10 Kasım 2012 Cumartesi

RESİM SÖZLÜĞÜ_Prof. Ahmet ATAN


S

Sabri Berkel – (1907 1993) Türk resminin çağdaşlaşmasında ve uluslararası 
tanıtımında önemli rol oynamış ustalarımızın başında gelir. Resim eğitimini 
Floransa'da yapan sanatçının eserlerinde klasik ilkeler, analitik ve 
akılcı yöntem egemen olmuştur. Resimlerinin coşkusu, derinliği ve her zaman 
beklenmeik yenilikler içermeleri Berkel'in sonsuz enerjisi ve mükemmelciliği 
ile ilgilidir. Türk resminde ilk soyut denemeleri gerçekleştiren ve soyut 
resmin en özgün örneklerini veren berker yaşamı boyunca ilgisini resmin en 
temel sorunlarından ayırmamıştır. 1939 77 yılları arasında resim bölümü 
başkanlığı dahil, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde hocalık 
yapmış, çeşitli uluslararası bienal ve sergilerde Türk sergilerinin komiseri 
olarak görevlendirilmiş yurt dışında sergiler açmıştır. Sanatını her zaman 
özel tutan, piyasa ve medyadan koruyan Berker, büyük bir idealizmle 
Türkiye'ye yerleştiği 1935 yılından yaşlılığına kadar Türk sanatının gelişmesi 
için sorumluluklar yüklenmiştir. Resmin yanında bir çizim ustası da olan 
Berker, aynı zamanda çeşitli baskı tekniklerinde ürünler vermiştir. 
Berker'in resmi 1960 80 dünya resminin en nitelikli ve özgün örnekleri 
arasında yer alacak düzeyde olmuştur. Sanatçı eserlerini Ankara, 
İstanbul ve İzmir Devlet Resim ve Heykel Müzeleri'ne bağışlamıştır.
Safa Büte 24 Eylül 1958’de Niğde’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini 
Niğde’de tamamladıktan sonra Adana’ya yerleşti. 1989 Anadolu 
Üniversitesi İşİdaresi Bölümü mezunu. Vatani görevini İzmir’in Çeşme 
ilçesinde tamamladıktan sonra Afsin Elbistan Termik Santralı’nda teknik 
tercümanlık, daha sonra da iki yıl kadar bankacılık yaptı. Şu an ise 
İncirlik Hava Üssü’nde çalışmaktadır. İlkokula başlamadan önce suluboya 
ve karakalem resim yapan Büte; yağlıboya resim yapmaya ortaokul sıralarında, 
1987 ortalarında da şimdiki tarzında kendine özgü ürünler vermeye başladı. 
Ağustos 1998’de Amerikali ünlü ressam Victor HSIEH tarafından keşfedilen 
ve hemen ardından ve yine Victor HSIEH tarafindan USA ArtQuest’te özel 
sanatçı adayi gösterilen sanatçı, eylül 1998’de, uluslararası yüzlerce ressamın 
katılmış olduğu yarışmada özel sanatçı seçilmiştir. Tom JENKINS, Arthur 
ROBINSON, Thomas NOVAK, Horvarth ADAM gibi uluslararası sanat
eleştirmenlerinin çok yeni bir tarz olarak nitelendirdiği ve SAFA 
BÜTE STYLE olarak adlandırdıkları eserlerin bazılarının orijinalleri 
ve reprodüksiyonları Amerika ve Avrupa’daki bazi özel koleksiyonlarda 
yer almaktadır. Amatör olarak tiyatro ve müzikle uğraşmaktadır. Nisan 
1993’te “Eşek arılarının Hikâyesi” adlı bir mizah kitabı yayınlanmıştır.

Salvador Dali (1904-1989) Önceleri Kübik eserler veren Ressam, 
Marksisit düşüncelerini terk ederek Katolik Kilisesi’ne dönünceye 
kadar Sürrealist akımın önde gelen isimlerinden olmuştur.

Sahne (İng. Stage) Opera, tiyatro ve sinema gibi gösteri mekanlarında
içinde gösteri etkinliklerinin yer aldığı bölüm.

Sanat (İng. Art) Sanatın tek tanımını yapmak olası olmamakla birlikte,
temelde güzel yapmak endişesi ile insanın iç yaşamını, doğa gözlem ve
düşüncelerini çeşitli araç gereçlerle dışa vurumu olarak tanımlanabilir.

Sanatçı (İng. Artist) Sanat dallarından birinde, <Özgür ve özgünlük 
bağlamında, orijinal eser üretici etkinlikte bulunan kişi.

Sanat Eğitimi (İng. Art education) Sanat’ı öğreterek davranışa 
yansıtmak sureti ile yapılan eğitim. Bu eğitim sisteminde , hem sanat 
öğretilmekte hem de sanat yolu ile diğer bilgiler de öğretilmektedir.

Sanat Felsefesi (İng. Philosophy of Art) sanatın ne olduğu, sanat 
eserinin nasıl oluştuğu sanatın amacı, sanatın gerekliliği gibi sorulara 
yanıt arayan felsefe dalı.

Sanatkar (ing.artsit, craftsman) 1. Zanaatkar. 2. Özellikle el işçisi 
anlamında kullanılır. 3. Eski dilde sanatçı.

Sanatsal (İng. Artistic, Artistical) Sanatla ilişkili olgu, 
kavram ve oluşumları niteler.

Sanatsal Gerçeklik (İng. Artistic Reality) Sanat dışında var 
olan tüm gerçekliklerin sanat yapıtında yeniden üretilmesiyle 
oluşan gerçeklik kategorisi.

Sanat Sanat İçindir (İng. Art of ats’s sake) Sanatın toplumsal 
koşullar ve etkilerden tümüyle bağımsız olmasını ve sanatsal etki dışında 
hiçbir amaca yönelmemesini öngören bir “slogan”.

Sanayii Nefise Mektebi İlk defa 1877 yılında resim ve mimari eğitimi 
için dönemin Milli Eğitim Bakanı Raif Paşa’nın teşebbüsü ile kurulmuş 
ancak açılıp açılmadığı, nerede olduğu ne kadar eğitim verdiği konusunda 
kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak ikincisi olduğu zannedilen 
Sanayi Nefise Mektebinin kuruluşu ise 1882 yılında ve eski Müze 
Müdürü Osman Hamdi Bey tarafından olmuştur. Osman Hamdi Bey 
30 Ağustos 1297 (11 Eylül 1881) tarihinde müze müdürlüğüne 
atanmıştı. Daha sonra Osman Hamdi Bey (2 Kanunisani 1882) yılında 
Sanayi Nefise Mektebi müdürlüğüne atandı. Türkiye’de sanatçı yetiştirmek 
amacıyla açılan bu mektebin o zaman öğrencileri pek azdı ve bunların 
çoğunu Rum ve Ermeniler oluşturuyordu. Sanayi Nefise Mektebi 
daha sonraları Türk sanatçılarının yetişmesine etken oldu. Daha 
sonra Güzel Sanatlar Akademisi adını alan okul, Yüksek Öğretim 
Kurulu’nun Kurulması ile Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar 
Fakültesi adını aldı.

Sandro Botiçelli (1445-1510) Erken Rönesans dönemi İtalyan 
Ressamı. Alegorik resimleri ile tanınır.

Sangin Turuncumsu kırmızı renkte bir boya kalemi ve bu kalemle yapılan resim.

Sarı Ana renklerden biridir. Boya maddesi olarak kırmızı ile karıştırıldığında 
turuncu, Mavi ile karıştırıldığında yeşil’i meydana getirirler. Çoğu kurşun ve 
başka bazı maddelerin karışımından yapılmıştır. Açık sarı, okr sarısı, oksit 
sarısı gibi renk tonları vardır. Etkisi: Üstten Hafif, açık, neşeli, Yandan Teşvik, 
tahrik edici, Ayaklandırıcı, Uyarıcı, Alttan Zıplama hissi.

Sarı okr Bir toprak byası. Dayanıklı sarı rengin elde edildiği 
bir çeşit boya.

Sehpa Resmi Sehpa (şövale) üzerinde yapılan taşınabilir resim. 
16. yüzyılda yaygınlaşmıştır. 17.yüzyıldan itibaren orta tabaka evlerine 
girecek ölçüde artmıştır.

Selçuk Mülayim  1946 yılında Denizli'de doğdu.
Yüksek tahsilini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Klasik Arkeoloji
 Bölümü'nde yaptı. Sanat tarihi doktorasını yaptıktan sonra 
Marmara Üniversitesi'nde doçent ve profesör oldu. Halen Marmara 
Üniversite'sinde öğretim üyesi olarak çalışmaya devam etmektedir. 
Üyesi olduğu kuruluşlar: Türk Tarih Kurumu, Sanat Tarihi Derneği
Kitapları: Geometrik Süslemeler. Sanat Tarihi Metodu.Sinan ve Çağı. Sanata Giriş.

Sembol (symbole) simge, temsil, timsal.

Sembolist (İng. Symbolist) Sembolizm yandaşı sanatçıları, bu akımın 
düşünsel temellerini ve bu akım doğrultusunda üretilmiş yapıtları niteler.

Sembolist Ressamlar 1889’da Emile Bernard ve Paul Serusier’in 
Fransa’da öncü oldukları ve Empresyonizm, Ekspresyonizm gibi 
akımlara karşı bir tepki haraketi başlatan ressamlara verilen ad. 
Bu sanatçılar daha çok Baudelaire, Mallarme, Verlaine gibi 
şairlerin fikirlerinden etkilenmişler; düşünce ve duygu hallerini renge 
ve biçime aktarmayı amaçlamışlardı. Odilon Redon en önemli ressam sayılır.

Sembolizm (İng. Symbolism) 1886’da Paris’te ortaya çıkan bir sanat hareketi. 
Dönemin geçerli eğilimleri olan bir gerçeklik ve izlenimcilik’e karşı bir yönelim 
olarak belirlenmiş ve gerçek nesneleri değil, ülkü, duygu, düşünce ve düşleri 
resmetme amacında olmuştur. Sembolistler, maddecilik çağında yaşadıklarını 
öne sürerek manevi değerlerin yeniden gündeme getirmeyi amaçlamışlardır. 
Bu nedenle de, dinsel ve mistik öğeler sembolizm içinde güçlü bir yer tutmuş, 
resim bunları simgelerle betimlemeye çalışmıştır.

Sepya (İng.Sepia) Mürekkep balığından elde edilen, siyaha çok 
yakın tonda koyu kahverengi.

Seramik (İng. Ceramics) Hammaddesi kil olup, kalıpta ya da tornada 
biçimlendirilmiş ve fırınlanmış her tür eşyanın genel adı. Toprak, 
endogen granit kayaların doğanın aşındırmasıyla ufalanması sonucu meydana 
gelmektedir. Toprağın her türü seramik için uygun değildir. Kullanıma 
elverişli toprak ise kildir. Kil, dünyanın ana maddesidir. Killerin plastik 
özellikleri nedeni ile şekillendirme imkanlarına sahip bulunmaları ve 
şekillerini pişirme sureti ile koruyabilmeleri esasına dayanan seramik 
endüstrisi dünyanın en eski endüstrilerinden sayılmaktadır.  Killerin, suyla 
karıştırıldıklarında, plastik özellikleri olan, kolayca biçimlendirilebilen bir 
hamura dönüşme, pişirildikten sonra da sert, sağlam, değişmez bir yapı 
kazanma özelliklerine dayalı çömlek üretme sanatı. Anorganik maddelerin 
herhangi bir usul ile şekillendirilip, pişirilmesi ile meydana gelen ürünlere 
seramik denir.  Seramik hammaddesi kil olup elde, kalıpta veya tornada 
biçimlendirilmiş, fırınlanmış her tür eşyanın genel adı. Porselenden pişmiş 
toprak malzemeyedek her türlü obje sözcüğün kapsamına girer. Seramiğin 
tarihçesi insanların ateşi bulmaları ile başlamaktadır. Suyu taşımak, muhafaza 
edebilmek için kaplar yapma zorunluluğundan seramik doğmuştur. Yüzyıllar 
boyunca, kap kacak yapımında kullanılmış, gerek eski çağlarda gerekse 
günümüzde yapı tuğlası üretiminde yararlanılan bir gereç olmuştur. Çeşitli 
kültürlerin yaşadığı bir bölge olması sebebiyle Anadolu'da yapılan birçok 
arkeolojik kazı sonucu tarihe ışık tutan seramik eserlere rastlanmıştır. 
İlk kez yeni taş döneminde çıkan seramiğin en eski örnekleri 
Anadolu'da, Hacılar, Çatalhöyük, Beyce Sultan, Demirci höyük vb. 
arkeoloji kazılarında bulunan seramik kaplardır. Bu yapıtlar bezemelerinin 
yanı sıra biçimleri ile de dikkat çekmektedirler. M.Ö. 3500 
Kalkalitik devir, M.Ö. 2500  1000 Truva, Hitit, M.S. 11. Ve 
13. Yüzyıllarda Selçuklu, 10. Yüzyılda Anadolu'ya gelen 
Osmanlılar, Selçuklulardan kalan seramik kültürünü sürdürerek 
15. Yüzyılda kendi özelliğini oluşturmuş, belli dönemlere damgalarını 
vurmuş ve hepsi birbirinden güzel örnekler bırakmışlardır. İlk kaynaklarını 
Anadolu dışındaki Türk seramiğinden alan Anadolu seramik sanatı, 
Osmanlı devrinde tamamen kendine özgü bir gelişme göstermiş, tercih 
edilen, ihraç edilen eserler vererek ilgi görmüştür. Hokka, kase, ibrik, 
sürahi, kadeh, kandil, kupa, gülabtan, buhurdanlık, tütsü kabı vb., tabaklar 
sert beyaz hamur, sır altı tekniğiyle yapılmıştır. Seramik malzeme üretiminde 
kullanılacak olan kil, üretilecek malzeme türüne göre, karıştırıcı, ıslatıcı 
makinelerde şekillendirilebilmeleri için gerekli su miktarı ilave edilmek 
suretiyle homojen bir hamur elde edilmeye çalışılır. Seramik malzemesi, elle, 
kalıplama, presleme, döndürme, filaj veya etraj, döküm teknikleri ile 
şekillendirilmektedir. Pişirilen ürünlere bisküvi adı verilmektedir. Bisküvi 
halindeki yarı mamul üzerine; yapılacak desen, şekil veya yazıların sınırları 
(kontürler) özel olarak hazırlanmış aydınger (iğnelenmiş desenli) 
şablonlar yardımı ile odun kömürü tozu ile desen işlenmektedir. Bu desen 
tahrirlenip (çinilerde bezeme örgelerinin çevresini dolanan ince kontur) 
içleri boyanmaktadır. Boyalar genellikle büyük kısmı ithal maddelerden 
yapılan boyalardır. Seramik yapıtlar üzerine çeşitli usullerle kaplanan şeffaf 
sırlarda: metal oksitler katılarak hazırlanan sır reçeteleri değişen yüksek 
derecelerde renk veren sır tipleri kullanılmaktadır. Renk veren metal oksitler 
tek başlarına kullanıldığı gibi, bir kaçı bir arada kullanılarak hazırlanan 
reçetelerle değişik renkler veren sırlar elde edilebilir. Renklendirmede 
kullanılan metal oksitler; krom, demir, kalay, bakır, kobalt, manganez, 
zirkon, nikel, vanadyum, rutil olup tek veya karışım halinde kullanılır. 
Kalay, titanyum, antimuan opak sırlar elde etmek için kullanılan üç 
maddedir. Bir parçayı sırlamadan önce sırrın yüzeye çok iyi tutunması 
yüzeyin temizliği ile doğrudan doğruya ilgilidir. Bu amaçla bisküvi 
akar su altında kısa bir süre tutularak temizlenir. Sır tabakası 1,5 milimetre 
kalınlığında olmalıdır. Sırrın kalınlığı kabarcıkların oluşması gibi kusurlara 
yol açabilmektedir. Yeterince kalın olmayan sırlar ise kel alanlar oluşturur. 
Sır ürüne fırça, dökme, daldırma, majolika gibi tekniklerle sürülmektedir. 
Desenlenmiş (dekorlanmış) ve sırı sürülmüş yarı mamüller geleneksel 
yöntemlerle fırınlarda pişirimi yapılmaktadır. Şekillendirilen, kurutulan 
parçalar süreksiz veya sürekli fırınlarda sürekli veya süreksiz fırınlarda, çanak, 
çömlekler açık ateşte, ince ürünler örtülü fırınlarda pişirilmekte
dir. Çini genellikle mimariye bağlı yapıtlarda kullanılmakta, günlük 
yaşamda kullanılan kap vb. ise seramik denilmektedir. "ÇİNİ" 
kelimesinin 'i' ilgi harfiyle türetilmiş olması ilk bakışta çiniciliğin 
Çin'den geldiği kanısını uyandırmaktadır. Çiniciliğin Türklere özgü 
bir sanat olduğu sanat tarihi uzmanlarınca kabul edilmektedir. Mimaride 
kullanılan Çiniye 18. Yüzyıla kadar "Kaşi", çini eşyaya (tabak, vazo, 
kase vb.) de "EVANİ" (kapkacak) adı verilmekteydi. O dönemde 
Çin'den ithal edilen porselenlerin ün kazanmalarından ötürü, Türk 
yapısı "Kaşi" ye kalitesinin yüksekliğini vurgulamak için "ÇİNİ" denmeye 
başlanmıştır. Orta Asya'da gelişen seramik sanatının bir kolu olan çinicilik, 
Selçuklularla Anadolu'ya girmiştir. Osmanlılarda mimari süslemede çok 
önemli yeri olan çini, cami, medrese , türbe, sarayları süslemekte kullanılmıştır. 
İlk Osmanlı devri çinileri Selçuklu geleneğinin devamıdır. Figürlü geometrik 
yazı, nebati süslemelerle sarı, yeşil renkler farklı kullanılmıştır. Bizanslılar 
zamanında bir seramik merkezi olan İznik, Osmanlı İmparatorluğunun 
da en önemli çini merkezi olarak 14. Yüzyıldan, 18. Yüzyıla kadar 
üstünlüğünü korumuştur. 17. yüzyılda önemini yitiren İznik atölyeleri 
yanında Kütahya'da İznik tekniğine erişememekle beraber 15.yüzyıldan 
itibaren bir çini, seramik merkezi olarak varlık göstermiştir. Kütahya işi 
seramikler mavi, kırmızı, sarı, mor, yeşil renklidir. 18. yüzyılda 
bölgesel özellik gösteren Çanakkale seramikleri ortaya çıkmıştır. 
Osmanlı döneminde daha çok saray, cami, medrese, türbeler için 
üretilen seramikler, 17. Yüzyıldan sonra yozlaşmaya başlamıştır. 
Cumhuriyet dönemine kadar Kütahya, Çanakkale seramikleri, 
Fransa'dan çamuru getirilerek yapılan Yıldız Porselenleri görülmektedir. 
18. yüzyılda İznik'teki çinicilik sanatı tamamen kaybolmuştur. 
Aynı yüzyılda en güzel örneklerini veren Kütahya çinileri, 
bu yüzyıl sonunda gerilemeye başlamış, 19.,20 yüzyılda eski İznik 
çinileri motiflerinin taklitlerine dönülmüştür. Günümüzde çini merkezi 
Kütahya'dır. Burada daha ziyade Selçuklu renk, desenler taklit 
edilerek üretim yapılmaktadır.  

Sergi (İng. Exhibition) Taşınabilir boyuttaki sanat eserlerinin bir 
mekanda topluca kamuya sunulması. Sergiler tek bir sanatçı ya da 
bir grup tarafından açılabilir.

Sergileme (İng. Exhibition, Display) Sanat ürünlerini kamuoyuna 
topluca sunma işlemi ve etkinliği.

Sergi Salonu – Resim heykel ve benzeri sanat eserlerinin sergilendiği salon.

Serigrafi (İng. Silkscreen printing, serigraphy) Özel dokulu ipekli bir kumaş 
kullanarak özgün baskılar yapma işlemi.

Sezer Tansuğ  1930 Erzurum doğumlu, İ. Ü. Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi 
Bölümünden mezun (1953). 1956'ya kadar aynı bölümde araştırma 
görevlisi olarak, 195860 arasında Profesyonel Sinemada çalıştı. 
1960-75 yılları arasında Ayasofya Müzesinde uzman olarak görev aldı ve 
1964-65'de bir yıl süreyle AID participant'ı olarak Amerika Birleşik 
Devletleri'nde bulundu. 197576'da reklam şirketlerinde copywriter 
olarak iki yıl çalıştı. 197781 yılları arasında beş yıl, Dokuz Eylül ve 
Mimar Sinan Üniversitelerine bağlı Güzel Sanatlar Fakültelerinde 
öğretim görevlisi olarak çalıştı ve 1982 başında Mimar Sinan 
Üniversitesi Sinema Televizyon Merkezi öğretim görevliliğinden 
emekli oldu. Son olarak Zaman gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. 
1998 yılı içerisinde vefat etti. ESERLERİ: Şenlikname Düzeni, Yapı 
Kredi Yayınları 2. Basım, 1994 (İlk basımı De Yayınları 1961); 
Okname, özel yayın, İstanbul 1973; Beş Gerçekçi Türk Ressamı, 
Gelişim Yayınları 1976; Sanata Yaklaşım, Künmat Yayınları, 1976; 
Sanatın Görsel Dili, (Üçüncü basım, ilk basımı Koza Yayınları, 
1976) Remzi Kitabevi 1988; Resim Sanatının Tarihi, Remzi Kitabevi 
1992 (dördüncü basım, ilk basımı Milliyet Yayınları, 1972); Karşıtı 
Aramak, Sanat ve Arkeoloji Yayınları 1982; İnsan ve Sanat, Altın Kitaplar 
1982; Çağdaş Türk Sanatı. Remzi Kitabevi, dördüncü basım 1996 
(ilk basım 1986); Türk Resminde Yeni Dönem, Remzi Kitabevi 1988 
(ikinci basım 1992); Ressam Halil Paşa İncelemesi, Yapı Kredi Yayınları 
1994; 66 KareGeleneksel Kültüre Çağdaş Yorum, İstanbul Büyükşehir 
Belediyesi Yayını, 1994.Gelenek Işığında Çağdaş Sanat İz Y

Sezgi (ing. İnuition) 1. Bir gerçekliği düzenli bir akıl yürütme süreci 
sonucunda değil de, kesin olarak formülleştirilmemiş bir düşünme süreci 
ile kavranması. 2. Önsezi. 3. İçine doğma.

Sfenks (İng. Sphinx) Başı ve gövdesi farklı yaratıklar biçiminde betimlenmiş 
düşsel yaratık betisi.

Sıcak (Warm) Bazı renkler bize sıcak şeyleri anımsatırlar, kırmızılar 
gibi. Kırmızılardan ve sarılardan elde edilen renkler toprak tonlarında 
olduğu gibi güçlerini yitirseler de sıcak renklerdirler.

Sıcak Açık Renkler – Sarı, Kırmızı, Turuncu. Etkisi: Üst : Fikri 
çalışmayı hızlandırıcı, Yan : Aktiflik verici, yakınlık hissetme, 
Alt : Kolaylaştırıcı, Hafifletici

Sıcak Koyu Renkler  Sarı, Kırmızı, Turuncu. Etlisi: Üst : 
Kavrayıcı, örtücü, ağır,Yan : Kavrayıcı, çevreleyici, enerji dolu, 
saran, kuşatan, Alt : Yürüme ve basma, emniyetli, yersel, sağlam

Sibernetik sanat Göstericilerin izleyicilerin katılımıyla gerçekleştiği 
vücut devinimiyle oluştuğu varsayılan sanatsal eylem.

Siklamen (Cyclamen) 1. Pembe ile eflatun arası bir renk. 2. Tavşankulağı.

Siluet (İng. Silhouette) 1. Gölge. 2. Karaltı. 3. Bir manzarayı uzunca bir 
şerit biçiminde ve ayrıntılara pek inmeksizin betimleyen resim. 4. Bir insanı 
ve ender olarak da hayvanı profilden ve kesin konturlarla sınırlanmış bir 
leke biçiminde betimleyen resim.

Simetri (İng. Symmetry) 1. Bakışım. 2. İki boyutlu ya da üç boyutlu 
bir biçim üzerinde yer alan tüm noktaların en az bir eksene göre 
eşit uzaklıkta bulunmaları durumu. 3. Parçaların orta eksenin iki yanında, 
biçimlerin, motiflerin ve renklerin eşdeş olacakları biçimde düzenlenmeleri 
sonucunda har iki yarımın birbirinin yansıması olmasıdır.

Simge – Yüzey ve obje üzerinde doğa objelerini soyutlayarak 
adeleştirme eylemi.

Simultanite Tasvir (Eşzamanlı Tasvir) Bir konu ya da kişinin çeşitli 
görünümlerini aynı zaman birimini kapsayan tek bir çerçeve içinde 
tasviri. Eski Mısır’dan Kübizme kadar resimde rastlanan bir olgudur. 
Ancak tasvirde eşzamanlılıkla eşzamanlı tasvir birbirine karıştırılmamalıdır. 
Tasvirde eşzamanlılık zaman ve mekan birliğine dayanır.

Sincabi (İng. Dark Gray) Kahverengi ile kurşuni arasında bir renk.

Sinkretizm (İng.Syncrethizm) 1. Aynı sanat yapıtı üzerinde farklı 
anlayış, üslup ya da akımların sentezleşmemiş nitelikte bir bütün olarak 
yer almaları durumu. 2. Bir ülkede sanatsal yaratımın henüz sentezine 
ulaşamamış, dolayısıyla, farklı odakların etkilerini seçebilir biçimde yansıtması durumu.

Sir Peter Paul Rubens (1577-1640) Flaman Ressam. İtalya’da 
Rönesans ustalarından etkilenmiştir.1620 yılıda yapımına başladığı 
39 tavan resmi ve üç mihrabı içine alan Jesuit kilisesi daha sonra yanmıştır.

Sir Joshua Reynolds (1723-1792) İngiliz ressam.Hollanda’da 
Rubens‘ten etkilenmiştir. Büyük kişlerin portrelerini çalışmıştır.

Sistem (Systeme) Bir doktrin meydana getirmek için, birbirine 
bağlı prensiplerin bireşimi.

Sitron ya da Citon (İng. Citron) Açık sarı, “limon sarısı” ya da 
“kanarya sarısı” da denilen renk.

SiyahBeyaz resim  Siyah lekelerin beyaz kağıt üzerinde dengeli dağılması, 
siyah  beyaz çalışmayı oluşturur. Siyah çini mürekkebi ya da siyah guvaş 
boya ile çalışılır. Mürekkep sulandırılmadan çalışılır ve kağıt ıslatılmaz. 
Açık yerlerde doğrudan kağıdın beyazlığından yararlanılır. Koyu yerler 
mürekkeple boyanırken gri yerlerde çizgi kullanılır. Açık  koyu dengesine 
dikkat edilmelidir. Siyah kağıda beyaz guvaş ile de çalışılabilir.. Kolay ve 
zevkli bir tekniktir. Bu teknikle çalışma yapan sanatçılardan birkaç örnek, 
Kandisky, A. Beardsley, K.SchmidtRottluff, E.L.Kirchner, A. Derain, 
F. Marc, E. Barclach, J.H. Arp, P. Picasso, R.Motherwell, F. Kline, 
L. Nevelson A.L. Coburn ( Fotoğraf ) A. Sander ( Fotoğraf )

Soğuk (İng. Cool) Bazı renkler bize soğuk olan şeyleri anımsatırlar;
 buz grileri veya teskin edici maviler gibi. Her renk beyaz katılarak 
daha "cool" yapılabilir.

Soğuk Açık Renkler – Mavi, Yeşil, Mor. Etkisi: Üst: Yükseklik,
aydınlatıcı, Yan : Soğuk, uzaklaştırıcı Alt : Koşmayı teşvik edici

Soğuk Koyu Renkler – Mavi, Yeşil, Mor. Etkisi: Üst : Tehdit edici, 
kaygı uyandırıcı Yan : Soğuk, hüzünlü  Alt : Hareketleri ağırlaştırıcı, yere çekim.

Somut sanat (İng. Concrete art) 1. kesin, açık, belli sanat. 
2. Malevich başta olmak üzere konstrüktivist’lerin ve De Stijl 
akımının resim anlayışlarını anlatmak için 1930’da ortaya çıkan bir deyim.

Sosyal Gerçekçilik (Realizm) (İng. Socialist Realism) Bu akım, 
Rusya ‘da doğdu. Sanatın mistik telkinlerden ibaret olan estetik değerler 
olduğunun inancıyle sezilen derin gerçek yanında bu tür bir realizm 
ilahi değerler yerine, bir yaşam sistemi ve fikrinin aleti oluyor ki, totaliter 
rejimlerde benimsenen bir sanat görüşüdür.

Soyut Dışavurumculuk (Ekspresyonizm) – Bilinçaltının özgür bir 
biçimde her hangi bir objeyi taklit etmeksizin özgürce yapılan resim 
olarak tanımlanır. Eleştirmen Harold Rosenberg’in yazdığına göre, 
1940 yılında Paris’in düşüşü, 20. yy.’ın laboratuarını kapattı. Deneylere 
tekrar başlandığı zaman, bu kez mekan New York’tu ve bu deneyler de, 
işleri toplu olarak soyut dışavurumculuk başlığı altında tanınan bir gurup 
sanatçı arasında sürdürülüyordu. Ressamlar Willem de Kooning, Adolf Gottileb, 
Franz Kline, Robert Motherwell, Jackson Pollock, Mark Rothko Clyfford 
Stil ile David Smith. Ekonomik bunalım ressamların özgüvenlerini yitirmelarine 
neden olmuş, kaybedecekleri bir şeyleri olmadığı için, öceki sanat 
kurallarından koparak, özgür işler ortaya koymaya başladılar. Ve soyut 
dışavurumcu ressamlar birbirleri için resim yapmaya başladılar. 
Soyut dışa vurumculuğun öğeleri, daha önceki resimlerde de 
görülmüştü ve gerçeküstücülük, bilinçaltının içerdiklerini, sanatın 
içeriği haline getirmişti.

Soyut (imge) resim (İng. Abstact image painting) Soyut Ekspresyonizm’in 
1950’lerin sonuyla 1960’ların arasında gelişen bir dalı. Geniş, homojen 
boyanmış ve birbirinden yalıtılmış renk lekeleri oluşturmaya dayanan bir 
resim anlayışı getirmiştir. Nonfigüratif, Abstre, Nonobjektif gibi isimlerle de 
bilinir. Doğuş yeri Fransa’dır. Soyut resimde, ışık ve rengi kullanarak 
kompozisyon oluşturma esası vardır. Sanatçılar iç dünyalarını ya da 
herhengi bir objeyi tuvale aktarırlar. Jackson Pollock, Joseph Albers 
soyut resim sanatının önemli sanatçılarındandır.

Soyutlama – Doğayı çağrıştıran ama doğa olmaktan çıkmış resim uygulaması.

Soyutlaştırma (İng. Abstraction) Yüzey ya da hacim sanatlarında 
gerçek varlıklara gönderme yapan betilerin tanınamayacak derecede yalınlaştırılması.

Soyut Sanat (İng. Abstract Art) Resim ve heykelde, yapıtın doğada 
rastlanan gerçek varlıkları betimlememesi anlayışı. Modern Sanat 
çok büyük oranda soyut anlayışa yöneliktir.

Soyut Yaratış 1932 ‘de Paris’te Antonie Pevsner ve kardeşi 
Naum Gabo’nun kurduğu topluluğa verilen addır. Soyut sanatı 
sergilerle tanıtma örgütü haline gelen bu gruba 400’e yakın sanatçı 
katılmıştır. Aralarında Kandinsky ve Mondrian gibi sanatçılar da vardır.

Spatül – Resim yaparken Boya karıştırmak için kullanılan çelik uçlu 
ahşap saplı araç. Fırça yerine spatül kullanan kullanan ressamlar vardır.

Spatül Tekniği – Fırça yerine spatül ile yapılan resim.

Spiritüel 1. Manevi; Ruha, espriye ait, ruhi, soyut. 2. Fiziki dünyaya, 
duyularla idrak edilen tabiata ait olmayan.

Spoli (İng. Spoli) Eski bir sanat ürününün bir ya da birkaç parçasını 
yeni bir sanat yapıtı içinde, tanınabilirliğini ortadan kaldırmaksızın kullanma.

Spontane Doğaçlama, kendiliğinden. İçten geldiği gibi.

Sprey boya – Resim yaparken yüzey üzerinin kimi bölgelerinde 
farklı etkiler oluşturmak için kullanılan püskürtme boya.

Stel (İng. Stele) Küçük dikili taş.

Stil (Style) Teknikte, belirli zamanlar veya devrelere yönelik, 
üstün şekil ve özel artistik karakter. Bir devrin müşterek karakteri. 
Bir artistin realiteye kattığı özel karakter veya orjinalite. Orijinal görüş tarzı.

Stilize (Styliser)  Bir biçime, dekoratif bir görünüm kazandırma. 
O şeklin üzerine uygulanan sadeleştirme eylemi. Üsluplaştırmak. Stilizasyon.

Strator (İng. Strator) Sulu boya kağıtlarını ıslatarak germek için 
kullanılan bir tür çerçeve.

Stuart Davis (1894-1964) Amerikalı Ressam. Kübizmden etkilenmiş, 
ama sonradan geniş, hafif tonde kent görünümlerini bırakarak canlı renklerle 
sade resimler çalışmıştır.

Stüdyo (İng. Studion) 1. Çalışma odası. 2. Plastik sanatlar alanında 
çalışan sanatçıların atölyesi.

Strüktür 1. Bir varlığın iç yapısı. 2. Doku. Eş ya da birbirleriyle 
sık bağlantılı, benzer formların iki ya da üç boyut üzerinde 
yinelenmesinden strüktür doğar. Bir strüktürün başlıca karakteristiği bir 
mekan yaratmasıdır. Bu mekana form yönünden birlik vermesidir.

Strüktür Elemanları  Tek veya toplu olarak bir sanat eserini 
oluşturan gözle görülür bütünler.

Suluboya (İng. Watercolour) Genellikle arap zamkı ile karıştırılan 
pigmentlerin su ile seyreltilip, kağıt üzerine fıça ile sürülmesi biçiminde 
uygulanan boya türü. İyi bir suluboya, elinizle dokunduğunuzda 
boyada nemliliği farkediyor iseniz, kuru değil ise, iyi bir suluboyadır. 
Boya hazırlandıktan sonra tabletlere, elle içindeki nami hapsederek 
hiç fırınlama yapılmadan aylarca kendi halinde kurumaya bırakılarak yerleştirilir.

Suluboya Tekniği  Suluboya tekniği kağıt veya benzeri satıh üzerinde 
tabaka yapmayan su ve suluboya çeşitleriyle yapılan bir tekniktir.
Boya tipleri genellikle çeşitli tabletler biçiminde veya tüp içinde 
krem halindedir. Suluboya tekniği, sabırlı ve titiz çalışma isteyen, 
hata kabul etmeyen, oldukça zor bir tekniktir.Hata kabul etmemesi 
suluboyanın zorluğunu arttırır.Satıh üzerine gelen renkler üstüste 
geldiğinde iyi kontrol edilmezse, suluboyada makbul olan şeffaflık 
bozulabilir ve kirlenmeler başlar.Kirlenen sahalar yıkanarak emici 
kağıtlarla temizlenebilirse de böyle bir çalışma suluboya tekniğinde 
ustalık ister. Suluboya yapılacak satıh, sonucun iyi olması için 
önemlidir: a)Satıhın emiciliği, b)Satıhın gerili olup olmaması, 
c)Satıhın dokusu, d)Satıhın kuru veya nemli olması, gibi nedenler, 
boyanın yapacağı lekeyi etkileceğinden, suluboya yapan kişinin 
deneyim ve gözlemeleri ile ne tür bir leke elde edeceğini araştırması 
gerekir.Suluboyada beyaz renk genellikle kullanılmaz.Kağıdın 
beyazlığı beyaz rengin görevini görür. Suluboya tekniğiyle çalışmak 
istediğimiz bir konunun, sert bir kalemle önemli noktalardan başlar, 
başlıca ağırlıklar ve temel çizgiler çizilir.Bundan sonra hafif bir süngerle 
kağıt hafifçe ıslatılır.Suluboyanın kağıda iyice yapışabilmesi ve suluboya 
renklerinin alanın her yerinde aynı dağıtılabilmesi için kağıt ıslatılır.Eğer 
suluboyayı kurukağıtta çalışırsak sulu vuruşlar kağıt üzerinde sınırlanacak 
ve tahditlenecek, yer yer kıyıyadoğru çekilen boyalar hiç de güzel 
görünmeyen renkli boya birikintileri çizgiler meydana getirecektir.
Bu özellikler suluboyada renk üzerine renk sürmenin zorluklarını 
meydana çıkarıyor.Kenarlar üzerinde  ayrı fırça vuruşlarıyla boyamak 
gerekecektir.Önceden de değindiğmiz üzere de suluboya tekniğinin 
özelliği olarak beyaz kullanmamak gerekir. Çalışmada tutulacak 
prensip; öncelikle konunun verdiği koyu olmasını dilediğimiz kısımlardan 
başlanmalıdır.Bu kısımlar hafifçe çektikten ve kuruduktan sonra, 
aydınlık kısımları boyayarak, daha sonra da yarım aydınlık kısımların 
boyanmasıyla resim bitirilir.Resim tamamlandıktan sonra gözümüzde 
noksanlık hissi yaratan kısımlar bulunabilir.Burada son bitirme işlemi 
olarak bazı çizgilerin ve detayların şiddetlendirilmesi gerekir.Bu en son 
rotüşler yapılırken bitmiş ve boyanmış olan kısımları, masları değiştirmemek 
lazımdır.Eğer bitmiş kısımlar (maslar) üzerinde oynayacak veya değiştirecek 
olursak resim kirlenir ve aradığımız şeffaflığı kaybeder.Ayrıca renkler, 
teknik gereği ne kadar fazla su ile karıştırılırsa, o kadar ışıklı ve aydınlık 
düşerler.Bundan dolayı suyu tutan büyük fırçalar kulanmak faydalıdır.
Fakat bu fırçaların ucunun noktalı olması da unutulamamalıdır. Sulu boya 
resim, çabuk not alma tekniklerinden birisidir.Fakat tatminkar ve mecnun 
edici bir sonuç için, hiç şüphesiz çok pratik ve tecrübe yapmaya ihtiyaç vardır.

Süblim ruhsal, ulvi.

Sübjektif kişisel, Öznel.

Süleyman Saim Tekcan 1940 Trabzon'da doğdu. Gazi Eğitim 
Enstitüsü Lisans Diploması. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Lisans 
Diploması, Mimar Sinan Üniversitesi Sanatta Yeterlilik Diploması. 
19681975 Atatürk Eğitim Fakültesinde öğretim üyeliği. 1975 Mimar 
Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyeliği.

Süleyman Seyyid Natürmort temasına karşı yoğun ilgisiyle bilinen 
Süleyman Seyyid, peyzaj ve figür alanında da üstün yeteneklerini 
kanıtlıyor. Süleyman Seyyid özellikle resim düzeninin içerdiği yön 
zıtlıklarında ifadesini bulan üslup dinamizmiyle özgün yerini kazanıyor.

Süprematist (İng. Suprematist) Süprematizm yanlısı sanatçıları 
ve bu yönelim doğrultusunda üretilmiş sanat yapıtlarını niteler.

Süprematizm (İng. Suprematism) 1913’de Rusya ‘da C. Malevich 
tarafından başlatılan bir soyut sanat hareketi. Daha sonra 
süprematistlerin arasına Moholoy, Rodchenko gibi sanatçılar da 
katılmıştır. Akımın yandaşları resimlerinde yalnızca temel geometrik 
biçimleri kullanarak, De Stijl Akımının ürettiklerinde benzer 
nitelikte yapıtlar vermişlerdir. Süprematizm 1920’lerde resmi 
ideolojiye uyum göstermediği gerekçesiyle ortadan kaldırılmış 
ve Malevich dışındaki izleyicileri Rusya’yı terk ederek Almanya’da 
Bauhaus’a katılmışlardı.

Süreç Sanat (Process Art) Bir sanat yapıtını üretmekten çok, 
bu yapıtın üretim sürecini ya da sanatsal etkinlikte, bulunma eyleminin amaç olduğu anlayış.

Sürekli Tasvir Bir konunun zaman içindeki aşamalarının peş peşe 
sahnelerle sürekli olarak tasviri. Bizans’ta, Doğu’da ve Ortaçağ’da 
çok rastlanan bu tarz resimler Rönesans’ta bırakıldı ve eş zamanlı 
resimler yapılmaya başlandı. Resimde süreklilik (succission) ve 
eşzamanlılık (simultanite) birbirine karşıt iki temel ilkedir. 
Doğanın ve ışığın sürekli gözlemini amaçlayan 19. yüzyıl resmi 
ve modern resim soyutlamaları bu iki ilkenin uzlaşımını da 
amaçlamıştır. Bu uzlaştırmanın bazı tipik örnekleri 16. yüzyıl 
Osmanlı minyatür sanatındadır.

Sürrealizm (Surrealisme) Gerçek üstücülük. Ruhsal otomatizme 
(Şuur altının boşalması) aracılığı ile, ahlak ve felsfeye varıncaya kadar, 
bütün değerlerin köklü bir şekilde yenilenmesi akımı. Fransa’da 
doğmuştur. Salvador Dali, Max Ernest, ANdre Mason, Pablo 
Picasso, Hans Arp, Salvador Dali, Joan Miro, Yves Tanguy, 
Alberto Giagometti, Rene Margritte, Victor Brauner gibi ressamlar;
Man Ray gibi fotoğrafçılar bu akımın sanatçılarıdır. Sürrealizm 
rüyanın, arzunun üstün bir güç olduğunu ileri sürer. Sürrealizm, 
mantıki, ahlaki ve sosyal her çeşit kalıplaşma ve normal 
olana karşıdır. Geniş anlamda gerçeküstücülük kavramı, yenilik 
taşıyan görüşleri benimseyerek veya genellikle bilinçaltı ve 
otomatizme dayanan teknikleri bir araya getirerek, yerleşmiş 
değerlerle bağını koparan, bu değerleri yıkmağa ve aşmağa yönelen 
her çeşit faaliyeti, genellikle sanat etkinliklerini gösterir.

Süsleme (İng. Embellishment) Bir yüzeyi estetik açıdan daha 
etkileyici kılmak amacıyla üzerinde yapılan her tür çalışma.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder