S
Sabri Berkel – (1907 1993) Türk resminin çağdaşlaşmasında ve uluslararası
Sabri Berkel – (1907 1993) Türk resminin çağdaşlaşmasında ve uluslararası
tanıtımında önemli rol oynamış ustalarımızın başında gelir. Resim eğitimini
Floransa'da yapan sanatçının eserlerinde klasik ilkeler, analitik ve
akılcı yöntem egemen olmuştur. Resimlerinin coşkusu, derinliği ve her zaman
beklenmeik yenilikler içermeleri Berkel'in sonsuz enerjisi ve mükemmelciliği
ile ilgilidir. Türk resminde ilk soyut denemeleri gerçekleştiren ve soyut
resmin en özgün örneklerini veren berker yaşamı boyunca ilgisini resmin en
temel sorunlarından ayırmamıştır. 1939 77 yılları arasında resim bölümü
başkanlığı dahil, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde hocalık
yapmış, çeşitli uluslararası bienal ve sergilerde Türk sergilerinin komiseri
olarak görevlendirilmiş yurt dışında sergiler açmıştır. Sanatını her zaman
özel tutan, piyasa ve medyadan koruyan Berker, büyük bir idealizmle
Türkiye'ye yerleştiği 1935 yılından yaşlılığına kadar Türk sanatının gelişmesi
için sorumluluklar yüklenmiştir. Resmin yanında bir çizim ustası da olan
Berker, aynı zamanda çeşitli baskı tekniklerinde ürünler vermiştir.
Berker'in resmi 1960 80 dünya resminin en nitelikli ve özgün örnekleri
arasında yer alacak düzeyde olmuştur. Sanatçı eserlerini Ankara,
İstanbul ve İzmir Devlet Resim ve Heykel Müzeleri'ne bağışlamıştır.
Safa Büte 24 Eylül 1958’de Niğde’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini
Safa Büte 24 Eylül 1958’de Niğde’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini
Niğde’de tamamladıktan sonra Adana’ya yerleşti. 1989 Anadolu
Üniversitesi İşİdaresi Bölümü mezunu. Vatani görevini İzmir’in Çeşme
ilçesinde tamamladıktan sonra Afsin Elbistan Termik Santralı’nda teknik
tercümanlık, daha sonra da iki yıl kadar bankacılık yaptı. Şu an ise
İncirlik Hava Üssü’nde çalışmaktadır. İlkokula başlamadan önce suluboya
ve karakalem resim yapan Büte; yağlıboya resim yapmaya ortaokul sıralarında,
1987 ortalarında da şimdiki tarzında kendine özgü ürünler vermeye başladı.
Ağustos 1998’de Amerikali ünlü ressam Victor HSIEH tarafından keşfedilen
ve hemen ardından ve yine Victor HSIEH tarafindan USA ArtQuest’te özel
sanatçı adayi gösterilen sanatçı, eylül 1998’de, uluslararası yüzlerce ressamın
katılmış olduğu yarışmada özel sanatçı seçilmiştir. Tom JENKINS, Arthur
ROBINSON, Thomas NOVAK, Horvarth ADAM gibi uluslararası sanat
eleştirmenlerinin çok yeni bir tarz olarak nitelendirdiği ve SAFA
BÜTE STYLE olarak adlandırdıkları eserlerin bazılarının orijinalleri
ve reprodüksiyonları Amerika ve Avrupa’daki bazi özel koleksiyonlarda
yer almaktadır. Amatör olarak tiyatro ve müzikle uğraşmaktadır. Nisan
1993’te “Eşek arılarının Hikâyesi” adlı bir mizah kitabı yayınlanmıştır.
Salvador Dali (1904-1989) Önceleri Kübik eserler veren Ressam,
Marksisit düşüncelerini terk ederek Katolik Kilisesi’ne dönünceye
kadar Sürrealist akımın önde gelen isimlerinden olmuştur.
Sahne (İng. Stage) Opera, tiyatro ve sinema gibi gösteri mekanlarında
içinde gösteri etkinliklerinin yer aldığı bölüm.
Sanat (İng. Art) Sanatın tek tanımını yapmak olası olmamakla birlikte,
temelde güzel yapmak endişesi ile insanın iç yaşamını, doğa gözlem ve
düşüncelerini çeşitli araç gereçlerle dışa vurumu olarak tanımlanabilir.
Sanatçı (İng. Artist) Sanat dallarından birinde, <Özgür ve özgünlük
bağlamında, orijinal eser üretici etkinlikte bulunan kişi.
Sanat Eğitimi (İng. Art education) Sanat’ı öğreterek davranışa
yansıtmak sureti ile yapılan eğitim. Bu eğitim sisteminde , hem sanat
öğretilmekte hem de sanat yolu ile diğer bilgiler de öğretilmektedir.
Sanat Felsefesi (İng. Philosophy of Art) sanatın ne olduğu, sanat
eserinin nasıl oluştuğu sanatın amacı, sanatın gerekliliği gibi sorulara
yanıt arayan felsefe dalı.
Sanatkar (ing.artsit, craftsman) 1. Zanaatkar. 2. Özellikle el işçisi
anlamında kullanılır. 3. Eski dilde sanatçı.
Sanatsal (İng. Artistic, Artistical) Sanatla ilişkili olgu,
kavram ve oluşumları niteler.
Sanatsal Gerçeklik (İng. Artistic Reality) Sanat dışında var
olan tüm gerçekliklerin sanat yapıtında yeniden üretilmesiyle
oluşan gerçeklik kategorisi.
Sanat Sanat İçindir (İng. Art of ats’s sake) Sanatın toplumsal
koşullar ve etkilerden tümüyle bağımsız olmasını ve sanatsal etki dışında
hiçbir amaca yönelmemesini öngören bir “slogan”.
Sanayii Nefise Mektebi İlk defa 1877 yılında resim ve mimari eğitimi
için dönemin Milli Eğitim Bakanı Raif Paşa’nın teşebbüsü ile kurulmuş
ancak açılıp açılmadığı, nerede olduğu ne kadar eğitim verdiği konusunda
kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak ikincisi olduğu zannedilen
Sanayi Nefise Mektebinin kuruluşu ise 1882 yılında ve eski Müze
Müdürü Osman Hamdi Bey tarafından olmuştur. Osman Hamdi Bey
30 Ağustos 1297 (11 Eylül 1881) tarihinde müze müdürlüğüne
atanmıştı. Daha sonra Osman Hamdi Bey (2 Kanunisani 1882) yılında
Sanayi Nefise Mektebi müdürlüğüne atandı. Türkiye’de sanatçı yetiştirmek
amacıyla açılan bu mektebin o zaman öğrencileri pek azdı ve bunların
çoğunu Rum ve Ermeniler oluşturuyordu. Sanayi Nefise Mektebi
daha sonraları Türk sanatçılarının yetişmesine etken oldu. Daha
sonra Güzel Sanatlar Akademisi adını alan okul, Yüksek Öğretim
Kurulu’nun Kurulması ile Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar
Fakültesi adını aldı.
Sandro Botiçelli (1445-1510) Erken Rönesans dönemi İtalyan
Ressamı. Alegorik resimleri ile tanınır.
Sangin Turuncumsu kırmızı renkte bir boya kalemi ve bu kalemle yapılan resim.
Sarı Ana renklerden biridir. Boya maddesi olarak kırmızı ile karıştırıldığında
turuncu, Mavi ile karıştırıldığında yeşil’i meydana getirirler. Çoğu kurşun ve
başka bazı maddelerin karışımından yapılmıştır. Açık sarı, okr sarısı, oksit
sarısı gibi renk tonları vardır. Etkisi: Üstten Hafif, açık, neşeli, Yandan Teşvik,
tahrik edici, Ayaklandırıcı, Uyarıcı, Alttan Zıplama hissi.
Sarı okr Bir toprak byası. Dayanıklı sarı rengin elde edildiği
bir çeşit boya.
Sehpa Resmi Sehpa (şövale) üzerinde yapılan taşınabilir resim.
16. yüzyılda yaygınlaşmıştır. 17.yüzyıldan itibaren orta tabaka evlerine
girecek ölçüde artmıştır.
Selçuk Mülayim 1946 yılında Denizli'de doğdu.
Yüksek tahsilini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Klasik Arkeoloji
Bölümü'nde yaptı. Sanat tarihi doktorasını yaptıktan sonra
Marmara Üniversitesi'nde doçent ve profesör oldu. Halen Marmara
Üniversite'sinde öğretim üyesi olarak çalışmaya devam etmektedir.
Üyesi olduğu kuruluşlar: Türk Tarih Kurumu, Sanat Tarihi Derneği
Kitapları: Geometrik Süslemeler. Sanat Tarihi Metodu.Sinan ve Çağı. Sanata Giriş.
Sembol (symbole) simge, temsil, timsal.
Sembolist (İng. Symbolist) Sembolizm yandaşı sanatçıları, bu akımın
düşünsel temellerini ve bu akım doğrultusunda üretilmiş yapıtları niteler.
Sembolist Ressamlar 1889’da Emile Bernard ve Paul Serusier’in
Fransa’da öncü oldukları ve Empresyonizm, Ekspresyonizm gibi
akımlara karşı bir tepki haraketi başlatan ressamlara verilen ad.
Bu sanatçılar daha çok Baudelaire, Mallarme, Verlaine gibi
şairlerin fikirlerinden etkilenmişler; düşünce ve duygu hallerini renge
ve biçime aktarmayı amaçlamışlardı. Odilon Redon en önemli ressam sayılır.
Sembolizm (İng. Symbolism) 1886’da Paris’te ortaya çıkan bir sanat hareketi.
Dönemin geçerli eğilimleri olan bir gerçeklik ve izlenimcilik’e karşı bir yönelim
olarak belirlenmiş ve gerçek nesneleri değil, ülkü, duygu, düşünce ve düşleri
resmetme amacında olmuştur. Sembolistler, maddecilik çağında yaşadıklarını
öne sürerek manevi değerlerin yeniden gündeme getirmeyi amaçlamışlardır.
Bu nedenle de, dinsel ve mistik öğeler sembolizm içinde güçlü bir yer tutmuş,
resim bunları simgelerle betimlemeye çalışmıştır.
Sepya (İng.Sepia) Mürekkep balığından elde edilen, siyaha çok
yakın tonda koyu kahverengi.
Seramik (İng. Ceramics) Hammaddesi kil olup, kalıpta ya da tornada
biçimlendirilmiş ve fırınlanmış her tür eşyanın genel adı. Toprak,
endogen granit kayaların doğanın aşındırmasıyla ufalanması sonucu meydana
gelmektedir. Toprağın her türü seramik için uygun değildir. Kullanıma
elverişli toprak ise kildir. Kil, dünyanın ana maddesidir. Killerin plastik
özellikleri nedeni ile şekillendirme imkanlarına sahip bulunmaları ve
şekillerini pişirme sureti ile koruyabilmeleri esasına dayanan seramik
endüstrisi dünyanın en eski endüstrilerinden sayılmaktadır. Killerin, suyla
karıştırıldıklarında, plastik özellikleri olan, kolayca biçimlendirilebilen bir
hamura dönüşme, pişirildikten sonra da sert, sağlam, değişmez bir yapı
kazanma özelliklerine dayalı çömlek üretme sanatı. Anorganik maddelerin
herhangi bir usul ile şekillendirilip, pişirilmesi ile meydana gelen ürünlere
seramik denir. Seramik hammaddesi kil olup elde, kalıpta veya tornada
biçimlendirilmiş, fırınlanmış her tür eşyanın genel adı. Porselenden pişmiş
toprak malzemeyedek her türlü obje sözcüğün kapsamına girer. Seramiğin
tarihçesi insanların ateşi bulmaları ile başlamaktadır. Suyu taşımak, muhafaza
edebilmek için kaplar yapma zorunluluğundan seramik doğmuştur. Yüzyıllar
boyunca, kap kacak yapımında kullanılmış, gerek eski çağlarda gerekse
günümüzde yapı tuğlası üretiminde yararlanılan bir gereç olmuştur. Çeşitli
kültürlerin yaşadığı bir bölge olması sebebiyle Anadolu'da yapılan birçok
arkeolojik kazı sonucu tarihe ışık tutan seramik eserlere rastlanmıştır.
İlk kez yeni taş döneminde çıkan seramiğin en eski örnekleri
Anadolu'da, Hacılar, Çatalhöyük, Beyce Sultan, Demirci höyük vb.
arkeoloji kazılarında bulunan seramik kaplardır. Bu yapıtlar bezemelerinin
yanı sıra biçimleri ile de dikkat çekmektedirler. M.Ö. 3500
Kalkalitik devir, M.Ö. 2500 1000 Truva, Hitit, M.S. 11. Ve
13. Yüzyıllarda Selçuklu, 10. Yüzyılda Anadolu'ya gelen
Osmanlılar, Selçuklulardan kalan seramik kültürünü sürdürerek
15. Yüzyılda kendi özelliğini oluşturmuş, belli dönemlere damgalarını
vurmuş ve hepsi birbirinden güzel örnekler bırakmışlardır. İlk kaynaklarını
Anadolu dışındaki Türk seramiğinden alan Anadolu seramik sanatı,
Osmanlı devrinde tamamen kendine özgü bir gelişme göstermiş, tercih
edilen, ihraç edilen eserler vererek ilgi görmüştür. Hokka, kase, ibrik,
sürahi, kadeh, kandil, kupa, gülabtan, buhurdanlık, tütsü kabı vb., tabaklar
sert beyaz hamur, sır altı tekniğiyle yapılmıştır. Seramik malzeme üretiminde
kullanılacak olan kil, üretilecek malzeme türüne göre, karıştırıcı, ıslatıcı
makinelerde şekillendirilebilmeleri için gerekli su miktarı ilave edilmek
suretiyle homojen bir hamur elde edilmeye çalışılır. Seramik malzemesi, elle,
kalıplama, presleme, döndürme, filaj veya etraj, döküm teknikleri ile
şekillendirilmektedir. Pişirilen ürünlere bisküvi adı verilmektedir. Bisküvi
halindeki yarı mamul üzerine; yapılacak desen, şekil veya yazıların sınırları
(kontürler) özel olarak hazırlanmış aydınger (iğnelenmiş desenli)
şablonlar yardımı ile odun kömürü tozu ile desen işlenmektedir. Bu desen
tahrirlenip (çinilerde bezeme örgelerinin çevresini dolanan ince kontur)
içleri boyanmaktadır. Boyalar genellikle büyük kısmı ithal maddelerden
yapılan boyalardır. Seramik yapıtlar üzerine çeşitli usullerle kaplanan şeffaf
sırlarda: metal oksitler katılarak hazırlanan sır reçeteleri değişen yüksek
derecelerde renk veren sır tipleri kullanılmaktadır. Renk veren metal oksitler
tek başlarına kullanıldığı gibi, bir kaçı bir arada kullanılarak hazırlanan
reçetelerle değişik renkler veren sırlar elde edilebilir. Renklendirmede
kullanılan metal oksitler; krom, demir, kalay, bakır, kobalt, manganez,
zirkon, nikel, vanadyum, rutil olup tek veya karışım halinde kullanılır.
Kalay, titanyum, antimuan opak sırlar elde etmek için kullanılan üç
maddedir. Bir parçayı sırlamadan önce sırrın yüzeye çok iyi tutunması
yüzeyin temizliği ile doğrudan doğruya ilgilidir. Bu amaçla bisküvi
akar su altında kısa bir süre tutularak temizlenir. Sır tabakası 1,5 milimetre
kalınlığında olmalıdır. Sırrın kalınlığı kabarcıkların oluşması gibi kusurlara
yol açabilmektedir. Yeterince kalın olmayan sırlar ise kel alanlar oluşturur.
Sır ürüne fırça, dökme, daldırma, majolika gibi tekniklerle sürülmektedir.
Desenlenmiş (dekorlanmış) ve sırı sürülmüş yarı mamüller geleneksel
yöntemlerle fırınlarda pişirimi yapılmaktadır. Şekillendirilen, kurutulan
parçalar süreksiz veya sürekli fırınlarda sürekli veya süreksiz fırınlarda, çanak,
çömlekler açık ateşte, ince ürünler örtülü fırınlarda pişirilmekte
dir. Çini genellikle mimariye bağlı yapıtlarda kullanılmakta, günlük
yaşamda kullanılan kap vb. ise seramik denilmektedir. "ÇİNİ"
kelimesinin 'i' ilgi harfiyle türetilmiş olması ilk bakışta çiniciliğin
Çin'den geldiği kanısını uyandırmaktadır. Çiniciliğin Türklere özgü
bir sanat olduğu sanat tarihi uzmanlarınca kabul edilmektedir. Mimaride
kullanılan Çiniye 18. Yüzyıla kadar "Kaşi", çini eşyaya (tabak, vazo,
kase vb.) de "EVANİ" (kapkacak) adı verilmekteydi. O dönemde
Çin'den ithal edilen porselenlerin ün kazanmalarından ötürü, Türk
yapısı "Kaşi" ye kalitesinin yüksekliğini vurgulamak için "ÇİNİ" denmeye
başlanmıştır. Orta Asya'da gelişen seramik sanatının bir kolu olan çinicilik,
Selçuklularla Anadolu'ya girmiştir. Osmanlılarda mimari süslemede çok
önemli yeri olan çini, cami, medrese , türbe, sarayları süslemekte kullanılmıştır.
İlk Osmanlı devri çinileri Selçuklu geleneğinin devamıdır. Figürlü geometrik
yazı, nebati süslemelerle sarı, yeşil renkler farklı kullanılmıştır. Bizanslılar
zamanında bir seramik merkezi olan İznik, Osmanlı İmparatorluğunun
da en önemli çini merkezi olarak 14. Yüzyıldan, 18. Yüzyıla kadar
üstünlüğünü korumuştur. 17. yüzyılda önemini yitiren İznik atölyeleri
yanında Kütahya'da İznik tekniğine erişememekle beraber 15.yüzyıldan
itibaren bir çini, seramik merkezi olarak varlık göstermiştir. Kütahya işi
seramikler mavi, kırmızı, sarı, mor, yeşil renklidir. 18. yüzyılda
bölgesel özellik gösteren Çanakkale seramikleri ortaya çıkmıştır.
Osmanlı döneminde daha çok saray, cami, medrese, türbeler için
üretilen seramikler, 17. Yüzyıldan sonra yozlaşmaya başlamıştır.
Cumhuriyet dönemine kadar Kütahya, Çanakkale seramikleri,
Fransa'dan çamuru getirilerek yapılan Yıldız Porselenleri görülmektedir.
18. yüzyılda İznik'teki çinicilik sanatı tamamen kaybolmuştur.
Aynı yüzyılda en güzel örneklerini veren Kütahya çinileri,
bu yüzyıl sonunda gerilemeye başlamış, 19.,20 yüzyılda eski İznik
çinileri motiflerinin taklitlerine dönülmüştür. Günümüzde çini merkezi
Kütahya'dır. Burada daha ziyade Selçuklu renk, desenler taklit
Sergi (İng. Exhibition) Taşınabilir boyuttaki sanat eserlerinin bir
mekanda topluca kamuya sunulması. Sergiler tek bir sanatçı ya da
bir grup tarafından açılabilir.
Sergileme (İng. Exhibition, Display) Sanat ürünlerini kamuoyuna
topluca sunma işlemi ve etkinliği.
Sergi Salonu – Resim heykel ve benzeri sanat eserlerinin sergilendiği salon.
Serigrafi (İng. Silkscreen printing, serigraphy) Özel dokulu ipekli bir kumaş
kullanarak özgün baskılar yapma işlemi.
Sezer Tansuğ 1930 Erzurum doğumlu, İ. Ü. Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi
Bölümünden mezun (1953). 1956'ya kadar aynı bölümde araştırma
görevlisi olarak, 195860 arasında Profesyonel Sinemada çalıştı.
1960-75 yılları arasında Ayasofya Müzesinde uzman olarak görev aldı ve
1964-65'de bir yıl süreyle AID participant'ı olarak Amerika Birleşik
Devletleri'nde bulundu. 197576'da reklam şirketlerinde copywriter
olarak iki yıl çalıştı. 197781 yılları arasında beş yıl, Dokuz Eylül ve
Mimar Sinan Üniversitelerine bağlı Güzel Sanatlar Fakültelerinde
öğretim görevlisi olarak çalıştı ve 1982 başında Mimar Sinan
Üniversitesi Sinema Televizyon Merkezi öğretim görevliliğinden
emekli oldu. Son olarak Zaman gazetesinde köşe yazarlığı yaptı.
1998 yılı içerisinde vefat etti. ESERLERİ: Şenlikname Düzeni, Yapı
Kredi Yayınları 2. Basım, 1994 (İlk basımı De Yayınları 1961);
Okname, özel yayın, İstanbul 1973; Beş Gerçekçi Türk Ressamı,
Gelişim Yayınları 1976; Sanata Yaklaşım, Künmat Yayınları, 1976;
Sanatın Görsel Dili, (Üçüncü basım, ilk basımı Koza Yayınları,
1976) Remzi Kitabevi 1988; Resim Sanatının Tarihi, Remzi Kitabevi
1992 (dördüncü basım, ilk basımı Milliyet Yayınları, 1972); Karşıtı
Aramak, Sanat ve Arkeoloji Yayınları 1982; İnsan ve Sanat, Altın Kitaplar
1982; Çağdaş Türk Sanatı. Remzi Kitabevi, dördüncü basım 1996
(ilk basım 1986); Türk Resminde Yeni Dönem, Remzi Kitabevi 1988
(ikinci basım 1992); Ressam Halil Paşa İncelemesi, Yapı Kredi Yayınları
1994; 66 KareGeleneksel Kültüre Çağdaş Yorum, İstanbul Büyükşehir
Belediyesi Yayını, 1994.Gelenek Işığında Çağdaş Sanat İz Y
Sezgi (ing. İnuition) 1. Bir gerçekliği düzenli bir akıl yürütme süreci
sonucunda değil de, kesin olarak formülleştirilmemiş bir düşünme süreci
ile kavranması. 2. Önsezi. 3. İçine doğma.
Sfenks (İng. Sphinx) Başı ve gövdesi farklı yaratıklar biçiminde betimlenmiş
düşsel yaratık betisi.
Sıcak (Warm) Bazı renkler bize sıcak şeyleri anımsatırlar, kırmızılar
gibi. Kırmızılardan ve sarılardan elde edilen renkler toprak tonlarında
olduğu gibi güçlerini yitirseler de sıcak renklerdirler.
Sıcak Açık Renkler – Sarı, Kırmızı, Turuncu. Etkisi: Üst : Fikri
çalışmayı hızlandırıcı, Yan : Aktiflik verici, yakınlık hissetme,
Alt : Kolaylaştırıcı, Hafifletici
Sıcak Koyu Renkler Sarı, Kırmızı, Turuncu. Etlisi: Üst :
Kavrayıcı, örtücü, ağır,Yan : Kavrayıcı, çevreleyici, enerji dolu,
saran, kuşatan, Alt : Yürüme ve basma, emniyetli, yersel, sağlam
Sibernetik sanat Göstericilerin izleyicilerin katılımıyla gerçekleştiği
vücut devinimiyle oluştuğu varsayılan sanatsal eylem.
Siklamen (Cyclamen) 1. Pembe ile eflatun arası bir renk. 2. Tavşankulağı.
Siluet (İng. Silhouette) 1. Gölge. 2. Karaltı. 3. Bir manzarayı uzunca bir
şerit biçiminde ve ayrıntılara pek inmeksizin betimleyen resim. 4. Bir insanı
ve ender olarak da hayvanı profilden ve kesin konturlarla sınırlanmış bir
leke biçiminde betimleyen resim.
Simetri (İng. Symmetry) 1. Bakışım. 2. İki boyutlu ya da üç boyutlu
bir biçim üzerinde yer alan tüm noktaların en az bir eksene göre
eşit uzaklıkta bulunmaları durumu. 3. Parçaların orta eksenin iki yanında,
biçimlerin, motiflerin ve renklerin eşdeş olacakları biçimde düzenlenmeleri
sonucunda har iki yarımın birbirinin yansıması olmasıdır.
Simge – Yüzey ve obje üzerinde doğa objelerini soyutlayarak
adeleştirme eylemi.
Simultanite Tasvir (Eşzamanlı Tasvir) Bir konu ya da kişinin çeşitli
görünümlerini aynı zaman birimini kapsayan tek bir çerçeve içinde
tasviri. Eski Mısır’dan Kübizme kadar resimde rastlanan bir olgudur.
Ancak tasvirde eşzamanlılıkla eşzamanlı tasvir birbirine karıştırılmamalıdır.
Tasvirde eşzamanlılık zaman ve mekan birliğine dayanır.
Sincabi (İng. Dark Gray) Kahverengi ile kurşuni arasında bir renk.
Sinkretizm (İng.Syncrethizm) 1. Aynı sanat yapıtı üzerinde farklı
anlayış, üslup ya da akımların sentezleşmemiş nitelikte bir bütün olarak
yer almaları durumu. 2. Bir ülkede sanatsal yaratımın henüz sentezine
ulaşamamış, dolayısıyla, farklı odakların etkilerini seçebilir biçimde yansıtması durumu.
Sir Peter Paul Rubens (1577-1640) Flaman Ressam. İtalya’da
Rönesans ustalarından etkilenmiştir.1620 yılıda yapımına başladığı
39 tavan resmi ve üç mihrabı içine alan Jesuit kilisesi daha sonra yanmıştır.
Sir Joshua Reynolds (1723-1792) İngiliz ressam.Hollanda’da
Rubens‘ten etkilenmiştir. Büyük kişlerin portrelerini çalışmıştır.
Sistem (Systeme) Bir doktrin meydana getirmek için, birbirine
bağlı prensiplerin bireşimi.
Sitron ya da Citon (İng. Citron) Açık sarı, “limon sarısı” ya da
“kanarya sarısı” da denilen renk.
SiyahBeyaz resim Siyah lekelerin beyaz kağıt üzerinde dengeli dağılması,
siyah beyaz çalışmayı oluşturur. Siyah çini mürekkebi ya da siyah guvaş
boya ile çalışılır. Mürekkep sulandırılmadan çalışılır ve kağıt ıslatılmaz.
Açık yerlerde doğrudan kağıdın beyazlığından yararlanılır. Koyu yerler
mürekkeple boyanırken gri yerlerde çizgi kullanılır. Açık koyu dengesine
dikkat edilmelidir. Siyah kağıda beyaz guvaş ile de çalışılabilir.. Kolay ve
zevkli bir tekniktir. Bu teknikle çalışma yapan sanatçılardan birkaç örnek,
Kandisky, A. Beardsley, K.SchmidtRottluff, E.L.Kirchner, A. Derain,
F. Marc, E. Barclach, J.H. Arp, P. Picasso, R.Motherwell, F. Kline,
L. Nevelson A.L. Coburn ( Fotoğraf ) A. Sander ( Fotoğraf )
Soğuk (İng. Cool) Bazı renkler bize soğuk olan şeyleri anımsatırlar;
buz grileri veya teskin edici maviler gibi. Her renk beyaz katılarak
daha "cool" yapılabilir.
Soğuk Açık Renkler – Mavi, Yeşil, Mor. Etkisi: Üst: Yükseklik,
aydınlatıcı, Yan : Soğuk, uzaklaştırıcı Alt : Koşmayı teşvik edici
Soğuk Koyu Renkler – Mavi, Yeşil, Mor. Etkisi: Üst : Tehdit edici,
kaygı uyandırıcı Yan : Soğuk, hüzünlü Alt : Hareketleri ağırlaştırıcı, yere çekim.
Somut sanat (İng. Concrete art) 1. kesin, açık, belli sanat.
2. Malevich başta olmak üzere konstrüktivist’lerin ve De Stijl
akımının resim anlayışlarını anlatmak için 1930’da ortaya çıkan bir deyim.
Sosyal Gerçekçilik (Realizm) (İng. Socialist Realism) Bu akım,
Rusya ‘da doğdu. Sanatın mistik telkinlerden ibaret olan estetik değerler
olduğunun inancıyle sezilen derin gerçek yanında bu tür bir realizm
ilahi değerler yerine, bir yaşam sistemi ve fikrinin aleti oluyor ki, totaliter
rejimlerde benimsenen bir sanat görüşüdür.
Soyut Dışavurumculuk (Ekspresyonizm) – Bilinçaltının özgür bir
biçimde her hangi bir objeyi taklit etmeksizin özgürce yapılan resim
olarak tanımlanır. Eleştirmen Harold Rosenberg’in yazdığına göre,
1940 yılında Paris’in düşüşü, 20. yy.’ın laboratuarını kapattı. Deneylere
tekrar başlandığı zaman, bu kez mekan New York’tu ve bu deneyler de,
işleri toplu olarak soyut dışavurumculuk başlığı altında tanınan bir gurup
sanatçı arasında sürdürülüyordu. Ressamlar Willem de Kooning, Adolf Gottileb,
Franz Kline, Robert Motherwell, Jackson Pollock, Mark Rothko Clyfford
Stil ile David Smith. Ekonomik bunalım ressamların özgüvenlerini yitirmelarine
neden olmuş, kaybedecekleri bir şeyleri olmadığı için, öceki sanat
kurallarından koparak, özgür işler ortaya koymaya başladılar. Ve soyut
dışavurumcu ressamlar birbirleri için resim yapmaya başladılar.
Soyut dışa vurumculuğun öğeleri, daha önceki resimlerde de
görülmüştü ve gerçeküstücülük, bilinçaltının içerdiklerini, sanatın
içeriği haline getirmişti.
Soyut (imge) resim (İng. Abstact image painting) Soyut Ekspresyonizm’in
1950’lerin sonuyla 1960’ların arasında gelişen bir dalı. Geniş, homojen
boyanmış ve birbirinden yalıtılmış renk lekeleri oluşturmaya dayanan bir
resim anlayışı getirmiştir. Nonfigüratif, Abstre, Nonobjektif gibi isimlerle de
bilinir. Doğuş yeri Fransa’dır. Soyut resimde, ışık ve rengi kullanarak
kompozisyon oluşturma esası vardır. Sanatçılar iç dünyalarını ya da
herhengi bir objeyi tuvale aktarırlar. Jackson Pollock, Joseph Albers
soyut resim sanatının önemli sanatçılarındandır.
Soyutlama – Doğayı çağrıştıran ama doğa olmaktan çıkmış resim uygulaması.
Soyutlaştırma (İng. Abstraction) Yüzey ya da hacim sanatlarında
gerçek varlıklara gönderme yapan betilerin tanınamayacak derecede yalınlaştırılması.
Soyut Sanat (İng. Abstract Art) Resim ve heykelde, yapıtın doğada
rastlanan gerçek varlıkları betimlememesi anlayışı. Modern Sanat
çok büyük oranda soyut anlayışa yöneliktir.
Soyut Yaratış 1932 ‘de Paris’te Antonie Pevsner ve kardeşi
Naum Gabo’nun kurduğu topluluğa verilen addır. Soyut sanatı
sergilerle tanıtma örgütü haline gelen bu gruba 400’e yakın sanatçı
katılmıştır. Aralarında Kandinsky ve Mondrian gibi sanatçılar da vardır.
Spatül – Resim yaparken Boya karıştırmak için kullanılan çelik uçlu
ahşap saplı araç. Fırça yerine spatül kullanan kullanan ressamlar vardır.
Spatül Tekniği – Fırça yerine spatül ile yapılan resim.
Spiritüel 1. Manevi; Ruha, espriye ait, ruhi, soyut. 2. Fiziki dünyaya,
duyularla idrak edilen tabiata ait olmayan.
Spoli (İng. Spoli) Eski bir sanat ürününün bir ya da birkaç parçasını
yeni bir sanat yapıtı içinde, tanınabilirliğini ortadan kaldırmaksızın kullanma.
Spontane Doğaçlama, kendiliğinden. İçten geldiği gibi.
Sprey boya – Resim yaparken yüzey üzerinin kimi bölgelerinde
farklı etkiler oluşturmak için kullanılan püskürtme boya.
Stel (İng. Stele) Küçük dikili taş.
Stil (Style) Teknikte, belirli zamanlar veya devrelere yönelik,
üstün şekil ve özel artistik karakter. Bir devrin müşterek karakteri.
Bir artistin realiteye kattığı özel karakter veya orjinalite. Orijinal görüş tarzı.
Stilize (Styliser) Bir biçime, dekoratif bir görünüm kazandırma.
O şeklin üzerine uygulanan sadeleştirme eylemi. Üsluplaştırmak. Stilizasyon.
Strator (İng. Strator) Sulu boya kağıtlarını ıslatarak germek için
kullanılan bir tür çerçeve.
Stuart Davis (1894-1964) Amerikalı Ressam. Kübizmden etkilenmiş,
ama sonradan geniş, hafif tonde kent görünümlerini bırakarak canlı renklerle
sade resimler çalışmıştır.
Stüdyo (İng. Studion) 1. Çalışma odası. 2. Plastik sanatlar alanında
çalışan sanatçıların atölyesi.
Strüktür 1. Bir varlığın iç yapısı. 2. Doku. Eş ya da birbirleriyle
sık bağlantılı, benzer formların iki ya da üç boyut üzerinde
yinelenmesinden strüktür doğar. Bir strüktürün başlıca karakteristiği bir
mekan yaratmasıdır. Bu mekana form yönünden birlik vermesidir.
Strüktür Elemanları Tek veya toplu olarak bir sanat eserini
oluşturan gözle görülür bütünler.
Suluboya (İng. Watercolour) Genellikle arap zamkı ile karıştırılan
pigmentlerin su ile seyreltilip, kağıt üzerine fıça ile sürülmesi biçiminde
uygulanan boya türü. İyi bir suluboya, elinizle dokunduğunuzda
boyada nemliliği farkediyor iseniz, kuru değil ise, iyi bir suluboyadır.
Boya hazırlandıktan sonra tabletlere, elle içindeki nami hapsederek
hiç fırınlama yapılmadan aylarca kendi halinde kurumaya bırakılarak yerleştirilir.
Suluboya Tekniği Suluboya tekniği kağıt veya benzeri satıh üzerinde
tabaka yapmayan su ve suluboya çeşitleriyle yapılan bir tekniktir.
Boya tipleri genellikle çeşitli tabletler biçiminde veya tüp içinde
krem halindedir. Suluboya tekniği, sabırlı ve titiz çalışma isteyen,
hata kabul etmeyen, oldukça zor bir tekniktir.Hata kabul etmemesi
suluboyanın zorluğunu arttırır.Satıh üzerine gelen renkler üstüste
geldiğinde iyi kontrol edilmezse, suluboyada makbul olan şeffaflık
bozulabilir ve kirlenmeler başlar.Kirlenen sahalar yıkanarak emici
kağıtlarla temizlenebilirse de böyle bir çalışma suluboya tekniğinde
ustalık ister. Suluboya yapılacak satıh, sonucun iyi olması için
önemlidir: a)Satıhın emiciliği, b)Satıhın gerili olup olmaması,
c)Satıhın dokusu, d)Satıhın kuru veya nemli olması, gibi nedenler,
boyanın yapacağı lekeyi etkileceğinden, suluboya yapan kişinin
deneyim ve gözlemeleri ile ne tür bir leke elde edeceğini araştırması
gerekir.Suluboyada beyaz renk genellikle kullanılmaz.Kağıdın
beyazlığı beyaz rengin görevini görür. Suluboya tekniğiyle çalışmak
istediğimiz bir konunun, sert bir kalemle önemli noktalardan başlar,
başlıca ağırlıklar ve temel çizgiler çizilir.Bundan sonra hafif bir süngerle
kağıt hafifçe ıslatılır.Suluboyanın kağıda iyice yapışabilmesi ve suluboya
renklerinin alanın her yerinde aynı dağıtılabilmesi için kağıt ıslatılır.Eğer
suluboyayı kurukağıtta çalışırsak sulu vuruşlar kağıt üzerinde sınırlanacak
ve tahditlenecek, yer yer kıyıyadoğru çekilen boyalar hiç de güzel
görünmeyen renkli boya birikintileri çizgiler meydana getirecektir.
Bu özellikler suluboyada renk üzerine renk sürmenin zorluklarını
meydana çıkarıyor.Kenarlar üzerinde ayrı fırça vuruşlarıyla boyamak
gerekecektir.Önceden de değindiğmiz üzere de suluboya tekniğinin
özelliği olarak beyaz kullanmamak gerekir. Çalışmada tutulacak
prensip; öncelikle konunun verdiği koyu olmasını dilediğimiz kısımlardan
başlanmalıdır.Bu kısımlar hafifçe çektikten ve kuruduktan sonra,
aydınlık kısımları boyayarak, daha sonra da yarım aydınlık kısımların
boyanmasıyla resim bitirilir.Resim tamamlandıktan sonra gözümüzde
noksanlık hissi yaratan kısımlar bulunabilir.Burada son bitirme işlemi
olarak bazı çizgilerin ve detayların şiddetlendirilmesi gerekir.Bu en son
rotüşler yapılırken bitmiş ve boyanmış olan kısımları, masları değiştirmemek
lazımdır.Eğer bitmiş kısımlar (maslar) üzerinde oynayacak veya değiştirecek
olursak resim kirlenir ve aradığımız şeffaflığı kaybeder.Ayrıca renkler,
teknik gereği ne kadar fazla su ile karıştırılırsa, o kadar ışıklı ve aydınlık
düşerler.Bundan dolayı suyu tutan büyük fırçalar kulanmak faydalıdır.
Fakat bu fırçaların ucunun noktalı olması da unutulamamalıdır. Sulu boya
resim, çabuk not alma tekniklerinden birisidir.Fakat tatminkar ve mecnun
edici bir sonuç için, hiç şüphesiz çok pratik ve tecrübe yapmaya ihtiyaç vardır.
Süblim ruhsal, ulvi.
Sübjektif kişisel, Öznel.
Süleyman Saim Tekcan 1940 Trabzon'da doğdu. Gazi Eğitim
Enstitüsü Lisans Diploması. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Lisans
Diploması, Mimar Sinan Üniversitesi Sanatta Yeterlilik Diploması.
19681975 Atatürk Eğitim Fakültesinde öğretim üyeliği. 1975 Mimar
Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyeliği.
Süleyman Seyyid Natürmort temasına karşı yoğun ilgisiyle bilinen
Süleyman Seyyid, peyzaj ve figür alanında da üstün yeteneklerini
kanıtlıyor. Süleyman Seyyid özellikle resim düzeninin içerdiği yön
zıtlıklarında ifadesini bulan üslup dinamizmiyle özgün yerini kazanıyor.
Süprematist (İng. Suprematist) Süprematizm yanlısı sanatçıları
ve bu yönelim doğrultusunda üretilmiş sanat yapıtlarını niteler.
Süprematizm (İng. Suprematism) 1913’de Rusya ‘da C. Malevich
tarafından başlatılan bir soyut sanat hareketi. Daha sonra
süprematistlerin arasına Moholoy, Rodchenko gibi sanatçılar da
katılmıştır. Akımın yandaşları resimlerinde yalnızca temel geometrik
biçimleri kullanarak, De Stijl Akımının ürettiklerinde benzer
nitelikte yapıtlar vermişlerdir. Süprematizm 1920’lerde resmi
ideolojiye uyum göstermediği gerekçesiyle ortadan kaldırılmış
ve Malevich dışındaki izleyicileri Rusya’yı terk ederek Almanya’da
Bauhaus’a katılmışlardı.
Süreç Sanat (Process Art) Bir sanat yapıtını üretmekten çok,
bu yapıtın üretim sürecini ya da sanatsal etkinlikte, bulunma eyleminin amaç olduğu anlayış.
Sürekli Tasvir Bir konunun zaman içindeki aşamalarının peş peşe
sahnelerle sürekli olarak tasviri. Bizans’ta, Doğu’da ve Ortaçağ’da
çok rastlanan bu tarz resimler Rönesans’ta bırakıldı ve eş zamanlı
resimler yapılmaya başlandı. Resimde süreklilik (succission) ve
eşzamanlılık (simultanite) birbirine karşıt iki temel ilkedir.
Doğanın ve ışığın sürekli gözlemini amaçlayan 19. yüzyıl resmi
ve modern resim soyutlamaları bu iki ilkenin uzlaşımını da
amaçlamıştır. Bu uzlaştırmanın bazı tipik örnekleri 16. yüzyıl
Osmanlı minyatür sanatındadır.
Sürrealizm (Surrealisme) Gerçek üstücülük. Ruhsal otomatizme
(Şuur altının boşalması) aracılığı ile, ahlak ve felsfeye varıncaya kadar,
bütün değerlerin köklü bir şekilde yenilenmesi akımı. Fransa’da
doğmuştur. Salvador Dali, Max Ernest, ANdre Mason, Pablo
Picasso, Hans Arp, Salvador Dali, Joan Miro, Yves Tanguy,
Alberto Giagometti, Rene Margritte, Victor Brauner gibi ressamlar;
Man Ray gibi fotoğrafçılar bu akımın sanatçılarıdır. Sürrealizm
rüyanın, arzunun üstün bir güç olduğunu ileri sürer. Sürrealizm,
mantıki, ahlaki ve sosyal her çeşit kalıplaşma ve normal
olana karşıdır. Geniş anlamda gerçeküstücülük kavramı, yenilik
taşıyan görüşleri benimseyerek veya genellikle bilinçaltı ve
otomatizme dayanan teknikleri bir araya getirerek, yerleşmiş
değerlerle bağını koparan, bu değerleri yıkmağa ve aşmağa yönelen
her çeşit faaliyeti, genellikle sanat etkinliklerini gösterir.
Süsleme (İng. Embellishment) Bir yüzeyi estetik açıdan daha
etkileyici kılmak amacıyla üzerinde yapılan her tür çalışma.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder