10 Kasım 2012 Cumartesi

RESİM SÖZLÜĞÜ Prof. Ahmet ATAN







Ş

Şablon (İng. Template) Yazı ya da belirli bir biçimi oluşturmak için 
hazırlanmış kalıp. Genellikle, onun konturlarını izleyen bir boyama, 
çizme ya da kesme işlemiyle kullanılır.

Şadan Bezeyiş  1926 Adapazarı’nda doğdu.
1951 İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek 
Resim Bölümü 1951 İstanbul DGSA Atölyeler arası Mezuniyet 
Konkur Birinciliği 1952 I. Ordu’nun düzenlediği "Hamasi" sergisi 
I.’lik Ödülü 1952 İhtisas, Roma Güzel Sanatlar Akademisi, İtalya
1953 Yapı ve Kredi Sanat Yarışması Juri Özel Ödülü
1953 Milano Akademiler arası Roma Akademisi Birincilik 
Temsilcisi 1954 Doktora Roma Güzel Sanatları Yüksek Dekorasyon 
Bölümü, İtalya 1954 Yapı Kredi Bankasi Sanat Sergisi Ödülü
1954 Roma Güzel Sanatlar Akademisi Doktora ve Sanat 
Konkur Birinciliği 1955 İstanbul’a döndü. 1956 Asistanlık, 
İTÜ Mimarlik Fakültesi 195860 Mesleki incelemelerde bulunmak 
amacı ile İtalya 1960 Doktora üstü Perfezionamento Akademik 
Bölümü Diploması 1960 Öğretim Üyeliği, İTÜ Mimarlık Fakültesi 
1962 31. Uluslararası Venedik Bienali’nde Türkiye’yi temsil etti. 
1968 İstanbul AKM Opera Binası Sanat Yarışması Ödülü 1971 
Hindistan Yeni Delhi Uluslararası Triennale Onur Ödülü 1973 
Devlet Resim ve Heykel Sergisi Ödülü 1975 İstanbul Sanat Festivali 
Arkeoloji Müzeleri Sanat Birincilik Ödülü 1980 Wien, Albertina, 
Vorarlberg,(Brepenz) Müzelerinde yapıtları alındı1986 İTÜ Rektörlüğü 
Onur Ödülü (30. Yıl)

Şasi Tuvalin üzerine gerildiği ahşap çerçeve.

Şeker Ahmet Paşa Şeker Ahmet Paşa, çağdaş Türk resim 
sanatının temel taşlarından biri olarak değerlendiriliyor. Batıdaki 
deneyimleri özümseyen bir istemle, peyzaj temasına yaptığı 
dünya çapındaki üslup katkısı, sanatçının mekan derinliği 
ve atmosfer ilişkilerini yorumlayan duyarlılığının ürünü olarak 
görünür. 1841’de İstanbul’da doğdu, 1907’de İstanbul’da öldü. 
Asıl adı Ahmet Ali’dir. Küçük yaşta Tıbbiye Mektebine girdi (1855). 
Resim yeteneği nedeniyle bu okulda resim öğretmenliği yardımcılığına 
getirildi. Daha sonra Harbiye’ye geçti. Abdülaziz’in ilgisini çekince 
Resim öğrenimi için Paris’e gönderildi (1864). Önce Mektebi Osmani’
ye devam etti. Paris Güzel Sanatlar Akademisine geçti ve 
G.Boulanger ve J.L.Gérome gibi öğretmenlerden ders aldı. Uzun hazırlık 
ve çalışmalardan sonra, Türk ve yabancı ressamlarından oluşan bir resim 
sergisi açmayı başardı (27 Nisan 1873). Bu sergi Türkiye’de ilk resim 
sergisiydi. İkinci sergi 1 Temmuz 187’te Darülfünun binası salonunda açtı. 
Bu sergide kendi resimleri, başka Türk ressamların eserleri, çoğunlukla 
Hristiyan ve yabancı ressamların eserleri yer aldı. Sanayii Nefise Mektebinin 
açılmasında etkili olmuştur (1876).

Şekil(İng. Shape) 1. Biçim. 2. Çevre ile özetlenen örgü, değer, 
renk zıtlığı veya bir dış çizgi vasıtasıyla belirlenen, özel karaktere sahip olan bölge.

Şerüben (Frs. Chérubin (m)) Bazı resimlerde iki kanat arasında 
gösterilen çocuk başı.

Şeyd (İng. Shade) Bir rengi daha koyu yapmak için siyah 
eklenir ise, ortaya çıkan renge "shade" denir.

Şövale (İng. Easel, Frs.Chevalet (m))  Ressamların üzerine tuval 
ya da resim kağıdı vs. gibi malzemeler yerleştirerek çalışmalarını sağlayan, 
genellikle ahşaptan yapılmış, üç veya dört ayaklı özel resim sehpası.

Şövale Resmi (İng. Easel Painting) Şövale üzerinde yapılan ve taşınabilir 
boyuttaki küçük yağlıboya resim. 



T

Tablo (İng.Painting, Frs. Tableau (m)) Tuval, ahşap levha, karton vs. 
üzerinde yapılmış taşınabilir boyutta resim. Bir yapıtın tablo olarak 
nitelenebilmesi için, sürekli olarak düzlemsel biçimi koruması ve başka 
bir yapıta bağımlı olmaması gerekir. 2. Resimsel yapıtta betimlenmiş sahne.

Tahini Kahverengiye çalan sarı.

Taktil (dokunuşlu) değerler Resimde biçimlerin dokunma 
duygusunu uyandıran nitelikleri hakkında Bernard Berenson’un kullandığı deyim.

Tamamlayıcı Renkler Renk dairesinde, birbirine tamamen zıt 
yönde görünen renklerdir. Aynı zamanda komplemanter renkler de denir.

Tandans Yetenek, eğilim.

Tan-Ye Kırmızı rengin egemen olduğu Japon resimlerine verilen ad.

Tanazku Dikine düzenlenmiş dar Japon baskılarına verien ad.

Tarama(İng. Rendering) 1. Resim ve çizimlerde yüzeylere gölgeli 
ve ışıklı kesimlerini belirtmek amacıyla ya da üçüncü boyut etkisini 
güçlendirmek için kalemle çizilen çok sayıda ince çizgiyle uygulanan 
bir teknik. 2. Özellikle tarama uçlu kalemi, çini mürekkebe batırarak yapılan resim.

Tarihselcilik (İng. Historicism) Sanatta tarihselcilik yeni bir yapıtın 
ortaya konuşu sırasında, ortadan kalmış tarihsel üslupları kullanmayı 
öngören anlayışları ifade eder. Dolayısıyla tüm canlandırmacı üsluplar 
tarihselci olarak nitelenebilir.

Tarihsel Resim Konusunu eski mitolojiden ve Hıristiyanlık t
arihinden alan resim.

Tartışma Sanat eleştirisi üzerine fikir alışverişi.

Tarz (İng. Manner, Style) Eski dilde sanatsal anlayış, akım ve hatta, 
üslup karşılığı olarak ayrıt edilmeksizin kullanılan sözcük.

Tasarım (İng.Desing) Bir tasarlama eylemi sonucunda beliren ve asıl 
yapıtın gerçekleştirilmesi sırasında yönlendirici olan proje, çizim, 
maket vs. gibi ürünlerin tümü. Tasarlama bir bütündür ve bir nesne, 
bir sistem yada bir olayın amaçlanan bir sonuca göre tanımlanmasıdır. 
İnsan yaşamındaki tüm becerilerin toplamıdır. Tasarlama eğitiminin 
konusu ise bireylerde eleştirel, yaratıcı, yenilikçi, katılımcı ve ileriye 
dönük olma özelliklerinden geliştirilmiştir. Problemlere çok yönlü 
bakmak, yaklaşmak, yeniliğe hazır olmak niteliklerini de taşır. 
Tasarlama , daha önceden varolmayan bir ürünün, yeni bir 
sistem yada nesnenin ortaya konması amacıyla yapılan bir 
eylemdir. Sonuçta yeni yaratılmış bir ürün söz konusudur. Sanat 
Eğitimi tümüyle yaratıcılığı kapsar. Yaratıcılık, eylemliliktir. Yaratıcı 
bireyin dünyayı değiştirme eylemliliğidir. Temelinde sezgi yatar. 
Yaratıcılık, bir konuya değişik ve farklı görüş açılarından yaklaşmak ve 
yeni önermelerde bulunmaktır. İçeriğinde bireysel özgürlük vardır. 
Yaşamı algılama ve aktarma yetisidir. Mevcut bilgi ve deneyimin yeniden 
sentezlenmesidir, bilginin yeniden üretilmesidir ve yeni ürünler, düşünceler 
ortaya koyabilmesidir. Sanatta yeni ve özgün bir bütünlük kazanmadır. 
İçinde merak, imgelem, buluş özgünlük ögeleri vardır. Bir sorunun analizi, 
sentezi ve orijinal yeniliği söz konusudur. Buluşun, yeniliğin esas olduğu 
yaratıcılıkta, zihnin tüm yetileri, düşünceler, düşünme süreçleri ve 
imgelem etkileşim halindedir. Buluşa yönelen yaratıcı eylem, bu 
yapının tüm parçalarını bir araya getirir, birleştirir. Yaratma seçmeyle 
başlar. Hedefe farklı yollardan ulaşabilmektir yaratıcılıkta esas olan. 
Yaşam yaratıcılıkla değişir. Ölümsüzlük istemi sanat yapıtlarında hayat bulur.

Taslak (İng. Sketch) Asıl yapıta hazırlık olarak yapılan genellikle 
küçük boyutlu sanatsal ön çalışma ürünü. Resim ve heykel sanatlarında 
eskiz sözcüğüne eşanlamlı olarak kullanılır.

Tasvir 1. Betim, betimleme. 2. Resim, resimleme.

Tasviri Sanat Betimlemeye ait sanat. Görünen şeylere şiddetli ilgiyle 
bağlı bulunan davranış veya tavır.

Taş Baskı (İng. Litografi). Kireçtaşı bloklarını baskı levhası 
olarak kullanan bir baskı tekniğidir. 19. yy’da ortaya çıkıp çok 
geniş ölçüde uygulanmıştır. Bu yöntemde, resim önce bir kömürkalemle 
kireçtaşı levha üzerine çizilir ve levha ısıtılır. Daha sonra, yüzeyine 
ağlı bir mürekkep bileşimi sürüldüğünde, çizili kesimler mürekkebi 
tutup ıslak yüzey mürekkebi kabul etmez. Kağıt üzerine basıldığında, 
levha üzerinde mürekkepli olan kesim aynen kağıda aktarılmış olur.

Taşist (Frs.Tachiste (m et f)) Lekeci.

Taşizm (İng. Tachism, Frs.Tachisme (m)) 1.Lekecilik. 2. Lekeci 
anlayışla yapılan resim. 3. Resim sanatında düzensiz biçimli renk 
lekeleri ve damlaları kullanarak çalışan sanatçıların tutumu. Bu 
anlayış önceden kararlaştırılmış bir resmetme eylemini yadsıyarak, 
sanatsal yaratmadan rastlantısallığın ön plana alınmasını ön görmektedir. 
Fransızca “Tache” sözcüğünden alınmış bir sözcük, sanatçının 
düşünmeden ve rahat bir şekilde attığı boyaların tuval yüzünde meydana 
getirdiği lekelerin etkisine dayanan anlayıştır. Lekecilik. Leke sözcüğü 
ilk kez 1950’de Fr. Sanat yazarı Michel Seughor tarafından 
kullanılmıştır. Seughor leke olarak sürrealist otamotizmden doğan ve 
expresyonizmin soyuta yönelmiş olan anlayışına demektedir. Esas temsilcileri 
Wals, Jackson, Pollock, Mathiev ve Tobey’dir. Leke bugün tekstil 
endüstrisini ve mobilya dekorasyonunu etkilemiştir.

Tatbiki sanatlar Resim, Heykel , Mimari gibi atölye çalışmalarını 
gerektiren sanatlar Uygulamalı sanatlar olarak nitelenmektedir.

Tango (m) Turunç rengi.

Tayf Bir ışık demetinin tamamlayıcı dalga boylarına bölünmesinden meydana gelen renkler.

Teknik 1. Yöntem, stil, usul, üslup. 2. Detayları belirten yöntem. 3. Yapma biçimi.

Teknik Resim (İng. Draughting) İzdüşüm teknikleri gibi tasarı geometri 
yöntemleri kullanarak yapılan her tür çizimin genel adı.

Tekstür (İng. Texture) 1. Dış yapı. Doğal yada sanatçı tarafından 
meydana gelmiş olan bir alanının dokunma duyusuna hitap eden 
duygusal değerlerdir. Tüm görsel nesnelerin karakteristik birer dış 
yapıları vardır. Nesne ve varlıkların dış yapı özellikleri ve bunların 
objektif etkileri dokuyu ( tekstür ) oluşturur. Diğer bir değişle, 
doğadaki tüm nesnelerin iç yapılarının işlevsel özelliklerini dışa vuran 
yüzeysel etkilere “DOKU” denir. Bu, doğanın yapısal bir özelliğidir. 
Objelerin dış görünüşlerindeki ayrıcalıkları sağlayan üzerlerindeki 
dokusal yapı farklılıklarıdır. Yani doku, yüzeyleri oluşturur. Bir 
yüzey değerlendirmesidir . Gözün gördüğü her şey özel bir 
dış yüzey yapısına sahiptir. Tasarımcı, yaşayan doğadaki dokusal 
oluşumlardan yararlanarak yeni yaratım olanakları elde edebilir.

Texture inventive Keşfedilen doku.

Temel Renkler Ressam tarafından boyaların karıştırılmasıyla meydana 
gelmeyen tayf’taki üç renk. Sarı, kırmızı, mavi.

Temel Sanat Eğitimi – Sanatın temel eğitimi, Temel sanat eğitimi, 
görsel kayıtlarla temel fikir edinme, anlama, görsel izlenim ve anlatım 
olanaklarını öğrencilere kazandırmak için düzenlenmiştir. Bunda 
bütünü ve ayrıntıyı görme ile yorum gücü bir bütün olarak düşünülmektedir. 
Bu ders, görsel kayıt elemanları ile ilgilenirken, farklı disiplinlerle 
ortak elemanlar çerçevesinde ilişki kurulmasını sağlayacaktır. Bunlar 
ışık ve renk, ritm ve hareket, madde ve yapı, ağırlık ve kütle, uzay 
ve boşluk ile plastik form değerleridir. Öz çalışma yollarındaki karşıtlıklar,
kuralsız ve kısıtlamasız çalışma, kurallı ve kısıtlamalı çalışmalar, statik ve 
dinamik görünümlerle uyum gibi değerler işlenilir.

Tempera (İng. Tempera) Boyar maddenin tutkallı suyla, genellikle 
de yumurta akıyla karıştırılmasıyla elde edilen bir boya türü ve bu 
boya kullanılarak yapılmış resim. Bu teknik Ortaçağ levha resimlerinde 
çok kullanılmış ve 15. yüzyılda yağlıboya tekniğinin geliştirilmesinde 
işe yaramıştır. Tempera dayanıklı bir teknik olmakla beraber çok 
çabuk kuruduğu için çok dikkat isteyen zor bir tekniktir.

Terebentin Yağı (İng. Turbepentine oil)  Terebentinli reçinelerden 
çıkarılan ince, renksiz, eterli yağ. Yağlıboya, yağlı vernik 
üretiminde ve inceltilmesinde kullanılır.

Tent (Frs.Teinte (f))  Renk.

Tente (Frs.Teinté) Hafifçe renkli.

Teinte (plate) Düz renk.

Teinter (v) Hafifçe bir renk sürmek, boyamak.

Ter jon – (Frs.Terre jaune(Adj)) Toprak sarısı.

Ters Perspektif (İng. False Perspective) Resim sanatında kaçış 
noktasının betilerin ardında ve ufuk çizgisi üzerinde değil, betilerle 
seyirci arasında yer aldığı perspektif türü.

Tesera Mozaik resimlerde kullanılan küçük, düzenli ya da kırık 
taş, mermer, cam parçaları.

Tezhip (İng. Illumination) Yaldız ve boya kullanılarak kağıt üzerinde 
yapılan her tür bezeme işi. Özellikle, geçmişte yazma kitapları 
bezemek amacıyla uygulanırdı. Eski bir süsleme sanatıdır. Sözcük 
Arapça'da “altınlama, yaldızlama” anlamına gelir. Ama tezhip 
yalnız altınla değil boya ile de yapılır. Daha çok yazma kitapların 
sayfalarını, hat levhalarının kenarlarını süslemede kullanılmıştır. 
Tezhip doğuda olduğu kadar batıda da uygulama alanı bulmuş 
bir sanattır. Özellikle ortaçağda Hıristiyanlık'ın kutsal metinlerini, 
dua kitaplarını süslemede yoğun biçimde kullanılmıştır. Ama zaman 
içerisinde kitaplarda da resim öne çıkmış, tezhip yalnızca başlıklardaki 
büyük harfleri süslemekle sınırlı kalmıştır.Türkler'de tezhibin geçmişi 
Uygurlar'a kadar uzanır. Mani dininin Uygurlar arasında yayıldığı 
9. yüzyılda tezhip sanatı da görülmeye başlanmıştır. Bu dönemde 
İslam ülkelerinde de tezhip yaygın bir sanattı. Anadolu'ya Selçuklular'ın 
getirdiği tezhip en gelişkin dönemini Osmanlılar zamanında yaşamıştır. 
15. yüzyılda Mısır'da Memlûk sanatçıları ayrı bir üslup geliştirmişler, 
aynı dönemde İran'da ve ardından Timurlular'ın egemen olduğu Herat, 
Hive, Buhara, Semerkant gibi merkezlerde tezhip sanatı büyük gelişme 
göstermiştir. Herat'ta geliştirilen üslup daha sonra da İran tezhip sanatını 
büyük ölçüde etkilemiştir. Osmanlı sanatçıları da 15.16. yüzyıllarda İran'la 
artan ilişkiler sonucunda Herat Okulu'nun birçok özelliğini yapıtlarında 
kullanmış, yeni bireşimler yaratmışlardır. 18. yüzyılda Osmanlı tezhip sanatı 
gerilemeye yüz tutmuş, klasik motiflerin yerini kaba süslemeler almaya başlamıştır. 
19. yüzyılda ise sanatın hemen her alanını saran batı etkisi tezhibe de 
yansımış, örneğin Klasik dönemde tek olarak kullanılan çiçek motifleri 
vazolar, saksılar içinde buketler halinde görülür olmuştur. Tezhipte temel 
malzeme altın ya da boyadır. Altın, dövülerek ince bir tabaka haline 
getirilmiş varak olarak kullanılır. Altın varak su içinde ezilip jelatinle 
karıştırılarak belli bir kıvama getirilir. Boya ise genellikle toprak boyalardan 
seçilirdi. Sonraları sentetik boyalar da kullanılmıştır. Tezhip sanatçısı 
(müzehhip) bir kâğıdın üstüne çizdiği motifi önce sert bir şimşir ya da 
çinko altlığın üstüne koyarak çizgileri noktalar halinde iğneyle deler. 
Sonra bu delikli kâğıdı uygulanacağı zeminin üstüne koyarak delikleri 
yapışkan bir siyah tozla doldurur. Delikli kâğıt kaldırıldığında motifin 
uygulanacak zemine çıktığı görülür. Bu motif iyice belirginleştirilip altınla 
ya da boyayla doldurularak tezhip meydana getirilir.

Tezyini Sanatlar (İng. Decorative Art) Eski dilde dekoratif sanatlar 
anlamında kullanılır.

Theodore Gericault (1791-1824) Fransız ressam ve litografi ustasıdır. 
Bir taslağa göre poz veren modellerin doğrudan doğrudan doğruya resmini 
yaparak teknik ve yenilik getirmiştir.At ve yarış resimleri ile tanınır.

Theo Van Doesburg (1883-1931) Hollandalı Ressam. Utrecht ‘de 
doğdu.İlk resim sergisini 1908 yılında hague’de açtı. 1917 yılında 
De Stijl grubu arasında yer aldı.

Tint (İng.Tint) Bir renge onu daha açık yapmak için beyaz eklendiğinde 
ortaya çıkan renk bir "tint"tir.

Tintoretto (1518-1594) İtalyan ressam.Titian’ın öğrencisi olmuştur.
Michelangelo’nun çizgileri ile Titian’ın renklerini birleştirmiştir.

Tip (İng. Type) Sanat yapıtlarında ya da sanat yapıtlarını 
oluşturan öğelerde ortak biçimleme özellikleri ya da düzen 
bağıntılarının, varsayımsal tek bir öğe üzerinde somutlaştırılması.

Tipografi (İng. Typography) Basım sanatı.

Tipoloji (İng. Typology) Bir sanat dalında ya da onun 
belirleyici bir alanındaki tüm yapıtların veya yapıtı oluşturan 
tek tek öğelerin incelenerek, tiplerin belirlenip gerçek 
örneklerin bunlara göre sınıflanması işlemi.

Tirilin Bir çizim aracı.

Tirşe Deve tüyünden daha açıkı sarı renk.

Titian (1487-1576) İtalyan ressam. Modern resmin kurucularından 
biri olarak kabul edilir. Michealangelo’nun etkisi altında kalmıştır.

Tiyatro (İng.Theatre) İçinde oyunlar oynanması için yapılmış yapı.

Ton (İng. Tone (m)) 1. Resimde renk perdesi. 2. aynı rengin çeşitleri. 
3. Resimde aynı rengin açıktan koyuya derecelenmesi. Bu derecelenmede 
her renk arasında bir ton farkı bulunur. 4. Boyalı bir cismin planlarının 
aydınlık ve karanlık dereceleri. Nesnelerin çeşitli bölgeleri birbirleriyle 
karşılaştırıldıklarında, aralarındaki açıklık ve koyuluk farklarına ton 
denir. Açık ton ( ışıklı kısım ): Işığın eşya üzerine doğrudan doğruya 
geldiği en aydınlık kısımdır. Bu kısım eşyanın öz rengini vermez. 
Öz ton :Işığın eğik olarak geldiği olarak geldiği, yansımaların ve 
parlamaların olmadığı kısımdır. Bu kısım eşyanın öz rengini verir. 
Yuvarlak cisimlerde bu bölge açık tonla koyu ton arsında bir geçiş 
yaptığı için bu kısma pasaj denir. Koyu ton ( öz gölge ): Eşyanın 
ışık almayan, en koyu olan kısımdır. Açık  koyu ton, bir rengin ışıktan 
gölgeye geçerken aldığı ton dereceleridir.

Tonlama Bir kompozisyonda devamlı kullanılan renk düzenlemesi. 
Ressamın amacını ortaya koymak için seçtiği renk bileşimi. Resimde 
bir rengin tonalitesi o rengin siyah ve beyaz merdivenindeki yeridir. 
İki renk aynı koyuluk veya açıklıkta ise her iki renk aynı tonalitede 
demektir. Renklerin karşılıklı tonalitesinin resimde çok önemli bir yeri 
vardır. Renklerin karşılıklı ilgisi bir objeler grubunda veya pezajda, 
gözlerimizi kırparak kirpiklerimizin arasından bakarsak, detaylar 
kaybolur, rengin kendisi o kadar gözümüze çarpmaz ve koyu, açık 
kısımların görüntüsel valörü basit bir aydınlıkla görülür.

Tonalite (Frs.Tonalité (f)) Genel renk. Egemen renk.

Toplumsal Çerçeve, Kapsam, Bağlam (Context) Bir yapıtın içinde 
gerçekleştirildiği sosyal veya tarihsel ortam. Tüm sanatçılar etkileşim 
içinde oldukları değerleri ve gelenekleri olan sosyal çevrelerde çalışırlar. 
Bir sanat yapıtının içinde gerçekleştirildiği koşullar üzerine düşünmek 
üç açıdan önemlidir. İlki , onu gerçekleştiren sanatçı veya içinde 
yaratıldığı kültür hakkında bilgi edinmemizi sağlamasıdır. İkinci olarak 
gözden kaçırmamız gereken bir nokta, bir yapıta baktığımızda 
veya ondan bir şeyler öğrendiğimizde, bunların içinde yaşadığımız 
zaman, deneyimlerimiz ve inançlarımız nedeniyle önyargılı olabileceğinin 
bilincine varmaktır. Bizim yorumumuz, resmin yaratıldığı devirdeki 
yorumdan oldukça farklı olabilir. Üçüncü olarak, bir yapıtın bir kitapta 
yer alan imgesinin, gerçekleştirildiği yapı içerisinde olduğundan da, halkın
izlemesi için konduğu müzeden de farklı algılanacağıdır. Bir sanat 
eserinin içinde yer aldığı güncel kapsam da bizim onun hakkında ne 
düşündüğümüz üzerinde belirleyici olabilir.

Toplu Kurgu – Resim yüzeyinde, görsel bağlamda, objelere dayalı 
olarak, görüntü düzenleme tekniği.

Topografik Sanat (İng. Topographical Art) Doğada büyük boyutlu 
topografik değişiklikler yaparak yapıtlar oluşturmaya yönelen sanat dalı.

Toprak Boya (İng. Earth Colour) Renkli taş ya da toprağın 
öğütülmesiyle elde edilen doğal boya. Başlıca Toprak boyalar 
şunlardır; Ombra (Frs. Terred’ombre) Ombri de Nocera 
da çıkan kırmızımtrak bir toprak boyadır. Sienna toprağı 
(Frs. Tere de sienne), kırmızımtrak bir toprak boyadır: suda kolay erir.

Tors (Torce) Gövde heykeli, gövde. İdeal vücut ölçülerine uygun, 
ressamların model olarak kullandıkları heykel.

Torşon (Frs.Torchon (Papier Torchon)) Suluboya resim kâğıdı.

Tortiyyon  [Frs.Tortillon (m) ]Karakalem resmi yapmak 
için bükülmüş kâğıt.

Transform Biçimini değiştirmek.

Transfomasyon Biçim değiştirme.

Transpozisyon Yer değiştirme, mekan değiştirme.

Tram (İng. Tram) Fotoğraf klişelerinde resmi oluşturan ve ışıkgölge 
dizinini ifade etmek için kullanılan noktacıklar ya da paralel çizgiler bütünü.

Triptik Açılır kapanır üç resim yüzeyinden ibaret üç parça 
halinde resim. Orta parçanın eni yanların çok defa iki katı daha 
büyüktür ve yanlar bunun üzerine kapanırlar. Bu yüzden yanların 
arka yüzeyleri de resimlenir.

TrompeL’oeil (İng. TrompeL’oeil) Bir düzlem üzerinde sanat 
içeriği olan resimsel bir etki amaçlamaksızın, gerçekleik izlenimi 
vermeye çalışan her tür çizim, boyama vs. En basit trompe_l’oeil 
örneği olarak, sağır bir duvar üzerine yapılmış gerçek boyutlarında 
bir kapı resmi verilebilir.

Tual ya da Tuval (İng. Canvas) Üzerine yağlıboya resim yapılan, 
ahşap bir çerçeveye gerilerek tutkallı bir bileşimle astarlanmış bezden 
oluşan malzeme.

Turan Erol 1927 yılında Milas'ta doğdu. 1951 yılında İstanbul Güzel 
Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümünü bitirdi. Sanat alanında 
çok sayıda inceleme, araştırma, eleştiri ve kitapları bulunan sanatçı 
çeşitli üniversitelerimizde öğretim üyesi olarak çalıştıktan sonra, 
1990 yılında kendi isteği ile öğretim hayatından emekliye ayrıldı. 
Sanatçı halen çalışmalarını Ankara - İstanbul ve Bodrum'daki 
atölyelerinde sürdürmektedir.

Turgut Zaim Türk resim sanatının cumhuriyet dönemi ile birlikte açılan 
yeni ve özgün atılımları içinde, köy temalarına yönelik figür üslubuyla 
Turgut Zaim’in oluşturmayı başardığı ulusalyerel atmosfer, hala 
aşılamamış bir değer sistemi gibidir. 1906’da İstanbul’da doğdu, 
1974 ‘de Ankara’da öldü. Saint Joseph Fransız Erkek Lisesi’ni 
bitirdikten sonra, Sanayii Nefise’ye girdi. Çallı atölyesinde öğrenci 
iken okuldan ayrılarak Paris’e gitti. Bir süre sonra yurda dönerek 
öğrenimi Sanayii Nefise’de sürdürmek istediyse de, “okuldan soğuduğu” 
için bunu başaramadı. Bir yıl kadar Konya’da ilkokullarda resim dersleri 
verdi. Devlet Resim ve Heykel Sergilerinde 1957’de 2.lik, 1958’de 
1.’lik ödüllerini kazandı.

Turkuaz ya da Turkuvaz 1.Türk Mavisi. 2. Firuze.

Turuncu (İng.Orange) Portakal kabuğu rengi. Etkisi: Üstten koruyucu, himaye edici, yandan sıcak, cana yakın, alttan akıcı.

Tuş (Frs.Touche (f)) 1. Dokunuş anlamında, Yağlıboya resimde 
fırça darbesiyle yüzey üzerinde oluşan boya lekesi. İzlenimci resme 
kadar ressamlar tuşların görülebilir olmasında özellikle kaçınmış 
ve homojen yüzeyler elde etmeyi amaçlamışlardır. İzlenimci resim 
ise, aksine, büyük oranda tuşların fark edilebilir nitelikte bırakılması 
tekniğini yeğlemiştir.S Tuş kullanımının daha ön plana çıktığı bir resim 
akımı ise Taşizm’dir. 2.Resimde fırça vuruşu, fırça izi, fırça tuşu.

Tuval – (is. Frz. Toile) 1. Üzerine çeşitli tekniklerle resim 
yapılan yüzey. 2. Ressamların kullandığı gerdirilmiş keten, 
kenevir veya pamuklu kaba kumaş.

Trasman (Frs.Tracement (m)) Çizme, çizilme.

Trase (Frs.Tracer (v)) çizmek.

Trasre (Frs.Traceret (m)) Çizgi kalemi.

Transör (Frs.Traceur, euse (m et f)) Çizici.

Transant (Frs. Tranchante (Adj) (couleurs)) Çok canlı renkler.

Triptik (Frs. Triptyque (m))  Menteşeli üç levha halinde tablo, üç kanatlı tablo.

Tuğra Osmanlı padişahlarının imza yerine kullandıkları, 
özel bir biçimi olan sembolleşmiş işaret.

Türk Sanatı – (İng.Turkish art) Tarih boyunca Türk toplulukları ya da 
devletlerince ortaya konulan sanat.

Türki (Frs.Turquerie (f))  Türk ya da doğu kaynaklı sanat eseri.

Türken (Frs.Turquin (m)) Koyu ve donuk mavi.

Tüpokrombr (Frs.Tupochromre (f)) Renkli basma, renkli baskı.


U


Uchiwa-Ye Yelpaze biçimindeki Japon resimlerine verilen ad.

Ufuk Çizgisi (İng. Horizon line, Horizon) Perspektifte kaçma 
noktalarının üzerinde yer aldığı varsayımsal yatay doğru.

Uki-Te Batı usülü perspektif kullanılarak üçüncü boyut izlenimi 
verilmiş Japon baskı resimleri.

Ulusallık (İng. Nationality) Yalnızca bir ulusa özgü sanat üsluplarının, 
akımlarının anlayışlarının ya da biçim öğelerinin genel niteliği.

Uluslararası Gotik 14. yüzyılda Avrupa’da yayılan bir resim 
üslubu. Geçekçi ve hayalci zıtlıkta eğilimlerin bir karışımıdır ve gotik 
mistizmle gerçekçi ve doğacı bir resim anlayışını uzlaştırır.

Ultramarin (İng. Ultramarine, Frs.Ultramarin (f)) 1. Lapi lazuli 
taşından elde edilenmavi boya. 12. yüzyıldan beri ressamların en 
çok aradığı, en pahalı boyalardan biridir. 2. lacivert renk. 3. Deniz resmi 
ötesi, deniz manzarasının ötesi.

Umberto Boccioni (1882-1916) İtalyan Ressam. Fütürizm 
akımının kurucusudur. 1910  Manifestosunu imzalayan ilk 
fütüristlerdendir. 1914 yılında bu konu ile ilgili bir kitap yazmıştır. 
1915 ‘te gönüllü olarak savaşa katılmış ve yaralanarak ölmüştür. 
Fütüristlerin en aktif olanlarında biri idi ve grupta bırktığı boşluk doldurulamadı.

Uygulama (İng. Application) Tasarım ya da proje düzeyindeki 
bir sanatsal düşünceyi yapıt haline getirme işlemlerinin tümü.

Uygulama Süreci / İcra (Process) : Yapıtın gerçekleştirilmesinin özellikleri, 
ayrıntıları, verileri.

Uygur Resim Sanatı  Orta Asya Türk sanatının etkisiyle ortaya çıkmıştır. 
Uygur resim sanatının genel ifadesi, Her ne kadar Büyük İskender ile 
birlikte gelen Helenistik üslûbun, ışıkgölge ile hacimleri meydana çıkarma 
tekniği bir müddet söz konusu olmuşsa da, bu kesinti devresinden sonra 
yine Orta Asyanın İç Asyadan devraldığı üslûp devam etmiştir. Bu üslûp, 
özellikle kaya resimlerine dayanan çizgi tarzının hakim olduğu ifadeyi 
tercih ediyordu. Bazen yaldızın da kullanıldığı resimlerde, klasik Uygur 
devrinde kırmızı renk, gök rengi ve yeşil kullanılıyordu. Renkler çoğu 
kez parlak ve canlıydı. Uygur resim sanatında kompozisyonlar, kaya 
tapınaklarının duvar yüzeylerine olduğu gibi, ipek kumaşlar üzerine, 
ahşap materyal ve kâğıt üzerine de yaygın olarak yapılıyordu. Duvar 
resimlerinde doğal boyalar kullanılıyordu. Resimler bazen doğrudan doğruya, 
düzleştirilmiş duvar üzerine, bazen de yaş sıva üzerine uygulanıyordu. 
Boyalar bazen, tempera tekniği kullanılarak elde ediliyordu. Anlaşılacağı 
üzere, resimlerde çok çeşitli konular yer almaktadır. Bunların başında dinî 
sahneler gelir. Dinî sahnelerin büyük bir çoğunluğu da Budhayı, Budhanın 
öğretisini, yaşantısını ve diğer Budist ilâhları tasvir eder. Bu arada, Türklerce 
kabul edilen Maniheizm ve diğer dinlere ait konuları içeren resimlere de 
rastlanır. Aynı zamanda, sembolik çiçek tasvirleri ve hayvan tasvirleri de 
önemli bir yer tutar. Bu konuların dışında, günlük yaşantı ile ilgili sahneler, 
çeşitli destan ve efsaneler, din adamları, süvariler, prens ve prensesler de 
resimlerde yer alır. Bu resimlerin bir bölümünde portre anlayışının yer alması, 
Türk Sanat Tarihi bakımından oldukça önemlidir. İnsan yüzüne kişisel bir 
özellik vermek, yani portre sanatı ilk defa 750 yılından sonra Türk duvar 
resimlerinde başlamıştır. O zamana kadar insan vücudunun diğer kısımları 
gibi, yüz de şemalara göre çiziliyor ve resmin altına kişinin adı yazılarak ayrıd
ediliyordu. Fresklerde, resimlerini yaptırmak isteyen kimseler tasvir ediliyor, 
böylece çeşitli insan grupları, Hind ve Çin rahipleri, Toharlar, İranlılar 
görülüyordu. Uygurlar, kendilerinden farklı insanlar üzerinde dikkatlerini 
toplayarak, bunları tiplere ayırdılar ve kendilerini de daha belirli olarak görmeye 
başladılar. Bu durum onlara, portre sanatı yaratmak ve geliştirmek imkânını 
kazandırdı. Portre benzerliği, aynı kıyafet ve duruştaki yan yana sıralanmış 
rahip resimlerinde açıkça bellidir. Bunların yüzleri çeşitli insanları gösteriyor. 
Diğer resimlerde de kendini belli eden bu portre sanatı, kişisel düşünce ve 
şuur bakımından, çok önemli bir ilerlemeyi gösteriyor. Portre sanatının 
doğmasında, eski geleneklerin de rolü olmuştur. Uygurlar zamanından 
kalan minyatürler, Maniheist kitaplarındaki sayfalardır. Bunlar kısmen 
dinî, kısmen dünyevî sahneleri canlandırırlar. Bunlardan başka büyük 
resimler, sayfalar ve sancaklar kalmıştır ki, bunlar Mani mabetlerinde 
saklanır ve ayinlerde kullanılırdı. Bu Uygur minyatürleri, daha sonra 
İslâm minyatürlerinin kaynağı olmuştur. Uygurlar, VII. yy.da Budizmi ve 
Bögü Kağan 762 yılında Mani dinini kabul etmişti. Uygurların sanatı daha 
çok Budizm olmakla beraber, bu iki dinin çerçevesinde gelişmiştir. Manihaî 
minyatürler Turfan ve Kansuda, Orta İran (Pehlevî) veya Türk dilinde 
ya da iki dil karışık olarak yazılan dinî kitaplardadır. Bunların üslûp 
özellikleri, uzun zaman devam etmiştir. VIII.IX. yy. lacivert zeminli 
minyatürlerde çizgi ve ışık gölge, aynı zamanda kullanılmıştır. Bu Manihaî 
yazmalar, Hoçada hüküm süren Uygur kağanlarına ithaf ediliyordu. Bögü 
Kağanın himayesiyle Mani dini yaşayabilmiş, Hoço, Kansu ve Çinde mabetler 
yaptırılmış, bu sayede Uygurlardan Manihaî minyatür ve resimler kalmıştır. 
Uygur sanat merkezleri, 768de manastırların yapıldığı, kağanın sarayı bulunan 
kışlık merkez ve kutsal şehir Hoço, bunun kuzey yakınında Bezeklik, doğu 
yakınında Tuyak, Bezeklikin doğusunda Sengim, Hoçanın kuzeyinde Turfan, 
Murtuk, Sassık Bulak, Yar Hoto, Sorçuk, Ming Öy, Kum Tura ve diğer şehirlerdir.

Uyum (İng. Harmony) 1.Bir sanat yapıtını oluşturan öğelerin birbirlerine 
ters düşmemesi durumu. Bu durumda tüm öğeler aynı düzen bağıntıları 
sistemi içinde yer almaktadır. 2. Parçaların birbirine yakışması. 
3. Bütünü meydana getiren ilgili öğelerin/parçaların kendi aralarındaki 
iletişimi. W.Kandinsky'e göre : "Armoni, kompozisyondur." Müzikten 
ödünç alınan bu terim, resim unsurlarının tatmin edici veya hoşa gidecek 
biçimde düzenlendiği duygusunu dile getirir.

Ü

Üç Boyutlu Resimde en, boy, derinlik gibi farklı görünüşleri oluşturacak 
uzamsal verileri de içeren modelin kısa adı.

Üçlü ton – Bir yüzey üzerinde yer alan koyu, gri açık renklerin oluşturduğu ton değerleri.

Ülküselleştirme (İng.İdealization) Resim ve heykelde canlı varlıklara 
gönderme yapan betileri, söz konusu varlığın en sağlıklı, en güzel ve 
yetkin biçimiyle oluşturma anlayışı.

Üniversalizm Evrenselcilik.

Üniversal ışık : her yönden gelen ışık. lokal olmayan ışık.

Üslup (İng.Style, Frs. Style Alm. Stil; Arap. Uslûp) 1.Bir toplumun ve 
çağın tüm sanat yapıtlarında ortak olan biçimlendirme, tasarım ilke ve 
anlayışların bütünü. 2. Bir sanatçının kendine özgü biçimlendirme ve 
tasarım anlayışı. Bireysel nitelikteki sanat ürünü yaratma tutumu. 3. Resimde kişilik. 
Yani teknik, renk, kompozisyon, biçim, ve anlatım bakımından özellikleri.

Üsluplaştırma (İng. Stylisation) Bitki veya hayvanların doğadaki biçimlerinin 
şematikleştirilip yalınlaştırılarak betimlenmesi.

Üstübeç  (İng.White lead) Kurşun ve çinko oksitlerden  hazırlanan 
beyaz toz. Yağlıboya ve macunlarda dolgu gereci olarak kullanılır.

Ütopik (İng. Utopic) Ütopyaya ilişkin olgu ya da gerçeklikleri niteler.

Ütopya (İng.Utopia) Mimarlıkta gerçeğe dönüştürülmesi amaçlanmamış 
ya da günün olanaklarıyla gerçekleştirilemeyecek nitelikteki tasarım.

Ütopyacı (Utopist) Ütopyalar üreten kişi. (Sanatta ya da düşünce alanında). 
“Ütopist” de denir


V

Van Rijn Rembrandt (1606-1669) Hollandalı ressam ve gravür ustası.
Yaşlı kişlerin portreleri yanında 1632’de yaptığı Dr.Tulp’un Anatomi 
Dersi adlı bir resmi ile dikkati çekmiştir.1660 ‘dan sonra dini resimler 
ve manzaralar yapmıştır.

V. Servranckx Belçikalı Ressam.Modern Resim snatının temsilcilerindendir. 
Konsrüktivis tarzda eserler ortaya koymuştur.

Valör (İng. Valeur) Resim de renk geçişleri. 2. Bir tonun göreceli şiddeti 
veya bir tona ait kuvvet. Bir tondaki ışık ve gölgelerin derecesinin getirdiği fark. 
Renklerin içlerindeki siyah ve beyaz ile ilgilerinden doğan koyuaçık farklarına, 
değerlerine renklerin valörleri denir.

Van Gogh ( 1853-1890) Hollandalı Ressam.Önceleri Papaz 
okulunda okumuştur. 1880-1886 yılları arasında resim çalışmıştır. 
1886 yılında Paris’te empresyonistlerle tanışmıştır.  1888 yılında 
Arles’e gitmiş,orada akli dengesini yitirmiş, 1890 yılında kendisini 
vurmuştur. Ekspresyonist akıma öncülük etmiştir. Kendine özel fırça tuşları 
ile dikkati çeker.

Vandalizm (İng. Vandalism) Sanat yapıtlarını bilinçli biçimde tahrip etme 
tutumu. Örneğin, Hıristiyanlık çağının başlarında Antik tapınakların 
tahribi bir Vandalizm örneği sayılabilir. Vandal denilen ve miladın 
ilk yüzyıllarında Roma sanat eserlerini tahrip eden Germen kavimlerinin 
tahripkarlığına izafeten verilmiş bir tabirdir.

Varoluşçu Gerçekçilik (ing. Existential) 1948’de hızla yaygınlaşan varoluşçu 
felsefeden etkilenerek Paris’te bir araya gelen ressamlarca kurulan bir
modern sanat akımı. Yapıtlarında dünyanın anlamsızlığını ve insanın yapayalnızlığını 
anlatmaya çalışmışlar, bu amaçla gri tonlarına ağırlık veren bir renk düzeni yaratmışlardır. 
Üyeleri B. Buffet, A. Minaux ve C. Venard’dır.

Varyasyon (Frs.Variation (f) ) 1. Değişim. 2. Değişme, değişiklik. 3. Çeşitleme

Vazo (İng. Vase, Frs.Vase (m)) 1. Kap. 2. Kavanoz, küp. 3. İçine süsleme
amacıyla çiçek yerleştirilen seramik, metal ya da cam kap.

Vecihi Bereketoğlu  Hasan Vecihi Bereketoğlu 1892 yılında Rodos’ta doğdu.
1971 İst.) Ressam, Türk Ressamlar Cemiyeti ve Güzel Sanatlar Birliği
kurucularından, Kazasker Bereketzade Cemal'in oğludur. 1971 yılında İstanbul’da 
öldü.Mezarı Karacaahmet'te 8. adadadır.

Vedat Özsoy – Kayseri doğumlu, Sanat eğitimcisi, Muğla (Fethiye) ‘de 
resim öğretmenliği yaptı. Kayseri Devlet Güzel Sanatlar galerisi Müdürlüğü yaptı. 
Gazi Üniversitesinde Profesör oldu. Arizona State University Collage of Fİne Arts,
 (ABD) Art Education’da Post Doktora yaptı.

Venduta Resimlerde birçok defa konu olan özel yerlerin tasvirlerine verilen ad.

Venedik Kırmızısı Demiroksit içeren bir tür topraktan elde edilen
 kırmızı boya. Günümüzde sentetik olarak yapılır.

Venet (Frs.Veinette (f)) Ressamların damar taklidi resim yapmakta 
kullandıkları yassı fırça.

Vermiyon (ng. Vermillon, Frs.Vermillon) 1. Zincifre 2. Al, alev kırmızısı,
 nar çiçeği  renginde. 3. Kızılla turuncu arası renk. Türkçe’de yalnız 
resim boyaları için kullanılır.

Vernik Bir yüzeyi parlatmak için üzerine sürülen sıvı cila.

Verniklemek Resim sanatında resmin yüzeyine vernik sürmek.

Vernisal (Vernissage) Resim sergilerinin kokteylli açılış gününe verilen ad.

Verriyer (Frs.Verrière (f)) Tablo, çerçeve camı.

Verso (m) Kâğıt  yaprağı resim, tablo v.s. arkası.

Vetire Süreç, (bir şeyin, bir olayın oluş, meydana geliş zamanı).

Vignette (f)  Kitaplara, Mektup kâğıtlarına, mendil kenarlarına yapılan 
süs, çiçek ya da yaprak bezeme, yazı içi resmi.

Vitray (İng. Stained glass) Renkli camların bir kompozisyon oluşturacak biçimde, 
kurşun şeritler aracılığla bir araya getirilmesiyle oluşturulan resimsel yapıt. 
Bu teknik Avrupa sanatına özgüdür. 13. yy.’dan başlayarak özellikle dinsel 
yapıların bezenmesi için kullanılmıştır. Osmanlı Sanatında görülen nakışlı revzen, 
camların tespitinde alçı kullanıldığından ötürü, vitray sayılmaz.

Viriticism (İng.Vorticism) 1914’te kurulan bir İngiliz Sanat akımı. 
Temel geometrik biçimleri kullanan bir soyut resim yaratmayı amaçlamış ve 
Kübizm, Fütürizm gibi akımlardan etkilenmiştir.

Viyole (Frs.Violet (m) ) Mor renk.

Viyolte (Frs.Violeter (v))  Mor renge boyamak.



W

Wasily Kandinsky (1866- 1944) Rus asıllı ressam. Moskova’da doğmuş, 
Münih’te eğitim görmüştür. İlk soyut resmini 1910’da yapmıştır. Der Blaue 
Reiter grubunun 1911’de kurucularından biri olan ressam 1912 ‘de Ruhsal 
Uyum Sanatı isimli bir kitap yazmıştır.1914 -1921 yılları arasında Rusya’da 
yaşamış ve Almanya’ya dnerek Klee ile yakın ilişki kurmuştur.

William Hogarth (1697-1764)  İngiliz ressam ve gravür ustası. Küçük grup 
resimleri ile tanınır. Bunların en önemlisi “Dilenciler Operası” dır. Ahlaki konular 
üzerine seri resimler yapmıştır.

Y

Yağlı Boya (İng. OilPaint)1. Boyar Maddelerini koruyan yağlar ve 
bazı dolgu maddeleriyle karıştırışılmasıyla elde edilen boya türü. 
Örtücü olarak toz boya ve üstübeci, bağlayıcı olarak bezir yağını, 
inceltici olarak terebentini ve ayrıca kurutucu maddeleri içerir. 2. yağ 
kullanılarak yapılan boya. Resim Sanatının temel malzemelerindendir.

Yağlıboya resim (İng. OilPainting) 1. Yağlı boya ile yapılmış resim. 2. Vasari, 
Avrupa resminde yağlıboya kullanımının Flaman ressam Van Eyck tarafından 
15. yy’da başlatıldığını söylese de, Ortaçağ’da da yağın pigmentleri taşıyıcı 
olarak kullanıldığı bilinir. Bununla birlikte, Van Eyck’ın tekniğinin çok 
daha hassas bir çalışmaya ve ton farklarını belirtmeye olanak tanıdığı anlaşılmaktadır. 
Söz konusu teknik Antonello da Messina tarafından İtalya’ya götürülür ve 
16. yy. içinde bile tempera tekniğine karşılık olarak kullanılır. Sonraları 
yağlıboya temperayı tümüyle kullanımdan kaldıracaktır. 19.yy’da ise, tüp 
yağlıboyanın ortaya çıkışı alla prima çalışmayı kolaylaştırarak bir devrim 
yaratır. Hızlı kuruyan ve kolayca taşınabilen yeni yağlıboya, ressamları 
açıkta çalışmaya teşvik eder.

Yağlı Boya Resimlerin Bozulması Yağlı boya resimler bir çok nedenlerle 
bozulma problemleri ile karşı karşıyadır. Bu nedenlerden biri; kullanılan 
boyaların birbirlerine karıştırlarak kullanıldıklarından dolayı kimyasal etkilere 
uğrarlar. Ya da zamana bağlı olarak ve dış etkilerden dolayı da bir takım 
bozulma ve yıpranmalara uğrarlar. Buna göre yağlıboya resimlerde kimyasal 
ve fiziksel bozulmalar olabilir.

Yağlıboya Tekniği  Yağlıboya ile resim yapmanın en heyecan verici yollarından 
bir tanesidir.Yeni başlayanlar için mükemmel bir araçtır çünkü boyadığınız yeri 
silerek ya da üzerini boyayarak düzeltmesi kolaydır.Yağlı boyanın bir avantajı da, 
değişik renkleri birbirinin üstüne henüz yaş iken sürebilmenizdir ve bunlar birbirine 
karışmaz.Bu resim yaparken en yararlı yollardan bir tanesidir.En geniş seçim 
alanını sağlar.Zengin, koyu veya soluk renkler, yumuşak gölgeler koyulabilir. 
Yağlı boya kullanmanın bazı dezavantajlarına gelince, kuruma süresinin uzunluğu 
en ciddisidir. Boyama konusunda biraz teknik bilgi edinme gerektiği olgusunu 
da bazılarınca bir dezavantaj olarak düşünülebilir.Bir veya iki basit kuralı 
hatırlayıp, palette renk düzenini basit tutarak kolaylaştırılabilir. Yağlı boya toz 
halinde boyanın yağ ile ; akrilik polimer reçine ile; suluboyapigment, arap zamkı 
ve çeşitli maddelerin karışımıdır.Böylece, bir boya, boya maddesi artı bir katkı 
maddesinden oluşur.Örneğin toprak sarısı istiyorsanız, toz halindeki toprak 
sarısı beziryağıyla karıştırılır.Fakat kullanılan boyaların çoğu için bu basitleştirme 
geçerli değildir.Çünkü bir de boyanın kullanılabilecek iyi durumda korunabildiği 
bir süre vardır ki, bu kullanım ömrü boyadan boyaya epeyce değişir.                    
Yağlı boya tekniğinde iyi sonuç alabilmek için : a) Resim yapılacak satıhın 
iyi hazırlanmasına. b) Kaliteli boya kullanılmasına, c) İncelticilerin kaliteli 
olmasına , d) Boya paleti, fırçalar ve resim sehpasının kullanışlı olmasına dikkat edilmelidir.

Yakma Resim  [ Frs. Pyrogravüre; Alm. Brandmalarei] Ahşap yüzey üzerine kızgın 
uç ile yapılan resim.

Yanılsama (İng. Illusion) 1. Resim sanatına özgü bir terim olan yanılsama, 
resimsel yapıtta yer alan betilerin gerçek dünyadaki nesne ve gerçeklikler 
olarak tanınabilmesi anlamına gelir. Betiler gerçekliklere gönderme yapan 
sanatsal öğelerdir; onların gönderme yaptıkları gerçeklikler olarak kavramak 
ancak yanılsamanın varlığı halinde olanaklıdır. Dolayısı ile, yanılsama, gerçekliğin 
sanat yapıtında “yeniden üretilmesi” demektir ve çoğunlukla üç boyutlu olan
 gerçek varlıkların iki boyutlu bir yüzey üzerinde betimlenebilmesini sağlar. 
Bu amaçla perspektif, ışık gölge ve modle gibi yanılsama teknikleri kullanılır. 
Bu teknikleri hiç ya da pek az kullanan ve dolayısıyla, resim düzleminin 

iki boyutlu olduğu gerçeğini aşmaya çalışmayan toplum ve çağların sanatlarında 
yanılsamadan söz edilemez. 2. Göz aldatım, aldatıcı görünüm.
Yansıma Işık kaynağından yayılan ışığın yanındaki şeylere çarparak onların 
yüzeylerini ışıklandırmasından meydana gelen ışık ki oradaki rengi daha parlak 
ve aydınlık bir hale getirir. Bir kırmızı bakır tencere üzerindeki ışık yansımaları 
onun etrafında bulunan şeylerin gönderdiği çeşitli derecede ışık ve renklerle 
leke ışıklı parçalar meydana getirir ki resimde bunların gösterilmesi o cismin 
parlaklığını ifadeye yarar. Yanında bir sarı boyalı duvar olan bir adamın 
çehresi resmolunduğu vakit o çehrenin duvar tarafına gelen bölümünde 
bir takım yansımalar bulunur ki bunu göstermedikçe o adamın gerçekteki 
durumuna benzeyen bir resim yapılamaz. Bunlara ışık yansımaları veya renk 
yansımaları denir. Işık yankıları da denilebilir.

Yapay Gerçeklik – Sanal gerçeklik, Görsel gerçeklik.

Yapısallık (İng. Structuralism) Sanat yapıtlarını değerlendirip açıklamak 
için kullanılan bir kuramsal araç. Yapıtı Tarihsel Maddecilikten aksine, 
çevresel koşulların bir ürünü olarak açıklamayı yadsıyarak, onu sadece 
“kendisi olarak” değerlendirmeyi öngörür.

Yapıştırma (Collage) Bkz. Kolaj.

Yapıt – (İng. Work of art) Eser, sanat eseri.

Yaratıcılık- Yaratıcılık, eleştirel bakmak, yeni önermelerde bulunmaktır. Daha önce
Alışılmışın, bilinenin dışında, farklı, yeni, özgün olmak, problemi görmek, farklı çözüm
yollarından giderek yeni sonuçlar çıkartmaktır. Yaratıcılık dünyayı, kendimizi
değiştirme eylemliliğidir. Sanatsal yaratma, değiştirme sürecinde öznel iç yaşantının
farklı dışa vurumudur. İnsanın deneyimleri, duyarlılığı, algılama tavrı ile yeniden
üretimi gerçekleştirmesidir. Rüyalar, hayal gücü, espri ve düşünsellik, dikkat,
yargılama, uslamlama sonucu oluşturulan eylemde sonuca farklı yollardan ulaşmadır
yaratıcılık. Yaratıcı insan, yaratıcı süreç içinde geçmişinden, entelektüel birikiminden,
deneyimlerinden,algılarından, hayal gücünden yararlanarak, çevresini bu bağlamda
değerlendirip aktarma yetisi çerçevesinde sezgi ve araştırma ile özgürce yaratıcı
ürünler, yapıtlar oluşturur, farklı önermelerde bulunur. Bu nedenle mevcut olaylar,
kuramlar yeniden ele alınır, ancak bakış açısı farklıdır. Gidilen yol orijinaldir.
Varılan sonuç özgündür. Bu duyarlılık sürecinin sonucunda yenilik vardır.
Yaratıcılık sanat yapıtında olduğu kadar, bilimde ve güncel yaşamda da geçerlidir.
Corbusier, “yaratıcılık sabırlı bir araştırmadır” demiştir. Bilgi ve deneyim birikiminden
yararlanarak sentezleme sonucu yeni ürünler ortaya koymak gerekir yaratıcılık
söz konusu olduğunda. Birbiriyle farklı olan, ilişkisi olmadığını sandığımız şeylerin
ilişkisini kurmak ve yeniyi yaratmak gerekir. Matisse, “görmek yaratmanın
başlangıcıdır” demiştir. Yaratma bir serüvendir, bir heyecandır, bir duyarlılıktır,
kuvvetli bir hayalgücüdür. Bunun için de görmeyi bilmek gerekir.
E.P.Torrance göre yaratıcılık “boşlukları, rahatsız ediciliği ya da eksik ögeleri
sezip, unlar hakkında düşünü ya da varsayımlar kurmak, bunları sınamak,
sonuçları karşılaştırma ve olasılıkla bu varsayımları değiştirip yeniden
sınamaktır.” Buluşun, yeniliğin söz konusu olduğu yaratıcılıkta, zihnin tüm
yetileri, düşünme süreçleri, imgelem, duygular etkileşim halindedir. Demek ki
yaratıcılık tüm zihinsel yetileri geliştirmede rol oynar. Yaratıcılık zekanın t
amamlayıcısıdır, en üst basamağıdır. Zeka, bilgi toplama, öğrenme ve bunları
çeşitli durumlara uyabilme ve kullanabilme yetilerinin toplamı olarak tanımlanır.
Bu yetiler toplamının içeriğini, bilgiler arasında yeni ilişki ve bağlantılar kurarak
genişletir. Conrad, “kavram, duygu ve imgelemi içine alan bir yaratı arama,
araştırma ve bulma sürecinin, algıdan doğmuş duyum ve duygularla çağrışmış,
etkili bir mecazın doğuşu sürecine başlangıç teşkil etmesi” diye tanımlar yaratıcılığı.
Yaratıcılığın içinde, sanatta yeni ve özgün bir şey yaratmak bütünselliğine ulaşmak
için algı da önemli rol oynar Wernher Von Braun “bilinen şeyleri, yeni biçimde
kullanmak, şimdiye kadar olduğundan başka biçimde birleştirmektir” diyor.
Bundan şu anlaşılıyor ki yaratıcılık üzerine araştırma yapanlar farklı sözcükler
de kullansalar içerik olarak birbirine yakın tanımlar yapıyorlar. Doğadaki canlıların
içinde salt insana mahsus olan yaratıcılık “çoklukta birlik, bütünlük” ilkesine
dayalıdır. Bu da seçmeyi ayıklamayı beraberinde getirir. İnsanı insan yapan olgulardan
biri de budur. Bir sanat yapıtı “ben varım”ın göstergesi olduğuna göre ölümü
yenmenin yolu olur böylece yaratıcılık. Aynı zamanda yoksunluğa, gereksinmelere
yanıt vermek, kötülüğe karşı çıkabilmektir yaratmak. Sanatsal yaratmanın doğasında
yaratıcılık süreci vardır. Sanatçının normlarıyla toplumun normlarının kesiştiği yerde
yaratma başlar. Yeni bir şey çıkar ortaya. Bu yapıt olabilir, düşünce olabilir vs.
Yaşam yaratıcılıkla değiştiğine göre, yaratıcılık her alanı ( bilim, sanat, yaşam ) kapsar.
Bu nedenle gününün çoğunu okulda geçiren öğrencilere hitap eden öğretmenlere
çok büyük görevler düşmekte. Bu da tahtaya şablon çizip bunun yinelenmesi
sınırlamasıyla olmamalıdır. Katılık, aşırı tekrarlılık, söz hakkı tanımama gibi
tavırlar öğretmenlerin öğrenciyi köreltmesine, gerilemesine, sınırlamasına neden olacaktır.
Esneklik, öğrenciye söz hakkı, düşündüğünü söyleme şansı verilmelidir. Öğretmene
düşen yönetme, müdahale etme değil, yönlendirme, organize etme, yaratıcılığı
ortaya çıkartacak davranış biçimi, konuşma tarzı olmalıdır. Öğretmen öğrenciyi
farklı yollardan aramaya yönlendirme, doğru yanıtları söylemek yerine onu düşünmeye,
araştırmaya sevk ederek yaratıcı süreç içine sokmalıdır. 1966 da Gallegher’in
araştırmasına göre; Yüksek zeka yüksek yaratıcılık, Düşük zeka yüksek yaratıcılık,
Yüksek zeka – düşük yaratıcılık, Düşük zeka – düşük yaratıcılık. Yaratıcılık zeka
ile ilgili görülse de onunla eş anlamlı değildir. Tabii tercih edilen hem zeki hem
yaratıcı olunması belki ama farklı yapılardaki öğrenciye doğru yönlendirme yapılırsa
yine başarı sağlanır. Bu durumda duygusal zekanın da önemi artıyor.
Wallas’a ( 1921 ) göre zihinsel faaliyetler şöyle bir süreç izliyor. Hazırlık,
Kuluçka, Aydınlanma, İspat Yaratıcı etkinlik, Hazırlık evresi, sorunu benimseyip
yeniden ele almak gerekir. Oluşma evresi, Sorun saptanır düşünceler ayrıştırılır.
Planlama evresi, Esinlenme evresi,farklı bir sıçrayış yapılabilir. Hani beyinde
bir ışık çakar ya, Doğrulama evresi, özgün bir yapıt ortaya çıkar.Denetim
eylemi .Yaratıcılığın koşulu; Çalışmak, Deneyim, Gözlem, Araştırma, Algı.
Çocukta yaratıcılığı geliştiren etmenler: Algıların zenginleştirilmesi için çocukların
gözlem ve hafıza eğitimine gerekli önemi vermek, Üretici düşünme yöntemi
kazandırmak, Yeni biçimler aramaya, bulmaya ve bunları anlatıp yorumlamaya
yöneltme, Sanat eserlerini inceleme, Duygu ve düşünceleri kullanma alışkanlığı
kazandırmak, pratik, çabuk, kararlı, cesaretli olmalarına olanak tanımak,
İmgelerinin geliştirilmesi, Öğrencinin çevresinin ( sınıf, atölye, koridor ) yapılan
iş ve resimlerle donatılarak bir sanat çevresi yaratılması, Öğrencinin kendi
kendine çalışıp, teknik yönden birikim ve doyum sağlayacağı ortam hazırlamak
( kitaplık, atölye vb. yerlerden yaralanması gibi ), Sanatsal etkinlikleri izleyebilme
olanaklarının yaratılması ( müze, sergi vs. gezilmesi ), Konuların öğrencilerin
çevresinden ve yaşamlarından seçilmesi. Yaratıcı düşünme özgürdür, hareketlidir,
üretken bir süreçtir. Çok yönlü bakmak, çok seçenekli çözüm yolları bulmak
gerekir. Tasarımcı, yaratıcı eylem sürecidir, çevresini yaratma adına görmeli ve
kullanmalı, tüm kaynaklardan yararlanmalıdır. Bu kaynaklar; Doğal çevremiz,
İnsan gereksinmeleri, istekleri Eğitilmiş insan gücü, Sezgi, Bilim, Kültür, Madde
ve olanakları,Teknoloji ve olanakları, İnsanın ürettiği her şey. Sanat: Yaratıcılığın
içinde sezgi vardır. Bilinen hikayedir, tanınmış bir sanatçı tanınmış bir bilim
insanına sorar “biz sezgiyle yaratıyoruz. Siz buluşlarınızı nasıl gerçekleştiriyorsunuz?”
diye. Yanıt, “bizde sezgiyle” olur. Birikim, bilgi, araştırma çok önemli ama
sezgide bir o kadar geçerli. Yaratan her an yaşar, yaratmanın tatili yoktur.
Bazen rüyada, uykudan uyanınca, bazen yolculukta bazen doğada
yeşilliklerin içinde yatıp gökyüzüne bakarak hayal kurarken, bazen sıkıntı
içinde çıkış ararken, bazen izbe bir büroda yada küçük bir atölyede.
Bazen de refah içindeyken. Şurası da bir gerçek ki Montaigne’nin
Denemeler’inde olduğu gibi bir şeyler yapmak için bana şu şu
olanakları verselerdi neler yapmazdım, yaratmazdımın arkasına gizlenmeden.
Tasarımcının yaratma eylemi içinde yararlandığı temel kaynaklardan
biri de sezgidir. Önemli olan sezgiyi eyleme dönüştürmektir. Bu, yaratıcılık
kapsamındadır. Sezgi, hangi alanda olursa olsun bilinç altından gelen bir değer
yapısıdır. Bunun oluşturduğu süreç izlenip eğitilebilir. Gordon ( 1944 ),
“ yaratıcılık öğrenilebilen, geliştirilebilen bir güçtür” der. O zaman okullarımıza
çok büyük görevler düşer. Sanat eğitimi de salt görüleni yinelemek ya da hocanın
kimliğinde gelişmek değil, öğrencinin bireysel ayrıcalıklarının çerçevesinde yeni,
farklı yapıtlar yaratmasına, düşünceler üretmesine olanak tanımak gerekir.
Yaratmak, yaratıcı yeti insan yaşamını, dünyayı değiştiren, geliştiren en önemli olgu.
O halde okullarımızın baş tacı olmalı. Çünkü okulun misyonu da budur.
Yaratıcı eğitimin amacı , önceki kuşakların yaptıklarını yinelemek değil,
bunların üzerine bir şeyler koyabilmek, tasarıya, yaratıcılığa, düşünmeye,
özgünlüğe, meraka, buluşa, araştırmaya yöneliktir. Önüne konulanın ezberi değil,
sorgulanması ve katılım önemlidir. Eğitimde, bu nedenle yaratıcı bireyin psikolojik
özellikleri bilinmesi gerekir. Çünkü yaratıcılık eğitimle geliştirilebilir.
Yaratıcılığı yüksek olan bireyler, Meraklıdırlar, Temel sorunlarla ilgilenirler,
Özgürdürler, Enerjiktirler, Espritüeldirler Yaratıcılık söz konusu olduğunda yeni
deneylere ve gerçeklere açık olmak gerekir. Yaratıcı düşünce tüm bilgileri
kullanmak durumundadır. Dolayısıyla bilgiler, veriler çoğaltılıp yoğunlaştırılarak
yaratıcılık artırılabilir, geliştirilebilir. Bunun için öğrenciyi iyi tanımak gerekir.
Bu bağlamda özellikle sanat eğitimi kitle eğitimi olarak gerçekleştirilemez.
Bireysel eğitim söz konusu olmalıdır. Çünkü kitle eğitimi katılımsız
ve öğrenciye dayatma şeklinde gerçekleşiyor. Nasıl bilim eğitimi denemelerle
gerçekleştirilirse sanat eğitimi de araştırmalarla bir konunun varyasyonları üretilerek
gerçekleştirilmelidir. Tabii bu biraz da sabır işidir. Bir çalışma yapıp, ben yaptım
oldu mantığı geçerli olamaz. Ayrıca hiçbir zaman sanat eğitimi sınıfın dört
duvarı içinde hapsedilemez. Gözlem zenginliği gereklidir. Duvarları, hatta ülke
sınırlarını aşmak gerekir. Nasıl insandaki üzülmek, korkmak, kızgınlık,
sevinmek gibi bazı duygular tüm dünyada aynı ise sanatta evrenseldir.
O zaman her yere uzanmak, başka kültürlerle de kendi kimliğimizi yok
etmeden zenginleşmek gerekir. Eğitim, toplum içindeki bireylerin yaşam
içindeki yerlerini almalarını sağlamaya yöneliktir. Bireyin davranışlarında
kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme
sürecidir. Eğitim, belli bir bilim dalı yada sanat kolunda yetiştirme,
geliştirme ve eğitme işidir. Bu çerçevede yaratıcılığın ön planda olması
çok önemlidir. (Tülay Çellek)


Yarışma – (İng. Competition) Resim sanatçıları için düzenlenen en başarılı resmin 
seçilerek ödüllendirme etkinliği.

Yavruağzı (İng. Floor covering) Kavuniçi ile pembe arasında bir renk.

Yazı afiş – Temel öge olarak yazı ya da harflerin kullanıldığı afiştürü.

Yedi Harika (Acaibi Sebai Alem) Dünyanın yedi harikası olarak bilinen, 
eski milletlerce dünyanın en hayret edilen binalarına verilen isimdir. Eski tarihler ve 
yazılarda isimleri geçen bu yedi harikanın bazıları her milletçe aynı ise de bazıları ayrıdır. 
Bu nedenle yedi harikayı oluşturan binaların isim kronolojisi birbirini tutmaz. 
Bazı yazarlar bir binanın yerine başka bir binayı yazmışlardır. Bizanslı Philon’a 
atfedilen Latince metinde bu yedi harika <<De septem orbis miraculis>> diye 
anılmaktadır. Bu kavram ayrıca Arapça, Farsça metinlerde de görülür. 
Genellikle rastlanan isimler şunlardır: 1  Mısır Piramitleri. 2 Semiramisin asma bahçeleri. 
3 Zeus Heykeli. 4 Rodos Heykeli. 5 Artemis mabedi. 6 Mozoleus türbesi. 7 İskenderiye feneri.

Yeni Realizm – Yeni Gerçekçilik (İng. New Realism) 1960 1963 yıllarında’da 
Fransız sanat eleştirmeni Pierre Restany tarafından önerilen terim, soyut sanat 
anlayışında çalışmayan Avrupalı sanatçıların yapıtlarını niteler. Bunlar genel olarak 
Pop Art doğrultusunda ürünler vermişlerdir. Paris’te iki yılda bir açılan bir sergide, 
1959 yılında eserlerini sergileyen yenilik taraftarı üç sanatçının buluşması yeni 
realizmin başlangıcını sunarlar. Sosyolojik gerçeği, bütünüyle kucaklamak isteyen, 
kente ve teknolojiye, anlamlı amaçlara göre düzenlenmiş, bütün modern folklorun 
şuuru olarak beliren akım. Yeni Realizm; Pop Art ve Op Art olarak ilgi uyandırdı.

Yeni Klasizm (İng. Neo Classicism) 18. yy’ın ikinci yarısında tüm Avrupa’yı 
etkisi altına alan bir sanat anlayışı üslubu. Barok ve Rokoko’ya bir tepki olarak 
anların özgün biçim repertuarını bir yana bırakarak, Antikite’ye öykünen bir 
tasarım ve tutum öngörmüştür.

Yeni Nesnelcilik (Neue Sachlichkeit) Ekspresyonizmden sonra gelen sanatsal-yazınsal 
bir eğilimdir. Almanya’da 1024-1932 yılları arasında varlık sürdürmüştür. 
Resimde düzene dönüş, yeni doğalcılık, yazında da ipucu ve belgeyi öngören bir tutumu simgeler.

Yeni Plastisizm (İng. Neo Plasticism) De Stijl’in sanat anlayışı 1917’de 
Hollanda’da F. Manrian ve T. Van Doesburg tarafından kurulmuştur. 
Yalnızca temel renkleri ve ana geometrik biçimleri kullanan bir tasarım tutumudur. 
Resim, heykel ve mimarlık alanlarında etkili olmuştur.

Yerellik (İng. Localness; Regional) Sanatta yalnızca bir bölgeye özgü olan her tür oluşumun genel adı.

Yeşil Ara renklerden biridir. Boya maddesi olarak sarı ile mavi rengin karışımından elde edilir.

Yirmiler Grubu (Les Vingt) 1883’te eleştirmen Octave Maus’un liderliğinde toplanan Belçikalı sanatçılar grubu.

Yoğunluk – (doyum Dercesi) Rengin doyum kalitesi ya da şiddetinin ölçüsüdür. 
Spektrumdaki renklerin doyum kalitesi en üst düzeydedir.

Yoko-Ye Bir çeşit Japon baskı resmi.

Yüzey (İng. Surface) Sanat terminolojisindeki anlamıyla üzerinde iki boyutlu 
çalışmaya olanak veren her tür alan. Düzlemsel nitelikte olabileceği gibi 
eğrisel de olabilir. Üzerinde iki boyutlu çalışmaya olanak veren her 
tür alandır. Düzlemsel nitelikte olabileceği gibi, eğrisel de olabilir. 
İlk doğrultusundan bir çizginin uzantısı çizgiyi bir düzleme çevirir. 
Kavramsal olarak bir düzlemin uzunluğu, genişliği vardır, derinliği yoktur. 
Bir düzlemin biçimi, köşeleri oluşturan çizginin konturuyla belirlenir. 
Düzlemler aynı zamanda hacimlerin bitişlerini sınırlar.



Z

Zahide İmer  1945 yılında Aydın ilinde doğdu. 1963 Aydın Lisesi’nden mezun oldu. 
1964 Batı-Berlin Güzel Sanatlar Fakültesi Yüksek Okulu’nda (Hochschule der Künste) 
Desinatörlük Bölümü imtihanını kazanarak Almanya’da üniversite eğitiminine başladı.
Aynı yıl ikinci bir giriş imtihanıyla Tekstil Mühendisliği (Textilfach und Ingenieur Hochschule) 
Fakültesine geçti ve 1968’de Textil Dipl. Ing. (Tekstil Yüksek Mühendisi) olarak mezun oldu. 
1968-71 yıllar arası Berlin’de Hali Dokuma Fabrikasında (Vereinigte Tufting Werke) 
İşletme Yöneticiliğinde; Adolf İplik Hazırlama ve Büküm Fabrikasında (Adolf Textil Werke)
 İş Etüdü Bölümünde; Lorenit Textil Fabrikasında (Lorenit Textil Werke) Kalite Kontrolunda 
Tekstil Mühendisi olarak çalıştı. 1969 yılında katildığı REFA Temel Eğitim adı altında 
56 seminerlik iş etüdü kurslarından sertifika aldı.

Zahit Büyükişleyen  1946 yılında Adana'da doğdu. 1967'de Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü 
Resim Bölümü'nü bitirdi. 19721976 yılları arasında Kassel Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde
 eğitim gördü. 10 ödülü olan Büyükişleyen yurtiçi ve yurt dışında grup sergilerine katılmıştır.


Zamk Bazı ağaçlardan sakız gibi akan yapışkan bir maddedir. Boyaların herhangi bir yüzeye 
sürülmesi için bir miktar suda eritilmiş zamkla yapılır. Zamkı Arabi (Fr. Gomme arabique) de 
denilen bu madde su içinde eritilerek suluboya resimler üzerine sürüldüğü zaman vernik görevini görür.

Zanaat (Os. Pişe, hirfet.) El ve makine ile yapılan işlere denir. Marangozluk, terzilik birer zanaattır.

Zanaatkar (Os.Pişver, Harif) El ile yaptığı işi kendine meslek ve kazanç vasıtası edinen usta
veya işçi. Bu sanatçıdan başkadır. Çünkü bu kişi başlı başına güzel sanat eseri gibi bir çalışma ortaya 
koymayı temel amaç edinmez.

Zarafet Resim sanatının başlıca amaçlarında biridir. Uyumlu görünüm ve hareket.

Zarif Zarafeti olan şey.

Zaviye – 1. Matematiksel açı. 2. Herhangi bir objeye bakış açısı. 3. Görüş.

Zebre (Frs.Zébrer (v)) 1. Zebra postu gibi çizgili boyamak 2. Çizgiler çizmek.

Zekai Ormancı  1949'da Aydın'da doğdu. Güzel Sanatlar Akademisi'ni 1973 yılında bitirdi. Salzburg'da Yaz Akademisi, Albert Bitran atölyesi'nde çalıştı. Almanya, Avusturya ve Fransa'da mesleki

araştırmalar yaptı. 1976'da öğretim görevlisi olarak girdiği Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde

HalıResim (Tapisserie) atölyesini kurdu. Halen öğretim üyeliğini sürdüren sanatçının 24 kişisel

sergisi ve 10 ödülü bulunmaktadır.


Zeki Faik İzer – (19051988) Müstakil Ressamlar ve D Grubu ressamları kuşağındandır, 
bir başka değişle 1900 ile 1910 arası doğumlulardandır. Bu kuşağın ressamlarının çoğu gibi; 
o da, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'nden sonra Paris'te Lhote Atölyesi'nde öğrenimini
 tamalamıştır. İlginç olan ve onun farklılığını belirten resim anlayışından, ne Lhote'dan, ne de
 Akademi'deki öğretim görevlliği sırasında, etrafındakileri kendi sanat anlayışı ile etkileyen 
Leopold, Levy'den hiç bir iz gözlemlenmemesidir. O, Kübist akımın kendi resim biçimlerini, 
o mantığın cenderesinden geçirmeye yanaşmamıştır. İlginç olan bir diğer gözlem, onun kendi 
kuşağı içinde uluslararası ödüller alan ve yabancı müzelere eseri giren birkaç sanatçımızdan 
birisi oluşudur. Zeki Faik İzer, gençliğinde sanat eleştirmeni olmak istemesine karşın; giderek 
sanat üzerine yazı yazmaya pek heves göstermemiştir. Hatta jürilerde görünmeye de istekli 
olmamıştır. ancak resim sanatının sorunlarını ve sınırlarını araştırmış ve bu alanda anlamadığı 
ya da kendine doğru görünmeyen Batı biçimlemelerine itibar etmemiştir. Öyle ki; böyle bir 
çalışmaya yönelmenin akademizmadan öte sonuç vermeyeceğini anlamış, kendi çalışmalarını 
da bu mantığın ışığında sürdürmüştür. Yaşamı boyunca bu davranış özelliğini gösteren Zeki 
Faik İzer, kendi kişiliğini yansıtan yapıtları ve düşünceleri ile Türk resminde önemli bir yer 
almayı başarmıştır.

Zemin (Tez.) 1. (Res.) Resim sanatında en uzak plan. Bir manzara resminde en uzak 
bölümler, manzaranın en uzakta olan dağ, deniz ve hava gibi kısımları. 2. Kumaşlarda 
çiçek ve süslerin altında olan ve bütün yüzeyini kaplayan yekpare renk. Sarı zemin üzerine 
kırmızı ve yeşil çiçekli veya mavi zemin üzerine beyaz yollu kumaş gibi.

Zemin Boyası – Asıl boya sürülmeden önceki astar boya. Doku elde etmek için sürülen ilk boyama.

Zemin İndirmek Bir kabartma bezemenin etrafını boşaltarak indirmek suretiyle etrafında 
çukur bir zemin yapmak. Bir motifin zeminini boşaltmak. İndirme zemin diye motifleri kabarık
 ve yüksekte kalacak surette zemini oyularak çukurlattırılmış ve indirilmiş olan kabartma tezyinata denir.

Zeminden Ayırmak Süs resimlerinde silme ve süs şekillerini belli başlı renklerle yaparak 
zeminden ayırmak.

Zemin Rengi – Yüzey üzerine asıl rengi vurmadan önce Doku oluşturmak için, astar rengi 
olarak sürülen renk.

Zerefşan Tezhipte kağıtların üzerine püskürtülerek yapılan altın serpme. Serpme altın veya 
serpme yaldız anlamındadır.

Zevk Güzeli duyma hissi.

Zeytuni Zeytin rengi.

Zeytin yeşili Yeşil zeytin rengindeki yeşil.

Zırnık Boyalarda ve sanayide kullanılır. Sıçan otu ve kükürtten yapılır.

Zırnık Sarısı Arsenik ve kükürtten yapılan turuncuya çalar sarı renk. Yunanlıların bu rengi 
çok sık kullandığı görülmüştür.

Zıtlık  Sözcük anlamıyla zıtlık; karşıtlık, karşıt olma, çelişki olarak ele alınmaktadır. 
Kontrastkarşıtlık kavramını geniş kapsamları ile ele aldığımızda ise evrende her şeyin 
karşıtlıklar dengesi içinde oluştuğunu görürüz. Bu sosyal yapıda da biçimsel yapıda da 
böyledir ve zıtlık yoksa hareket yoktur, varlık yoktur, süreç yoktur. Sanat açısından değerli 
görülen her yapıtta kuşkusuz çok iyi çözümlenmiş kontrast bir denge vardır. Bir şeyin 
değerlendirilmesinde karşıtlıklar daima ön plandadır. Zıtlıkta denge kurulması bir çok şeyi 
çözümleyecektir. Çünkü görsel anlamda en önemli belirleyici özellik zıtlık kavramındadır. 
Bu karşıtlığın boyutu bireye göre değişir. Bazılarında şiddetli, bazılarında yumuşak olabilir. 
Ölçü zıtlığı, aralık zıtlığı, renk zıtlığı, doku zıtlığı, biçim, üslup zıtlıkları ilgi topladığı ve canlılık 
yarattığı için önemlidir. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Uzun – kısa, kalın – ince, dar – 
geniş, yuvarlak – köşeli, sert – yumuşak, mat – parlak, kuru – ıslak, hafif – ağır, siyah – 
beyaz vs. Zıtlık konusundaki uygulamalarda ; resim ve fotoğraflardan yararlanılarak 
anlam bağlamında zıtlık yaratacak bir yapıt üretilebilir. Anlam yanında biçimsel bağlamda zıtlık 
kavramında yaralanılarak çalışma yapılabilir. Zıt malzemeler birlikte kullanılarak çalışılabilir vs.

Zifiri Zifir renginde olan siyah. “Zifiri karanlık gece” deyimi buradan gelir.

Zinzolen (Frs.Zinzolin (m) ) Kızıl mor renk.

Ziya Işık.

Zoruna Zoraki yapılmış resim.

Zümrüt Yeşili (Frs. vert veronèse; Alm. Schweinfurtergrün)  Bakır oksidi yeşili.

Zümrüdü Anka Türk sanatında önemli yeri olan bir masal kuşu. Türkler hayal simurg 
manasına simurg ankağu demişler ve bu da sonra zümrüdü anka olmuştur.

Kaynakça:

GRAND DICTIONNAIRE FRANÇAIS TURC, Tahsin SARAÇ, AdamYayınları.
GRAND DICTIONNAIRE TURCFRANÇAIS, Yalçın KOCABAY.
Grolier İnternatıonal Americana Encyclopedia
SANAT TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ, Adnan TURANİ.
SANAT KAVRAM VE TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ, Metin SÖZEN Uğur TANYELi
SANAT ANSİKLOPEDİSİ CELAL ESAD ARSEVEN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder