana yakın, alttan akıcı.
Tuş (Frs.Touche (f)) 1. Dokunuş anlamında, Yağlıboya resimde
fırça
darbesiyle yüzey üzerinde oluşan boya lekesi. İzlenimci resme
kadar ressamlar
tuşların görülebilir olmasında özellikle kaçınmış
ve homojen yüzeyler elde
etmeyi amaçlamışlardır. İzlenimci resim
ise, aksine, büyük oranda tuşların fark
edilebilir nitelikte bırakılması
tekniğini yeğlemiştir.S Tuş kullanımının daha
ön plana çıktığı bir resim
akımı ise Taşizm’dir. 2.Resimde fırça vuruşu, fırça
izi, fırça tuşu.
Tuval – (is. Frz. Toile) 1. Üzerine çeşitli tekniklerle resim
yapılan yüzey. 2. Ressamların kullandığı gerdirilmiş keten,
kenevir veya
pamuklu kaba kumaş.
Trasman (Frs.Tracement (m)) Çizme, çizilme.
Trase (Frs.Tracer (v)) çizmek.
Trasre (Frs.Traceret (m)) Çizgi kalemi.
Transör (Frs.Traceur, euse (m et f)) Çizici.
Transant (Frs. Tranchante (Adj) (couleurs)) Çok canlı renkler.
Triptik (Frs. Triptyque (m))
Menteşeli üç levha halinde tablo, üç kanatlı tablo.
Tuğra Osmanlı padişahlarının imza yerine kullandıkları,
özel bir biçimi olan
sembolleşmiş işaret.
Türk Sanatı – (İng.Turkish art) Tarih boyunca Türk toplulukları ya
da
devletlerince ortaya konulan sanat.
Türki (Frs.Turquerie (f)) Türk ya da
doğu kaynaklı sanat eseri.
Türken (Frs.Turquin (m)) Koyu ve donuk mavi.
Tüpokrombr (Frs.Tupochromre (f)) Renkli basma, renkli baskı.
U
Uchiwa-Ye Yelpaze biçimindeki Japon resimlerine verilen ad.
Ufuk Çizgisi (İng. Horizon line, Horizon) Perspektifte kaçma
noktalarının üzerinde yer aldığı varsayımsal yatay doğru.
Uki-Te Batı usülü perspektif kullanılarak üçüncü boyut
izlenimi
verilmiş Japon baskı resimleri.
Ulusallık (İng. Nationality) Yalnızca bir ulusa özgü sanat
üsluplarının,
akımlarının anlayışlarının ya da biçim öğelerinin genel niteliği.
Uluslararası Gotik 14. yüzyılda Avrupa’da yayılan bir resim
üslubu.
Geçekçi ve hayalci zıtlıkta eğilimlerin bir karışımıdır ve gotik
mistizmle
gerçekçi ve doğacı bir resim anlayışını uzlaştırır.
Ultramarin (İng. Ultramarine, Frs.Ultramarin (f)) 1. Lapi lazuli
taşından elde edilenmavi boya. 12. yüzyıldan beri ressamların en
çok aradığı,
en pahalı boyalardan biridir. 2. lacivert renk. 3. Deniz resmi
ötesi, deniz
manzarasının ötesi.
Umberto Boccioni (1882-1916) İtalyan Ressam. Fütürizm
akımının
kurucusudur. 1910 Manifestosunu
imzalayan ilk
fütüristlerdendir. 1914 yılında bu konu ile ilgili bir kitap
yazmıştır.
1915 ‘te gönüllü olarak savaşa katılmış ve yaralanarak ölmüştür.
Fütüristlerin en aktif olanlarında biri idi ve grupta bırktığı boşluk
doldurulamadı.
Uygulama (İng. Application) Tasarım ya da proje düzeyindeki
bir sanatsal düşünceyi yapıt haline getirme işlemlerinin tümü.
Uygulama Süreci / İcra (Process) : Yapıtın gerçekleştirilmesinin
özellikleri,
ayrıntıları, verileri.
Uygur Resim Sanatı Orta Asya Türk sanatının etkisiyle ortaya
çıkmıştır.
Uygur resim sanatının genel ifadesi, Her ne kadar Büyük İskender ile
birlikte gelen Helenistik üslûbun, ışıkgölge ile hacimleri meydana çıkarma
tekniği bir müddet söz konusu olmuşsa da, bu kesinti devresinden sonra
yine
Orta Asyanın İç Asyadan devraldığı üslûp devam etmiştir. Bu üslûp,
özellikle
kaya resimlerine dayanan çizgi tarzının hakim olduğu ifadeyi
tercih ediyordu.
Bazen yaldızın da kullanıldığı resimlerde, klasik Uygur
devrinde kırmızı renk,
gök rengi ve yeşil kullanılıyordu. Renkler çoğu
kez parlak ve canlıydı. Uygur
resim sanatında kompozisyonlar, kaya
tapınaklarının duvar yüzeylerine olduğu
gibi, ipek kumaşlar üzerine,
ahşap materyal ve kâğıt üzerine de yaygın olarak
yapılıyordu. Duvar
resimlerinde doğal boyalar kullanılıyordu. Resimler bazen
doğrudan doğruya,
düzleştirilmiş duvar üzerine, bazen de yaş sıva üzerine
uygulanıyordu.
Boyalar bazen, tempera tekniği kullanılarak elde ediliyordu.
Anlaşılacağı
üzere, resimlerde çok çeşitli konular yer almaktadır. Bunların
başında dinî
sahneler gelir. Dinî sahnelerin büyük bir çoğunluğu da Budhayı,
Budhanın
öğretisini, yaşantısını ve diğer Budist ilâhları tasvir eder. Bu
arada, Türklerce
kabul edilen Maniheizm ve diğer dinlere ait konuları içeren
resimlere de
rastlanır. Aynı zamanda, sembolik çiçek tasvirleri ve hayvan
tasvirleri de
önemli bir yer tutar. Bu konuların dışında, günlük yaşantı ile
ilgili sahneler,
çeşitli destan ve efsaneler, din adamları, süvariler, prens ve
prensesler de
resimlerde yer alır. Bu resimlerin bir bölümünde portre
anlayışının yer alması,
Türk Sanat Tarihi bakımından oldukça önemlidir. İnsan
yüzüne kişisel bir
özellik vermek, yani portre sanatı ilk defa 750 yılından
sonra Türk duvar
resimlerinde başlamıştır. O zamana kadar insan vücudunun diğer
kısımları
gibi, yüz de şemalara göre çiziliyor ve resmin altına kişinin adı
yazılarak ayrıd
ediliyordu. Fresklerde, resimlerini yaptırmak isteyen kimseler
tasvir ediliyor,
böylece çeşitli insan grupları, Hind ve Çin rahipleri,
Toharlar, İranlılar
görülüyordu. Uygurlar, kendilerinden farklı insanlar
üzerinde dikkatlerini
toplayarak, bunları tiplere ayırdılar ve kendilerini de
daha belirli olarak görmeye
başladılar. Bu durum onlara, portre sanatı yaratmak
ve geliştirmek imkânını
kazandırdı. Portre benzerliği, aynı kıyafet ve
duruştaki yan yana sıralanmış
rahip resimlerinde açıkça bellidir. Bunların
yüzleri çeşitli insanları gösteriyor.
Diğer resimlerde de kendini belli eden bu
portre sanatı, kişisel düşünce ve
şuur bakımından, çok önemli bir ilerlemeyi
gösteriyor. Portre sanatının
doğmasında, eski geleneklerin de rolü olmuştur.
Uygurlar zamanından
kalan minyatürler, Maniheist kitaplarındaki sayfalardır.
Bunlar kısmen
dinî, kısmen dünyevî sahneleri canlandırırlar. Bunlardan başka
büyük
resimler, sayfalar ve sancaklar kalmıştır ki, bunlar Mani mabetlerinde
saklanır ve ayinlerde kullanılırdı. Bu Uygur minyatürleri, daha sonra
İslâm
minyatürlerinin kaynağı olmuştur. Uygurlar, VII. yy.da Budizmi ve
Bögü Kağan
762 yılında Mani dinini kabul etmişti. Uygurların sanatı daha
çok Budizm
olmakla beraber, bu iki dinin çerçevesinde gelişmiştir. Manihaî
minyatürler
Turfan ve Kansuda, Orta İran (Pehlevî) veya Türk dilinde
ya da iki dil karışık
olarak yazılan dinî kitaplardadır. Bunların üslûp
özellikleri, uzun zaman devam
etmiştir. VIII.IX. yy. lacivert zeminli
minyatürlerde çizgi ve ışık gölge, aynı
zamanda kullanılmıştır. Bu Manihaî
yazmalar, Hoçada hüküm süren Uygur
kağanlarına ithaf ediliyordu. Bögü
Kağanın himayesiyle Mani dini yaşayabilmiş,
Hoço, Kansu ve Çinde mabetler
yaptırılmış, bu sayede Uygurlardan Manihaî
minyatür ve resimler kalmıştır.
Uygur sanat merkezleri, 768de manastırların
yapıldığı, kağanın sarayı bulunan
kışlık merkez ve kutsal şehir Hoço, bunun
kuzey yakınında Bezeklik, doğu
yakınında Tuyak, Bezeklikin doğusunda Sengim,
Hoçanın kuzeyinde Turfan,
Murtuk, Sassık Bulak, Yar Hoto, Sorçuk, Ming Öy, Kum
Tura ve diğer şehirlerdir.
Uyum (İng. Harmony) 1.Bir sanat yapıtını oluşturan öğelerin birbirlerine
ters düşmemesi durumu. Bu durumda tüm öğeler aynı düzen bağıntıları
sistemi
içinde yer almaktadır. 2. Parçaların birbirine yakışması.
3. Bütünü meydana getiren ilgili öğelerin/parçaların kendi
aralarındaki
iletişimi. W.Kandinsky'e göre : "Armoni,
kompozisyondur." Müzikten
ödünç alınan bu terim, resim unsurlarının tatmin
edici veya hoşa gidecek
biçimde düzenlendiği duygusunu dile getirir.
Ü
Üç Boyutlu Resimde en, boy, derinlik gibi farklı görünüşleri
oluşturacak
uzamsal verileri de içeren modelin kısa adı.
Üçlü ton – Bir yüzey üzerinde yer alan koyu, gri açık renklerin
oluşturduğu ton değerleri.
Ülküselleştirme (İng.İdealization) Resim ve heykelde canlı varlıklara
gönderme yapan betileri, söz konusu varlığın en sağlıklı, en güzel ve
yetkin
biçimiyle oluşturma anlayışı.
Üniversalizm Evrenselcilik.
Üniversal ışık : her yönden gelen ışık. lokal olmayan ışık.
Üslup (İng.Style, Frs. Style Alm. Stil; Arap. Uslûp) 1.Bir toplumun ve
çağın
tüm sanat yapıtlarında ortak olan biçimlendirme, tasarım ilke ve
anlayışların
bütünü. 2. Bir sanatçının kendine özgü biçimlendirme ve
tasarım anlayışı.
Bireysel nitelikteki sanat ürünü yaratma tutumu. 3. Resimde kişilik.
Yani
teknik, renk, kompozisyon, biçim, ve anlatım bakımından özellikleri.
Üsluplaştırma (İng. Stylisation) Bitki veya hayvanların doğadaki
biçimlerinin
şematikleştirilip yalınlaştırılarak betimlenmesi.
Üstübeç (İng.White
lead) Kurşun ve çinko oksitlerden
hazırlanan
beyaz toz. Yağlıboya ve macunlarda dolgu gereci olarak
kullanılır.
Ütopik (İng. Utopic) Ütopyaya ilişkin olgu ya da gerçeklikleri niteler.
Ütopya (İng.Utopia) Mimarlıkta gerçeğe dönüştürülmesi amaçlanmamış
ya da
günün olanaklarıyla gerçekleştirilemeyecek nitelikteki tasarım.
Ütopyacı (Utopist) Ütopyalar üreten kişi. (Sanatta ya da
düşünce alanında).
“Ütopist” de denir
V
Van Rijn Rembrandt (1606-1669) Hollandalı ressam ve gravür ustası.
Yaşlı
kişlerin portreleri yanında 1632’de yaptığı Dr.Tulp’un Anatomi
Dersi adlı bir
resmi ile dikkati çekmiştir.1660 ‘dan sonra dini resimler
ve manzaralar
yapmıştır.
V. Servranckx Belçikalı Ressam.Modern Resim snatının
temsilcilerindendir.
Konsrüktivis tarzda eserler ortaya koymuştur.
Konsrüktivis tarzda eserler ortaya koymuştur.
Valör (İng. Valeur) Resim de renk geçişleri. 2. Bir
tonun göreceli şiddeti
veya bir tona ait kuvvet. Bir tondaki ışık ve gölgelerin
derecesinin getirdiği fark.
Renklerin içlerindeki siyah ve beyaz ile
ilgilerinden doğan koyuaçık farklarına,
değerlerine renklerin valörleri denir.
Van Gogh ( 1853-1890) Hollandalı Ressam.Önceleri Papaz
okulunda okumuştur. 1880-1886 yılları arasında resim çalışmıştır.
1886 yılında
Paris’te empresyonistlerle tanışmıştır. 1888
yılında
Arles’e gitmiş,orada akli dengesini yitirmiş, 1890 yılında kendisini
vurmuştur. Ekspresyonist akıma öncülük etmiştir. Kendine özel fırça tuşları
ile
dikkati çeker.
Vandalizm (İng. Vandalism) Sanat yapıtlarını bilinçli biçimde
tahrip etme
tutumu. Örneğin, Hıristiyanlık çağının başlarında Antik
tapınakların
tahribi bir Vandalizm örneği sayılabilir. Vandal denilen ve
miladın
ilk yüzyıllarında Roma sanat eserlerini tahrip eden Germen kavimlerinin
tahripkarlığına izafeten verilmiş bir tabirdir.
Varoluşçu Gerçekçilik (ing. Existential) 1948’de hızla yaygınlaşan
varoluşçu
felsefeden etkilenerek Paris’te bir araya gelen ressamlarca kurulan
bir
modern sanat akımı. Yapıtlarında dünyanın anlamsızlığını ve insanın yapayalnızlığını
anlatmaya çalışmışlar, bu amaçla gri tonlarına ağırlık veren bir renk düzeni
yaratmışlardır.
Üyeleri B. Buffet, A. Minaux ve C. Venard’dır.
Varyasyon (Frs.Variation (f) ) 1. Değişim. 2. Değişme,
değişiklik. 3. Çeşitleme
Vazo (İng. Vase, Frs.Vase (m)) 1. Kap. 2. Kavanoz, küp. 3. İçine süsleme
amacıyla çiçek yerleştirilen seramik, metal ya da cam kap.
Vecihi Bereketoğlu Hasan Vecihi
Bereketoğlu 1892 yılında Rodos’ta doğdu.
1971 İst.) Ressam, Türk Ressamlar
Cemiyeti ve Güzel Sanatlar Birliği
kurucularından, Kazasker Bereketzade Cemal'in oğludur. 1971
yılında İstanbul’da
öldü.Mezarı Karacaahmet'te 8. adadadır.
Vedat Özsoy – Kayseri doğumlu, Sanat eğitimcisi, Muğla (Fethiye)
‘de
resim öğretmenliği yaptı. Kayseri Devlet Güzel Sanatlar galerisi Müdürlüğü
yaptı.
Gazi Üniversitesinde Profesör oldu. Arizona State University Collage of
Fİne Arts,
(ABD) Art Education’da Post Doktora yaptı.
Venduta Resimlerde birçok defa konu olan özel yerlerin
tasvirlerine verilen ad.
Venedik Kırmızısı Demiroksit içeren bir tür topraktan elde edilen
kırmızı boya. Günümüzde sentetik olarak yapılır.
Venet (Frs.Veinette (f)) Ressamların damar taklidi resim yapmakta
kullandıkları yassı fırça.
Vermiyon (ng. Vermillon, Frs.Vermillon) 1. Zincifre 2. Al,
alev kırmızısı,
nar çiçeği renginde. 3.
Kızılla turuncu arası renk. Türkçe’de yalnız
resim boyaları için kullanılır.
Vernik Bir yüzeyi parlatmak için üzerine sürülen sıvı cila.
Verniklemek Resim sanatında resmin yüzeyine vernik sürmek.
Vernisal (Vernissage) Resim sergilerinin kokteylli açılış gününe verilen ad.
Verriyer (Frs.Verrière (f)) Tablo, çerçeve camı.
Verso (m) Kâğıt yaprağı resim, tablo
v.s. arkası.
Vetire Süreç, (bir şeyin, bir olayın oluş, meydana geliş zamanı).
Vignette (f) Kitaplara,
Mektup kâğıtlarına, mendil kenarlarına yapılan
süs, çiçek ya da yaprak bezeme,
yazı içi resmi.
Vitray (İng. Stained glass) Renkli camların bir kompozisyon oluşturacak
biçimde,
kurşun şeritler aracılığla bir araya getirilmesiyle oluşturulan
resimsel yapıt.
Bu teknik Avrupa sanatına özgüdür. 13. yy.’dan başlayarak
özellikle dinsel
yapıların bezenmesi için kullanılmıştır. Osmanlı Sanatında
görülen nakışlı revzen,
camların tespitinde alçı kullanıldığından ötürü, vitray
sayılmaz.
Viriticism (İng.Vorticism) 1914’te kurulan bir İngiliz Sanat
akımı.
Temel geometrik biçimleri kullanan bir soyut resim yaratmayı amaçlamış
ve
Kübizm, Fütürizm gibi akımlardan etkilenmiştir.
Viyole (Frs.Violet (m) ) Mor renk.
Viyolte (Frs.Violeter (v))
Mor renge boyamak.
W
Wasily Kandinsky (1866- 1944) Rus asıllı ressam. Moskova’da doğmuş,
Münih’te eğitim görmüştür. İlk soyut resmini 1910’da yapmıştır. Der Blaue
Reiter grubunun 1911’de kurucularından biri olan ressam 1912 ‘de Ruhsal
Uyum
Sanatı isimli bir kitap yazmıştır.1914 -1921 yılları arasında Rusya’da
yaşamış
ve Almanya’ya dnerek Klee ile yakın ilişki kurmuştur.
William Hogarth (1697-1764)
İngiliz ressam ve gravür ustası. Küçük grup
resimleri ile tanınır. Bunların
en önemlisi “Dilenciler Operası” dır. Ahlaki konular
üzerine seri resimler
yapmıştır.
Y
Yağlı Boya (İng. OilPaint)1. Boyar Maddelerini koruyan yağlar ve
bazı dolgu maddeleriyle karıştırışılmasıyla elde edilen boya türü.
Örtücü olarak toz boya ve üstübeci, bağlayıcı olarak bezir yağını,
inceltici olarak terebentini ve ayrıca kurutucu maddeleri içerir. 2. yağ
kullanılarak yapılan boya. Resim Sanatının temel malzemelerindendir.
bazı dolgu maddeleriyle karıştırışılmasıyla elde edilen boya türü.
Örtücü olarak toz boya ve üstübeci, bağlayıcı olarak bezir yağını,
inceltici olarak terebentini ve ayrıca kurutucu maddeleri içerir. 2. yağ
kullanılarak yapılan boya. Resim Sanatının temel malzemelerindendir.
Yağlıboya resim (İng. OilPainting) 1. Yağlı boya ile yapılmış resim.
2. Vasari,
Avrupa resminde yağlıboya kullanımının Flaman ressam Van Eyck tarafından
15. yy’da başlatıldığını söylese de, Ortaçağ’da da yağın pigmentleri taşıyıcı
olarak kullanıldığı bilinir. Bununla birlikte, Van Eyck’ın tekniğinin çok
daha hassas bir çalışmaya ve ton farklarını belirtmeye olanak tanıdığı anlaşılmaktadır.
Söz konusu teknik Antonello da Messina tarafından İtalya’ya götürülür ve
16. yy. içinde bile tempera tekniğine karşılık olarak kullanılır. Sonraları
yağlıboya temperayı tümüyle kullanımdan kaldıracaktır. 19.yy’da ise, tüp
yağlıboyanın ortaya çıkışı alla prima çalışmayı kolaylaştırarak bir devrim
yaratır. Hızlı kuruyan ve kolayca taşınabilen yeni yağlıboya, ressamları
açıkta çalışmaya teşvik eder.
Avrupa resminde yağlıboya kullanımının Flaman ressam Van Eyck tarafından
15. yy’da başlatıldığını söylese de, Ortaçağ’da da yağın pigmentleri taşıyıcı
olarak kullanıldığı bilinir. Bununla birlikte, Van Eyck’ın tekniğinin çok
daha hassas bir çalışmaya ve ton farklarını belirtmeye olanak tanıdığı anlaşılmaktadır.
Söz konusu teknik Antonello da Messina tarafından İtalya’ya götürülür ve
16. yy. içinde bile tempera tekniğine karşılık olarak kullanılır. Sonraları
yağlıboya temperayı tümüyle kullanımdan kaldıracaktır. 19.yy’da ise, tüp
yağlıboyanın ortaya çıkışı alla prima çalışmayı kolaylaştırarak bir devrim
yaratır. Hızlı kuruyan ve kolayca taşınabilen yeni yağlıboya, ressamları
açıkta çalışmaya teşvik eder.
Yağlı Boya Resimlerin Bozulması Yağlı boya resimler bir çok nedenlerle
bozulma problemleri ile karşı karşıyadır. Bu nedenlerden biri; kullanılan
boyaların birbirlerine karıştırlarak kullanıldıklarından dolayı kimyasal etkilere
uğrarlar. Ya da zamana bağlı olarak ve dış etkilerden dolayı da bir takım
bozulma ve yıpranmalara uğrarlar. Buna göre yağlıboya resimlerde kimyasal
ve fiziksel bozulmalar olabilir.
bozulma problemleri ile karşı karşıyadır. Bu nedenlerden biri; kullanılan
boyaların birbirlerine karıştırlarak kullanıldıklarından dolayı kimyasal etkilere
uğrarlar. Ya da zamana bağlı olarak ve dış etkilerden dolayı da bir takım
bozulma ve yıpranmalara uğrarlar. Buna göre yağlıboya resimlerde kimyasal
ve fiziksel bozulmalar olabilir.
Yağlıboya Tekniği Yağlıboya ile
resim yapmanın en heyecan verici yollarından
bir tanesidir.Yeni başlayanlar için mükemmel bir araçtır çünkü boyadığınız yeri
silerek ya da üzerini boyayarak düzeltmesi kolaydır.Yağlı boyanın bir avantajı da,
değişik renkleri birbirinin üstüne henüz yaş iken sürebilmenizdir ve bunlar birbirine
karışmaz.Bu resim yaparken en yararlı yollardan bir tanesidir.En geniş seçim
alanını sağlar.Zengin, koyu veya soluk renkler, yumuşak gölgeler koyulabilir.
Yağlı boya kullanmanın bazı dezavantajlarına gelince, kuruma süresinin uzunluğu
en ciddisidir. Boyama konusunda biraz teknik bilgi edinme gerektiği olgusunu
da bazılarınca bir dezavantaj olarak düşünülebilir.Bir veya iki basit kuralı
hatırlayıp, palette renk düzenini basit tutarak kolaylaştırılabilir. Yağlı boya toz
halinde boyanın yağ ile ; akrilik polimer reçine ile; suluboyapigment, arap zamkı
ve çeşitli maddelerin karışımıdır.Böylece, bir boya, boya maddesi artı bir katkı
maddesinden oluşur.Örneğin toprak sarısı istiyorsanız, toz halindeki toprak
sarısı beziryağıyla karıştırılır.Fakat kullanılan boyaların çoğu için bu basitleştirme
geçerli değildir.Çünkü bir de boyanın kullanılabilecek iyi durumda korunabildiği
bir süre vardır ki, bu kullanım ömrü boyadan boyaya epeyce değişir.
Yağlı boya tekniğinde iyi sonuç alabilmek için : a) Resim yapılacak satıhın
iyi hazırlanmasına. b) Kaliteli boya kullanılmasına, c) İncelticilerin kaliteli
olmasına , d) Boya paleti, fırçalar ve resim sehpasının kullanışlı olmasına dikkat edilmelidir.
bir tanesidir.Yeni başlayanlar için mükemmel bir araçtır çünkü boyadığınız yeri
silerek ya da üzerini boyayarak düzeltmesi kolaydır.Yağlı boyanın bir avantajı da,
değişik renkleri birbirinin üstüne henüz yaş iken sürebilmenizdir ve bunlar birbirine
karışmaz.Bu resim yaparken en yararlı yollardan bir tanesidir.En geniş seçim
alanını sağlar.Zengin, koyu veya soluk renkler, yumuşak gölgeler koyulabilir.
Yağlı boya kullanmanın bazı dezavantajlarına gelince, kuruma süresinin uzunluğu
en ciddisidir. Boyama konusunda biraz teknik bilgi edinme gerektiği olgusunu
da bazılarınca bir dezavantaj olarak düşünülebilir.Bir veya iki basit kuralı
hatırlayıp, palette renk düzenini basit tutarak kolaylaştırılabilir. Yağlı boya toz
halinde boyanın yağ ile ; akrilik polimer reçine ile; suluboyapigment, arap zamkı
ve çeşitli maddelerin karışımıdır.Böylece, bir boya, boya maddesi artı bir katkı
maddesinden oluşur.Örneğin toprak sarısı istiyorsanız, toz halindeki toprak
sarısı beziryağıyla karıştırılır.Fakat kullanılan boyaların çoğu için bu basitleştirme
geçerli değildir.Çünkü bir de boyanın kullanılabilecek iyi durumda korunabildiği
bir süre vardır ki, bu kullanım ömrü boyadan boyaya epeyce değişir.
Yağlı boya tekniğinde iyi sonuç alabilmek için : a) Resim yapılacak satıhın
iyi hazırlanmasına. b) Kaliteli boya kullanılmasına, c) İncelticilerin kaliteli
olmasına , d) Boya paleti, fırçalar ve resim sehpasının kullanışlı olmasına dikkat edilmelidir.
Yakma Resim [ Frs.
Pyrogravüre; Alm. Brandmalarei] Ahşap yüzey üzerine kızgın
uç ile yapılan resim.
uç ile yapılan resim.
Yanılsama (İng. Illusion) 1. Resim sanatına özgü bir terim olan
yanılsama,
resimsel yapıtta yer alan betilerin gerçek dünyadaki nesne ve gerçeklikler
olarak tanınabilmesi anlamına gelir. Betiler gerçekliklere gönderme yapan
sanatsal öğelerdir; onların gönderme yaptıkları gerçeklikler olarak kavramak
ancak yanılsamanın varlığı halinde olanaklıdır. Dolayısı ile, yanılsama, gerçekliğin
sanat yapıtında “yeniden üretilmesi” demektir ve çoğunlukla üç boyutlu olan
gerçek varlıkların iki boyutlu bir yüzey üzerinde betimlenebilmesini sağlar.
Bu amaçla perspektif, ışık gölge ve modle gibi yanılsama teknikleri kullanılır.
Bu teknikleri hiç ya da pek az kullanan ve dolayısıyla, resim düzleminin
iki boyutlu olduğu gerçeğini aşmaya çalışmayan toplum ve çağların sanatlarında
yanılsamadan söz edilemez. 2. Göz aldatım, aldatıcı görünüm.
resimsel yapıtta yer alan betilerin gerçek dünyadaki nesne ve gerçeklikler
olarak tanınabilmesi anlamına gelir. Betiler gerçekliklere gönderme yapan
sanatsal öğelerdir; onların gönderme yaptıkları gerçeklikler olarak kavramak
ancak yanılsamanın varlığı halinde olanaklıdır. Dolayısı ile, yanılsama, gerçekliğin
sanat yapıtında “yeniden üretilmesi” demektir ve çoğunlukla üç boyutlu olan
gerçek varlıkların iki boyutlu bir yüzey üzerinde betimlenebilmesini sağlar.
Bu amaçla perspektif, ışık gölge ve modle gibi yanılsama teknikleri kullanılır.
Bu teknikleri hiç ya da pek az kullanan ve dolayısıyla, resim düzleminin
iki boyutlu olduğu gerçeğini aşmaya çalışmayan toplum ve çağların sanatlarında
yanılsamadan söz edilemez. 2. Göz aldatım, aldatıcı görünüm.
Yansıma Işık kaynağından yayılan ışığın yanındaki şeylere
çarparak onların
yüzeylerini ışıklandırmasından meydana gelen ışık ki oradaki rengi daha parlak
ve aydınlık bir hale getirir. Bir kırmızı bakır tencere üzerindeki ışık yansımaları
onun etrafında bulunan şeylerin gönderdiği çeşitli derecede ışık ve renklerle
leke ışıklı parçalar meydana getirir ki resimde bunların gösterilmesi o cismin
parlaklığını ifadeye yarar. Yanında bir sarı boyalı duvar olan bir adamın
çehresi resmolunduğu vakit o çehrenin duvar tarafına gelen bölümünde
bir takım yansımalar bulunur ki bunu göstermedikçe o adamın gerçekteki
durumuna benzeyen bir resim yapılamaz. Bunlara ışık yansımaları veya renk
yansımaları denir. Işık yankıları da denilebilir.
yüzeylerini ışıklandırmasından meydana gelen ışık ki oradaki rengi daha parlak
ve aydınlık bir hale getirir. Bir kırmızı bakır tencere üzerindeki ışık yansımaları
onun etrafında bulunan şeylerin gönderdiği çeşitli derecede ışık ve renklerle
leke ışıklı parçalar meydana getirir ki resimde bunların gösterilmesi o cismin
parlaklığını ifadeye yarar. Yanında bir sarı boyalı duvar olan bir adamın
çehresi resmolunduğu vakit o çehrenin duvar tarafına gelen bölümünde
bir takım yansımalar bulunur ki bunu göstermedikçe o adamın gerçekteki
durumuna benzeyen bir resim yapılamaz. Bunlara ışık yansımaları veya renk
yansımaları denir. Işık yankıları da denilebilir.
Yapay Gerçeklik – Sanal gerçeklik, Görsel gerçeklik.
Yapısallık (İng. Structuralism) Sanat yapıtlarını değerlendirip
açıklamak
için kullanılan bir kuramsal araç. Yapıtı Tarihsel Maddecilikten aksine,
çevresel koşulların bir ürünü olarak açıklamayı yadsıyarak, onu sadece
“kendisi olarak” değerlendirmeyi öngörür.
için kullanılan bir kuramsal araç. Yapıtı Tarihsel Maddecilikten aksine,
çevresel koşulların bir ürünü olarak açıklamayı yadsıyarak, onu sadece
“kendisi olarak” değerlendirmeyi öngörür.
Yapıştırma (Collage) Bkz. Kolaj.
Yapıt – (İng. Work of art) Eser, sanat eseri.
Yaratıcılık- Yaratıcılık, eleştirel bakmak, yeni önermelerde bulunmaktır. Daha önce
Alışılmışın, bilinenin dışında, farklı, yeni, özgün olmak, problemi görmek, farklı çözüm
yollarından giderek yeni sonuçlar çıkartmaktır. Yaratıcılık dünyayı, kendimizi
değiştirme eylemliliğidir. Sanatsal yaratma, değiştirme sürecinde öznel iç yaşantının
farklı dışa vurumudur. İnsanın deneyimleri, duyarlılığı, algılama tavrı ile yeniden
üretimi gerçekleştirmesidir. Rüyalar, hayal gücü, espri ve düşünsellik, dikkat,
yargılama, uslamlama sonucu oluşturulan eylemde sonuca farklı yollardan ulaşmadır
yaratıcılık. Yaratıcı insan, yaratıcı süreç içinde geçmişinden, entelektüel birikiminden,
deneyimlerinden,algılarından, hayal gücünden yararlanarak, çevresini bu bağlamda
değerlendirip aktarma yetisi çerçevesinde sezgi ve araştırma ile özgürce yaratıcı
ürünler, yapıtlar oluşturur, farklı önermelerde bulunur. Bu nedenle mevcut olaylar,
kuramlar yeniden ele alınır, ancak bakış açısı farklıdır. Gidilen yol orijinaldir.
Varılan sonuç özgündür. Bu duyarlılık sürecinin sonucunda yenilik vardır.
Yaratıcılık sanat yapıtında olduğu kadar, bilimde ve güncel yaşamda da geçerlidir.
Corbusier, “yaratıcılık sabırlı bir araştırmadır” demiştir. Bilgi ve deneyim birikiminden
yararlanarak sentezleme sonucu yeni ürünler ortaya koymak gerekir yaratıcılık
söz konusu olduğunda. Birbiriyle farklı olan, ilişkisi olmadığını sandığımız şeylerin
ilişkisini kurmak ve yeniyi yaratmak gerekir. Matisse, “görmek yaratmanın
başlangıcıdır” demiştir. Yaratma bir serüvendir, bir heyecandır, bir duyarlılıktır,
kuvvetli bir hayalgücüdür. Bunun için de görmeyi bilmek gerekir.
E.P.Torrance göre yaratıcılık “boşlukları, rahatsız ediciliği ya da eksik ögeleri
sezip, unlar hakkında düşünü ya da varsayımlar kurmak, bunları sınamak,
sonuçları karşılaştırma ve olasılıkla bu varsayımları değiştirip yeniden
sınamaktır.” Buluşun, yeniliğin söz konusu olduğu yaratıcılıkta, zihnin tüm
yetileri, düşünme süreçleri, imgelem, duygular etkileşim halindedir. Demek ki
yaratıcılık tüm zihinsel yetileri geliştirmede rol oynar. Yaratıcılık zekanın t
amamlayıcısıdır, en üst basamağıdır. Zeka, bilgi toplama, öğrenme ve bunları
çeşitli durumlara uyabilme ve kullanabilme yetilerinin toplamı olarak tanımlanır.
Bu yetiler toplamının içeriğini, bilgiler arasında yeni ilişki ve bağlantılar kurarak
genişletir. Conrad, “kavram, duygu ve imgelemi içine alan bir yaratı arama,
araştırma ve bulma sürecinin, algıdan doğmuş duyum ve duygularla çağrışmış,
etkili bir mecazın doğuşu sürecine başlangıç teşkil etmesi” diye tanımlar yaratıcılığı.
Yaratıcılığın içinde, sanatta yeni ve özgün bir şey yaratmak bütünselliğine ulaşmak
için algı da önemli rol oynar Wernher Von Braun “bilinen şeyleri, yeni biçimde
kullanmak, şimdiye kadar olduğundan başka biçimde birleştirmektir” diyor.
Bundan şu anlaşılıyor ki yaratıcılık üzerine araştırma yapanlar farklı sözcükler
de kullansalar içerik olarak birbirine yakın tanımlar yapıyorlar. Doğadaki canlıların
içinde salt insana mahsus olan yaratıcılık “çoklukta birlik, bütünlük” ilkesine
dayalıdır. Bu da seçmeyi ayıklamayı beraberinde getirir. İnsanı insan yapan olgulardan
biri de budur. Bir sanat yapıtı “ben varım”ın göstergesi olduğuna göre ölümü
yenmenin yolu olur böylece yaratıcılık. Aynı zamanda yoksunluğa, gereksinmelere
yanıt vermek, kötülüğe karşı çıkabilmektir yaratmak. Sanatsal yaratmanın doğasında
yaratıcılık süreci vardır. Sanatçının normlarıyla toplumun normlarının kesiştiği yerde
yaratma başlar. Yeni bir şey çıkar ortaya. Bu yapıt olabilir, düşünce olabilir vs.
Yaşam yaratıcılıkla değiştiğine göre, yaratıcılık her alanı ( bilim, sanat, yaşam ) kapsar.
Bu nedenle gününün çoğunu okulda geçiren öğrencilere hitap eden öğretmenlere
çok büyük görevler düşmekte. Bu da tahtaya şablon çizip bunun yinelenmesi
sınırlamasıyla olmamalıdır. Katılık, aşırı tekrarlılık, söz hakkı tanımama gibi
tavırlar öğretmenlerin öğrenciyi köreltmesine, gerilemesine, sınırlamasına neden olacaktır.
Esneklik, öğrenciye söz hakkı, düşündüğünü söyleme şansı verilmelidir. Öğretmene
düşen yönetme, müdahale etme değil, yönlendirme, organize etme, yaratıcılığı
ortaya çıkartacak davranış biçimi, konuşma tarzı olmalıdır. Öğretmen öğrenciyi
farklı yollardan aramaya yönlendirme, doğru yanıtları söylemek yerine onu düşünmeye,
araştırmaya sevk ederek yaratıcı süreç içine sokmalıdır. 1966 da Gallegher’in
araştırmasına göre; Yüksek zeka yüksek yaratıcılık, Düşük zeka yüksek yaratıcılık,
Yüksek zeka – düşük yaratıcılık, Düşük zeka – düşük yaratıcılık. Yaratıcılık zeka
ile ilgili görülse de onunla eş anlamlı değildir. Tabii tercih edilen hem zeki hem
yaratıcı olunması belki ama farklı yapılardaki öğrenciye doğru yönlendirme yapılırsa
yine başarı sağlanır. Bu durumda duygusal zekanın da önemi artıyor.
Wallas’a ( 1921 ) göre zihinsel faaliyetler şöyle bir süreç izliyor. Hazırlık,
Kuluçka, Aydınlanma, İspat Yaratıcı etkinlik, Hazırlık evresi, sorunu benimseyip
yeniden ele almak gerekir. Oluşma evresi, Sorun saptanır düşünceler ayrıştırılır.
Planlama evresi, Esinlenme evresi,farklı bir sıçrayış yapılabilir. Hani beyinde
bir ışık çakar ya, Doğrulama evresi, özgün bir yapıt ortaya çıkar.Denetim
eylemi .Yaratıcılığın koşulu; Çalışmak, Deneyim, Gözlem, Araştırma, Algı.
Çocukta yaratıcılığı geliştiren etmenler: Algıların zenginleştirilmesi için çocukların
gözlem ve hafıza eğitimine gerekli önemi vermek, Üretici düşünme yöntemi
kazandırmak, Yeni biçimler aramaya, bulmaya ve bunları anlatıp yorumlamaya
yöneltme, Sanat eserlerini inceleme, Duygu ve düşünceleri kullanma alışkanlığı
kazandırmak, pratik, çabuk, kararlı, cesaretli olmalarına olanak tanımak,
İmgelerinin geliştirilmesi, Öğrencinin çevresinin ( sınıf, atölye, koridor ) yapılan
iş ve resimlerle donatılarak bir sanat çevresi yaratılması, Öğrencinin kendi
kendine çalışıp, teknik yönden birikim ve doyum sağlayacağı ortam hazırlamak
( kitaplık, atölye vb. yerlerden yaralanması gibi ), Sanatsal etkinlikleri izleyebilme
olanaklarının yaratılması ( müze, sergi vs. gezilmesi ), Konuların öğrencilerin
çevresinden ve yaşamlarından seçilmesi. Yaratıcı düşünme özgürdür, hareketlidir,
üretken bir süreçtir. Çok yönlü bakmak, çok seçenekli çözüm yolları bulmak
gerekir. Tasarımcı, yaratıcı eylem sürecidir, çevresini yaratma adına görmeli ve
kullanmalı, tüm kaynaklardan yararlanmalıdır. Bu kaynaklar; Doğal çevremiz,
İnsan gereksinmeleri, istekleri Eğitilmiş insan gücü, Sezgi, Bilim, Kültür, Madde
ve olanakları,Teknoloji ve olanakları, İnsanın ürettiği her şey. Sanat: Yaratıcılığın
içinde sezgi vardır. Bilinen hikayedir, tanınmış bir sanatçı tanınmış bir bilim
insanına sorar “biz sezgiyle yaratıyoruz. Siz buluşlarınızı nasıl gerçekleştiriyorsunuz?”
diye. Yanıt, “bizde sezgiyle” olur. Birikim, bilgi, araştırma çok önemli ama
sezgide bir o kadar geçerli. Yaratan her an yaşar, yaratmanın tatili yoktur.
Bazen rüyada, uykudan uyanınca, bazen yolculukta bazen doğada
yeşilliklerin içinde yatıp gökyüzüne bakarak hayal kurarken, bazen sıkıntı
içinde çıkış ararken, bazen izbe bir büroda yada küçük bir atölyede.
Bazen de refah içindeyken. Şurası da bir gerçek ki Montaigne’nin
Denemeler’inde olduğu gibi bir şeyler yapmak için bana şu şu
olanakları verselerdi neler yapmazdım, yaratmazdımın arkasına gizlenmeden.
Tasarımcının yaratma eylemi içinde yararlandığı temel kaynaklardan
biri de sezgidir. Önemli olan sezgiyi eyleme dönüştürmektir. Bu, yaratıcılık
kapsamındadır. Sezgi, hangi alanda olursa olsun bilinç altından gelen bir değer
yapısıdır. Bunun oluşturduğu süreç izlenip eğitilebilir. Gordon ( 1944 ),
“ yaratıcılık öğrenilebilen, geliştirilebilen bir güçtür” der. O zaman okullarımıza
çok büyük görevler düşer. Sanat eğitimi de salt görüleni yinelemek ya da hocanın
kimliğinde gelişmek değil, öğrencinin bireysel ayrıcalıklarının çerçevesinde yeni,
farklı yapıtlar yaratmasına, düşünceler üretmesine olanak tanımak gerekir.
Yaratmak, yaratıcı yeti insan yaşamını, dünyayı değiştiren, geliştiren en önemli olgu.
O halde okullarımızın baş tacı olmalı. Çünkü okulun misyonu da budur.
Yaratıcı eğitimin amacı , önceki kuşakların yaptıklarını yinelemek değil,
bunların üzerine bir şeyler koyabilmek, tasarıya, yaratıcılığa, düşünmeye,
özgünlüğe, meraka, buluşa, araştırmaya yöneliktir. Önüne konulanın ezberi değil,
sorgulanması ve katılım önemlidir. Eğitimde, bu nedenle yaratıcı bireyin psikolojik
özellikleri bilinmesi gerekir. Çünkü yaratıcılık eğitimle geliştirilebilir.
Yaratıcılığı yüksek olan bireyler, Meraklıdırlar, Temel sorunlarla ilgilenirler,
Özgürdürler, Enerjiktirler, Espritüeldirler Yaratıcılık söz konusu olduğunda yeni
deneylere ve gerçeklere açık olmak gerekir. Yaratıcı düşünce tüm bilgileri
kullanmak durumundadır. Dolayısıyla bilgiler, veriler çoğaltılıp yoğunlaştırılarak
yaratıcılık artırılabilir, geliştirilebilir. Bunun için öğrenciyi iyi tanımak gerekir.
Bu bağlamda özellikle sanat eğitimi kitle eğitimi olarak gerçekleştirilemez.
Bireysel eğitim söz konusu olmalıdır. Çünkü kitle eğitimi katılımsız
ve öğrenciye dayatma şeklinde gerçekleşiyor. Nasıl bilim eğitimi denemelerle
gerçekleştirilirse sanat eğitimi de araştırmalarla bir konunun varyasyonları üretilerek
gerçekleştirilmelidir. Tabii bu biraz da sabır işidir. Bir çalışma yapıp, ben yaptım
oldu mantığı geçerli olamaz. Ayrıca hiçbir zaman sanat eğitimi sınıfın dört
duvarı içinde hapsedilemez. Gözlem zenginliği gereklidir. Duvarları, hatta ülke
sınırlarını aşmak gerekir. Nasıl insandaki üzülmek, korkmak, kızgınlık,
sevinmek gibi bazı duygular tüm dünyada aynı ise sanatta evrenseldir.
O zaman her yere uzanmak, başka kültürlerle de kendi kimliğimizi yok
etmeden zenginleşmek gerekir. Eğitim, toplum içindeki bireylerin yaşam
içindeki yerlerini almalarını sağlamaya yöneliktir. Bireyin davranışlarında
kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme
sürecidir. Eğitim, belli bir bilim dalı yada sanat kolunda yetiştirme,
geliştirme ve eğitme işidir. Bu çerçevede yaratıcılığın ön planda olması
çok önemlidir. (Tülay Çellek)
Yarışma – (İng. Competition) Resim sanatçıları için düzenlenen
en başarılı resmin
seçilerek ödüllendirme etkinliği.
Yavruağzı (İng. Floor covering) Kavuniçi ile pembe arasında bir
renk.
Yazı afiş – Temel öge olarak yazı ya da harflerin kullanıldığı
afiştürü.
Yedi Harika (Acaibi Sebai Alem) Dünyanın yedi harikası olarak
bilinen,
eski milletlerce dünyanın en hayret edilen binalarına verilen isimdir.
Eski tarihler ve
yazılarda isimleri geçen bu yedi harikanın bazıları her
milletçe aynı ise de bazıları ayrıdır.
Bu nedenle yedi harikayı oluşturan
binaların isim kronolojisi birbirini tutmaz.
Bazı yazarlar bir binanın yerine
başka bir binayı yazmışlardır. Bizanslı Philon’a
atfedilen Latince metinde bu
yedi harika <<De septem orbis miraculis>> diye
anılmaktadır. Bu
kavram ayrıca Arapça, Farsça metinlerde de görülür.
Genellikle rastlanan
isimler şunlardır: 1 Mısır Piramitleri.
2 Semiramisin asma bahçeleri.
3 Zeus Heykeli. 4 Rodos Heykeli. 5 Artemis
mabedi. 6 Mozoleus türbesi. 7 İskenderiye feneri.
Yeni Realizm – Yeni Gerçekçilik (İng. New Realism) 1960 1963 yıllarında’da
Fransız
sanat eleştirmeni Pierre Restany tarafından önerilen terim, soyut sanat
anlayışında
çalışmayan Avrupalı sanatçıların yapıtlarını niteler. Bunlar genel olarak
Pop
Art doğrultusunda ürünler vermişlerdir. Paris’te iki yılda bir açılan bir
sergide,
1959 yılında eserlerini sergileyen yenilik taraftarı üç sanatçının
buluşması yeni
realizmin başlangıcını sunarlar. Sosyolojik gerçeği, bütünüyle
kucaklamak isteyen,
kente ve teknolojiye, anlamlı amaçlara göre düzenlenmiş,
bütün modern folklorun
şuuru olarak beliren akım. Yeni Realizm; Pop Art ve Op
Art olarak ilgi uyandırdı.
Yeni Klasizm (İng. Neo Classicism) 18. yy’ın ikinci yarısında tüm
Avrupa’yı
etkisi altına alan bir sanat anlayışı üslubu. Barok ve Rokoko’ya bir
tepki olarak
anların özgün biçim repertuarını bir yana bırakarak, Antikite’ye
öykünen bir
tasarım ve tutum öngörmüştür.
Yeni Nesnelcilik (Neue Sachlichkeit) Ekspresyonizmden sonra gelen
sanatsal-yazınsal
bir eğilimdir. Almanya’da 1024-1932 yılları arasında varlık
sürdürmüştür.
Resimde düzene dönüş, yeni doğalcılık, yazında da ipucu ve
belgeyi öngören bir tutumu simgeler.
Yeni Plastisizm (İng. Neo Plasticism) De Stijl’in sanat anlayışı
1917’de
Hollanda’da F. Manrian ve T. Van Doesburg tarafından kurulmuştur.
Yalnızca temel renkleri ve ana geometrik biçimleri kullanan bir tasarım
tutumudur.
Resim, heykel ve mimarlık alanlarında etkili olmuştur.
Yerellik (İng. Localness; Regional) Sanatta yalnızca bir
bölgeye özgü olan her tür oluşumun genel adı.
Yeşil Ara renklerden biridir. Boya maddesi olarak sarı ile mavi rengin
karışımından elde edilir.
Yirmiler Grubu (Les Vingt) 1883’te eleştirmen Octave Maus’un liderliğinde
toplanan Belçikalı sanatçılar grubu.
Yoğunluk – (doyum Dercesi) Rengin doyum kalitesi ya da
şiddetinin ölçüsüdür.
Spektrumdaki renklerin doyum kalitesi en üst düzeydedir.
Yoko-Ye Bir çeşit Japon baskı resmi.
Yüzey (İng. Surface) Sanat terminolojisindeki anlamıyla üzerinde iki boyutlu
çalışmaya olanak veren her tür alan. Düzlemsel nitelikte olabileceği gibi
eğrisel de olabilir. Üzerinde iki boyutlu çalışmaya olanak veren her
tür
alandır. Düzlemsel nitelikte olabileceği gibi, eğrisel de olabilir.
İlk
doğrultusundan bir çizginin uzantısı çizgiyi bir düzleme çevirir.
Kavramsal
olarak bir düzlemin uzunluğu, genişliği vardır, derinliği yoktur.
Bir düzlemin
biçimi, köşeleri oluşturan çizginin konturuyla belirlenir.
Düzlemler aynı zamanda
hacimlerin bitişlerini sınırlar.
Z
Zahide İmer 1945
yılında Aydın ilinde doğdu. 1963 Aydın Lisesi’nden mezun oldu.
1964 Batı-Berlin
Güzel Sanatlar Fakültesi Yüksek Okulu’nda (Hochschule der Künste)
Desinatörlük
Bölümü imtihanını kazanarak Almanya’da üniversite eğitiminine başladı.
Aynı yıl
ikinci bir giriş imtihanıyla Tekstil Mühendisliği (Textilfach und Ingenieur
Hochschule)
Fakültesine geçti ve 1968’de Textil Dipl. Ing. (Tekstil Yüksek
Mühendisi) olarak mezun oldu.
1968-71 yıllar arası Berlin’de Hali Dokuma
Fabrikasında (Vereinigte Tufting Werke)
İşletme Yöneticiliğinde; Adolf İplik
Hazırlama ve Büküm Fabrikasında (Adolf Textil Werke)
İş Etüdü Bölümünde;
Lorenit Textil Fabrikasında (Lorenit Textil Werke) Kalite Kontrolunda
Tekstil
Mühendisi olarak çalıştı. 1969 yılında katildığı REFA Temel Eğitim adı altında
56 seminerlik iş etüdü kurslarından sertifika aldı.
Zahit Büyükişleyen 1946
yılında Adana'da doğdu. 1967'de Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü
Resim Bölümü'nü
bitirdi. 19721976 yılları arasında Kassel Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde
eğitim gördü. 10 ödülü olan Büyükişleyen yurtiçi ve yurt dışında grup sergilerine
katılmıştır.
Zamk Bazı ağaçlardan sakız gibi akan yapışkan bir maddedir. Boyaların
herhangi bir yüzeye
sürülmesi için bir miktar suda eritilmiş zamkla yapılır.
Zamkı Arabi (Fr. Gomme arabique) de
denilen bu madde su içinde eritilerek
suluboya resimler üzerine sürüldüğü zaman vernik görevini görür.
Zanaat (Os. Pişe, hirfet.) El ve makine ile yapılan işlere denir.
Marangozluk, terzilik birer zanaattır.
Zanaatkar (Os.Pişver, Harif) El ile yaptığı işi kendine meslek
ve kazanç vasıtası edinen usta
veya işçi. Bu sanatçıdan başkadır. Çünkü bu kişi
başlı başına güzel sanat eseri gibi bir çalışma ortaya
koymayı temel amaç
edinmez.
Zarafet Resim sanatının başlıca amaçlarında biridir. Uyumlu
görünüm ve hareket.
Zarif Zarafeti olan şey.
Zaviye – 1. Matematiksel açı. 2. Herhangi bir objeye bakış
açısı. 3. Görüş.
Zebre (Frs.Zébrer (v)) 1. Zebra postu gibi çizgili boyamak 2. Çizgiler
çizmek.
Zekai Ormancı 1949'da
Aydın'da doğdu. Güzel Sanatlar Akademisi'ni 1973 yılında bitirdi. Salzburg'da
Yaz Akademisi, Albert Bitran atölyesi'nde çalıştı. Almanya, Avusturya ve
Fransa'da mesleki
araştırmalar yaptı. 1976'da öğretim görevlisi olarak girdiği Devlet Güzel Sanatlar
Akademisi'nde
HalıResim (Tapisserie) atölyesini kurdu. Halen öğretim üyeliğini sürdüren
sanatçının 24 kişisel
sergisi ve 10 ödülü bulunmaktadır.
Zeki Faik İzer – (19051988) Müstakil Ressamlar ve D Grubu ressamları
kuşağındandır,
bir başka değişle 1900 ile 1910 arası doğumlulardandır. Bu
kuşağın ressamlarının çoğu gibi;
o da, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'nden
sonra Paris'te Lhote Atölyesi'nde öğrenimini
tamalamıştır. İlginç olan ve onun
farklılığını belirten resim anlayışından, ne Lhote'dan, ne de
Akademi'deki
öğretim görevlliği sırasında, etrafındakileri kendi sanat anlayışı ile
etkileyen
Leopold, Levy'den hiç bir iz gözlemlenmemesidir. O, Kübist akımın
kendi resim biçimlerini,
o mantığın cenderesinden geçirmeye yanaşmamıştır.
İlginç olan bir diğer gözlem, onun kendi
kuşağı içinde uluslararası ödüller
alan ve yabancı müzelere eseri giren birkaç sanatçımızdan
birisi oluşudur. Zeki
Faik İzer, gençliğinde sanat eleştirmeni olmak istemesine karşın; giderek
sanat
üzerine yazı yazmaya pek heves göstermemiştir. Hatta jürilerde görünmeye de
istekli
olmamıştır. ancak resim sanatının sorunlarını ve sınırlarını araştırmış
ve bu alanda anlamadığı
ya da kendine doğru görünmeyen Batı biçimlemelerine
itibar etmemiştir. Öyle ki; böyle bir
çalışmaya yönelmenin akademizmadan öte
sonuç vermeyeceğini anlamış, kendi çalışmalarını
da bu mantığın ışığında
sürdürmüştür. Yaşamı boyunca bu davranış özelliğini gösteren Zeki
Faik İzer,
kendi kişiliğini yansıtan yapıtları ve düşünceleri ile Türk resminde önemli bir
yer
almayı başarmıştır.
Zemin (Tez.) 1. (Res.) Resim sanatında en uzak plan. Bir manzara resminde en
uzak
bölümler, manzaranın en uzakta olan dağ, deniz ve hava gibi kısımları. 2.
Kumaşlarda
çiçek ve süslerin altında olan ve bütün yüzeyini kaplayan yekpare
renk. Sarı zemin üzerine
kırmızı ve yeşil çiçekli veya mavi zemin üzerine beyaz
yollu kumaş gibi.
Zemin Boyası – Asıl boya sürülmeden önceki astar boya. Doku elde
etmek için sürülen ilk boyama.
Zemin İndirmek Bir kabartma bezemenin etrafını boşaltarak indirmek
suretiyle etrafında
çukur bir zemin yapmak. Bir motifin zeminini boşaltmak.
İndirme zemin diye motifleri kabarık
ve yüksekte kalacak surette zemini
oyularak çukurlattırılmış ve indirilmiş olan kabartma tezyinata denir.
Zeminden Ayırmak Süs resimlerinde silme ve süs şekillerini belli başlı
renklerle yaparak
zeminden ayırmak.
Zemin Rengi – Yüzey üzerine asıl rengi vurmadan önce Doku
oluşturmak için, astar rengi
olarak sürülen renk.
Zerefşan Tezhipte kağıtların üzerine püskürtülerek yapılan
altın serpme. Serpme altın veya
serpme yaldız anlamındadır.
Zevk Güzeli duyma hissi.
Zeytuni Zeytin rengi.
Zeytin yeşili Yeşil zeytin rengindeki yeşil.
Zırnık Boyalarda ve sanayide kullanılır. Sıçan otu ve kükürtten yapılır.
Zırnık Sarısı Arsenik ve kükürtten yapılan turuncuya çalar sarı
renk. Yunanlıların bu rengi
çok sık kullandığı görülmüştür.
Zıtlık Sözcük
anlamıyla zıtlık; karşıtlık, karşıt olma, çelişki olarak ele alınmaktadır.
Kontrastkarşıtlık kavramını geniş kapsamları ile ele aldığımızda ise evrende
her şeyin
karşıtlıklar dengesi içinde oluştuğunu görürüz. Bu sosyal yapıda da
biçimsel yapıda da
böyledir ve zıtlık yoksa hareket yoktur, varlık yoktur,
süreç yoktur. Sanat açısından değerli
görülen her yapıtta kuşkusuz çok iyi
çözümlenmiş kontrast bir denge vardır. Bir şeyin
değerlendirilmesinde
karşıtlıklar daima ön plandadır. Zıtlıkta denge kurulması bir çok şeyi
çözümleyecektir. Çünkü görsel anlamda en önemli belirleyici özellik zıtlık
kavramındadır.
Bu karşıtlığın boyutu bireye göre değişir. Bazılarında şiddetli,
bazılarında yumuşak olabilir.
Ölçü zıtlığı, aralık zıtlığı, renk zıtlığı, doku
zıtlığı, biçim, üslup zıtlıkları ilgi topladığı ve canlılık
yarattığı için
önemlidir. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Uzun – kısa, kalın – ince, dar –
geniş, yuvarlak – köşeli, sert – yumuşak, mat – parlak, kuru – ıslak, hafif –
ağır, siyah –
beyaz vs. Zıtlık konusundaki uygulamalarda ; resim ve
fotoğraflardan yararlanılarak
anlam bağlamında zıtlık yaratacak bir yapıt
üretilebilir. Anlam yanında biçimsel bağlamda zıtlık
kavramında yaralanılarak
çalışma yapılabilir. Zıt malzemeler birlikte kullanılarak çalışılabilir vs.
Zifiri Zifir renginde olan siyah. “Zifiri karanlık gece” deyimi buradan
gelir.
Zinzolen (Frs.Zinzolin (m) ) Kızıl mor renk.
Ziya Işık.
Zoruna Zoraki yapılmış resim.
Zümrüt Yeşili (Frs. vert veronèse; Alm. Schweinfurtergrün) Bakır oksidi yeşili.
Zümrüdü Anka Türk sanatında önemli yeri olan bir masal kuşu.
Türkler hayal simurg
manasına simurg ankağu demişler ve bu da sonra zümrüdü
anka olmuştur.
Kaynakça:
GRAND
DICTIONNAIRE FRANÇAIS TURC, Tahsin SARAÇ, AdamYayınları.
GRAND
DICTIONNAIRE TURCFRANÇAIS, Yalçın KOCABAY.
Grolier İnternatıonal Americana Encyclopedia
SANAT
TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ, Adnan TURANİ.
SANAT
KAVRAM VE TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ, Metin SÖZEN Uğur TANYELi
SANAT ANSİKLOPEDİSİ CELAL ESAD ARSEVEN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder