F
Fahri
Kaptan Fahri Kaptan adıyla bilinen
sanatçı, Pirimitif adı verilen diğer foto yorumcu ressamlar gibi Saray bahçesi,
Köşkler ve benzerleri kapsayan manzara resimleri oluşturmuş, teknik planda
üstün başarısını kanıtlayan uğraşlar içine girmiştir. 19. Yüzyıl ortalarıyla
20. yüzyıl başları arasında yaşadığı bilinmektedir. Matematikçi Eşref bey’in
oğludur. Öğrenimini Darüşşafa’da bitirdikten sonra sivil Rüştiyelerde, Askeri
Deniz Rüştiyesinde ve Darüşşafa’da resim öğretmenliği yaptı. Bugün resim ve
heykel müzesinde bulunan Yıldız Saray Bahçesi en ünlü eseridir.
Fahrünnisa
Zeyid (1903 1991) 1903
yılında İstanbul'da doğmuştur. Tanınmış diplomatlardan Şakir Paşa'nın kızıdır.
1920'de Sanayii Nefise Mektebi'ne girerek resim öğrenimi gördü.1928'de Paris'e
gitti. Akademi Ranson'da resim öğrenimini sürdürdü. 1934'de o sırada Ankara'da
Irak Büyükelçiliği görevinde bulunan Emir Zeyid'le evlenerek prenses payesini
almıştır. Yurda döndükten sonra da dış sanat merkezleriyle ilişkisini kesmeyen
Fahrünnisa, eşinin nedeniyle arasıra Berlin, Budapeşte, Paris gibi kentlerde
ikamet etmiş ve bu merkezlerde sergiler açarak kendisini kabul ettirmiştir. O
dünya sanat çevrelerinde, ilk defa en çok tanınmış bir türk ressamı olarak
bizim gerçek bir sanat elçimizdir. Paris Modern Sanatlar, Newyork, Gaugenheim,
Edimburg, Pittsberg, İstanbul Resim ve Heykel, Ankara Resim ve Heykel Müzeleri
ile içte ve dışta da birçok eserleri vardır. Sanatçımızı 1991 yılında
kaybettik.
Fakülte (Frs. Faculte (f)) Yetenek.
Faksimile (İng. Facsimilie, Frs. Facsimile´ (m)) Özgün bir
resmin, yazının ya da kitabın üzerinde hiçbir değişiklik yapılmaksızın,
kopyasının alınarak çoğaltılması. Tıpkı basım.
Fang (İng. Fang) Çin resim sanatında kopya.
Fantastik (İng. Fantatic, Frs. Fantastique (f)) 1. Gerçekte var
olmayan, düşsel, efsanelerde var olan, gerçekdışı ve düşsel nitelikteki olgu ve
oluşumları niteleyen sözcük. 2 Olağanüstü 3Acaip, tuhaf.
Felsefe (Philosophie) Canlı varlıklar ve objenin prensipleriyle,
insanın evren içerisindeki rolü ile ilgili görüşlerin ve inançların bütünü. Bu
sorunlar üzerinde eleştirel bir düşünceye dayanan fikirler sistemi.
Ferhat Özgür 19851989 Gazi
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resimİş Eğitimi Bölümü'nden mezun oldu, Ankara.19971999
Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü, Öğretim
Görevlisi, Ankara 1999 Doçent ünvanını aldı. Kişisel Sergiler: 1995 "Renkli Göstergeler" SiyahBeyaz
Sanat Galerisi, Ankara 1995 "Göstergeler ve Kurgusal Biçimler"
Atatürk Kültür Merkezi, Ankara 1998 "Toprak" İş Bankası Parmakkapı
Sanat Galerisi, İstanbul 2001 "imgelen Ayrıştırmak" SiyahBeyaz Sanat
Galerisi
Fernand Leger (1881-1955), Fransız Ressam, Türk Ressamı Neşet
Günal’ın hocalığını yapmıştır. 1917 Yılından sonra Kübizm akımına örnekler
vermiştir.
Ferruh Başağa 1914 yılında İstanbul’da doğdu. 1936 – 40 tarihleri
arasında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nde eğitimini
tamamladı. 1940’da Müstakil Ressamlar Derneği Üyeliği yaptı. 1947’de İGSA
Yüksek Resim Bölümü’nden mezun oldu. Aynı üniversitede öğretim üyeliği de yapan
Ferruh Başağa yurtiçi ve yurtdışında bir çok kişisel sergi açtı ve karma
sergiye katıldı. Halen İstanbul’daki atölyesinde çalışmalarını sürdürmektedir.
Féte Champétre Resimde kır konularının ele alındığı tarz.
Féte Galante Resimde konser, dans, bahçede sohbet ve oyun gibi
konuların ele alındığı tarz, Ressam Watteau bu tarz eserleiyle tanınmıştır.
Feyhaman Duran (1886-1970) İstanbul'da
doğdu. Galatasaray Lisesini bitirdikten sonra Mısırlı Prens Halim Paşa
tarafından resim öğrenimi için Paris'e gönderildi (1910). Akademi Julian'da
Jean Paul Laurens ve Albert Laurens'in öğrencisi oldu. Daha sonra öğrenimini
Paris Güzel Sanatlar Yüksek okulun'da Cormon'un atölyesinde sürdürdü. 1914 'de
yurda döndü. Portreleriyle 1916'da J.Gialata Saray sergisi'ne katıldı. 1919
yılında Sanayii Nefise Mektebi'ne atandı. "Türk Ressamlar Birliği"
ile "Güzel Sanatlar Birliği" nin geliştirilmesinde etkin rol oynadı.
19331951 yılları arasında Güzel Sanatlar Akademisinde resim öğretmeni olarak
görev yapan sanatçıyı 1970 yılında kaybettik.
Fırça (İng. Brush) Çeşitli kıllardan yapılmış (Kıl, Samur vs.) Resim
yapmakta kullanılan bir araç. "Katı" ressam boyası için örneğin;
inceltilmemiş yada çok az inceltilmiş yağlıboya ve akrilik boya için kıl
fırçalar kullanılmalıdır. "Akıcı" ressam boyası, inceltilmiş
yağlıboya ve akrilik boya tempera, designer gouache, aquerell,lasur için tüy
fırça ve sentetik liflerden yapılmış fırça kullanılır. Son olarak fırça
seçerken gözönünde bulundurulması gereken ressamın imzası demek olan mizaç,
kişisel ifade ve bütün vasıflarını eserinde gösterebilmesidir. Sentetik Liflerden Yapılan Fırçalar: Doğal
kıllar kendilerine özgü yapılarından dolayı sulu ve hamurumsu maddeleri (boya
gibi) tutmaya uygundurlar. Lukas, polyamid lifler ile doğal kılları taklit
etti. (Rot Taklon Pinsel) Bu fırçalar, kıl fırçalarda olduğu gibi boyayı uzun
süre üzerinde tutabiliyor, kolayca yıkanabiliyor. Kıl fırçalara nazaran
kimyasal çözücülere karşı daha dayanıklı ve sağlamlar. Kıl Fırçalar (Domuz Kılı): Kılların
kendiliğinden gelen bir eğilimi vardır. Kasıtlı bir seçim yapılıyorsa,
bunlardan faydalanılabilir. Eşit ağırlıklı iki kıl demeti eğilme ve gerilme
kabiliyetiyle birbirine bağlanır. Esnekliğin yanında boyayı alım ve verin kabiliyeti
iyi bir kıl fırça için önemli bir kalite işaretidir. En iyi kıllar, Çin'in
kuzeyinde en soğuk eyaletindeki domuzlardan çıkar. Yağlıboya ve akrilik
çalışmalarda fırça darbeleri vermek için en uygun fırça tipidir. Tüy Fırçalar En iyi fırça kılına (Samur)
sahiptir. Kolinsky Rotmarder kılları, fırça yapanlar (üretenler) için en
değerli, en zarif ama aynı zamanda en pahalısıdır.Bu kıllar, Rusya'nın soğuk
ortamlarında yaşayan Mustela Martes familyasına ait gerçek samurdan elde
edilmektedir. Bu fırça daha fazla boya depolayabilir. Çünkü, çok ince olan kıl
uçlarında esneklik, gerilme kabiliyeti vardır ve bu yüzden yıkandıktan sonra
tekrar kullanılmadan önceki haline dönebilir. Kokarca familyasından (Mustela
Puterius) olan Sibirya gelinciğinin kılları ekseriyetle samur kılı olarak tabir
edilir. İncelik, gerilim kuvveti, açı esnekliği ve uzunluklar tam da Kolinsky
kalitesinde değildir. Ama çok miktarda mevcuttur ve Kolinsky kıllarından daha
ucuzdur. Gelincik kılı yanısıra, kır sansarı ve sığırların kulak çevresinden
alınan kıllarla fırça yapılmaktadır. Suluboya ve yağlıboya için uygun olan ve
iyi bir kaliteden ortalama bir kaliteye kadar üretilen fırçalar bulunur.
Fırça Bakımı Boyalar hiçbir zaman fırça üzerinde kurutulmamalıdır.
Uzun süre kılların yada tüylerin üzerinde bırakılmamalıdır. Bir sap ile aşağıya
doğru tutulmalıdır. Bu değerli kıl ve tüy fırçalarınızı koruyacaktır. Yağlıboya
ile boyarken her esas renk için çeşitli boyalarda fırçalar hazır tutulmalıdır.
Boyama bittikten sonra palet bıçağı ile yağlıboya sıyrılır ve emici bir kağıt
ikle silinir. Sonra terebentin, fırça temizleyicisi içinde temizlenir ve
sabunla yıkanır. Bol su ile boyasız su gelinceye kadar durulanır. Boya
kullanırken fırça daima yaş olmalıdır. Fırça temizleyici ile temizlendikten sonra
suyla sabunla yıkanır. Tempera, designer gouache ve suluboya kullanırken her
asıl renk için ayrı ayrı fırça kullanmaya ihtiyaç yoktur. Çünkü fırçalar, çabuk
ve kolay temizlenir. Tabii ki aynı boylarda çok fırça kullanmak pratik
olacaktır. Hiçbir zaman fırçanızı tiner ile temizlemeyiniz. Boyanın kimyasal
yapısını bozduğu gibi fırçanın yapısını da deforme eder. Terebentin ile
temizlenir. Fırçanın üzerinde yağlıboya yada akrilik kalmış ise, özel fırça
temizleyici solüsyonların içerisinde bir süre bırakmak en sağlıklısı olacaktır.
Fırçanızın ömrü size bağlıdır.
Fırça Çalışması (İng. BrushWork) Yağlıboya resimde ressamın boyayı
resim yüzeyi üzerine uygularken kullandığı kişisel teknik.
Fırfırı Kırmızıya çalan mor renk.
Fıstıki (İng. Pistachio gren, Lıght gren) Antep Fıstığının
içi renginde açık yeşil.
Fiam İngo (İng. Fiam ingo) 17. yy. İtalya’sında özellikle de
Roma’da çalışan bazı Filamon sanatçıların takma adı.
Fibonacci Dizileri (İng. Fibonacci Series) Pizzalı Leonardo tarafından
13. yy.’ın başında keşfedilen ve altın orana benzeyen işlev gören sayı dizisi.
Oranlandırma amacıyla kullanımı denenmiştir.
Figür (İng. Figure, Frs. Figuré (Adj)) 1. Resim ve heykel sanatında
betimlenmiş, doğada rastlanan ya da düşsel her tür varlık ve nesnenin genel
adı. Türkçe’deki “beti” sözcüğüyle eş anlamlı gibi düşünülebilse de beti, sanat
yapıtında betimlenen her tür gerçeklik için kullanılabildiğinden, daha geniş
anlamlıdır. Oysa, figür daima sanat dışı alanlardaki gerçekliklere gönderme
yapar. 2. Betili, resimli
Figüratif (Frs. Figuratif, ive (Adj)) Simgelerle gösteren,
simgesel, betili.
Figüratif Sanat (İng. Figurative Art, Frs. Figuratif art ) 1. Resim
ve heykel sanatlarında, yalnızca gerçek varlık ve nesnelere gönderme yapan
betileri kullanan sanat anlayışı. Soyut ya da nonfigüratif sanata karşıt bir
yönelimdir. 2. Eşyaları olduğu gibi çizen resim sanatı. 3. Objenin görünür
hali, dış karakteri seçilebilen meyildir. Sanat ya figüratif, ya abtre veya non
figüratif tarzlarda ifade kazanabilir.
Figürasyon (Figuration (f) ) Betimleme.
Fikir düşünce, görüş, tez.
Fikret
Mualla Fikret Mualla hemen hemen tümü
Fransa’da geçen sanat yaşamı boyunca, çalışmalarını, evrensel figüratif sanata
yapılmış modern bir katkı olarak gerçekleştirmiştir. 1903’de İstanbul’da doğdu,
1967’de (Nice) Fransa’da öldü. Bir süre Saint Josepth Fransız Okulunda, bir
süre de Galatasaray Lisesinde okudu. Mühendislik Eğitimi yapmak üzere
Almanya’ya gönderildi. Resim çalışmalarına burada başladı ve kısa sürede
başarıya ulaştı. Daha sonra Fransa’da André Lhote atölyesinde çalıştı.
Parasızlık nedeniyle Türkiye’ye dönünce Ayvalık Orta Okulunda resim
öğretmenliği yaptı. Bir süre Bakırköy akıl Hastanesinde gözetim altında
tutuldu. 1976’da çeşitli yerlerden sağlanan resimleriyle Ankara’da bir sergi
düzenlendi. En tanınmış eserleri; Sevişenler, Sokak, Kafe, Haliç ve
Süleymaniye, Baloncu
Fiksatif (İng. Fixative) Füzen ya da pastel boya ile yapılmış
resimlerde boyanın zamanla kaybolup aşınmasını ve bulaşmasını önlemek amacıyla,
yüzeyine püskürtülen sabitleştirici bir tür kimyasal bileşim.
Fixe etmek Sıvı kimyasal
bileşimleri yüzey üzerine püskürtmek.
Fildişi Karası (İng. Ivroy black) Yağlı boyada parlak siyah renk.
Film (İng. Film) Fotoğraf görüntüsünün üzerinde saptandığı duyarkatlı
şerit.
Fizyonotras 18. yy. sonlarında icat edilen ve insan başı
profilleri çizmek için kullanılan bir araç.
Fleş (Fleche) Ok. Formları organize edebilmede; yönlerini, göstermede
kullanılan yön işareti. Bir formun pozisyonunu belirten eksen.
Flör (frs. Fleur (f)) Çiçek resmi.
Flöri (frs . Fleuri (Adj)) Çiçekli.
Flöraj [ frs.
Fleurage (m)] Halı ve bazı kumaşlarda çiçek deseni.
Fonetik sanat Güzel sanatlar alanına giren edebiyat, müzik gibi
“sessel sanat” kategorisine giren sanat dalı.
Fonkisyonalizm (İşlevsellik) 19. yüzyıldan başlayarak, özellikle
mimarlık alanında gelişen bir eğilimdir. Sanat ve sanayi arasındaki yeni
ilişkileri çizerken, bir nesnenin biçiminin, o nesnenin dolduracağı işleve
uyması ilkesine dayanır.
Fotogram Objektifsiz
fotoğraf yöntemi olan fotogram, yarı saydam ya da saydam olmayan objelerin
siyahbeyaz veya renkli fotoğraf kağıdı, fotoğraf filmi ya da ışığa karşı
duyarlaştırılmış herhangi bir obje üzerine yerleştirilerek pozlanması ve normal
kağıt banyosu işlemlerinin yapılmasıyla elde edilir. Pozlama sırasında verilen
fdeğerlerine, objelerin saydam, yarı saydam ya da saydam olamamalarına;
hareketli ya da hareketsiz olmalarına göre gri tonlar artar ya da azalır.
Objenin dışında şablon da kullanılabilir. Baskı sırasında agrandizör
objektifinde orta fdeğeri seçmek ( 5.6f, 8f gibi ) gri tonları daha rahat elde
etmeyi sağlar. Objektif önüne dokulu camlar konarak çok değişik sonuçlar da
alınabilir. Fotogramda kompozisyon çok önemlidir. Bundan dolayı baskı öncesi
tasarım gereklidir. Fotogramın tarihçesine bakacak olursak; Fütürist akımın
içerisinde şekillenmiş olan vortisizm’in temsilcilerinden fotoğrafçı Alvin
Langdon Coburn’un “vortograph”ları bu akımın şekillenmesinde önemli rol
oynamıştır. Çünkü onun çalışmaları soyut anlamda ilk fotoğraflardı. Kübizmin
ardından sanatçılar artık “görsel deneyler” yaparak soyut fotoğraflar elde
etmenin yollarını aramaya başlamışlardır.Paul Klee, Wassily Kandisky, Laszlo
MoholyNagy, Man Ray soyut çalışmalara mühürünü vurmuş; dadaist ve
konstrüktivist sanatçılardı. Soyut görüntüler elde etmek için fotogram,
sertleştirme, S/B ve renkli tonlara ayırma, solarizasyon, optik bozulma yöntemleri
kullanılmıştı.
Fotoğraf (İng.Photograph) Mekanik yolla elde edilmiş resim.
Fotoğrafçılık (İng. Photography) Fotoğraf çekme mesleği ya da
uğraşı.
Fotoğrafta ışık Fotoğraf
ışıktır. Fotoğraf yapmanın ilk adımı olan ışık, fotoğraftaki görselliğin
nedenidir. Nasıl resim boya ile çiziliyorsa fotoğraf ta ışıkla çizilir. Bir
çekimde fotoğraf makinasının ayarları ışığa göre yapılır.Çünkü fotoğrafın
kaynağı ışıktır. ( Photo Yunanca ışık anlamına gelir ) Bir ölçüde fotoğrafın
başarısı ışığa bağlıdır, yani ışıklandırmayı doğru yapmak gerekir. Işığın en
önemli işlevi fotoğrafın çekilmesini sağlamaktır. Eğer fotoğrafın bir bölümüne
ışık yeterli gitmezse siyah çıkacaktır. Aşırı ışık alan kısımda beyaza
kaçacaktır. Öğle ışığında çekilen bir fotoğrafta her şey çok sert ve daha
kontrast olacaktır. Sonuç olarak gerek yaratılan ( yapay ) ışık kaynağı gerekse
doğal ışık olsun doğru kullanılması önemlidir. Çünkü ışık fotoğrafın temel
taşıdır. Bu nedenle ışığı iyi bilmek ve buna göre de iyi değerlendirmek
gerekir. Çekim sonrası karanlık odada da yapılan işlemler, ışıklamaya dayanır,
yani fotoğraf ışıkla başlar, ışıkla biter. Işık, doğadaki elektromanyetik dalga
biçimlerinden biridir. Radyo, radar dalgaları, kızılötesi ışınları gibi. Doğada
bulunan bir nesnenin görülmesi için o nesnenin ışık yayması yada yansıtması
gerekir. Genellikle bir cisme çarpan ışık az yada çok yansır. Işığı yansıtma
derecesine göre cisimler saydam ( cam,su, hava ) yarı saydam ( buzlu cam, ince
yağlı kağıt ) saydamsız ( taş, tahta, demir ) diye sınıflanır. Ama yine de bu,
cismin özelliği, kalınlığı vs. ile de yakından ilgilidir. Işığın yansıma
özelliğinin yanında kırılma özelliği de vardır. Farklı yoğunluktaki ortamlarda,
bir ortamdan diğerine geçen ışık kırılır. Sonuç olarak başarılı bir fotoğraf
çekimine atılan ilk adım, ışık bilgisi kadar deneyim de gerektiren bir olaydır.
Tıpkı resim yapmak gibi fotoğraf çekmek...
Foto Litoğrafi (İng. Photo Litography) Resimleri fotoğrafçılık
teknikler kullanarak, taş levha üzerine geçirilip baskı yöntemleriyle çoğaltma
işlemi.
Foto Montaj – Birbiri ile ilgisi lmayan farklı fotoğraf
parçalarını, fotoğraf tekniği ile bir aradaymış gibi gösterme çalışması.
Fonsaj (Frs. Fonçage (m)) Tek renkli
fon boyası sürme, rengi koyulaştırma.
Fonse (Frs. Foncé, e (Adj) ) Koyu,
koyu renkli.
Fonser (Frs. Foncer (v)) Rengi koyulaştırmak, koyulaşmak.
Fon (Frs. Fond (m) ) Zemin,
dipyüzey.
Fon Kartonu – Çeşitli resim çalşımaları için kullanılan renkli,
dokulu karton.
Fondr (Frs. Fondre (v)) Renkleri
koyulaştırmak, yumuşatmak, ölgünleştirmek.
Fonü (Frs. Fondu, e (Adj)) Derece derece yumuşayan, derece derece
ölgünleşme, yumuşama.
Form (Forme) 1.Biçim,Şekil. 2. Genel anlamda, sanat eserinin en son biçimi,
çizgi, valör, renk, doku kullanılışı ve organizasyonu, bu elemanları organize
eden prensipler: Birlik, ritm, balans
Form İnşa – Kağıt katlaması ile uzay boşluğunda bir hacim
kaplayacak rölyef biçimde yapılan çalışma.
Fovist (İng.Fovist, Frs. Fauviste (m)) Fovist, çiğ renkçi.
Fovizm (İng. Fovism) Yapıtlarını 1905’te Paris’te topluca sergileyen bir
Fransız ressamlar grubunun sanat anlayışı. İzlenimcilik’in bir devamı
sayılabilir. İzlenimcilerde pastel ve yumuşak olan renk tonları, Fovist’lerde
parlaklaşmış, birincilerde küçük fırça darbelerine ağırlık veren teknik ise
geniş ve tek defada oluşmuş renk lekeleri oluşturma anlayışına dönüşmüştür.
Yine izlenimcilerin aksine, Fovistler resimlerinde nesneleri deformasyona
uğratarak resmetmeyi amaçlamıştır. Öncüsü H. Matisse’dir. Yabani çayırlar
anlamındadır. Lois Vauxcelles, 1905 sonbaharında resim ve heykel sergisini
gezerken bir grup tablonun anlayış, renk olarak cüret veya cesaretlerini
“fovizm” kelimesi ile isimlendirdi. Renklerinde alışılmamış kızılımtrak rengin
hakim olduğu vahşi bir ifade tarzı renk kullanma akımını gösterdiler. Van Gogh
ve Gauguin’in fovizm bakımından birer örnek meydana getiren eserleri, bu akımın
meydana gelmesinde büyük rol oynadı. Fakat, bu iki ressamdan başka, Gustave
Moreau’nun Güzel Sanatlar Yüksek Milli Okulunda öğrettiği şeyler de bu akımın
meydana gelmesinde etkili olmuştur.
Föymort (Frs. Feuille
morte (f İnv)) Kuru yaprak.
Francesco Goya (1746-1828) İspanyol ressam. Fransız işgali sırasında
yaptığı “savaş acıları” isimli tablo dizisi ile tanınır. 19.yüzyı Fransız
resmini ve özellikle Manet’yi etkilemiştir.
Frez (Frs. Fraise (Adj) ) Çilek rengi.
Frans Hals (1581-1666) Hollandalı ressam. Geçici duyguları yakalayan bir porte ressamıdır. Grup
porteleri çalışmıştır. Eserleri Manet ve empresyonistleri etkilemiştir.
Fresk (İng. Fresco, Frs. Fresque (f) ) 1. Duvar suluboyası, yaş alçı üzerine
yapılan suluboya resim. 2. Duvar resmi. 3. Yaş sıva üzerine suda çözülmüş boya
pigmentleri kullanarak yapılan duvar resmi. “Fresko” olarak da anılır.
Fresk Astarı Fresko
usulüyle yapılan duvar resimlerinde duvarın boyaları tutması için sürülen astar
tabakası. Bu tabak kireçle ince dere kumundan yapılır. Bu astar tabakası ancak
yaş iken üzerine boya işlenir ve bu nedenle her gün ne kadar yer işlenecekse o
gün yalnız o kadar kısma astar sürülmek gerekir.
Frezkist (Frs. Fresquiste (m et f)) Duvar suluboyacısı, fresk
ressamı.
Frontalite (Frontalite) Arkaik heykelciliğin temel prensibi.
İnsan vücudunun simetrisine dayanır.
Frottaj (İng. Frottage, Frs. Frottage (m) ) 1. Gerçeküstü
(Sürrealist) akım sanatçıları tarafından kullanılan bir teknik. Hafif
girintiliçıkıntılı, pürüzlü bir yüzey üzerine yerleştirilen bir kağıda kömür
kalem sürterek kopya etmek anlamına gelir. 2. Parke cilalama.
Fuar – (İng. Fair, Exoposition) Sergi Alanı.
Funk Art (İng. Funk Art) 1960’larda ortaya çıkıp resimli
romanlardan alınmış biçim öğeleri ve teknikleri kullanan bir sanat akımı.
Fülijinö, nöz (Frs.
Fuligineux, euse (Adj)) Kurum renginde, siyahımtırak, karamsı.
Fümaj (Frs. Fumage (m)) Gümüşe altın
rengi verme.
Füme (Frs. Fumée (Adj)) Duman
rengi.
Fütürizm (İng. Futurism) 1. İtalyan sanatına 1910’dan
1930’lara dek egemen olan bir sanat akımı. Edebiyattan mimarlığa kadar her
alanda etkili olmuştur. Çağdaş endüstriyel gelişmeleri ve özellikle de hızı
yücelten bir görüşten temellenmektedir. Bu görüş doğrultusunda çalışan Fütürist
ressam ve heykelciler nesnenin devingenliğini betimlemeye çalışmışlardır.
Öncüleri Carlo Carra, G.Balla, G. Severini, L. Russolo ve V. Baccioni’dir. 2.
Marinetti etrafında İtalya’da doğmuş artistik ve edebi akım. 3. İtalya’da genç
sanatçıların meydana getirdiği grubun Akademizme karşı çıktıkları akımın
adıdır.
Fütürist Fütürizm anlayışına uygun sanat eseri ortaya koyan ya
da taraftarı.
Füzen (Frs. Fusain (m)) 1. Çubuk
biçimine getirilmiş kömürden oluşan bir resim malzemesi, Kömür kalem
Füzen resim Kömür kalemle
yapılmış resim.
Füzenist (Frs. Fusainist, Fusiniste (m et f)) Kömür kalem
ressamı.
G
Gaja (İng.Gaja) Birmonya duvar resimlerinin kompozisyonlarında kullanılan
dört öğeden biridir. Gaja bu resimlerse çok sık rastlanan fil betisini anlatır.
Galeri (İng. Gallary, Frs. Galerie (f)
) 1. Sanat yapıtlarının sergilendiği mekan, Sergievi. 2. Barok tiyatroda
salonun çevresini dolaşan balkon.
Galibardi (İng. Bright Scorlet) Morumsu kırmızı renkte bir tür
kök boya.
Gard – (Frs. Garde main (m) ) Yazarken
ya da resim çizerken el altına konulan kağıt, el kağıdı.
Geleneksel Türk Resmi 18. yy.’da yoğunlaşmaya başlayan Batı etkileri
öncesinde, Türkiye’de egemen olan betimleme anlayışıyla gerçekleştirilmiş resim
ürünlerinin tümü. Temel özelliği, Batı anlayışının aksine, resim düzleminin iki
boyutluluğunu yadsımayışıdır. Geleneksel Türk resmi, bir üçüncü boyut
yanılsaması yaratmaya çalışmamış, bir düzlem üzerinde betimlenen her şeyin,
ancak iki boyutlu olabileceği gerçeğini kabul etmiştir. Bu nedenledir ki;
Geleneksel Türk resminde derinlik, perspektif, modle, ışık, gölge gibi
teknikler görülmez; resmetme eylemi yüzeyi düzenleme olan temel ereğine
indirgenmiştir.
Gencay Kasapcı 1933 Ankara'da doğdu. 1954 yılında Güzel Sanatlar Akademisi
Yüksek Resim Bölümü'nü bitirdi 1958 ‘de İtalyan Hükümeti'nin bursu ile
İtalya'ya gitti. Bir yıl boyunca Floransa Güzel Sanatlar Akademisinde mozaik ve
fresko çalıştı. Floransa'daki çalışmalarını tamamladıktan sonra Roma'ya
yerleşti ve yurda dönene kadar profesyonel bir ressam olarak kariyerini Roma'da
sürdürdü. 1966 yılında Yurda döndükten sonra Ankara'da Orta Doğu Teknik
Üniversitesi, Şekerbank, Ziraat Bankası ve İş Bankası; İstanbul'da Divan Otel
ve Etap Otel'e bazı panolar ve Mersin iline "Özgürlük Anıtı"
ve daha sonrada "Portakal Ağacı" anıtlarını yapmıştır. Eserleri dünyanın çeşitli ülkelerinde ve yurdumuzdaki özel koleksiyonlarda yer almaktadır. Ödülleri: 1961 Milletlerarası Gubbio Resim Yarışması Birincilik Ödülü, İtalya. 1974 DYO Resim Yanşması Resim Ödülü. 1980 Ev Dekorasyon Resim Yarışması Başarı Ödülü. 1983 Vakko Resim Yarışması Ödülü. 2003 Kültür Bakanlığı 64 Resim ve Heykel Yarışması Başarı ödülü.
ve daha sonrada "Portakal Ağacı" anıtlarını yapmıştır. Eserleri dünyanın çeşitli ülkelerinde ve yurdumuzdaki özel koleksiyonlarda yer almaktadır. Ödülleri: 1961 Milletlerarası Gubbio Resim Yarışması Birincilik Ödülü, İtalya. 1974 DYO Resim Yanşması Resim Ödülü. 1980 Ev Dekorasyon Resim Yarışması Başarı Ödülü. 1983 Vakko Resim Yarışması Ödülü. 2003 Kültür Bakanlığı 64 Resim ve Heykel Yarışması Başarı ödülü.
Genre Resmi (Bkz. Janr) Gündelik hayatı konu edinen resim tarzına
verilen isim.
Gentile Bellini (1430-1507) 1470-81 yılları arası İstanbul’da Fatih
Sultan Mehned’in portrelerini yapmış, ama bunların hepsi 1577’de yanmıştır.
Geometrik şekil (Form geometrique) Karakteri bakımından, doğru ve
matematik yapının kaidelerini olduğu gibi izleyen biçimlerin görünüşlerini
tanıtan terim.
Georges Rouault (1871-1958) Fransız Ressam. 1903 yılından sonra İncil’i konu alan resimler
yerine fahişe, soytarı ve yargıç resimleri yapmıştır. 1905 ‘te Fov Sergisinde
yer almış olmasına rağmen bütün grupların dışında kalmış ve ekspresyonizm akımı
içersinde üslup geliştirmiştir.
Gerçekçi (İng.Realist) Gerçekçilik anlayışı doğrultusunda
çalışan sanatçı.
Gerçekçilik (İng. Realizm) Resim ve heykel sanatlarında, yapıtı
oluşturan betilerin sanat dışı dünyada rastlanan gerçekliklere doğrudan
gönderme yapmasını amaçlayan anlayış. Gerçeklik Avrupa sanatına Rönesans’la
birlikte girecek ve 20.yy.’ın başına, Modern Sanat’ın doğuşuna dek egemenliğini
sürdürecektir.
Gerçeküstücü (İng. Sürrealist) Gerçeküstücülük anlayışı ile
çalışan sanatçı.
Gerçeküstücülük (İng. Sürrealism) 1916’dan bu yana etkisini sürdüren
bir modern sanat akımı. Yalnız resim ve heykelde değil, tiyatro, sinema ve
edebiyat alanlarında da yayılmıştır. Gerçeküstücülük, resim ve heykelde
betileri gerçek dünyadaki ilişkilerine göre ele almaz. Aksine, bunlar asla var
olmayacak düşsel bir ortam yaratacak bir kompozisyon içinde sunarlar. Öncüleri
arasında Salvador Dali, R. Magritte, P. Delvaux adları sayılabilir.
Georges Seurat (1859-1891) Fransız ressam. Empresyonistlerde görülen
ışık oynaşmalarının tersine, Seurat ışığın durgun niteliğine önem vermiştir.Seyrat
ve çevresindekiler için neo-empresyonistler deyimi kullanılmıştır.
Gerilim (tension) Sanat elemanlarında var olan dinamizm ve
ilgilerini, dengeyi savunan ve tanıtan kelimedir.
Gesam Türkiye Güzel sanat Eseri Sahipleri Meslek Birliği. GESAM Türkiye Güzel Sanat
Eseri Sahipleri Birliği'nin kısaltılmış adıdır. Bu ad Bakanlar Kuru'nca da
tasdik edilmiştir. Türkiye Güzel Sanat Eseri Sahipleri Meslek Birliği GESAM
5846 sayılı Fikir ve sanat Eserleri Kanunu'nun 2936 sayılı kanunla değişik 42.
maddesi ile Fikir ve Sanat Eseri Meslek Birlikleri ve Federasyonu hakkındaki
tüzük hükümleri uyarınca kurulmuştur. Merkezi Ankara'dadır. Birliğin ana
organları Yönetim, Denetleme, Haysiyet ve Teknik Bilim Kurullarıdır. Kendi
alanlarında Meslek Birliği tektir, bir başkası kurulamaz. Ancak Yönetim Kurulu
kararıyla, tüzükte belirtilen onüç ilde, bütün illeri içine alan bölge şubeleri
kurulabilir. Bir bölgede birdan fazla şube açılamaz. Türkiye Güzel Sanat Esri
Sahipleri Meslke Birliği GESAM 11 Ağustos 1986 gün ve 19112 sayılı Resmi
Gazetede yayımlanan "Fikir ve Sanat Eseri Sahipleri Meslek Birliği Tip
Statü'ye uygun olarak ve Statü'nün Resmi Gazete'de yayımladığı günü takiben
kurucu üyelerinin valiliğe başvurmasıyla tüzüğünün 3. maddesi gereğince tüzel
kişilik kazanmış, Yönetim Kurulu, Haysiyet Kurulu, Denetleme Kurulu ve Teknik
Bilim Kurulu Başkan ve Üyeleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 26.11.1986 gün
ve 86/11277 sayılı kararıyla, mevzuatına göre, yetkili organ olarak
görevlendirilmiş bulunmaktadır.
Gesso (İng. Gesso) Bazı yağlıboya ve tempera tekniklerinde kullanılan bir
tür alçı.
Gestalt (İng. Gestalt) Biçimi, kendisini oluşturan öğelerin
örgütsel ilişkileri ve yapısal nitelikleri bağlamında değerlendiren anlayış.
Sanatsal yorumlama ve eleştiride kullanılır.
Giorgio de Chirico (1888-1978) İtalyan Ressam. 1917’de Cara ve Ferrara
ile birlikte yarı sürrealist metafizik resmin öncülerinden olmuştur.
Glasi (Glacis) Işık derecesini artırmak için, kuru bir ton üzerine sürülen
erimiş veya şeffaf renk. Bu tonun üzerine aşağı yukarı aynı tonun daha
şiddetlisi veya zayıfı, kuru fırça yardımı ile de yapılır.
Glok (Frs. Glauque (Adj)) Maviye çalan yeşil, Su yeşili, gök yeşili,
turkuvaz.
Goblen (İng. Goblein) Resimli Avrupa duvar halısı.
Gode (İng. Godet) 1. Yağlıboya, suluboya ya da guaşla resim yapılırken,
boyayı karıştırmak ve sulandırmak için kullanılan su terebentin ve yağ karışımı
konulan, üzerinde küçük girintiler bulunan bir yüzey biçiminde özel araç. 2.
Kadeh, Çanak.
Gotik Sanat (İng. Gotihic Art) Yaklaşık olarak 1140 dolaylarında
gelişmeye başlayarak 13.yy’da tüm Avrupaya yayılan bir üslup. Resim ve heykel
sanatlarında ise, Gotik’in ekspresyonist bir anlayışa sahip olduğu görülür.
Özellikle insan betilerinde uzatma ve inceltme gibi ekspresyonist
deformasyonlara başvurmuştur.
Gök Mavisi (İng.Sky blue) Açık mavi renk.
Gök Zümrüt (İng. Saphire) Lacivert taşı ya da safir adlarıyla anılan
değerli taşın bir diğer adı.
Gölge Işık Düzeni ya da Dağılımı (İng. Light and Shad Effect) Yalnızca Batı resim
sanatına özgü bir kavram olan “gölgeışık düzeni”, sanatsal gerçekliğin yeniden
üretilmesi için kullanılan bir yanılsama tekniğidir. Resimsel yapıtın içerdiği
tüm betiler, bu teknik sayesinde bir kesimi gölgeli, diğer kesimleri ise
aydınlıkmış izlenimi verecek biçimde betimlenirler. İzlenimci resmin ortaya
çıkışı sonrasında gölgeışık düzeni bütünüyle kullanım alanından çekilir ve
Modern Sanat’ta hiç görülmez.
Gölge Resim Silüet halinde çok defa kesme tekniğinde yapılan
resim. Karagöz resimleri gibi ışık geçirecek nitelikleri olan figürlere de
gölge resim denebilir.
Görsel Doku yüzeylere
dokunmakla elde edilmeyip, görme yoluyla elde edilen doku etkilerine denir. Düz
yüzey üzerinde görüntü olarak doku etkisi verir. Örn. Herhangi bir cismin (üç
boyutlu) iki boyutta görüntüsünü kağıt üzerinde yaparken onun yüzeylerinin
pürüzlülük derecesi bir takım taramalar ve noktalar yardımıyla belirtilir ki, kağıt
üzerine resmedilen bu doku sadece görsel olarak algılanan bir yapay dokudur.
Çünkü resme el ile dokunulursa, elde hiçbir zaman o cismin yüzeyinde gerçekte
hissedilen doku etkisi gelmez. Buna karşın gözle bu resme bakıldığında o cismin
yüzeyindeki pürüzlülük derecesi oldukça iyi anlaşılabilir. )
Görsel Zeka Görüntüye
dayalı zeka. Ojelere bakarak hafızada tutma gücü için kullanılır.
Göl (Frs.Gueule (se casser la)) Tiyatro yapıtlarında başarısızlığa uğramak.
Görsel Analiz Görsel eğitim
ile başlar; bireyin çevresine karşı nasıl bakması, neyi görmesi gerektiğini
anlama ve onun hakkında düşünme çabasıdır. Görsel analiz ile oluşan değer
yargıları bireyin çevresine karşı ilgi duymasına, onu daha duyarlı bir biçimde
gözlemlemesine ve çevresini yargılamasına olanak sağlamaktadır. Görsel analiz,
his ve hayal gücünü harekete geçirerek amaca uygun yorumlama becerisini de
kazandırmaktadır. Gözlemlerin ve fikirlerin sözcükler yerine çizimle not
alınmasına yardımcı olmaktadır. Çizimle not almanın potansiyeli, kayıt yapmanın
ötesindedir. Çünkü görselleştirilen bilgi, algılama gücüne bağlı olarak
kaydedilir. Algılama gücü de, gözlem yapabilme kadar düşünme yeteneği ile
gelişmektedir. Not alma alışkanlığı kazanmak için, görsel analiz yaparken bazı
temel becerilere sahip olmak gerekmektedir.
Görsel İfade Görsel
mesajları göstermek yeteneğidir. Görsel keskinlik aldığımız mesajlarla
ilgilenirken, görsel ifade, yolladığımız mesajlarla ilgilidir. Görsel eğitimi
başarmak için her ikisi de bilinçli olarak geliştirilmelidir. Görsel mesajın,
üç seviyesi tanımlanmakta: Bunlar, ifade,
soyutlama ve sembolizmdir. İfade,gerçekte görebildiğimiz ve yaşadığımız
şeyleri kaydetmeyi araştırır. Görsel iletişimde, soyutlama daha kuvvetli ve özü
çıkartılmış bir anlama doğru bir basitleştirme olarak tanımlanmaktadır.
Herhangi bir anda görülen şeylerin anlamını çıkartmak ve düzen yaratmak için
görsel bilgi ile doldurulmuş olmak gerekmektedir. Bu, algılama denilen olgu
aslında soyutlama sürecidir. Sembolizm de görsel mesajın basitleştirilmiş bir
formudur. Ancak, gerçekte görülebilen için yerine geçebilecek ya da onu
yansıtabilecek bir imajı ortaya koyar.
Görsel Keskinlik Bireyin
çevresindeki çok yönlü mesajları ve bilgiyi hızla ve açık bir şekilde görebilme
yeteneğidir. Görsel keskinlik,ilgi alanlarına göre ağırlık kazanmaktadır. Bu
nedenle görsel eğitim,ilgi alanlarının da genişlemesine katkıda bulunmaktadır.
Göz Aldatma Resimde bazı optik hünerlere başvurarak biçimleri
olduklarından başka türlü gösterme sanatı. Bizans resim sanatında biçimlerin
belli bir balış noktası dışında çarpık görünüşleri.
Göz Yanılması Görmeye ve görüntüye dayalı olarak şekillerin
olduğundan farklı biçimde görünmesi ya da algılanması olayı. Örnek: 1. Renk
ayrımı: Ortadaki gri dairelerin hepsi de aynı renk. 2. Çubuk Boyları: Bu
şekilde algılama perspektiviniz çok önemlidir. Şekle konsantre olup biraz
inceleyin. Çubukların boylarının aynı uzunlukta olduğu görülecektir. 3. Çapraz
kenar çizgiler: AB ve BC doğrularının uzunluklarının eşit olmasına rağmen
birbirinden farklı uzunlukta oldukları biçiminde algılanmaktadır. 4. Daireler:
Şekillerin ortalarındaki dairelerin her ikisi de dikkatle bakıldığında aynı
boyda aynı boyda oldukları görülecektir. 5. Bulanık Görme: Çevre çizgilerinin
etkisi ile göz ortadaki Çember ve karenin yamuk biçimde görünmesine neden
olmaktadır. 6. Paralel Çizgiler: Paralel olmasına rağmen tarama çizgilerinin
etkisi ile çapraz biçimde görünmektedir. 7. Yatay ve dikey çizgiler: Dikkatle
bakıldığında hem yatay hemde kareleri oluşturan dikey çizgilerin birbirlerine paralel
ve düz doğrular olduğu görülecektir. 8. Siyah Beyaz: Açık koyu kontrstının
etkisi ile köşelerde yer alan daire biçimindeki noktaların beyaz, ancak yer yer
siyaha dönüştüğü görülecektir. 9. Göz akışı: Farklı kalınlıktaki taramaların
etkisi ile kavisli gri çizgilerin bulunduğu alanda bir göz akışının olduğu
algılanmaktadır. 10. Kare Daire: Kare çizgiler, daire çizgilerin çevrelemesi
ile eğri görünmektedir. 11. Eğri doğru: Küçük karelerin diziliş biçimin
oluşturduğu görüntü, düz ve birbirine paralel olmasına rağmen eğri
görünmektedir. 12. Oturma: Basamak çizim oyunu ile iki kişinin farklı
konumlarda oturduğu görülmektedir.
Gözlem Yapma herhangi bir
şeyi çizmek için önce ona bakılması gerekmektedir. Bir çok insanın çizerken
karşılaştığı güçlük, dikkatlice bakmak için zamanı yeterince değerlendirememesinden
kaynaklanmaktadır. Eğitilmiş bir göze sahip olmak, görme duyarlılığı
geliştirmek için sık sık çevreyi analiz eden çizimler yapmak gerekmektedir.
Grafik (Frs. Graphique (m)) Çizgeli, çizge (art Graphiques) ] çizgeli sanatlar. 2. Yazmak, resim çizmekten
ibaret desen. Özellikle çizgiye dayanan (grafik olarak) desen. Desen ile temsil
edilen. Çizgiye ait ve ayrı ayrı, göze ait dokular ortaya koymaktır ki; bu
desenlerin edilmeleri şarttır. Grafik sanatlar desen, orijinal gravür,
mizanpaj, hatta fotoğrafa kadar, her türlü sanat işi. Ölçülen bir büyüklüğün
değişimlerini gösteren eğri.
Grafiksel olarak Çizgi ile derlendirilen ifade biçimi.
Grafik Sanatlar (İng. Graphic Art) Çeşitli basım ve çoğaltma
teknikleriyle gerçekleştirilen resimsel ya da yüzeysel malzemenin tasarımı
konusunu ele alan sanat dalları grubu. Afiş, tekstil tasarımı, tipografi vs.
grafik sanatlar kapsamına girer.
Grafikman, Grafiker (Graphiquement (Adj)) yazı ve resimle uğraşan.
Graffito, Graffiti ya da Skraffito (İng. Sgroffito Frs. Graffiti (m) (Tekil, graffite))
1. Kuru sıva, seramik ya da taş yüzey üzerine sivri bir metal çubukla kazınarak
yapılan çizgisel resim ya da bezeme. 2. Eski zamanlarda anıtlara, duvarlara,
kapılara çizilmiş resim, yazı. (Bkz. Kazıma Fresk)
Gramer (Frs. Grammaire (f)) Bir
sanatın kuralları, genel kurallar.
Gramer dö la pentür (Frs.
Grammaire (de la peinture))
Resim sanatının kuralları.
Gravör (Frs. Graver (v)) Kazımak,
oymak.
Gravür (İng. Engraving, Frs.
Graveur (m)) Ahşap ya da metal baskı levhalarıyla çeşitli kazı resim
teknikleri kullanılarak gerçekleştirilip çoğaltılmış her tür sanatsal ürün. Bir baskı tekniği olarak matbaacılıkta ve sanat ürünlerinin
yaratımında kullanılan gravür, bir kazıma şekli, çukurbaskı veya oyma baskı
olarak adlandırılabilir. Baskı yapılacak görüntü ahşap, metal veya taş levha
üzerine çeşitli yöntemler (elle kazıyarak veya asite yedirme) aktarıldıktan
sonra levha mürekkep ile sıvanır. Levhanın yüzeyi temizlenince mürekkep yanlız
çukur yerlerde kalır ve levhanın üzerindeki görüntü baskı uygulanarak kağıda
aktarılır. 15. yüzyıldan sonra ortaya çıkışından itibaren gravür, günümüze
kadar sanatçıları tarafından yaygın bir biçimde kullanılmış ve
geliştirilmiştir. Günümüzde bir çok sanatçı gravür baskı tekniğinden sanat
baskılarının üretilmesinde yararlanmaktadır. Matbaacılıkta ise 19. Yüzyılın
sonlarına kadar basımı yapılan kitaplarda yer alan resimlerin kaliteli
reprodüksiyonu için kullanılan gravür, bir baskı tekniği olarak günümüzde fotogravür
ya da tiftruk baskı (rotagravür) biçiminde kullanılmaktadır. Gezi eserleri
ve gezi albümleri: Genel olarak gezi eserleri içine serpiştirilen gravürler
kimi eserlerde ayrı bir ciltte albüm ya da taşbaskılarını albüm şeklinde
yayınlamıştır. Dergi ve Yıllıklar:Batı
dünyasında yayınlanan kaliteli dergilerde Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili daha
çok haber niteliğindeki yazılar gravürlerle süslenerek
zenginleştirilmiştir. 18541856 Kırım Savaşı ve 18771878 TürkRus savaşı
sırasında başta İstanbul Ve İstanbul’da günlük yaşam olmak üzere,
İmparatorluğun diğer kentlerinin görüntüleribu dergilerde oldukça çoktur.Bu
dergilere örnek olarak Pariste yayınlanan “L’Illustration”, Londra’da
yayınlanan “The illustrated London news” ve “The graphic” i gösterebiliriz. Bunun
yanısıra İstanbul ile ilgili nefis gravürler içeren Leipzig’de yayınlanan
“Hesperos” da ve Londra’da yayınlanan “He brettanikos aster” adlarında kaliteli
iki Rumca dergi vardır.İstanbul’da çıkan Serveti Fünun da gravür ve taşbaskı
resimleriyle yayınlanan dergilerden biridir. Özel konularda yazılmış
eserler: Bu tür eserlerin başında Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili tarihi
ve sosyal içerikli yayınlar gelir. Mouradgea d’Ohsson’un “Tableau général de
l’Empire Othoman”, Dimitri Kantemir’in “The history of the growth and decay
of the Ottoman Empire”, 18771878 TürkRus savaşı kaleme alınan “Cassell’s
illustrated history of the RussoTurkish war” ve "Russed et Turcs: la
guerre d’Orient” adlı eserleri örnek olarak gösterebiliriz.
Gravürcü Kazımacı, oymacı, oyma ressamı.
Grafik de figür (Frs. Graphique de figure) Şekil grafiği.
Grafiküle (Frs. Graficulation (f)) Bir resmi kopya etmek için
karelere, dördüllere ayırmak.
Grave (Frs. Graficuler (v)) Bir resmi karelere ayırmak.
Gravür sür bua (Frs. Gravure (f)) Oyma sanatı, kazıma, oyma, kazı
işi resim, oyma resim.
Gravür an röliyef (Frs.Gravure en Relief) 1. Kabartma, oyma. 2. Tahta,
taş, mermer vs.üzerine kazı işi resim.
Gröna (Frs. Grenat (m)) Nar çiçeği
rengi, koyu .
Gri (Frs. Gri (m)) 1. Kül rengi. 2. Beyaz gibi, hafif siyah, fakat değişik
ve ince farkı olan cansız tonlar (Pembenin, sarının, yeşilin grisi…)
Gribuyaş (Frs. Gribouillage (m)) Kötü resim.
Gribuyür ,yöz (Frs. Gribouilleur, euse (m et f)) Kötü resim yapan,
acemi ressam.
Gri ,Griz (Frs. Gris,
e (Adj) Kül rengi, gri renk.
Grikler (Frs. Gris
clair (Adj)) Açık gri.
Grisayye (Frs.
Grisailler (v)) 1 Kül rengi boyamak 2 Kabartma taklidi resim yapmak.
Grisay (Frs. Grisaille (f)) 1. Kül rengi resim 2. Kül rengi kabartmalı resim.
Grize (Frs. Grisé (m)) Tabloya, gravüre
konulan gri boya.
Gri pörl (Frs. Gris perle) Açık külrengi, gümüşi.
Guaş Guaj (İng.Gauache, Frs. Gouache,
Gouage (f) ) 1.Boya pigmentlerinin suyla karıştırılıp macun haline
getirilmesiyle üretilen resim boyası. 2. Zamklı suluboya, guaj 3. Guaşla
yapılmış resim. “guaj (boya)”. Kapatıcı bir tekniktir. Guvaş boya su ile çok az
inceltilir. Üst üste sürülerek çalışılır. Kolay bir tekniktir. Su ile
inceltilmesi bakımından suluboyaya, üst üste sürülmesi bakımından ise yağlı
boya tekniğine benzer. Açık tonlar beyazla elde edilir. Koyu tonlarda renge
siyah katılarak elde edilebilir.( Açık
koyu) Ayrıca ışıklı yerlerde sarı , turuncu, gölge yerlerde de mavi, mor
renkler kullanılabilir.( Işık
gölge)Guvaş boya tekniği ile yapılan çalışmalardan örnekler; Kandisky,
Klee, A. Archıpenko,
Guaşe (Frs. Gouacher (v)) Suluboya ile yapmak.
Guaş boya tekniği Guaş boya
kullanılarak yapılan resim türü.
Guernica Picasso’nun
yaptığı savaş yıllarını konu edinen tablosunun adı.
Gustave Courbet (1819- 1877) Fransız ressam. Resimlerinde realist
tarzda, günlük hayattan görünüşler, portreler, çıplaklar, çiçekler, manzaralar
yapmıştır. Gravür çalışmalarında Dürer’den etkilenmiştir.
Gümüşi (İng. SilverGray) Parlak açık gri renk. Kül rengi.
Güngör Taner 1941'de
İstanbul'da doğdu. 1968'de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar AkademisiNurullah
Berk Atölyesi'nden mezun oldu. 1971'de Salzburg Yaz Akademisi'nde Corneille ile
çalıştı. Mimar Sinan Üniversitesi'ndeki öğretim üyeliği görevine devam eden
sanatçının birçok kişisel sergisi ve 4 ödülü vardır.
Güvez (İng. Purplish red) Mor renge çalan kırmızı renk.
Güzel (İng. Beatiful) 1.Görsel bağlamda, göze hoş gelen. 2. (İng. Nice) Hoş.
3. (İng. Good) iyi, faydalı. 4. (İng.Fine) Güzel, zarif, ince, narin. 5.
(İng.Well) İyi, uygun.
Güzelce (İng.Beautifully) 1. Güzel bir şekilde. 2. Güzel
görünen. 3. Güzelimtrak.
Güzelleşmek (İng. To become beautiful) 1. Güzelleşmeye başlamak.
2. Normalden güzele doru yol almak.
Güzelleştirmek (İng. To make beautiful) 1. Güzel hale getirmek. 2.
Normalden güzele doru yol aldırmak.
Güzellik (İng. Beauty, goodness, gentleness, kindness)
Yüzyıllarca güzellik sanat yapıtının temel amacı olarak nitelenmiştir. Çağdaş
sanat eserinin artık çirkini de betimleyebileceğini savunanlar da
bulunmaktadır. Dolayısıyla, çağdaş sanat için güzellik bu gün yalnızca sanatsal
gerçekliğin üretilmesinde gösterilen başarı olarak tanımlanabilir. Sanat
eserinde haz verme amacı sanatsal uğraşın merkezi olmaktan çıkmıştır. Ana
ölçüt, sadece güzel bir objenin güzel olarak resmedilmesi yanında, çirkin gibi
nitelenen bir objenin de güzel resmedilmesidir. Burada Sanatsal ifadenin
başarısı temel hareket noktasıdır.
Güzel Sanatlar (İng. Fine Arts) Resim, heykel, Mimari, Edebiyat,
Müzik ve bunların bir arada kullanılarak oluşturulan tiyatro, sinema, folklor
gibi sanatsal alanların genel adı.
Güzel Sanatlar Birliği 1908’de Osmanlı Ressamlar Cemiyeti adıyla kurulan
sanat derneği. Batılı anlayışta resim ve heykelin Türkiye’de gelişmesi için
çalışmıştır. Bu gün daha çok izlenimci resmin çizgisini izleyen bir anlayışla
çalışan sanatçıları içerir.
H
Hacim (İng. Volüme, form) 1.Sanatta “hacim” sözcüğü nesnelerin uzayda yer
kaplayan masif kitlesi anlamına gelmektedir. Başka bir anlatımla, hacim
dördüncü boyuta, yani mekan boyutuna sahip olmayan üç boyutlu bir nesnenin
niteliğidir. Heykel ve Seramik sanatları birer hacim sanatı sayılır. 2. Heykel gibi, mekanda yer işgal eden bir kütleye veya hacime
dairdir. Bu yanılsamayı sağlayabilmek için sanatçılar modle etme (modelling)
veya tarama (hatching) gibi teknikler kullanırlar.
Haki (İng.Khaki) Kahverengiyle koyu yeşil arasında bir renk.
Hakkak (İng. Engraver) Hak sanatı üzerinde çalışan meslek adamı.
Hale (İng. Nimbus) Resim sanatında Hıristiyan azizlerinin başı çevresinde
görülen ve daire biçiminde betimlenen bir resimsel öğe.
Hale Asaf Hale Asaf'ın teyzesi ilk Türk kadın ressamı Mihri
Hanım, sonraları Bursalı Selami Paşa'nın oğlu hariciye memurlarımızdan olan
Müşfik Bey'le evlendiği için Mihri Müşfik adıyla da tanınmıştır. Ünlü ressam,
İtalya'da olduğu gibi, Almanya'da ve Fransa'da büyük başarılar sağlamış,
mütareke devrinde İstanbul'daki Güzel Sanatlar Akademisi'nin kız öğrencilerine
resim dersleri vermiş, hayatının son yıllarını Amerika'da sefalet içinde
tamamlamıştır.
Mihri Hanım, 1885 yılında doğdu. Bembeyaz tenli, siyah saçlı, mavi gözleri ile etine dolgun, çekici ve değişik bir güzeldi. İlk kültürünü evlerine gelen özel öğretmenlerden aldı. Batılı kadınların hayatına özenen ve bunda bir Batılı kadın gibi başarılı olduğunu sanan kadınlar arasında, yerini buldu. Genç kızlık çağına geldiği zaman, Avrupa'dan İstanbul'a gelen operetçileri, müzisyenleri izler, o devirde Türk kızları için yadırganan biçimde dekolte giyinir ve alafranga hayata içten tutkusunu, her hareketi ile belirtirdi.Aslında, çapkın bir babanın güzel ve biraz da âşık ruhlu kızıydı. O da babası gibi, hayatını neşe ve zevk içinde geçirmeye meyilli idi.Bir ara, Müşfik Bey'le devam ettirdiği bohem hayatını, evlenmek suretiyle sürdürdü. Roma'da tabloları ile yaşantısı sırasında, belki de Danonçiyo'nun delaleti ile, Vatikan Müzesi'ne bir tablosu bile konuldu. Hatta, Papa'nın bir portresini yaptı. Papa , ilk defa bir kadın ressama poz veriyordu. Bütün bunlar, meşhur Danonçiyo'nun özel dostluğunun eseri idi. Mihri Hanım, aynı zamanda, bir salon kadınıydı. İttihat ve Terakki Partisi büyüklerinden çoğu ile dostluğu vardı. Hıristiyan kadınları gibi, erkeklerle içki masasına oturması garip karşılanmış ve İttihatçıların memleketten kaçmasından sonra, kendisi de Roma'ya, daha sonra paris'e giderek resim yapmakla yaşantısını sürdürmüştür. Onun Paris'teki atelyesi, 52 Bd. Montparnasse'de idi. Ancak Paris'teki hayatı, çok israflı gçmiş ve tablolarının geliri borçlarını kapatamadığından, sıkıntı çekmiştir. Hayatının son yıllarını Amerika'da geçirmiş, zengin kişilere, özel resim dersleri vererek ömrünü tamamlamış, çalışma gücünü kaybettikten sonra, sefalet içerisinde, sanat ve gerçek dünyamızdan göçmüştür. Hale Asaf'ın hocaları ve eserleri Hale Asaf, evinde, küçük yaşta resme başladı. İlk öğretmeni, kendisine İngilizce dersi veren bir matmazeldir. Hale daha sonra Dame ve Sion'da okudu. Fransızcayı bu okulda, evlerindeki Rum hizmetçilerden de, güzel konuşacak kadar Rumca öğrendi. Daha sonra teyzesi Mihri Hanım'ın yanına, annesi ve babası ile gittiğinde Roma'da uzun müddet resim çalışmaları yaptı ve bir İtalyan gibi İtalyan diline vakıf oldu. Hale, müterakenin ilk yıllarında, babası ile annesinin mali durumu müsait olduğu sırada, Almanya'ya resim tahsiline gönderildi. Orada da, Almancayı öğrendi. Hale'nin yabancı dilleri erken kapabilen bir kabiliyeti vardı. Resimde de öyle oldu. Teknik resim dersini teyzesi Mihri Hanım'dan aldı. Daha sonra, ünlü ressamımız Namık İsmail'in özel öğrencisi oldu. Mütareke devrinde ise 16 yaşındayken Berlin'e gönderildi. Orada, imtihanla Güzel Sanatlar Akademisi'ne girdi ve tarihi tablolar ressamı Prof. Kamf Arthur'un talebesi oldu. Akademi Müdürü Prof. Kamf Arthur, Hale'de büyük istidat gördü ve onun eserlerini Berlin'deki ünlü sanat dergilerine verdi.
Mihri Hanım, 1885 yılında doğdu. Bembeyaz tenli, siyah saçlı, mavi gözleri ile etine dolgun, çekici ve değişik bir güzeldi. İlk kültürünü evlerine gelen özel öğretmenlerden aldı. Batılı kadınların hayatına özenen ve bunda bir Batılı kadın gibi başarılı olduğunu sanan kadınlar arasında, yerini buldu. Genç kızlık çağına geldiği zaman, Avrupa'dan İstanbul'a gelen operetçileri, müzisyenleri izler, o devirde Türk kızları için yadırganan biçimde dekolte giyinir ve alafranga hayata içten tutkusunu, her hareketi ile belirtirdi.Aslında, çapkın bir babanın güzel ve biraz da âşık ruhlu kızıydı. O da babası gibi, hayatını neşe ve zevk içinde geçirmeye meyilli idi.Bir ara, Müşfik Bey'le devam ettirdiği bohem hayatını, evlenmek suretiyle sürdürdü. Roma'da tabloları ile yaşantısı sırasında, belki de Danonçiyo'nun delaleti ile, Vatikan Müzesi'ne bir tablosu bile konuldu. Hatta, Papa'nın bir portresini yaptı. Papa , ilk defa bir kadın ressama poz veriyordu. Bütün bunlar, meşhur Danonçiyo'nun özel dostluğunun eseri idi. Mihri Hanım, aynı zamanda, bir salon kadınıydı. İttihat ve Terakki Partisi büyüklerinden çoğu ile dostluğu vardı. Hıristiyan kadınları gibi, erkeklerle içki masasına oturması garip karşılanmış ve İttihatçıların memleketten kaçmasından sonra, kendisi de Roma'ya, daha sonra paris'e giderek resim yapmakla yaşantısını sürdürmüştür. Onun Paris'teki atelyesi, 52 Bd. Montparnasse'de idi. Ancak Paris'teki hayatı, çok israflı gçmiş ve tablolarının geliri borçlarını kapatamadığından, sıkıntı çekmiştir. Hayatının son yıllarını Amerika'da geçirmiş, zengin kişilere, özel resim dersleri vererek ömrünü tamamlamış, çalışma gücünü kaybettikten sonra, sefalet içerisinde, sanat ve gerçek dünyamızdan göçmüştür. Hale Asaf'ın hocaları ve eserleri Hale Asaf, evinde, küçük yaşta resme başladı. İlk öğretmeni, kendisine İngilizce dersi veren bir matmazeldir. Hale daha sonra Dame ve Sion'da okudu. Fransızcayı bu okulda, evlerindeki Rum hizmetçilerden de, güzel konuşacak kadar Rumca öğrendi. Daha sonra teyzesi Mihri Hanım'ın yanına, annesi ve babası ile gittiğinde Roma'da uzun müddet resim çalışmaları yaptı ve bir İtalyan gibi İtalyan diline vakıf oldu. Hale, müterakenin ilk yıllarında, babası ile annesinin mali durumu müsait olduğu sırada, Almanya'ya resim tahsiline gönderildi. Orada da, Almancayı öğrendi. Hale'nin yabancı dilleri erken kapabilen bir kabiliyeti vardı. Resimde de öyle oldu. Teknik resim dersini teyzesi Mihri Hanım'dan aldı. Daha sonra, ünlü ressamımız Namık İsmail'in özel öğrencisi oldu. Mütareke devrinde ise 16 yaşındayken Berlin'e gönderildi. Orada, imtihanla Güzel Sanatlar Akademisi'ne girdi ve tarihi tablolar ressamı Prof. Kamf Arthur'un talebesi oldu. Akademi Müdürü Prof. Kamf Arthur, Hale'de büyük istidat gördü ve onun eserlerini Berlin'deki ünlü sanat dergilerine verdi.
Halil Akdeniz (1944 ) Ürettiği resmin sorunsallarıyla olduğu
kadar gerçekliğiyle de evrenselliğe katkıda bulunan bir sressam kimliği taşır.
Bu, bir ölçüde onun içinde yaşadığı coğrafyadan kaynaklanıyorsa da geniş ölçüde
ressamın evrensel duyarlılıkla bütünleşmesinin sonucudur. Akdeniz'in resmindeki
öğeler, resmin bir bütün olarak yaşadığı serüvenin heniz dokunmadığı
kaynaklardan beslenmekte, onları yeniden üreterek bilinç altına göndermektedir.
Akdeniz'in resminde geçmişgelecek, doğubatı, eskilikçağdaşlık düzlemleri
parçalanmakta ve resimde, uzayın ve zamanın oluşturduğu bileşimde yeniden
kurulmaktadır. Onun resimleri usla duygunun, rastlantıyla bilincin, kavramla
olgunun kesiştiği noktada düğümlenmekte, geçmişi olduğu kadar geleceği de
sorgulamaktadır. 1960'lardan bu yana süren resim çabası içinde Akdeniz,
evrensel resimsel gerçeğin bütün evrelerinde bulunmuş ama, kendi özgürlüğünü ve
özgünlüğünü kültürler arası geçişimlere yönelerek oluşturmuştur. Bu nedenle de
tekcil değil çoğulcu, dışlayıcı değil kapsayıcıdır. Akdeniz'in resminde ele
alınan öğeler kimi yerde malzemenin sınırlarını zorlarken kimi yerlede de
onların öncesinde kavramlaştırmanın üstüne gider. Böylelikle, resmin alt
yapısını görselin ve algılamanın değişkenliğini irdeler, resmi düşünselin
alanına çeker. Akdeniz'in resimleri en son noktasında, olmadığı yerde,
boşluğunda, insanın evrensel serüvenin ve yazgısının bir somut izdüşmü olarak
kendi kendisini çoğaltır.
Halil Dikmen (1906
1964) 1906 yılında İstanbul'da doğdu. 1927 yılında Sanayii Nefise Mektebi'ni
bitiren Dikmen, 1928 yılında Parise gönderildi. Paris'de üç yıl resim öğrenimi
gördü. Yurda dönüşünde Kayseri ve Galatasaray Liselerinde resim öğretmenliği
yaptı. 1937 yılında Resim ve Heykel Müzesi Müdürlüğüne getirildi. "D gurubu"nun'da üyesi olan sanatçımız son görevi
olan Güzel Sanatlar Genel Müdürü iken unutlmaz hizmetler verdi. Bu görevde iken
1964 senesinde öldü. Sanatçının Devlet Resim Heykel kolleksiyonlarında, özel ve
Resmi kolleksiyonlarda eserleri vardır.
Halil Paşa İzlenimci ışık ve renk çözümlemelerine özgün bir
ayrım kazandıran Halil Paşa, bu yönde uğraş veren resim sanatçılarına örnek
oluşturmakla kalmıyor, klasik anlayışa uygun yapıtları ve derin anatomi
bilgisini yansıtan çizim etütleriyle çok yönlü kişiliğini ortaya koymuş oluyor.
1857’de İstanbul’da doğdu. 1939’da İstanbul’da öldü. Askeri Rüştiyede ve
Mühendishane de okudu (18701873). Mezun olduktan sonra Askeri liselerde
öğretmenlik yaptı. Uzun bir süre Paris’te Léon Gérome’un atölyesinde çalıştı
(18801888). 1914’te Sanayii Nefise Mektebi Alisi müdürlüğüne atandı. Fransa’dan
yeni dönen genç ressamları bu okula alarak okulda yeni bir anlayışla resim
yapılmasını sağladı. 1936’da Viyana’da açılan Uluslararası bir sergide,
Paris’te iken yaptığı “Mme.X’in Portresi” adlı eseriyle altın madalya kazandı. Başlıca eserleri şunlardır; Erenköy’den
Peyzaj, Han avlusu, Kanepede yatan kadın, Eşinin portresi
Haluk Tezonar (19421995) 1942 Yılında Çorlu'da doğan sanatçı İstanbul Devlet Tatbiki
Yüksek Okulunda Seramik eğitimi gördü. Heykel çalışmaları yaptı. 1965 yılında
eğitimini tamamlayan sanatçı bu okula asistan olarak girdi. Marmara
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde uzun yıllar Öğretim Üyeliğine devam
eden sanatçı, Seramik Eğitimi almasına karşın daha çok heykel'e yönelmiştir.
Halkari Altın yaldızla bezeme yapma ve yazı yazma sanatı.
Hamid Aytaç Asıl adı Şeyh
Musa Azmi'dir. Bu bakımdan "Azmi" imzalı bir çok yazısı vardır.
Hamid, takma adı ile tanınmaktadır. Aytaç soyadını almıştır. 1891'de
Diyarbakır'da doğmuştur. Tuhfei Hattatîn'de adı geçen Hattat Amidî yani
Diyarbakırlı Seyyid Adem Efendi torunlarından Zülfikar Ağa'nın oğludur.
İlk öğrenimini sibyan mektebinde Diyarbakır meb'usu hoca Mustafa Akif Efendi'den yapmıştır. Yazı aşkı da bu hocanın eğitiminden doğmuştur. Rüşdiye mektebinde Hoca Vahid Efendi'den rik'a ve jandarma kolağalarından (önyüzbaşı) Ahmed Hilmi Efendi'den sülüs yazıyı öğrenmiştir. Ayrıca Kavası Sağır imamı Said Efendi'den ve akrabasından hüsni hat hocası Abdüsselam Efendilerden de öğrenimini sürdürmüştür. Resme yetenekli olduğundan askerî rüşdiye resim ve fransızca öğretmeni merhum ressam Ali Rıza Bey'in öğrencisi ressam Hilmi Efendi'den resim öğrenmiştir. Öğrenci iken Hasan Ferid Bey'in atlasından haritaları aslı gibi çizdiğinden eser, okulun müzesine konulacak değerde görülmüştür.Harb Okulu matbaası hattatlığına, sonra da Genel Kurmay serhattatı (hattatların başı) hocası Mehmed Nazif Efendi'nin ölümü üzerine bu matbaaya geçmiştir. Bu görevi yedi yıl sürmüştür. Bu görevi sırasında l. Dünya Savaşı'na rastlayan yıllarda Yıldırım Orduları Gurubu emrinde Almanya'da Berlin'de Harita Dairesi'nde bir yıl çalışmış, sonra İstanbul'a dönmüştür.Mütarekeden sonra istifa etmiş ve "Hattat Hamid Yazı" evi diye bir işyeri açarak o tarihten sonra hep serbest çalışmıştır. Hattat Hamid Bey Türk matbaacılığına çinkografi, çelik üzerine resim ve yazı hakketme yani gravür, kabartma ve lüks baskı tekniğini de ilk getirenlerdendir.
İstanbul'da en yeni camilerden olan Şişli Camii'nin eşsiz yazıları ile bir çok evlerde, salonlarda ve işyerlerinde Mısır ve Irak'ta, hatta dünyanın her yerinde onun binlerce nefis yazısı vardır. Uzun ve verimli bir ömür süren Hattat Hamit Bey bütün İslam aleminden, hatta Japonya'dan bile bir çok öğrenci yetiştirmiştir. Son yazılarından biri, Kırk Hadistir. Süleymaniye Kütüphanesi arşivinde yazılarından bir kısmının mikrofilmleri alınarak saklanmıştır. İslam festivali için 1976 yılında İngiliz televizyonu için Süleymaniye Kütüphanesi'nde renkli bir filmi çekilmiştir. Ölümünden birkaç ay önce de İslam Kültür ve Tarih Merkezi tarafından böyle bir film hazırlatılmıştır. Ayrıca Süleymaniye Kütüphanesi arşivinde kasetlerde kendi sesinden hayat hikayesi vardır. Mekkei Mükerreme'de yapılmış olan son İslam Konferansında Hattat Hamit Bey'in yazdığı bir Kur'anı Kerim'in Almanya'da yapılmış nefis yaldızlı ve renkli bir baskısı Suudî Arabistan kralı Halid tarafından bütün İslam devlet başkanlarına armağan edilmiştir. 18 Mayıs 1982'de ölmüş, vasiyeti üzerine Karacaahmet mezarlığında Şeyh Hamdullah'ın yakınındaki kabrine, bir mi'rac kandili günü toprağa verilmiştir.
İlk öğrenimini sibyan mektebinde Diyarbakır meb'usu hoca Mustafa Akif Efendi'den yapmıştır. Yazı aşkı da bu hocanın eğitiminden doğmuştur. Rüşdiye mektebinde Hoca Vahid Efendi'den rik'a ve jandarma kolağalarından (önyüzbaşı) Ahmed Hilmi Efendi'den sülüs yazıyı öğrenmiştir. Ayrıca Kavası Sağır imamı Said Efendi'den ve akrabasından hüsni hat hocası Abdüsselam Efendilerden de öğrenimini sürdürmüştür. Resme yetenekli olduğundan askerî rüşdiye resim ve fransızca öğretmeni merhum ressam Ali Rıza Bey'in öğrencisi ressam Hilmi Efendi'den resim öğrenmiştir. Öğrenci iken Hasan Ferid Bey'in atlasından haritaları aslı gibi çizdiğinden eser, okulun müzesine konulacak değerde görülmüştür.Harb Okulu matbaası hattatlığına, sonra da Genel Kurmay serhattatı (hattatların başı) hocası Mehmed Nazif Efendi'nin ölümü üzerine bu matbaaya geçmiştir. Bu görevi yedi yıl sürmüştür. Bu görevi sırasında l. Dünya Savaşı'na rastlayan yıllarda Yıldırım Orduları Gurubu emrinde Almanya'da Berlin'de Harita Dairesi'nde bir yıl çalışmış, sonra İstanbul'a dönmüştür.Mütarekeden sonra istifa etmiş ve "Hattat Hamid Yazı" evi diye bir işyeri açarak o tarihten sonra hep serbest çalışmıştır. Hattat Hamid Bey Türk matbaacılığına çinkografi, çelik üzerine resim ve yazı hakketme yani gravür, kabartma ve lüks baskı tekniğini de ilk getirenlerdendir.
İstanbul'da en yeni camilerden olan Şişli Camii'nin eşsiz yazıları ile bir çok evlerde, salonlarda ve işyerlerinde Mısır ve Irak'ta, hatta dünyanın her yerinde onun binlerce nefis yazısı vardır. Uzun ve verimli bir ömür süren Hattat Hamit Bey bütün İslam aleminden, hatta Japonya'dan bile bir çok öğrenci yetiştirmiştir. Son yazılarından biri, Kırk Hadistir. Süleymaniye Kütüphanesi arşivinde yazılarından bir kısmının mikrofilmleri alınarak saklanmıştır. İslam festivali için 1976 yılında İngiliz televizyonu için Süleymaniye Kütüphanesi'nde renkli bir filmi çekilmiştir. Ölümünden birkaç ay önce de İslam Kültür ve Tarih Merkezi tarafından böyle bir film hazırlatılmıştır. Ayrıca Süleymaniye Kütüphanesi arşivinde kasetlerde kendi sesinden hayat hikayesi vardır. Mekkei Mükerreme'de yapılmış olan son İslam Konferansında Hattat Hamit Bey'in yazdığı bir Kur'anı Kerim'in Almanya'da yapılmış nefis yaldızlı ve renkli bir baskısı Suudî Arabistan kralı Halid tarafından bütün İslam devlet başkanlarına armağan edilmiştir. 18 Mayıs 1982'de ölmüş, vasiyeti üzerine Karacaahmet mezarlığında Şeyh Hamdullah'ın yakınındaki kabrine, bir mi'rac kandili günü toprağa verilmiştir.
Hamid Görele (1903 1980) 1903'de
Görele'de doğmuştur. İlk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra Güzel Sanatlar
Akademisinden mezun olan Görele, Paris'de Loht Atölyesinde çalıştı. Paris ve
Bükreş'te yapıtlarını sergileyen Görele önceleri Emprestyonist anlayışla eserler
üretmiş Lhot'un etkisiyle tamamen Konstrüktivist bir ressam olarak bilinir.
1980 yılında kaybettiğimiz Görele 1968 Çağdaş Türk Ressamları Sergisi'nde Yılın
sanatçısı seçildi. Sanatçının özel ve resmi kolleksiyonlarda eserleri vardır.
Hans Holbein (1487-1543) Alman ressam ve gravür ustası. Realist
portre ressamlarından biridir. Luther İncil’ini resimlemiştir. Üç Erasmus
Portresi ile tanınmıştır.
Hard Edge (İng. Hard Edge) Soyut İmge Resmi’nin kapsamı içinde
değerlendirilebilecek bir Amerikan resim akımı.
Hareket (Movement, Dynamism)
Enerjisi veya gücü var gibi görünen , resimlerin devinim halinde olduğu
izlenimi veren yanları. Bu devinim aslında gerçekte yoktur; ancak öznelerin
akla getirdiği gayretkeş eylemlerin yarattığı yanılsamadır.
Hasan
Hulusi Mercan (1913 1988) 1913' te Söğüt'te doğmuştur. İlk
öğrenimini burada, Orta öğrenimini de Bursa Öğretmen Okulu'nda tamamladıktan
sonra Güzel Sanatlar Akademisine girerek 1945'te mezun olmuştur. İki yıl
Bursa'da resim öğretmenliği yapmış, daha sonra Paris'e gönderilmiş ve orada 6
yıl resim çalışmıştır. Sanatçı Paris'te kaldığı sürece sergiler düzenlemiş,
yurda döndükten sonra bu sanat hareketlerine geniş çapta devam etmiştir.
Mercan, başta Devlet Resim ve Heykel Sergileri olmak üzere birçok karma
sergilere eserler vermiştir. 1988 yılında kaybettiğimiz sanatçının kendine has
bir çalışma stili vardır. Mozayik tekniğini hatırlatan onun bu çalışmaları
bilhassa hisli ve ahenklidir.
Hasan
Pekmezci (1945 ) Konya Beyşehir doğumlu. Öğretmen Okulu
sonrası gittiği İstanbul Çapa Öğretmen Okulu Resim Seminerinde İlhan Demirci,
Selahattin Taran, Hidayet Gülen ve Enver Naci Gökşen gibi sanatçıların
öğrencisi oldu. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim İş Bölümünden 1968 yılında
mezun oldu.. Çeşitli okullarda öğretmenlik yaptıktan sonra Ankara Gazi Eğitim
Enstitüsü Resim Bölümünde ve 1987 yılından sonra da Hacettepe Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesinde öğretim üyesi olarak çalıştı. 1992 yılında
serigrafiipekbaskı kitabını yayımladı. yurtdışında ve yurt içinde kişisel sergiler gerçekleştirdi. Aralarında 1982 ve 1984 Devlet Resim Heykel
Sergisi Başarı ödülleri olmak üzere yirmi iki ödül kazandı. Sanatçı
halen Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünde öğretim
üyesi olarak görev yapmaktadır.
Haşhaş
Yağı Resim yaparken boyayı inceltmek için
kullanılan yağ. Terbentin ile karıştırılarak kullanılır. Haşhaş yağının
kullanımı resme parlaklık kazandırır.
Haşüre [ Frs. Hachure
(f)] Resimde tarama. Tarama çizgisi.
Haşürer [ Frs.
Hachurer (v)] Tarama çizgileri vurmak.Taramak.
Hallüsünasyon [Frs.
Hallucination (f) Sanrı, birsam. zannetme.
Hat (İng. Calligraph) 1. Hat sanatında kullanılan yazı türlerinden her
biri. Örn. Nesih, talik, kufi birer hat türüdür. 2. Hat sanatı ürünü. 3. 0.0026
m. Uzunluğunda bir eski Osmanlı uzunluk birimi. Hat
sanatı denilince Arap harfleri çevresinde oluşmuş güzel yazı sanatı akla gelir.
Bu sanat Arap harflerinin 6.10. yüzyıllar arasında geçirdiği uzunca bir gelişme
döneminden sonra ortaya çıkmıştır. Türkler, Müslüman olduktan ve Arap alfabesini
benimsedikten sonra uzun bir süre hat sanatına herhangi bir katkıda
bulunmamışlardır. Türkler hat sanatıyla Anadolu'ya geldikten sonra ilgilenmeye
başladılar ve bu alanda en parlak dönemlerini de Osmanlılar zamanında
yaşadılar. Yakutı Mustasımi'nin Anadolu'daki etkisi 13. yüzyıl ortalarından
başlayıp 15. yüzyıl ortalarına kadar sürdü. Bu yüzyılda yetişen Şeyh Hamdullah
(14291520) Yakutı Mustasımi'nin koyduğu kurallarda bazı değişiklikler yaparak
Arap yazısına daha sıcak, daha yumuşak bir görünüm kazandırdı. Türk hat
sanatının kurucusu sayılan Şeyh Hamdullah'ın üslup ve anlayışı 17. yüzyıla
kadar sürdü. Hafız Osman (164298) Arap yazısına estetik bakımdan en olgun
biçimini kazandırdı. Bu tarihten sonra yetişen hattatların hepsi Hafız Osman'ı
izlemişlerdir. Türkler altı tür yazı (aklâmı sitte) dışında, İranlılar'ın
bulduğu tâlik yazıda da yeni bir üslup yarattılar. Önceleri İran etkisinde olan
tâlik yazı 18. yüzyılda Mehmed Esad Yesari (ölümü 1798) ile oğlu Yesarizade
Mustafa İzzet'in (ölümü 1849) elinde yepyeni bir görünüm kazandı. Türk hat
sanatı 19. yüzyılda ve 20. yüzyıl başlarında da parlaklığını sürdürdü, ama
1928'de Arap alfabesinden Latin alfabesine geçilince yaygın bir sanat olmaktan
çıkıp yalnızca belirli eğitim kurumlarında öğretilen geleneksel bir sanat
durumuna geldi. Yazı Türleri Hat
sanatının doğduğu dönemde ortaya çıkan altı tür yazı ile İranlılar'ın bulduğu
tâlik dışında başka birçok yazı türü daha vardır. Bunların bir bölümü fazla
yaygınlaşamamış, bir bölümü de belli alanlarda kullanılmıştır. Örneğin
Türkler'in geliştirdiği divani yazı yalnızca Divanı Hümayun'da yazılan önemli
belgelerde, yazılması ve okunması özel eğitim gerektiren siyakat ise mali
kayıtlarda kullanılmıştır. Kolay yazıldığı için günlük yaşamda yaygın olarak
kullanılan bir yazı türü olan rik'a da 19. yüzyılda sanat yazısı durumuna
gelmiştir. Rik'a ile altı yazı türünden biri olan rika birbirine
karıştırılmamalıdır. Hat sanatında yazılar büyüklüklerine göre de farklı
adlarla anılırdı. Duvarlara asılan levhalarda, cami, türbe gibi dinsel
yapılardaki kuşak ve kubbe yazılarında, her tür yazıtta kullanılan ve uzaktan
okunabilen yazılara iri anlamında celi adı verilirdi. Daha çok sülüs ve tâlik
yazının celisi kullanılmıştır. Alışılmış boyutlardan daha küçük harflerle
yazılan yazılara hurde, gözle kolay seçilemeyecek boyuttaki yazılara da gubari
(toz) denilirdi. Yazı Araç Gereçleri Hat sanatında da yazının temel
aracı kalemdir. Hat sanatında kalem olarak daha çok kamış kullanılırdı. Kamışın
ucu yazılacak yazının kalınlığına göre makta denilen sert maddelerden yapılmış
altlığın üstünde eğik olarak tutulur ve kalemtıraş olarak adlandırılan özel bir
bıçakla yontulurdu. Celi yazılar ise ağaçtan yapılmış kalın uçlu kalemlerle
yazılırdı. Çok ince yazılar için madeni uçlar da kullanılmıştır. Hat sanatında
kullanılan mürekkep de özel olarak hazırlanırdı. Yağlı isin çeşitli katkı
maddeleriyle karıştırılmasıyla elde edilen bu mürekkep akıcı biçimde yazı
yazmayı sağlar, yanlış yazma durumunda da kolayca silinirdi. Hat sanatında
kullanılan kâğıtlar da özeldi. Mürekkebi emip dağıtmaması, kaleme akıcılık
sağlaması için kâğıtlar âhar denilen bir maddeyle saydamlaştırılırdı. Hat
Eğitimi Hat sanatıyla uğraşan kişiye “güzel yazı yazan sanatçı” anlamına
gelen “hattat” adı verilir. Hattatlar yüzyıllar boyu ustaçırak ilişkisi içinde
yetişmişlerdir. Hat sanatını öğrenmeye heveslenen kişi bir hattattan ders
alırdı. Başlangıçta alıştırma niteliğinde çalışmalara dayanan ve “meşk” adı
verilen bu dersler tek tek harflerin yazılışının öğrenilmesiyle başlar, harflerin
birleşme biçimleriyle, sözcüklerin ve tümcelerin yazılış tarzlarının
öğrenilmesiyle sürerdi. Ortalama üç beş yıl kadar süren bu eğitimin sonunda
hattat adayı iki ya da üç hattatın önünde yazı yazarak bir çeşit sınav verirdi.
Hattatlar bu yazıyı beğenirlerse altına imzalarını koyarlardı. Buna, başarı ya
da izin belgesi anlamına gelen “icazetname” adı verilirdi. İcazetname almamış
kişi hattat sayılmaz, dolayısıyla yazdığı bir yazının altına adını koyamazdı.
Hattat Hat sanatı alanında çalışan sanatçı.
Hayal Resmi 1. Herhangi bir
nesneye bakmadan hayali olarak yapılan resim. 2. İmgesel tasarım.
Hayati Misman (1945 ) Konya
doğumlu.Almanyada Sanat eğitimi gördü. Türk Resim Sanatının Baskı Resim
ustalarındandır.
Hedonizm (İng. Hedonism) Sanatta güzel kavramını “haz verici”
olarak ele alan anlayış.
Helografi (Frs. Héligoraphie (f)) Güneş ışınları ile gravür
sanatı.
Henri Matisse ( Le Cateau- Cambresis, 31.12.1869- Nice yakınında
Cimiez, 3.11.1954), Resim yapmaya başlamadan önce hukuk tahsili yaptı. Paris’te
Academia Julian’da Güzel sanatlar Okuluna hazırlık kurslarına devam etti.
Resimde renk ile anlatımın yollarını aradı ve uyguladı.
Henri Tolouse Lautrec (1864-1901) Fransız ressam. Degas ve Japon sanatından
etkilenmiştir. Konuları yaşadığı hayatla yakından ilgilidir. Kahveler, sirkler,
dans salonları çalışmalarının başlıca konuları olmuştur.
Hersteks (Frs.Hers texte (m.inv)) Ayrıca basılıp bir kitabın
içine konulan resim, harita v.s.
Heykel (İng. Sculpture) Hacim sanatı. Estetik yaşantı oluşturması amaçlanan üç
boyutlu nesne, yapıt.
Heykelci (İng. Sculptor) Heykel sanatıyla uğraşan kişi.
Hiciv resim Olayların olumsuz yönünü alaycı bir ifade ile
resmetmek.
Hikmet Onat Hikmet Onat 1914 kuşağının bazen hafif ışık
titreşimlerine yönelen üslup anlayışına farklı boyutlar getirmiş geniş ve enli
tuş bireşimlerinden oluşan bir tarz geliştirmiştir. 1885’te İstanbul’da doğdu,
1977 ‘de İstanbul’da öldü. 1903’te Heybeliada Bahriye Mektebi’ni bitirdikten
sonra, Sanayii Nefise Mektebi’ne girdi. Bu okulu bitirince, sınavı kazanarak
Paris’e resim öğrenimini sürdürmeye gitti(1910). Cormon atölyesinde çalıştı.
Yurda dönüşünde Nişantaşı Sultanisi’ne resim öğretmeni oldu. Daha sonra Güzel
Sanatlar Akademisinde öğretmenliğini sürdürdü. Özbekler tekkesi, Kandilli’den Boğaza Bakış,
Boğaziçi gibi tabloları en tanınmış eserleridir
Hint Mürekkebi (İng. Indion ink) Suya dayanıklı, kaligrafide ve
desen yapımında kullanılan bir tür siyah mürekkep.
Hint Sarısı (İng. Indion Yellow) 1. Kehribar sarsına yakın bir
tür sarı renk. 2. Koyu sarı.
Hiperrealizm (İng. Hypherrealism) 1960’ların sonuyla 1970’li
yılların başında ortaya çıkan bir gerçekçi akım. Özellikle, resim sanatında
gözüken Hiperrealizm, figüratif gerçekliğin Fotoğrafik bir doğrulukla
betimlenmesini amaçlar. Hiperrealistler sanatsal eylemi hemen hemen yalnızca
bir el becerisine indirgemiş sayılabilirler. Hiperrealist akım konuları bir
bütünlük göstermez; endüstri ürünlerinden düşsel konulara kadar her konu sadece
sanatçının tercihine bağlı olarak betimlenebilir.
Hiref (Sanat) (İng. Crafts) Osmanlıca’da bu günkü sanat ve zanaat
sözcüklerinin ikisini de içeren bir anlam alanına sahiptir.
Histori (Frs.Historié, e (Adj)) Küçük resimlerle süslü.
Historiyer (Frs. Historier (v)) Küçük resimlerle süslemek.
Hiyeroglif (İng. Hieroglyphs) Her tür resimyazısının genel adı
olmakla birlikte, daha çok Mısır resimyazısı için kullanılır.
Hoca Ali Rıza Hoca Ali Rıza özellikle peyzaj alanında üstün şiirsel
nitelikli bir üslup varlığı gösteriyor. Büyük bir eğitici etkinliği olan
sanatçı çeşitli çizim etütlerini kapsayan taş baskısı albümlerle, Türk resminin
yenilenme olgusunu geniş kesimlere yaymış, giderek Efsaneleşen bir isim
olmuştur. 1864’te İstanbul’da doğdu, 1930’İstanbul’da öldü. Askeri Rüstiye’de
okurken resme olan ilgisi Harbiye’de de devam etti. Kendisi gibi resme meraklı
arkadaşlarıyla okulda bir resimhane açılması için Ethem Paşa’ya başvurdu.
İsteğinin kabulü üzerine Resimhane açıldı ve Osman Nuri Paşa, Süleyman Seyyid
bey gibi öğretmenler burada görevlendirildiler. Ali Rıza 1884’te .Harbiye’yi bitirince
aynı okulda Resim Muallimi Muavini olarak atandı. Resim öğretmeni olarak
Darüşşafa, İnas Sanayii Nefise Mektebi, Çamlıca ve Üsküdar Kız Liselerin’de
öğretmenlik yaptı. Ölümünden 3 yıl sonra çocukları tarafından ilk toplu Resim
sergisi açıldı. Başlıca eserleri şunlardır; Manzara, Üsküdar’da bir sokak,
Kayalar
Hodegeteria (İng. Hodegeteria) Ortodoks ikonografisinde bir Hz.
Meryem betimi türü.
Honore Daumier (1808-1879) Fransız ressam. 4.000 ‘e yakın litografi
baskı tekniği ile resim yapmıştır. Hiciv ağırlıklı politik karikatürler
çalışmıştır.Günlük hayattan sulubuya , yağlıboya resimler yapmıştır.
Horizon (m) Bir tabloda gök fonu. Görünüş alanı, görünüm.
Hortus Konlusus (İng. Horus Conlusus) 15. yy. Avrupa resminde Meryem
ile çocuk Hz. İsa’yı bir cennet bahçesi içinde oturmuş durumda betimleyen
sahnelerin genel adı.
Höyük Altında arkeolojik bir sit bulunduran yapay tepe.
Hudahane Osmanlıca sanat terminolojisinde sanktürer, kutak.
Hudson River Okulu 19. yüzyılda yaşamış bir çok Amerikan manzara
ressamını bir araya toplayan resim okulu.
Hurufat 1.Kaligrafik işaret. 2. Basımda kullanılan her tür
harf, işaret vs. “Pentürel resimde motif olmayan hurufat yerine, hurufat
olmayan motif kullan” Prof. Diçer Erimez.
Hümanizm (Frs. Hümanism) 1. İnsanın düşünsel, duygusal ve
fiziksel yapısını temel ölçü olarak alan bir düşünce sistemi ya da “ideoloji”
olarak tanımlanabilir. 2. İnsancıllık.
Hümanistik Hümanistique (m) insancıl, insanlığa değgin, Yunan ve
Alman edebiyatına ait.
Hüsamettin Koçan 1946'da Bayburt'ta doğdu. 1970'de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Yüksek okulu'nu
bitirdi. 1978'de Salzburg Uluslararası Yaz akademisi'nde resim çalışmaları yaptı. 1997 yılından beri Marmara ÜniversitesiGüzel Sanatlar Fakültesi Dekanı olan sanatçının 2'si yurt dışından olmak Üzere 8 ödülü vardır.
bitirdi. 1978'de Salzburg Uluslararası Yaz akademisi'nde resim çalışmaları yaptı. 1997 yılından beri Marmara ÜniversitesiGüzel Sanatlar Fakültesi Dekanı olan sanatçının 2'si yurt dışından olmak Üzere 8 ödülü vardır.
I
Ispatula ya da Spatula (İng. Palette knife) 1 Palet bıçağı. 2. Mala’ya
benzer, Palet üzerinde boya karma ve fırça yerine tuval yüzeyine kalın boya
vurma aracı. Ahşap saplı metalden yapılmış resim malzemesi. Tuval yüzeyindeki
boyayı kazıma için de kullanılır. “ Ispatül, Spatül” de denir.
Istampa (İng. Stamp pad, İnk pad) 1. Mühür ya da basmak için
kullanılır. 2. Stamp (Estamp); Baskı resim. Japon stampları ünlüdür. Bazı
Batılı ressamlar Afrika maskları yanında, Japon estamplarını araştırarak
üzerinde çalışma yapmışlardır.
Işık (İng. Light) Resim sanatında çeşitli yanılsama teknikleri
kullanılarak, betiler ve resmedilen alan üzerinde yaratılan aydınlık etkisi.
Rönesans döneminde ortaya çıkmış ve bu çağdan sonra Modern Sanata dek Avrupa
resminin uğraştığı temel sorunlardan biri haline gelmiştir. Başka ülkelerde ve
Rönesans öncesinde tüm resimsel betiler homojen renk düzeniyle sunulur. Gerçek
nesnelerin bir ışık kaynağı karşısında nasıl bir görünüm sundukları ve bunun
nasıl resmedileceği, söz konusu sanat anlayışlarının konusu olmamıştır. Görme
olayı ışıkla başlar. Işık görsel nesnelerin bize yansımasını, dolayısıyla
görmemizi sağlar . Çizimi istenen biçimin bir yüzeyde gerçekleşmesi, yansıtmış
olduğu ışık değerlerinin doğru görülmesi ve doğru yerleştirilmesiyle olasıdır.
Resmetme olayında ışık beyazla, ışığın yok olması da beyazın giderek siyaha
dönüştürülmesiyle anlatılır. Işık etüdü için doğa güzel bir öğretmendir. Doğal
nesnelerin ışık değerleriyle etüt edilmesinde amaç; objeyi kağıtta yinelemek
değil biçimini, şeklini, dokusal yapısını, parlaklığını, matlığını ve
planlarını yansıtan ışık değerlerinin nasıl bir düzenle yerlerini aldıklarını
görmek ve kişisel yorumlarla bütünleştirmektir. Böyle bir çalışmadan hareketle
izlenimlerimize dayalı bir yorum, bir düzenleme de yapılabilir. Uygulama
çalışması olarak şunlar yapılabilir: 1. Kurşun kalemle siyah beyaz arasındaki ışık değerleri açıktan
koyuya doğru eşit kademelerle skala halinde araştırılır. 2. Açıkla koyu
arasında bir çok ışık değerlerine sahip olan renkli dergi resimleri kesilerek
yeni bir düzenleme oluşturulur. Bu düzenlemede, anlam ve biçim yönünden bir
içerik düşünülebilir. Kolaj olan bu çalışma başka bir kağıda kalemle yada boya
ile aktarılır. 3. Doğal değerler resmedilir. Obje üzerinde ışık değerleri
tespit edilerek skala halinde gösterilir.
4. Işık değerleriyle etüt edilen objeden kaynaklanan ya da ayrı bir düşünceyle derinliksel çalışmalar yapılır. Bu soyut yorumlamalar rölyef karakteri gösterir. Belli ölçülerdeki kartonların çeşitli sistemlere ya da sistemsizliklere göre bölümlenip kesilmesi, kesilen kısımların çıkarılması, burulması, bükülmesi, kırıştırılması ve boş dolu alanlar elde edilmesiyle ışık değerlerinin şekillendirmede anlatım olanakları araştırılır. Işık olaylarının daha iyi algılanabilmesi için, yapılan bu şekillendirmenin ışık değerleriyle resimlenmesinde gözlemlerin kalıcılığı açısından önemlidir.
4. Işık değerleriyle etüt edilen objeden kaynaklanan ya da ayrı bir düşünceyle derinliksel çalışmalar yapılır. Bu soyut yorumlamalar rölyef karakteri gösterir. Belli ölçülerdeki kartonların çeşitli sistemlere ya da sistemsizliklere göre bölümlenip kesilmesi, kesilen kısımların çıkarılması, burulması, bükülmesi, kırıştırılması ve boş dolu alanlar elde edilmesiyle ışık değerlerinin şekillendirmede anlatım olanakları araştırılır. Işık olaylarının daha iyi algılanabilmesi için, yapılan bu şekillendirmenin ışık değerleriyle resimlenmesinde gözlemlerin kalıcılığı açısından önemlidir.
Işıklı Masa Ön
hazırlık çalışmalarının yapıldığı üzeri cam dan yapılmış alltan ışıkla
desteklenmiş masa.
Işık-Gölge (Chlaroscuro, Clare-Obscure) Aydınlık ve karanlık
kombinezonuyla ifade bulan, şekiller üzerindeki aydınlık, karanlık ve yarı
aydınlık etkilerini ayarlayan resim tekniği. Modelin hacim ve derinliğinin
belirgin hale gelmesini sağlayan kavrama ışıkgölge denir. Işık kaynakları
güneş, ay ve suni aydınlatma araçlarıdır. Işık kaynağı eşyanın her tarafını
aynı derecede aydınlatmaz. Işığa yakın olan yerler aydınlık, ışığı görmeyen ve
uzak yerler karanlık, ışık ve gölge arasında kalan yerler ise eşyanın esas
rengini verir. Işığın aydınlatma derecesine ton denir. Bir kaynaktan
aydınlatılan varlıkların ışık ve gölge durumunu incelersek başlıca 4 değer
görürüz. Rembrandt ve Caravaggio gibi ressamların en çok uğraştıkları ve
çeşitli çözüm yolları buldukları sorun.
Işık Heykeli (İng. Light sculpture) Floresan, neon, ampul, lazer
gibi ışık kaynakları ya da aydınlatma araçları kullanılarak gerçekleştirilen üç
boyutlu bir sanat yapıtı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder