11 Kasım 2012 Pazar

RESİM SÖZLÜĞÜ_ Prof. Ahmet ATAN


F

Fahri Kaptan Fahri Kaptan adıyla bilinen sanatçı, Pirimitif adı verilen diğer foto yorumcu ressamlar gibi Saray bahçesi, Köşkler ve benzerleri kapsayan manzara resimleri oluşturmuş, teknik planda üstün başarısını kanıtlayan uğraşlar içine girmiştir. 19. Yüzyıl ortalarıyla 20. yüzyıl başları arasında yaşadığı bilinmektedir. Matematikçi Eşref bey’in oğludur. Öğrenimini Darüşşafa’da bitirdikten sonra sivil Rüştiyelerde, Askeri Deniz Rüştiyesinde ve Darüşşafa’da resim öğretmenliği yaptı. Bugün resim ve heykel müzesinde bulunan Yıldız Saray Bahçesi en ünlü eseridir.
Fahrünnisa Zeyid  (1903 1991) 1903 yılında İstanbul'da doğmuştur. Tanınmış diplomatlardan Şakir Paşa'nın kızıdır. 1920'de Sanayii Nefise Mektebi'ne girerek resim öğrenimi gördü.1928'de Paris'e gitti. Akademi Ranson'da resim öğrenimini sürdürdü. 1934'de o sırada Ankara'da Irak Büyükelçiliği görevinde bulunan Emir Zeyid'le evlenerek prenses payesini almıştır. Yurda döndükten sonra da dış sanat merkezleriyle ilişkisini kesmeyen Fahrünnisa, eşinin nedeniyle arasıra Berlin, Budapeşte, Paris gibi kentlerde ikamet etmiş ve bu merkezlerde sergiler açarak kendisini kabul ettirmiştir. O dünya sanat çevrelerinde, ilk defa en çok tanınmış bir türk ressamı olarak bizim gerçek bir sanat elçimizdir. Paris Modern Sanatlar, Newyork, Gaugenheim, Edimburg, Pittsberg, İstanbul Resim ve Heykel, Ankara Resim ve Heykel Müzeleri ile içte ve dışta da birçok eserleri vardır. Sanatçımızı 1991 yılında kaybettik.
Fakülte (Frs. Faculte (f)) Yetenek.
Faksimile (İng. Facsimilie, Frs. Facsimile´ (m)) Özgün bir resmin, yazının ya da kitabın üzerinde hiçbir değişiklik yapılmaksızın, kopyasının alınarak çoğaltılması. Tıpkı basım.
Fang (İng. Fang) Çin resim sanatında kopya.
Fantastik (İng. Fantatic, Frs. Fantastique (f)) 1. Gerçekte var olmayan, düşsel, efsanelerde var olan, gerçekdışı ve düşsel nitelikteki olgu ve oluşumları niteleyen sözcük. 2 Olağanüstü 3Acaip, tuhaf.
Felsefe (Philosophie) Canlı varlıklar ve objenin prensipleriyle, insanın evren içerisindeki rolü ile ilgili görüşlerin ve inançların bütünü. Bu sorunlar üzerinde eleştirel bir düşünceye dayanan fikirler sistemi.
Ferhat Özgür  19851989 Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resimİş Eğitimi Bölümü'nden mezun oldu, Ankara.19971999 Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü, Öğretim Görevlisi, Ankara 1999 Doçent ünvanını aldı. Kişisel Sergiler: 1995 "Renkli Göstergeler" SiyahBeyaz Sanat Galerisi, Ankara 1995 "Göstergeler ve Kurgusal Biçimler" Atatürk Kültür Merkezi, Ankara 1998 "Toprak" İş Bankası Parmakkapı Sanat Galerisi, İstanbul 2001 "imgelen Ayrıştırmak" SiyahBeyaz Sanat Galerisi
Fernand Leger (1881-1955), Fransız Ressam, Türk Ressamı Neşet Günal’ın hocalığını yapmıştır. 1917 Yılından sonra Kübizm akımına örnekler vermiştir.
Ferruh Başağa 1914 yılında İstanbul’da doğdu. 1936 – 40 tarihleri arasında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nde eğitimini tamamladı. 1940’da Müstakil Ressamlar Derneği Üyeliği yaptı. 1947’de İGSA Yüksek Resim Bölümü’nden mezun oldu. Aynı üniversitede öğretim üyeliği de yapan Ferruh Başağa yurtiçi ve yurtdışında bir çok kişisel sergi açtı ve karma sergiye katıldı. Halen İstanbul’daki atölyesinde çalışmalarını sürdürmektedir.
Féte Champétre Resimde kır konularının ele alındığı tarz.
Féte Galante Resimde konser, dans, bahçede sohbet ve oyun gibi konuların ele alındığı tarz, Ressam Watteau bu tarz eserleiyle tanınmıştır.
Feyhaman Duran  (1886-1970) İstanbul'da doğdu. Galatasaray Lisesini bitirdikten sonra Mısırlı Prens Halim Paşa tarafından resim öğrenimi için Paris'e gönderildi (1910). Akademi Julian'da Jean Paul Laurens ve Albert Laurens'in öğrencisi oldu. Daha sonra öğrenimini Paris Güzel Sanatlar Yüksek okulun'da Cormon'un atölyesinde sürdürdü. 1914 'de yurda döndü. Portreleriyle 1916'da J.Gialata Saray sergisi'ne katıldı. 1919 yılında Sanayii Nefise Mektebi'ne atandı. "Türk Ressamlar Birliği" ile "Güzel Sanatlar Birliği" nin geliştirilmesinde etkin rol oynadı. 19331951 yılları arasında Güzel Sanatlar Akademisinde resim öğretmeni olarak görev yapan sanatçıyı 1970 yılında kaybettik.
Fırça (İng. Brush) Çeşitli kıllardan yapılmış (Kıl, Samur vs.) Resim yapmakta kullanılan bir araç. "Katı" ressam boyası için örneğin; inceltilmemiş yada çok az inceltilmiş yağlıboya ve akrilik boya için kıl fırçalar kullanılmalıdır. "Akıcı" ressam boyası, inceltilmiş yağlıboya ve akrilik boya tempera, designer gouache, aquerell,lasur için tüy fırça ve sentetik liflerden yapılmış fırça kullanılır. Son olarak fırça seçerken gözönünde bulundurulması gereken ressamın imzası demek olan mizaç, kişisel ifade ve bütün vasıflarını eserinde gösterebilmesidir. Sentetik Liflerden Yapılan Fırçalar: Doğal kıllar kendilerine özgü yapılarından dolayı sulu ve hamurumsu maddeleri (boya gibi) tutmaya uygundurlar. Lukas, polyamid lifler ile doğal kılları taklit etti. (Rot Taklon Pinsel) Bu fırçalar, kıl fırçalarda olduğu gibi boyayı uzun süre üzerinde tutabiliyor, kolayca yıkanabiliyor. Kıl fırçalara nazaran kimyasal çözücülere karşı daha dayanıklı ve sağlamlar. Kıl Fırçalar (Domuz Kılı): Kılların kendiliğinden gelen bir eğilimi vardır. Kasıtlı bir seçim yapılıyorsa, bunlardan faydalanılabilir. Eşit ağırlıklı iki kıl demeti eğilme ve gerilme kabiliyetiyle birbirine bağlanır. Esnekliğin yanında boyayı alım ve verin kabiliyeti iyi bir kıl fırça için önemli bir kalite işaretidir. En iyi kıllar, Çin'in kuzeyinde en soğuk eyaletindeki domuzlardan çıkar. Yağlıboya ve akrilik çalışmalarda fırça darbeleri vermek için en uygun fırça tipidir. Tüy Fırçalar En iyi fırça kılına (Samur) sahiptir. Kolinsky Rotmarder kılları, fırça yapanlar (üretenler) için en değerli, en zarif ama aynı zamanda en pahalısıdır.Bu kıllar, Rusya'nın soğuk ortamlarında yaşayan Mustela Martes familyasına ait gerçek samurdan elde edilmektedir. Bu fırça daha fazla boya depolayabilir. Çünkü, çok ince olan kıl uçlarında esneklik, gerilme kabiliyeti vardır ve bu yüzden yıkandıktan sonra tekrar kullanılmadan önceki haline dönebilir. Kokarca familyasından (Mustela Puterius) olan Sibirya gelinciğinin kılları ekseriyetle samur kılı olarak tabir edilir. İncelik, gerilim kuvveti, açı esnekliği ve uzunluklar tam da Kolinsky kalitesinde değildir. Ama çok miktarda mevcuttur ve Kolinsky kıllarından daha ucuzdur. Gelincik kılı yanısıra, kır sansarı ve sığırların kulak çevresinden alınan kıllarla fırça yapılmaktadır. Suluboya ve yağlıboya için uygun olan ve iyi bir kaliteden ortalama bir kaliteye kadar üretilen fırçalar bulunur.
Fırça Bakımı Boyalar hiçbir zaman fırça üzerinde kurutulmamalıdır. Uzun süre kılların yada tüylerin üzerinde bırakılmamalıdır. Bir sap ile aşağıya doğru tutulmalıdır. Bu değerli kıl ve tüy fırçalarınızı koruyacaktır. Yağlıboya ile boyarken her esas renk için çeşitli boyalarda fırçalar hazır tutulmalıdır. Boyama bittikten sonra palet bıçağı ile yağlıboya sıyrılır ve emici bir kağıt ikle silinir. Sonra terebentin, fırça temizleyicisi içinde temizlenir ve sabunla yıkanır. Bol su ile boyasız su gelinceye kadar durulanır. Boya kullanırken fırça daima yaş olmalıdır. Fırça temizleyici ile temizlendikten sonra suyla sabunla yıkanır. Tempera, designer gouache ve suluboya kullanırken her asıl renk için ayrı ayrı fırça kullanmaya ihtiyaç yoktur. Çünkü fırçalar, çabuk ve kolay temizlenir. Tabii ki aynı boylarda çok fırça kullanmak pratik olacaktır. Hiçbir zaman fırçanızı tiner ile temizlemeyiniz. Boyanın kimyasal yapısını bozduğu gibi fırçanın yapısını da deforme eder. Terebentin ile temizlenir. Fırçanın üzerinde yağlıboya yada akrilik kalmış ise, özel fırça temizleyici solüsyonların içerisinde bir süre bırakmak en sağlıklısı olacaktır. Fırçanızın ömrü size bağlıdır.
Fırça Çalışması (İng. BrushWork) Yağlıboya resimde ressamın boyayı resim yüzeyi üzerine uygularken kullandığı kişisel teknik.
Fırfırı Kırmızıya çalan mor renk.
Fıstıki (İng. Pistachio gren, Lıght gren) Antep Fıstığının içi renginde açık yeşil.
Fiam İngo (İng. Fiam ingo) 17. yy. İtalya’sında özellikle de Roma’da çalışan bazı Filamon sanatçıların takma adı.
Fibonacci Dizileri (İng. Fibonacci Series) Pizzalı Leonardo tarafından 13. yy.’ın başında keşfedilen ve altın orana benzeyen işlev gören sayı dizisi. Oranlandırma amacıyla kullanımı denenmiştir.
Figür (İng. Figure, Frs. Figuré (Adj)) 1. Resim ve heykel sanatında betimlenmiş, doğada rastlanan ya da düşsel her tür varlık ve nesnenin genel adı. Türkçe’deki “beti” sözcüğüyle eş anlamlı gibi düşünülebilse de beti, sanat yapıtında betimlenen her tür gerçeklik için kullanılabildiğinden, daha geniş anlamlıdır. Oysa, figür daima sanat dışı alanlardaki gerçekliklere gönderme yapar. 2. Betili, resimli
Figüratif (Frs. Figuratif, ive (Adj)) Simgelerle gösteren, simgesel, betili.
Figüratif Sanat (İng. Figurative Art, Frs. Figuratif art ) 1. Resim ve heykel sanatlarında, yalnızca gerçek varlık ve nesnelere gönderme yapan betileri kullanan sanat anlayışı. Soyut ya da nonfigüratif sanata karşıt bir yönelimdir. 2. Eşyaları olduğu gibi çizen resim sanatı. 3. Objenin görünür hali, dış karakteri seçilebilen meyildir. Sanat ya figüratif, ya abtre veya non figüratif tarzlarda ifade kazanabilir.
Figürasyon (Figuration (f) ) Betimleme.
Fikir düşünce, görüş, tez.
Fikret Mualla Fikret Mualla hemen hemen tümü Fransa’da geçen sanat yaşamı boyunca, çalışmalarını, evrensel figüratif sanata yapılmış modern bir katkı olarak gerçekleştirmiştir. 1903’de İstanbul’da doğdu, 1967’de (Nice) Fransa’da öldü. Bir süre Saint Josepth Fransız Okulunda, bir süre de Galatasaray Lisesinde okudu. Mühendislik Eğitimi yapmak üzere Almanya’ya gönderildi. Resim çalışmalarına burada başladı ve kısa sürede başarıya ulaştı. Daha sonra Fransa’da André Lhote atölyesinde çalıştı. Parasızlık nedeniyle Türkiye’ye dönünce Ayvalık Orta Okulunda resim öğretmenliği yaptı. Bir süre Bakırköy akıl Hastanesinde gözetim altında tutuldu. 1976’da çeşitli yerlerden sağlanan resimleriyle Ankara’da bir sergi düzenlendi. En tanınmış eserleri; Sevişenler, Sokak, Kafe, Haliç ve Süleymaniye, Baloncu
Fiksatif (İng. Fixative) Füzen ya da pastel boya ile yapılmış resimlerde boyanın zamanla kaybolup aşınmasını ve bulaşmasını önlemek amacıyla, yüzeyine püskürtülen sabitleştirici bir tür kimyasal bileşim.
Fixe etmek  Sıvı kimyasal bileşimleri yüzey üzerine püskürtmek.
Fildişi Karası (İng. Ivroy black) Yağlı boyada parlak siyah renk.
Film (İng. Film) Fotoğraf görüntüsünün üzerinde saptandığı duyarkatlı şerit.
Fizyonotras 18. yy. sonlarında icat edilen ve insan başı profilleri çizmek için kullanılan bir araç.
Fleş (Fleche) Ok. Formları organize edebilmede; yönlerini, göstermede kullanılan yön işareti. Bir formun pozisyonunu belirten eksen.
Flör (frs.  Fleur (f)) Çiçek resmi.
Flöri (frs .  Fleuri (Adj)) Çiçekli.
Flöraj   [ frs. Fleurage (m)] Halı ve bazı kumaşlarda çiçek deseni.
Fonetik sanat Güzel sanatlar alanına giren edebiyat, müzik gibi “sessel sanat” kategorisine giren sanat dalı.
Fonkisyonalizm (İşlevsellik) 19. yüzyıldan başlayarak, özellikle mimarlık alanında gelişen bir eğilimdir. Sanat ve sanayi arasındaki yeni ilişkileri çizerken, bir nesnenin biçiminin, o nesnenin dolduracağı işleve uyması ilkesine dayanır.
Fotogram  Objektifsiz fotoğraf yöntemi olan fotogram, yarı saydam ya da saydam olmayan objelerin siyahbeyaz veya renkli fotoğraf kağıdı, fotoğraf filmi ya da ışığa karşı duyarlaştırılmış herhangi bir obje üzerine yerleştirilerek pozlanması ve normal kağıt banyosu işlemlerinin yapılmasıyla elde edilir. Pozlama sırasında verilen fdeğerlerine, objelerin saydam, yarı saydam ya da saydam olamamalarına; hareketli ya da hareketsiz olmalarına göre gri tonlar artar ya da azalır. Objenin dışında şablon da kullanılabilir. Baskı sırasında agrandizör objektifinde orta fdeğeri seçmek ( 5.6f, 8f gibi ) gri tonları daha rahat elde etmeyi sağlar. Objektif önüne dokulu camlar konarak çok değişik sonuçlar da alınabilir. Fotogramda kompozisyon çok önemlidir. Bundan dolayı baskı öncesi tasarım gereklidir. Fotogramın tarihçesine bakacak olursak; Fütürist akımın içerisinde şekillenmiş olan vortisizm’in temsilcilerinden fotoğrafçı Alvin Langdon Coburn’un “vortograph”ları bu akımın şekillenmesinde önemli rol oynamıştır. Çünkü onun çalışmaları soyut anlamda ilk fotoğraflardı. Kübizmin ardından sanatçılar artık “görsel deneyler” yaparak soyut fotoğraflar elde etmenin yollarını aramaya başlamışlardır.Paul Klee, Wassily Kandisky, Laszlo MoholyNagy, Man Ray soyut çalışmalara mühürünü vurmuş; dadaist ve konstrüktivist sanatçılardı. Soyut görüntüler elde etmek için fotogram, sertleştirme, S/B ve renkli tonlara ayırma, solarizasyon, optik bozulma yöntemleri kullanılmıştı.
Fotoğraf (İng.Photograph) Mekanik yolla elde edilmiş resim.
Fotoğrafçılık (İng. Photography) Fotoğraf çekme mesleği ya da uğraşı.
Fotoğrafta ışık  Fotoğraf ışıktır. Fotoğraf yapmanın ilk adımı olan ışık, fotoğraftaki görselliğin nedenidir. Nasıl resim boya ile çiziliyorsa fotoğraf ta ışıkla çizilir. Bir çekimde fotoğraf makinasının ayarları ışığa göre yapılır.Çünkü fotoğrafın kaynağı ışıktır. ( Photo Yunanca ışık anlamına gelir ) Bir ölçüde fotoğrafın başarısı ışığa bağlıdır, yani ışıklandırmayı doğru yapmak gerekir. Işığın en önemli işlevi fotoğrafın çekilmesini sağlamaktır. Eğer fotoğrafın bir bölümüne ışık yeterli gitmezse siyah çıkacaktır. Aşırı ışık alan kısımda beyaza kaçacaktır. Öğle ışığında çekilen bir fotoğrafta her şey çok sert ve daha kontrast olacaktır. Sonuç olarak gerek yaratılan ( yapay ) ışık kaynağı gerekse doğal ışık olsun doğru kullanılması önemlidir. Çünkü ışık fotoğrafın temel taşıdır. Bu nedenle ışığı iyi bilmek ve buna göre de iyi değerlendirmek gerekir. Çekim sonrası karanlık odada da yapılan işlemler, ışıklamaya dayanır, yani fotoğraf ışıkla başlar, ışıkla biter. Işık, doğadaki elektromanyetik dalga biçimlerinden biridir. Radyo, radar dalgaları, kızılötesi ışınları gibi. Doğada bulunan bir nesnenin görülmesi için o nesnenin ışık yayması yada yansıtması gerekir. Genellikle bir cisme çarpan ışık az yada çok yansır. Işığı yansıtma derecesine göre cisimler saydam ( cam,su, hava ) yarı saydam ( buzlu cam, ince yağlı kağıt ) saydamsız ( taş, tahta, demir ) diye sınıflanır. Ama yine de bu, cismin özelliği, kalınlığı vs. ile de yakından ilgilidir. Işığın yansıma özelliğinin yanında kırılma özelliği de vardır. Farklı yoğunluktaki ortamlarda, bir ortamdan diğerine geçen ışık kırılır. Sonuç olarak başarılı bir fotoğraf çekimine atılan ilk adım, ışık bilgisi kadar deneyim de gerektiren bir olaydır. Tıpkı resim yapmak gibi fotoğraf çekmek...
Foto Litoğrafi (İng. Photo Litography) Resimleri fotoğrafçılık teknikler kullanarak, taş levha üzerine geçirilip baskı yöntemleriyle çoğaltma işlemi.
Foto Montaj – Birbiri ile ilgisi lmayan farklı fotoğraf parçalarını, fotoğraf tekniği ile bir aradaymış gibi gösterme çalışması.
Fonsaj (Frs.   Fonçage (m)) Tek renkli fon boyası sürme, rengi koyulaştırma.
Fonse (Frs.  Foncé, e (Adj) ) Koyu, koyu renkli.
Fonser  (Frs.  Foncer (v)) Rengi koyulaştırmak, koyulaşmak.
Fon (Frs.       Fond (m) ) Zemin, dipyüzey.
Fon Kartonu – Çeşitli resim çalşımaları için kullanılan renkli, dokulu karton.
Fondr (Frs.   Fondre (v)) Renkleri koyulaştırmak, yumuşatmak, ölgünleştirmek.
Fonü (Frs. Fondu, e (Adj)) Derece derece yumuşayan, derece derece ölgünleşme,   yumuşama.
Form (Forme) 1.Biçim,Şekil. 2. Genel anlamda, sanat eserinin en son biçimi, çizgi, valör, renk, doku kullanılışı ve organizasyonu, bu elemanları organize eden prensipler: Birlik, ritm, balans
Form İnşa – Kağıt katlaması ile uzay boşluğunda bir hacim kaplayacak rölyef biçimde yapılan çalışma.
Fovist (İng.Fovist, Frs. Fauviste (m)) Fovist, çiğ renkçi.
Fovizm (İng. Fovism) Yapıtlarını 1905’te Paris’te topluca sergileyen bir Fransız ressamlar grubunun sanat anlayışı. İzlenimcilik’in bir devamı sayılabilir. İzlenimcilerde pastel ve yumuşak olan renk tonları, Fovist’lerde parlaklaşmış, birincilerde küçük fırça darbelerine ağırlık veren teknik ise geniş ve tek defada oluşmuş renk lekeleri oluşturma anlayışına dönüşmüştür. Yine izlenimcilerin aksine, Fovistler resimlerinde nesneleri deformasyona uğratarak resmetmeyi amaçlamıştır. Öncüsü H. Matisse’dir. Yabani çayırlar anlamındadır. Lois Vauxcelles, 1905 sonbaharında resim ve heykel sergisini gezerken bir grup tablonun anlayış, renk olarak cüret veya cesaretlerini “fovizm” kelimesi ile isimlendirdi. Renklerinde alışılmamış kızılımtrak rengin hakim olduğu vahşi bir ifade tarzı renk kullanma akımını gösterdiler. Van Gogh ve Gauguin’in fovizm bakımından birer örnek meydana getiren eserleri, bu akımın meydana gelmesinde büyük rol oynadı. Fakat, bu iki ressamdan başka, Gustave Moreau’nun Güzel Sanatlar Yüksek Milli Okulunda öğrettiği şeyler de bu akımın meydana gelmesinde etkili olmuştur.
Föymort (Frs. Feuille  morte (f İnv)) Kuru yaprak.
Francesco Goya (1746-1828) İspanyol ressam. Fransız işgali sırasında yaptığı “savaş acıları” isimli tablo dizisi ile tanınır. 19.yüzyı Fransız resmini ve özellikle Manet’yi etkilemiştir.
Frez (Frs. Fraise (Adj) ) Çilek rengi.
Frans Hals (1581-1666) Hollandalı ressam. Geçici duyguları  yakalayan bir porte ressamıdır. Grup porteleri çalışmıştır. Eserleri Manet ve empresyonistleri etkilemiştir.
Fresk (İng. Fresco, Frs. Fresque (f) ) 1. Duvar suluboyası, yaş alçı üzerine yapılan suluboya resim. 2. Duvar resmi. 3. Yaş sıva üzerine suda çözülmüş boya pigmentleri kullanarak yapılan duvar resmi. “Fresko” olarak da anılır.
Fresk Astarı  Fresko usulüyle yapılan duvar resimlerinde duvarın boyaları tutması için sürülen astar tabakası. Bu tabak kireçle ince dere kumundan yapılır. Bu astar tabakası ancak yaş iken üzerine boya işlenir ve bu nedenle her gün ne kadar yer işlenecekse o gün yalnız o kadar kısma astar sürülmek gerekir.
Frezkist (Frs. Fresquiste (m et f)) Duvar suluboyacısı, fresk ressamı.
Frontalite (Frontalite) Arkaik heykelciliğin temel prensibi. İnsan vücudunun simetrisine dayanır.
Frottaj (İng. Frottage, Frs. Frottage (m) ) 1. Gerçeküstü (Sürrealist) akım sanatçıları tarafından kullanılan bir teknik. Hafif girintiliçıkıntılı, pürüzlü bir yüzey üzerine yerleştirilen bir kağıda kömür kalem sürterek kopya etmek anlamına gelir. 2. Parke cilalama.
Fuar – (İng. Fair, Exoposition) Sergi Alanı.
Funk Art (İng. Funk Art) 1960’larda ortaya çıkıp resimli romanlardan alınmış biçim öğeleri ve teknikleri kullanan bir sanat akımı.
Fülijinö, nöz (Frs.  Fuligineux, euse (Adj)) Kurum renginde, siyahımtırak, karamsı.
Fümaj (Frs.  Fumage (m)) Gümüşe altın rengi verme.
Füme (Frs.      Fumée (Adj)) Duman rengi.
Fütürizm (İng. Futurism) 1. İtalyan sanatına 1910’dan 1930’lara dek egemen olan bir sanat akımı. Edebiyattan mimarlığa kadar her alanda etkili olmuştur. Çağdaş endüstriyel gelişmeleri ve özellikle de hızı yücelten bir görüşten temellenmektedir. Bu görüş doğrultusunda çalışan Fütürist ressam ve heykelciler nesnenin devingenliğini betimlemeye çalışmışlardır. Öncüleri Carlo Carra, G.Balla, G. Severini, L. Russolo ve V. Baccioni’dir. 2. Marinetti etrafında İtalya’da doğmuş artistik ve edebi akım. 3. İtalya’da genç sanatçıların meydana getirdiği grubun Akademizme karşı çıktıkları akımın adıdır.
Fütürist Fütürizm anlayışına uygun sanat eseri ortaya koyan ya da taraftarı.
Füzen (Frs.  Fusain (m)) 1. Çubuk biçimine getirilmiş kömürden oluşan bir resim malzemesi, Kömür kalem
Füzen resim  Kömür kalemle yapılmış resim.
Füzenist (Frs. Fusainist, Fusiniste (m et f)) Kömür kalem ressamı.


G

Gaja (İng.Gaja) Birmonya duvar resimlerinin kompozisyonlarında kullanılan dört öğeden biridir. Gaja bu resimlerse çok sık rastlanan fil betisini anlatır.
Galeri (İng. Gallary, Frs.  Galerie (f) ) 1. Sanat yapıtlarının sergilendiği mekan, Sergievi. 2. Barok tiyatroda salonun çevresini dolaşan balkon.
Galibardi (İng. Bright Scorlet) Morumsu kırmızı renkte bir tür kök boya.
Gard – (Frs.  Garde main (m) ) Yazarken ya da resim çizerken el altına konulan kağıt, el kağıdı.
Geleneksel Türk Resmi 18. yy.’da yoğunlaşmaya başlayan Batı etkileri öncesinde, Türkiye’de egemen olan betimleme anlayışıyla gerçekleştirilmiş resim ürünlerinin tümü. Temel özelliği, Batı anlayışının aksine, resim düzleminin iki boyutluluğunu yadsımayışıdır. Geleneksel Türk resmi, bir üçüncü boyut yanılsaması yaratmaya çalışmamış, bir düzlem üzerinde betimlenen her şeyin, ancak iki boyutlu olabileceği gerçeğini kabul etmiştir. Bu nedenledir ki; Geleneksel Türk resminde derinlik, perspektif, modle, ışık, gölge gibi teknikler görülmez; resmetme eylemi yüzeyi düzenleme olan temel ereğine indirgenmiştir.
Gencay Kasapcı  1933 Ankara'da doğdu. 1954 yılında Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü'nü bitirdi 1958 ‘de İtalyan Hükümeti'nin bursu ile İtalya'ya gitti. Bir yıl boyunca Floransa Güzel Sanatlar Akademisinde mozaik ve fresko çalıştı. Floransa'daki çalışmalarını tamamladıktan sonra Roma'ya yerleşti ve yurda dönene kadar profesyonel bir ressam olarak kariyerini Roma'da sürdürdü. 1966 yılında Yurda döndükten sonra Ankara'da Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Şekerbank, Ziraat Bankası ve İş Bankası; İstanbul'da Divan Otel ve Etap Otel'e bazı panolar ve Mersin iline "Özgürlük Anıtı"
ve daha sonrada "Portakal Ağacı" anıtlarını yapmıştır. Eserleri dünyanın çeşitli ülkelerinde ve yurdumuzdaki özel koleksiyonlarda yer almaktadır. Ödülleri: 1961 Milletlerarası Gubbio Resim Yarışması Birincilik Ödülü, İtalya. 1974 DYO Resim Yanşması Resim Ödülü. 1980 Ev Dekorasyon Resim Yarışması Başarı Ödülü. 1983 Vakko Resim Yarışması Ödülü. 2003 Kültür Bakanlığı 64 Resim ve Heykel Yarışması Başarı ödülü.
Genre Resmi (Bkz. Janr) Gündelik hayatı konu edinen resim tarzına verilen isim.
Gentile Bellini (1430-1507) 1470-81 yılları arası İstanbul’da Fatih Sultan Mehned’in portrelerini yapmış, ama bunların hepsi 1577’de yanmıştır.
Geometrik şekil (Form geometrique) Karakteri bakımından, doğru ve matematik yapının kaidelerini olduğu gibi izleyen biçimlerin görünüşlerini tanıtan terim.
Georges Rouault (1871-1958) Fransız Ressam. 1903  yılından sonra İncil’i konu alan resimler yerine fahişe, soytarı ve yargıç resimleri yapmıştır. 1905 ‘te Fov Sergisinde yer almış olmasına rağmen bütün grupların dışında kalmış ve ekspresyonizm akımı içersinde üslup geliştirmiştir.
Gerçekçi (İng.Realist) Gerçekçilik anlayışı doğrultusunda çalışan sanatçı.
Gerçekçilik (İng. Realizm) Resim ve heykel sanatlarında, yapıtı oluşturan betilerin sanat dışı dünyada rastlanan gerçekliklere doğrudan gönderme yapmasını amaçlayan anlayış. Gerçeklik Avrupa sanatına Rönesans’la birlikte girecek ve 20.yy.’ın başına, Modern Sanat’ın doğuşuna dek egemenliğini sürdürecektir.
Gerçeküstücü (İng. Sürrealist) Gerçeküstücülük anlayışı ile çalışan sanatçı.
Gerçeküstücülük (İng. Sürrealism) 1916’dan bu yana etkisini sürdüren bir modern sanat akımı. Yalnız resim ve heykelde değil, tiyatro, sinema ve edebiyat alanlarında da yayılmıştır. Gerçeküstücülük, resim ve heykelde betileri gerçek dünyadaki ilişkilerine göre ele almaz. Aksine, bunlar asla var olmayacak düşsel bir ortam yaratacak bir kompozisyon içinde sunarlar. Öncüleri arasında Salvador Dali, R. Magritte, P. Delvaux adları sayılabilir.
Georges Seurat (1859-1891) Fransız ressam. Empresyonistlerde görülen ışık oynaşmalarının tersine, Seurat ışığın durgun niteliğine önem vermiştir.Seyrat ve çevresindekiler için neo-empresyonistler deyimi kullanılmıştır.
Gerilim (tension) Sanat elemanlarında var olan dinamizm ve ilgilerini, dengeyi savunan ve tanıtan kelimedir.
Gesam  Türkiye Güzel sanat Eseri Sahipleri Meslek Birliği. GESAM Türkiye Güzel Sanat Eseri Sahipleri Birliği'nin kısaltılmış adıdır. Bu ad Bakanlar Kuru'nca da tasdik edilmiştir. Türkiye Güzel Sanat Eseri Sahipleri Meslek Birliği GESAM 5846 sayılı Fikir ve sanat Eserleri Kanunu'nun 2936 sayılı kanunla değişik 42. maddesi ile Fikir ve Sanat Eseri Meslek Birlikleri ve Federasyonu hakkındaki tüzük hükümleri uyarınca kurulmuştur. Merkezi Ankara'dadır.  Birliğin ana organları Yönetim, Denetleme, Haysiyet ve Teknik Bilim Kurullarıdır. Kendi alanlarında Meslek Birliği tektir, bir başkası kurulamaz. Ancak Yönetim Kurulu kararıyla, tüzükte belirtilen onüç ilde, bütün illeri içine alan bölge şubeleri kurulabilir. Bir bölgede birdan fazla şube açılamaz. Türkiye Güzel Sanat Esri Sahipleri Meslke Birliği GESAM 11 Ağustos 1986 gün ve 19112 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "Fikir ve Sanat Eseri Sahipleri Meslek Birliği Tip Statü'ye uygun olarak ve Statü'nün Resmi Gazete'de yayımladığı günü takiben kurucu üyelerinin valiliğe başvurmasıyla tüzüğünün 3. maddesi gereğince tüzel kişilik kazanmış, Yönetim Kurulu, Haysiyet Kurulu, Denetleme Kurulu ve Teknik Bilim Kurulu Başkan ve Üyeleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 26.11.1986 gün ve 86/11277 sayılı kararıyla, mevzuatına göre, yetkili organ olarak görevlendirilmiş bulunmaktadır.
Gesso (İng. Gesso) Bazı yağlıboya ve tempera tekniklerinde kullanılan bir tür alçı.
Gestalt (İng. Gestalt) Biçimi, kendisini oluşturan öğelerin örgütsel ilişkileri ve yapısal nitelikleri bağlamında değerlendiren anlayış. Sanatsal yorumlama ve eleştiride kullanılır.
Giorgio de Chirico (1888-1978) İtalyan Ressam. 1917’de Cara ve Ferrara ile birlikte yarı sürrealist metafizik resmin öncülerinden olmuştur.
Glasi (Glacis) Işık derecesini artırmak için, kuru bir ton üzerine sürülen erimiş veya şeffaf renk. Bu tonun üzerine aşağı yukarı aynı tonun daha şiddetlisi veya zayıfı, kuru fırça yardımı ile de yapılır.
Glok (Frs. Glauque (Adj)) Maviye çalan yeşil, Su yeşili, gök yeşili, turkuvaz.
Goblen (İng. Goblein) Resimli Avrupa duvar halısı.
Gode (İng. Godet) 1. Yağlıboya, suluboya ya da guaşla resim yapılırken, boyayı karıştırmak ve sulandırmak için kullanılan su terebentin ve yağ karışımı konulan, üzerinde küçük girintiler bulunan bir yüzey biçiminde özel araç. 2. Kadeh, Çanak.
Gotik Sanat (İng. Gotihic Art) Yaklaşık olarak 1140 dolaylarında gelişmeye başlayarak 13.yy’da tüm Avrupaya yayılan bir üslup. Resim ve heykel sanatlarında ise, Gotik’in ekspresyonist bir anlayışa sahip olduğu görülür. Özellikle insan betilerinde uzatma ve inceltme gibi ekspresyonist deformasyonlara başvurmuştur.
Gök Mavisi (İng.Sky blue) Açık mavi renk.
Gök Zümrüt (İng. Saphire) Lacivert taşı ya da safir adlarıyla anılan değerli taşın bir diğer adı.
Gölge Işık Düzeni ya da Dağılımı (İng. Light and Shad Effect) Yalnızca Batı resim sanatına özgü bir kavram olan “gölgeışık düzeni”, sanatsal gerçekliğin yeniden üretilmesi için kullanılan bir yanılsama tekniğidir. Resimsel yapıtın içerdiği tüm betiler, bu teknik sayesinde bir kesimi gölgeli, diğer kesimleri ise aydınlıkmış izlenimi verecek biçimde betimlenirler. İzlenimci resmin ortaya çıkışı sonrasında gölgeışık düzeni bütünüyle kullanım alanından çekilir ve Modern Sanat’ta hiç görülmez.
Gölge Resim Silüet halinde çok defa kesme tekniğinde yapılan resim. Karagöz resimleri gibi ışık geçirecek nitelikleri olan figürlere de gölge resim denebilir.
Görsel Doku  yüzeylere dokunmakla elde edilmeyip, görme yoluyla elde edilen doku etkilerine denir. Düz yüzey üzerinde görüntü olarak doku etkisi verir. Örn. Herhangi bir cismin (üç boyutlu) iki boyutta görüntüsünü kağıt üzerinde yaparken onun yüzeylerinin pürüzlülük derecesi bir takım taramalar ve noktalar yardımıyla belirtilir ki, kağıt üzerine resmedilen bu doku sadece görsel olarak algılanan bir yapay dokudur. Çünkü resme el ile dokunulursa, elde hiçbir zaman o cismin yüzeyinde gerçekte hissedilen doku etkisi gelmez. Buna karşın gözle bu resme bakıldığında o cismin yüzeyindeki pürüzlülük derecesi oldukça iyi anlaşılabilir. )
Görsel Zeka  Görüntüye dayalı zeka. Ojelere bakarak hafızada tutma gücü için kullanılır.
Göl (Frs.Gueule (se casser la)) Tiyatro yapıtlarında başarısızlığa uğramak.
Görsel Analiz  Görsel eğitim ile başlar; bireyin çevresine karşı nasıl bakması, neyi görmesi gerektiğini anlama ve onun hakkında düşünme çabasıdır. Görsel analiz ile oluşan değer yargıları bireyin çevresine karşı ilgi duymasına, onu daha duyarlı bir biçimde gözlemlemesine ve çevresini yargılamasına olanak sağlamaktadır. Görsel analiz, his ve hayal gücünü harekete geçirerek amaca uygun yorumlama becerisini de kazandırmaktadır. Gözlemlerin ve fikirlerin sözcükler yerine çizimle not alınmasına yardımcı olmaktadır. Çizimle not almanın potansiyeli, kayıt yapmanın ötesindedir. Çünkü görselleştirilen bilgi, algılama gücüne bağlı olarak kaydedilir. Algılama gücü de, gözlem yapabilme kadar düşünme yeteneği ile gelişmektedir. Not alma alışkanlığı kazanmak için, görsel analiz yaparken bazı temel becerilere sahip olmak gerekmektedir.
Görsel İfade  Görsel mesajları göstermek yeteneğidir. Görsel keskinlik aldığımız mesajlarla ilgilenirken, görsel ifade, yolladığımız mesajlarla ilgilidir. Görsel eğitimi başarmak için her ikisi de bilinçli olarak geliştirilmelidir. Görsel mesajın, üç seviyesi tanımlanmakta: Bunlar, ifade, soyutlama ve sembolizmdir. İfade,gerçekte görebildiğimiz ve yaşadığımız şeyleri kaydetmeyi araştırır. Görsel iletişimde, soyutlama daha kuvvetli ve özü çıkartılmış bir anlama doğru bir basitleştirme olarak tanımlanmaktadır. Herhangi bir anda görülen şeylerin anlamını çıkartmak ve düzen yaratmak için görsel bilgi ile doldurulmuş olmak gerekmektedir. Bu, algılama denilen olgu aslında soyutlama sürecidir. Sembolizm de görsel mesajın basitleştirilmiş bir formudur. Ancak, gerçekte görülebilen için yerine geçebilecek ya da onu yansıtabilecek bir imajı ortaya koyar.
Görsel Keskinlik  Bireyin çevresindeki çok yönlü mesajları ve bilgiyi hızla ve açık bir şekilde görebilme yeteneğidir. Görsel keskinlik,ilgi alanlarına göre ağırlık kazanmaktadır. Bu nedenle görsel eğitim,ilgi alanlarının da genişlemesine katkıda bulunmaktadır.
Göz Aldatma Resimde bazı optik hünerlere başvurarak biçimleri olduklarından başka türlü gösterme sanatı. Bizans resim sanatında biçimlerin belli bir balış noktası dışında çarpık görünüşleri.
Göz Yanılması Görmeye ve görüntüye dayalı olarak şekillerin olduğundan farklı biçimde görünmesi ya da algılanması olayı. Örnek: 1. Renk ayrımı: Ortadaki gri dairelerin hepsi de aynı renk. 2. Çubuk Boyları: Bu şekilde algılama perspektiviniz çok önemlidir. Şekle konsantre olup biraz inceleyin. Çubukların boylarının aynı uzunlukta olduğu görülecektir. 3. Çapraz kenar çizgiler: AB ve BC doğrularının uzunluklarının eşit olmasına rağmen birbirinden farklı uzunlukta oldukları biçiminde algılanmaktadır. 4. Daireler: Şekillerin ortalarındaki dairelerin her ikisi de dikkatle bakıldığında aynı boyda aynı boyda oldukları görülecektir. 5. Bulanık Görme: Çevre çizgilerinin etkisi ile göz ortadaki Çember ve karenin yamuk biçimde görünmesine neden olmaktadır. 6. Paralel Çizgiler: Paralel olmasına rağmen tarama çizgilerinin etkisi ile çapraz biçimde görünmektedir. 7. Yatay ve dikey çizgiler: Dikkatle bakıldığında hem yatay hemde kareleri oluşturan dikey çizgilerin birbirlerine paralel ve düz doğrular olduğu görülecektir. 8. Siyah Beyaz: Açık koyu kontrstının etkisi ile köşelerde yer alan daire biçimindeki noktaların beyaz, ancak yer yer siyaha dönüştüğü görülecektir. 9. Göz akışı: Farklı kalınlıktaki taramaların etkisi ile kavisli gri çizgilerin bulunduğu alanda bir göz akışının olduğu algılanmaktadır. 10. Kare Daire: Kare çizgiler, daire çizgilerin çevrelemesi ile eğri görünmektedir. 11. Eğri doğru: Küçük karelerin diziliş biçimin oluşturduğu görüntü, düz ve birbirine paralel olmasına rağmen eğri görünmektedir. 12. Oturma: Basamak çizim oyunu ile iki kişinin farklı konumlarda oturduğu görülmektedir.
Gözlem Yapma  herhangi bir şeyi çizmek için önce ona bakılması gerekmektedir. Bir çok insanın çizerken karşılaştığı güçlük, dikkatlice bakmak için zamanı yeterince değerlendirememesinden kaynaklanmaktadır. Eğitilmiş bir göze sahip olmak, görme duyarlılığı geliştirmek için sık sık çevreyi analiz eden çizimler yapmak gerekmektedir.
Grafik (Frs. Graphique (m)) Çizgeli, çizge (art Graphiques) ]  çizgeli sanatlar. 2. Yazmak, resim çizmekten ibaret desen. Özellikle çizgiye dayanan (grafik olarak) desen. Desen ile temsil edilen. Çizgiye ait ve ayrı ayrı, göze ait dokular ortaya koymaktır ki; bu desenlerin edilmeleri şarttır. Grafik sanatlar desen, orijinal gravür, mizanpaj, hatta fotoğrafa kadar, her türlü sanat işi. Ölçülen bir büyüklüğün değişimlerini gösteren eğri.
Grafiksel olarak Çizgi ile derlendirilen ifade biçimi.
Grafik Sanatlar (İng. Graphic Art) Çeşitli basım ve çoğaltma teknikleriyle gerçekleştirilen resimsel ya da yüzeysel malzemenin tasarımı konusunu ele alan sanat dalları grubu. Afiş, tekstil tasarımı, tipografi vs. grafik sanatlar kapsamına girer.
Grafikman, Grafiker (Graphiquement (Adj)) yazı ve resimle uğraşan.
Graffito, Graffiti ya da Skraffito (İng. Sgroffito Frs. Graffiti (m) (Tekil, graffite)) 1. Kuru sıva, seramik ya da taş yüzey üzerine sivri bir metal çubukla kazınarak yapılan çizgisel resim ya da bezeme. 2. Eski zamanlarda anıtlara, duvarlara, kapılara çizilmiş resim, yazı. (Bkz. Kazıma Fresk)
Gramer (Frs. Grammaire (f))    Bir sanatın kuralları, genel kurallar.
Gramer dö la pentür (Frs.  Grammaire (de la peinture))    Resim sanatının kuralları.
Gravör (Frs.   Graver (v)) Kazımak, oymak.
Gravür (İng. Engraving, Frs.  Graveur (m)) Ahşap ya da metal baskı levhalarıyla çeşitli kazı resim teknikleri kullanılarak gerçekleştirilip çoğaltılmış her tür sanatsal ürün. Bir baskı tekniği olarak matbaacılıkta ve sanat ürünlerinin yaratımında kullanılan gravür, bir kazıma şekli, çukurbaskı veya oyma baskı olarak adlandırılabilir. Baskı yapılacak görüntü ahşap, metal veya taş levha üzerine çeşitli yöntemler (elle kazıyarak veya asite yedirme) aktarıldıktan sonra levha mürekkep ile sıvanır. Levhanın yüzeyi temizlenince mürekkep yanlız çukur yerlerde kalır ve levhanın üzerindeki görüntü baskı uygulanarak kağıda aktarılır. 15. yüzyıldan sonra ortaya çıkışından itibaren gravür, günümüze kadar sanatçıları tarafından yaygın bir biçimde kullanılmış ve geliştirilmiştir. Günümüzde bir çok sanatçı gravür baskı tekniğinden sanat baskılarının üretilmesinde yararlanmaktadır. Matbaacılıkta ise 19. Yüzyılın sonlarına kadar basımı yapılan kitaplarda yer alan resimlerin kaliteli reprodüksiyonu için kullanılan gravür, bir baskı tekniği olarak günümüzde fotogravür ya da tiftruk baskı (rotagravür) biçiminde kullanılmaktadır. Gezi eserleri ve gezi albümleri: Genel olarak gezi eserleri içine serpiştirilen gravürler kimi eserlerde ayrı bir ciltte albüm ya da taşbaskılarını albüm şeklinde yayınlamıştır. Dergi ve Yıllıklar:Batı dünyasında yayınlanan kaliteli dergilerde Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili daha çok haber niteliğindeki yazılar gravürlerle süslenerek zenginleştirilmiştir. 18541856 Kırım Savaşı ve 18771878 TürkRus savaşı sırasında başta İstanbul Ve İstanbul’da günlük yaşam olmak üzere, İmparatorluğun diğer kentlerinin görüntüleribu dergilerde oldukça çoktur.Bu dergilere örnek olarak Pariste yayınlanan “L’Illustration”, Londra’da yayınlanan “The illustrated London news” ve “The graphic” i gösterebiliriz. Bunun yanısıra İstanbul ile ilgili nefis gravürler içeren Leipzig’de yayınlanan “Hesperos” da ve Londra’da yayınlanan “He brettanikos aster” adlarında kaliteli iki Rumca dergi vardır.İstanbul’da çıkan Serveti Fünun da gravür ve taşbaskı resimleriyle yayınlanan dergilerden biridir. Özel konularda yazılmış eserler: Bu tür eserlerin başında Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili tarihi ve sosyal içerikli yayınlar gelir. Mouradgea d’Ohsson’un “Tableau général de l’Empire Othoman”, Dimitri Kantemir’in “The history of the growth and decay of the Ottoman Empire”, 18771878 TürkRus savaşı kaleme alınan “Cassell’s illustrated history of the RussoTurkish war” ve "Russed et Turcs: la guerre d’Orient” adlı eserleri örnek olarak gösterebiliriz.
Gravürcü Kazımacı, oymacı, oyma ressamı.
Grafik de figür (Frs. Graphique de figure) Şekil grafiği.
Grafiküle (Frs. Graficulation (f)) Bir resmi kopya etmek için karelere, dördüllere ayırmak.
Grave (Frs. Graficuler (v)) Bir resmi karelere ayırmak.
Gravür sür bua (Frs. Gravure (f)) Oyma sanatı, kazıma, oyma, kazı işi resim, oyma resim.
Gravür an röliyef (Frs.Gravure en Relief) 1. Kabartma, oyma. 2. Tahta, taş, mermer vs.üzerine kazı işi resim.
Gröna (Frs.   Grenat (m)) Nar çiçeği rengi, koyu .
Gri (Frs. Gri (m)) 1. Kül rengi. 2. Beyaz gibi, hafif siyah, fakat değişik ve ince farkı olan cansız tonlar (Pembenin, sarının, yeşilin grisi…)
Gribuyaş (Frs. Gribouillage (m)) Kötü resim.
Gribuyür ,yöz (Frs. Gribouilleur, euse (m et f)) Kötü resim yapan, acemi ressam.
Gri ,Griz (Frs.    Gris, e (Adj) Kül rengi, gri renk.
Grikler (Frs.   Gris clair (Adj)) Açık gri.
Grisayye (Frs.   Grisailler (v)) 1 Kül rengi boyamak 2 Kabartma taklidi resim yapmak.
Grisay (Frs. Grisaille (f)) 1. Kül rengi resim 2. Kül rengi kabartmalı resim.
Grize (Frs. Grisé (m)) Tabloya, gravüre  konulan gri boya.
Gri pörl (Frs. Gris perle) Açık külrengi, gümüşi.

Guaş Guaj (İng.Gauache, Frs.  Gouache, Gouage (f) ) 1.Boya pigmentlerinin suyla karıştırılıp macun haline getirilmesiyle üretilen resim boyası. 2. Zamklı suluboya, guaj 3. Guaşla yapılmış resim. “guaj (boya)”. Kapatıcı bir tekniktir. Guvaş boya su ile çok az inceltilir. Üst üste sürülerek çalışılır. Kolay bir tekniktir. Su ile inceltilmesi bakımından suluboyaya, üst üste sürülmesi bakımından ise yağlı boya tekniğine benzer. Açık tonlar beyazla elde edilir. Koyu tonlarda renge siyah katılarak elde edilebilir.( Açık  koyu) Ayrıca ışıklı yerlerde sarı , turuncu, gölge yerlerde de mavi, mor renkler kullanılabilir.( Işık  gölge)Guvaş boya tekniği ile yapılan çalışmalardan örnekler; Kandisky, Klee, A. Archıpenko,
Guaşe (Frs.   Gouacher (v))  Suluboya ile yapmak.
Guaş boya tekniği  Guaş boya kullanılarak yapılan resim türü.
Guernica  Picasso’nun yaptığı savaş yıllarını konu edinen tablosunun adı.
Gustave Courbet (1819- 1877) Fransız ressam. Resimlerinde realist tarzda, günlük hayattan görünüşler, portreler, çıplaklar, çiçekler, manzaralar yapmıştır. Gravür çalışmalarında Dürer’den etkilenmiştir.
Gümüşi (İng. SilverGray) Parlak açık gri renk. Kül rengi.
Güngör Taner  1941'de İstanbul'da doğdu. 1968'de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar AkademisiNurullah Berk Atölyesi'nden mezun oldu. 1971'de Salzburg Yaz Akademisi'nde Corneille ile çalıştı. Mimar Sinan Üniversitesi'ndeki öğretim üyeliği görevine devam eden sanatçının birçok kişisel sergisi ve 4 ödülü vardır.
Güvez (İng. Purplish red) Mor renge çalan kırmızı renk.
Güzel (İng. Beatiful) 1.Görsel bağlamda, göze hoş gelen. 2. (İng. Nice) Hoş. 3. (İng. Good) iyi, faydalı. 4. (İng.Fine) Güzel, zarif, ince, narin. 5. (İng.Well) İyi, uygun.
Güzelce (İng.Beautifully) 1. Güzel bir şekilde. 2. Güzel görünen. 3. Güzelimtrak.
Güzelleşmek (İng. To become beautiful) 1. Güzelleşmeye başlamak. 2. Normalden güzele doru yol almak.
Güzelleştirmek (İng. To make beautiful) 1. Güzel hale getirmek. 2. Normalden güzele doru yol aldırmak.
Güzellik (İng. Beauty, goodness, gentleness, kindness) Yüzyıllarca güzellik sanat yapıtının temel amacı olarak nitelenmiştir. Çağdaş sanat eserinin artık çirkini de betimleyebileceğini savunanlar da bulunmaktadır. Dolayısıyla, çağdaş sanat için güzellik bu gün yalnızca sanatsal gerçekliğin üretilmesinde gösterilen başarı olarak tanımlanabilir. Sanat eserinde haz verme amacı sanatsal uğraşın merkezi olmaktan çıkmıştır. Ana ölçüt, sadece güzel bir objenin güzel olarak resmedilmesi yanında, çirkin gibi nitelenen bir objenin de güzel resmedilmesidir. Burada Sanatsal ifadenin başarısı temel hareket noktasıdır.
Güzel Sanatlar (İng. Fine Arts) Resim, heykel, Mimari, Edebiyat, Müzik ve bunların bir arada kullanılarak oluşturulan tiyatro, sinema, folklor gibi sanatsal alanların genel adı.
Güzel Sanatlar Birliği 1908’de Osmanlı Ressamlar Cemiyeti adıyla kurulan sanat derneği. Batılı anlayışta resim ve heykelin Türkiye’de gelişmesi için çalışmıştır. Bu gün daha çok izlenimci resmin çizgisini izleyen bir anlayışla çalışan sanatçıları içerir.


H

Hacim (İng. Volüme, form) 1.Sanatta “hacim” sözcüğü nesnelerin uzayda yer kaplayan masif kitlesi anlamına gelmektedir. Başka bir anlatımla, hacim dördüncü boyuta, yani mekan boyutuna sahip olmayan üç boyutlu bir nesnenin niteliğidir. Heykel ve Seramik sanatları birer hacim sanatı sayılır. 2. Heykel gibi, mekanda yer işgal eden bir kütleye veya hacime dairdir. Bu yanılsamayı sağlayabilmek için sanatçılar modle etme (modelling) veya tarama (hatching) gibi teknikler kullanırlar.
Haki (İng.Khaki) Kahverengiyle koyu yeşil arasında bir renk.
Hakkak (İng. Engraver) Hak sanatı üzerinde çalışan meslek adamı.
Hale (İng. Nimbus) Resim sanatında Hıristiyan azizlerinin başı çevresinde görülen ve daire biçiminde betimlenen bir resimsel öğe.
Hale Asaf Hale Asaf'ın teyzesi ilk Türk kadın ressamı Mihri Hanım, sonraları Bursalı Selami Paşa'nın oğlu hariciye memurlarımızdan olan Müşfik Bey'le evlendiği için Mihri Müşfik adıyla da tanınmıştır. Ünlü ressam, İtalya'da olduğu gibi, Almanya'da ve Fransa'da büyük başarılar sağlamış, mütareke devrinde İstanbul'daki Güzel Sanatlar Akademisi'nin kız öğrencilerine resim dersleri vermiş, hayatının son yıllarını Amerika'da sefalet içinde tamamlamıştır.
Mihri Hanım, 1885 yılında doğdu. Bembeyaz tenli, siyah saçlı, mavi gözleri ile etine dolgun, çekici ve değişik bir güzeldi. İlk kültürünü evlerine gelen özel öğretmenlerden aldı. Batılı kadınların hayatına özenen ve bunda bir Batılı kadın gibi başarılı olduğunu sanan kadınlar arasında, yerini buldu. Genç kızlık çağına geldiği zaman, Avrupa'dan İstanbul'a gelen operetçileri, müzisyenleri izler, o devirde Türk kızları için yadırganan biçimde dekolte giyinir ve alafranga hayata içten tutkusunu, her hareketi ile belirtirdi.Aslında, çapkın bir babanın güzel ve biraz da âşık ruhlu kızıydı. O da babası gibi, hayatını neşe ve zevk içinde geçirmeye meyilli idi.Bir ara, Müşfik Bey'le devam ettirdiği bohem hayatını, evlenmek suretiyle sürdürdü. Roma'da tabloları ile yaşantısı sırasında, belki de Danonçiyo'nun delaleti ile, Vatikan Müzesi'ne bir tablosu bile konuldu. Hatta, Papa'nın bir portresini yaptı. Papa , ilk defa bir kadın ressama poz veriyordu. Bütün bunlar, meşhur Danonçiyo'nun özel dostluğunun eseri idi. Mihri Hanım, aynı zamanda, bir salon kadınıydı. İttihat ve Terakki Partisi büyüklerinden çoğu ile dostluğu vardı. Hıristiyan kadınları gibi, erkeklerle içki masasına oturması garip karşılanmış ve İttihatçıların memleketten kaçmasından sonra, kendisi de Roma'ya, daha sonra paris'e giderek resim yapmakla yaşantısını sürdürmüştür. Onun Paris'teki atelyesi, 52 Bd. Montparnasse'de idi. Ancak Paris'teki hayatı, çok israflı gçmiş ve tablolarının geliri borçlarını kapatamadığından, sıkıntı çekmiştir. Hayatının son yıllarını Amerika'da geçirmiş, zengin kişilere, özel resim dersleri vererek ömrünü tamamlamış, çalışma gücünü kaybettikten sonra, sefalet içerisinde, sanat ve gerçek dünyamızdan göçmüştür. Hale Asaf'ın hocaları ve eserleri Hale Asaf, evinde, küçük yaşta resme başladı. İlk öğretmeni, kendisine İngilizce dersi veren bir matmazeldir. Hale daha sonra Dame ve Sion'da okudu. Fransızcayı bu okulda, evlerindeki Rum hizmetçilerden de, güzel konuşacak kadar Rumca öğrendi. Daha sonra teyzesi Mihri Hanım'ın yanına, annesi ve babası ile gittiğinde Roma'da uzun müddet resim çalışmaları yaptı ve bir İtalyan gibi İtalyan diline vakıf oldu. Hale, müterakenin ilk yıllarında, babası ile annesinin mali durumu müsait olduğu sırada, Almanya'ya resim tahsiline gönderildi. Orada da, Almancayı öğrendi. Hale'nin yabancı dilleri erken kapabilen bir kabiliyeti vardı. Resimde de öyle oldu. Teknik resim dersini teyzesi Mihri Hanım'dan aldı. Daha sonra, ünlü ressamımız Namık İsmail'in özel öğrencisi oldu. Mütareke devrinde ise 16 yaşındayken Berlin'e gönderildi. Orada, imtihanla Güzel Sanatlar Akademisi'ne girdi ve tarihi tablolar ressamı Prof. Kamf Arthur'un talebesi oldu. Akademi Müdürü Prof. Kamf Arthur, Hale'de büyük istidat gördü ve onun eserlerini Berlin'deki ünlü sanat dergilerine verdi.
Halil Akdeniz  (1944  ) Ürettiği resmin sorunsallarıyla olduğu kadar gerçekliğiyle de evrenselliğe katkıda bulunan bir sressam kimliği taşır. Bu, bir ölçüde onun içinde yaşadığı coğrafyadan kaynaklanıyorsa da geniş ölçüde ressamın evrensel duyarlılıkla bütünleşmesinin sonucudur. Akdeniz'in resmindeki öğeler, resmin bir bütün olarak yaşadığı serüvenin heniz dokunmadığı kaynaklardan beslenmekte, onları yeniden üreterek bilinç altına göndermektedir. Akdeniz'in resminde geçmişgelecek, doğubatı, eskilikçağdaşlık düzlemleri parçalanmakta ve resimde, uzayın ve zamanın oluşturduğu bileşimde yeniden kurulmaktadır. Onun resimleri usla duygunun, rastlantıyla bilincin, kavramla olgunun kesiştiği noktada düğümlenmekte, geçmişi olduğu kadar geleceği de sorgulamaktadır. 1960'lardan bu yana süren resim çabası içinde Akdeniz, evrensel resimsel gerçeğin bütün evrelerinde bulunmuş ama, kendi özgürlüğünü ve özgünlüğünü kültürler arası geçişimlere yönelerek oluşturmuştur. Bu nedenle de tekcil değil çoğulcu, dışlayıcı değil kapsayıcıdır. Akdeniz'in resminde ele alınan öğeler kimi yerde malzemenin sınırlarını zorlarken kimi yerlede de onların öncesinde kavramlaştırmanın üstüne gider. Böylelikle, resmin alt yapısını görselin ve algılamanın değişkenliğini irdeler, resmi düşünselin alanına çeker. Akdeniz'in resimleri en son noktasında, olmadığı yerde, boşluğunda, insanın evrensel serüvenin ve yazgısının bir somut izdüşmü olarak kendi kendisini çoğaltır.
Halil Dikmen  (1906 1964) 1906 yılında İstanbul'da doğdu. 1927 yılında Sanayii Nefise Mektebi'ni bitiren Dikmen, 1928 yılında Parise gönderildi. Paris'de üç yıl resim öğrenimi gördü. Yurda dönüşünde Kayseri ve Galatasaray Liselerinde resim öğretmenliği yaptı. 1937 yılında Resim ve Heykel Müzesi Müdürlüğüne getirildi. "D gurubu"nun'da üyesi olan sanatçımız son görevi olan Güzel Sanatlar Genel Müdürü iken unutlmaz hizmetler verdi. Bu görevde iken 1964 senesinde öldü. Sanatçının Devlet Resim Heykel kolleksiyonlarında, özel ve Resmi kolleksiyonlarda eserleri vardır.
Halil Paşa İzlenimci ışık ve renk çözümlemelerine özgün bir ayrım kazandıran Halil Paşa, bu yönde uğraş veren resim sanatçılarına örnek oluşturmakla kalmıyor, klasik anlayışa uygun yapıtları ve derin anatomi bilgisini yansıtan çizim etütleriyle çok yönlü kişiliğini ortaya koymuş oluyor. 1857’de İstanbul’da doğdu. 1939’da İstanbul’da öldü. Askeri Rüştiyede ve Mühendishane de okudu (18701873). Mezun olduktan sonra Askeri liselerde öğretmenlik yaptı. Uzun bir süre Paris’te Léon Gérome’un atölyesinde çalıştı (18801888). 1914’te Sanayii Nefise Mektebi Alisi müdürlüğüne atandı. Fransa’dan yeni dönen genç ressamları bu okula alarak okulda yeni bir anlayışla resim yapılmasını sağladı. 1936’da Viyana’da açılan Uluslararası bir sergide, Paris’te iken yaptığı “Mme.X’in Portresi” adlı eseriyle altın madalya kazandı.  Başlıca eserleri şunlardır; Erenköy’den Peyzaj, Han avlusu, Kanepede yatan kadın, Eşinin portresi
Haluk Tezonar  (19421995) 1942 Yılında Çorlu'da doğan sanatçı İstanbul Devlet Tatbiki Yüksek Okulunda Seramik eğitimi gördü. Heykel çalışmaları yaptı. 1965 yılında eğitimini tamamlayan sanatçı bu okula asistan olarak girdi. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde uzun yıllar Öğretim Üyeliğine devam eden sanatçı, Seramik Eğitimi almasına karşın daha çok heykel'e yönelmiştir.
Halkari Altın yaldızla bezeme yapma ve yazı yazma sanatı.
Hamid Aytaç  Asıl adı Şeyh Musa Azmi'dir. Bu bakımdan "Azmi" imzalı bir çok yazısı vardır. Hamid, takma adı ile tanınmaktadır. Aytaç soyadını almıştır. 1891'de Diyarbakır'da doğmuştur. Tuhfei Hattatîn'de adı geçen Hattat Amidî yani Diyarbakırlı Seyyid Adem Efendi torunlarından Zülfikar Ağa'nın oğludur.
İlk öğrenimini sibyan mektebinde Diyarbakır meb'usu hoca Mustafa Akif Efendi'den yapmıştır. Yazı aşkı da bu hocanın eğitiminden doğmuştur. Rüşdiye mektebinde Hoca Vahid Efendi'den rik'a ve jandarma kolağalarından (önyüzbaşı) Ahmed Hilmi Efendi'den sülüs yazıyı öğrenmiştir. Ayrıca Kavası Sağır imamı Said Efendi'den ve akrabasından hüsni hat hocası Abdüsselam Efendilerden de öğrenimini sürdürmüştür. Resme yetenekli olduğundan askerî rüşdiye resim ve fransızca öğretmeni merhum ressam Ali Rıza Bey'in öğrencisi ressam Hilmi Efendi'den resim öğrenmiştir. Öğrenci iken Hasan Ferid Bey'in atlasından haritaları aslı gibi çizdiğinden eser, okulun müzesine konulacak değerde görülmüştür.Harb Okulu matbaası hattatlığına, sonra da Genel Kurmay serhattatı (hattatların başı) hocası Mehmed Nazif Efendi'nin ölümü üzerine bu matbaaya geçmiştir. Bu görevi yedi yıl sürmüştür. Bu görevi sırasında l. Dünya Savaşı'na rastlayan yıllarda Yıldırım Orduları Gurubu emrinde Almanya'da Berlin'de Harita Dairesi'nde bir yıl çalışmış, sonra İstanbul'a dönmüştür.Mütarekeden sonra istifa etmiş ve "Hattat Hamid Yazı" evi diye bir işyeri açarak o tarihten sonra hep serbest çalışmıştır. Hattat Hamid Bey Türk matbaacılığına çinkografi, çelik üzerine resim ve yazı hakketme yani gravür, kabartma ve lüks baskı tekniğini de ilk getirenlerdendir.
İstanbul'da en yeni camilerden olan Şişli Camii'nin eşsiz yazıları ile bir çok evlerde, salonlarda ve işyerlerinde Mısır ve Irak'ta, hatta dünyanın her yerinde onun binlerce nefis yazısı vardır. Uzun ve verimli bir ömür süren Hattat Hamit Bey bütün İslam aleminden, hatta Japonya'dan bile bir çok öğrenci yetiştirmiştir. Son yazılarından biri, Kırk Hadistir. Süleymaniye Kütüphanesi arşivinde yazılarından bir kısmının mikrofilmleri alınarak saklanmıştır. İslam festivali için 1976 yılında İngiliz televizyonu için Süleymaniye Kütüphanesi'nde renkli bir filmi çekilmiştir. Ölümünden birkaç ay önce de İslam Kültür ve Tarih Merkezi tarafından böyle bir film hazırlatılmıştır. Ayrıca Süleymaniye Kütüphanesi arşivinde kasetlerde kendi sesinden hayat hikayesi vardır. Mekkei Mükerreme'de yapılmış olan son İslam Konferansında Hattat Hamit Bey'in yazdığı bir Kur'anı Kerim'in Almanya'da yapılmış nefis yaldızlı ve renkli bir baskısı Suudî Arabistan kralı Halid tarafından bütün İslam devlet başkanlarına armağan edilmiştir. 18 Mayıs 1982'de ölmüş, vasiyeti üzerine Karacaahmet mezarlığında Şeyh Hamdullah'ın yakınındaki kabrine, bir mi'rac kandili günü toprağa verilmiştir.
Hamid Görele  (1903 1980) 1903'de Görele'de doğmuştur. İlk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra Güzel Sanatlar Akademisinden mezun olan Görele, Paris'de Loht Atölyesinde çalıştı. Paris ve Bükreş'te yapıtlarını sergileyen Görele önceleri Emprestyonist anlayışla eserler üretmiş Lhot'un etkisiyle tamamen Konstrüktivist bir ressam olarak bilinir. 1980 yılında kaybettiğimiz Görele 1968 Çağdaş Türk Ressamları Sergisi'nde Yılın sanatçısı seçildi. Sanatçının özel ve resmi kolleksiyonlarda eserleri vardır.
Hans Holbein (1487-1543) Alman ressam ve gravür ustası. Realist portre ressamlarından biridir. Luther İncil’ini resimlemiştir. Üç Erasmus Portresi ile tanınmıştır.
Hard Edge (İng. Hard Edge) Soyut İmge Resmi’nin kapsamı içinde değerlendirilebilecek bir Amerikan resim akımı.
Hareket (Movement, Dynamism) Enerjisi veya gücü var gibi görünen , resimlerin devinim halinde olduğu izlenimi veren yanları. Bu devinim aslında gerçekte yoktur; ancak öznelerin akla getirdiği gayretkeş eylemlerin yarattığı yanılsamadır.
Hasan Hulusi Mercan  (1913 1988) 1913' te Söğüt'te doğmuştur. İlk öğrenimini burada, Orta öğrenimini de Bursa Öğretmen Okulu'nda tamamladıktan sonra Güzel Sanatlar Akademisine girerek 1945'te mezun olmuştur. İki yıl Bursa'da resim öğretmenliği yapmış, daha sonra Paris'e gönderilmiş ve orada 6 yıl resim çalışmıştır. Sanatçı Paris'te kaldığı sürece sergiler düzenlemiş, yurda döndükten sonra bu sanat hareketlerine geniş çapta devam etmiştir. Mercan, başta Devlet Resim ve Heykel Sergileri olmak üzere birçok karma sergilere eserler vermiştir. 1988 yılında kaybettiğimiz sanatçının kendine has bir çalışma stili vardır. Mozayik tekniğini hatırlatan onun bu çalışmaları bilhassa hisli ve ahenklidir.
Hasan Pekmezci  (1945 ) Konya Beyşehir doğumlu. Öğretmen Okulu sonrası gittiği İstanbul Çapa Öğretmen Okulu Resim Seminerinde İlhan Demirci, Selahattin Taran, Hidayet Gülen ve Enver Naci Gökşen gibi sanatçıların öğrencisi oldu. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim İş Bölümünden 1968 yılında mezun oldu.. Çeşitli okullarda öğretmenlik yaptıktan sonra Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümünde ve 1987 yılından sonra da Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde öğretim üyesi olarak çalıştı. 1992 yılında serigrafiipekbaskı kitabını yayımladı. yurtdışında ve yurt içinde kişisel sergiler gerçekleştirdi. Aralarında 1982 ve 1984 Devlet Resim Heykel Sergisi Başarı ödülleri olmak üzere yirmi iki ödül kazandı. Sanatçı halen Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.
Haşhaş Yağı  Resim yaparken boyayı inceltmek için kullanılan yağ. Terbentin ile karıştırılarak kullanılır. Haşhaş yağının kullanımı resme parlaklık kazandırır.

Haşüre  [ Frs. Hachure (f)] Resimde tarama. Tarama çizgisi.
Haşürer [ Frs.  Hachurer (v)] Tarama çizgileri vurmak.Taramak.
Hallüsünasyon  [Frs. Hallucination (f) Sanrı, birsam. zannetme.
Hat (İng. Calligraph) 1. Hat sanatında kullanılan yazı türlerinden her biri. Örn. Nesih, talik, kufi birer hat türüdür. 2. Hat sanatı ürünü. 3. 0.0026 m. Uzunluğunda bir eski Osmanlı uzunluk birimi. Hat sanatı denilince Arap harfleri çevresinde oluşmuş güzel yazı sanatı akla gelir. Bu sanat Arap harflerinin 6.10. yüzyıllar arasında geçirdiği uzunca bir gelişme döneminden sonra ortaya çıkmıştır. Türkler, Müslüman olduktan ve Arap alfabesini benimsedikten sonra uzun bir süre hat sanatına herhangi bir katkıda bulunmamışlardır. Türkler hat sanatıyla Anadolu'ya geldikten sonra ilgilenmeye başladılar ve bu alanda en parlak dönemlerini de Osmanlılar zamanında yaşadılar. Yakutı Mustasımi'nin Anadolu'daki etkisi 13. yüzyıl ortalarından başlayıp 15. yüzyıl ortalarına kadar sürdü. Bu yüzyılda yetişen Şeyh Hamdullah (14291520) Yakutı Mustasımi'nin koyduğu kurallarda bazı değişiklikler yaparak Arap yazısına daha sıcak, daha yumuşak bir görünüm kazandırdı. Türk hat sanatının kurucusu sayılan Şeyh Hamdullah'ın üslup ve anlayışı 17. yüzyıla kadar sürdü. Hafız Osman (164298) Arap yazısına estetik bakımdan en olgun biçimini kazandırdı. Bu tarihten sonra yetişen hattatların hepsi Hafız Osman'ı izlemişlerdir. Türkler altı tür yazı (aklâmı sitte) dışında, İranlılar'ın bulduğu tâlik yazıda da yeni bir üslup yarattılar. Önceleri İran etkisinde olan tâlik yazı 18. yüzyılda Mehmed Esad Yesari (ölümü 1798) ile oğlu Yesarizade Mustafa İzzet'in (ölümü 1849) elinde yepyeni bir görünüm kazandı. Türk hat sanatı 19. yüzyılda ve 20. yüzyıl başlarında da parlaklığını sürdürdü, ama 1928'de Arap alfabesinden Latin alfabesine geçilince yaygın bir sanat olmaktan çıkıp yalnızca belirli eğitim kurumlarında öğretilen geleneksel bir sanat durumuna geldi. Yazı Türleri  Hat sanatının doğduğu dönemde ortaya çıkan altı tür yazı ile İranlılar'ın bulduğu tâlik dışında başka birçok yazı türü daha vardır. Bunların bir bölümü fazla yaygınlaşamamış, bir bölümü de belli alanlarda kullanılmıştır. Örneğin Türkler'in geliştirdiği divani yazı yalnızca Divanı Hümayun'da yazılan önemli belgelerde, yazılması ve okunması özel eğitim gerektiren siyakat ise mali kayıtlarda kullanılmıştır. Kolay yazıldığı için günlük yaşamda yaygın olarak kullanılan bir yazı türü olan rik'a da 19. yüzyılda sanat yazısı durumuna gelmiştir. Rik'a ile altı yazı türünden biri olan rika birbirine karıştırılmamalıdır. Hat sanatında yazılar büyüklüklerine göre de farklı adlarla anılırdı. Duvarlara asılan levhalarda, cami, türbe gibi dinsel yapılardaki kuşak ve kubbe yazılarında, her tür yazıtta kullanılan ve uzaktan okunabilen yazılara iri anlamında celi adı verilirdi. Daha çok sülüs ve tâlik yazının celisi kullanılmıştır. Alışılmış boyutlardan daha küçük harflerle yazılan yazılara hurde, gözle kolay seçilemeyecek boyuttaki yazılara da gubari (toz) denilirdi. Yazı Araç Gereçleri Hat sanatında da yazının temel aracı kalemdir. Hat sanatında kalem olarak daha çok kamış kullanılırdı. Kamışın ucu yazılacak yazının kalınlığına göre makta denilen sert maddelerden yapılmış altlığın üstünde eğik olarak tutulur ve kalemtıraş olarak adlandırılan özel bir bıçakla yontulurdu. Celi yazılar ise ağaçtan yapılmış kalın uçlu kalemlerle yazılırdı. Çok ince yazılar için madeni uçlar da kullanılmıştır. Hat sanatında kullanılan mürekkep de özel olarak hazırlanırdı. Yağlı isin çeşitli katkı maddeleriyle karıştırılmasıyla elde edilen bu mürekkep akıcı biçimde yazı yazmayı sağlar, yanlış yazma durumunda da kolayca silinirdi. Hat sanatında kullanılan kâğıtlar da özeldi. Mürekkebi emip dağıtmaması, kaleme akıcılık sağlaması için kâğıtlar âhar denilen bir maddeyle saydamlaştırılırdı. Hat Eğitimi Hat sanatıyla uğraşan kişiye “güzel yazı yazan sanatçı” anlamına gelen “hattat” adı verilir. Hattatlar yüzyıllar boyu ustaçırak ilişkisi içinde yetişmişlerdir. Hat sanatını öğrenmeye heveslenen kişi bir hattattan ders alırdı. Başlangıçta alıştırma niteliğinde çalışmalara dayanan ve “meşk” adı verilen bu dersler tek tek harflerin yazılışının öğrenilmesiyle başlar, harflerin birleşme biçimleriyle, sözcüklerin ve tümcelerin yazılış tarzlarının öğrenilmesiyle sürerdi. Ortalama üç beş yıl kadar süren bu eğitimin sonunda hattat adayı iki ya da üç hattatın önünde yazı yazarak bir çeşit sınav verirdi. Hattatlar bu yazıyı beğenirlerse altına imzalarını koyarlardı. Buna, başarı ya da izin belgesi anlamına gelen “icazetname” adı verilirdi. İcazetname almamış kişi hattat sayılmaz, dolayısıyla yazdığı bir yazının altına adını koyamazdı.
Hattat Hat sanatı alanında çalışan sanatçı.
Hayal Resmi  1. Herhangi bir nesneye bakmadan hayali olarak yapılan resim. 2. İmgesel tasarım.
Hayati Misman   (1945 ) Konya doğumlu.Almanyada Sanat eğitimi gördü. Türk Resim Sanatının Baskı Resim ustalarındandır.
Hedonizm (İng. Hedonism) Sanatta güzel kavramını “haz verici” olarak ele alan anlayış.
Helografi (Frs. Héligoraphie (f)) Güneş ışınları ile gravür sanatı.
Henri Matisse ( Le Cateau- Cambresis, 31.12.1869- Nice yakınında Cimiez, 3.11.1954), Resim yapmaya başlamadan önce hukuk tahsili yaptı. Paris’te Academia Julian’da Güzel sanatlar Okuluna hazırlık kurslarına devam etti. Resimde renk ile anlatımın yollarını aradı ve uyguladı.
Henri Tolouse Lautrec (1864-1901) Fransız ressam. Degas ve Japon sanatından etkilenmiştir. Konuları yaşadığı hayatla yakından ilgilidir. Kahveler, sirkler, dans salonları çalışmalarının başlıca konuları olmuştur.
Hersteks (Frs.Hers texte (m.inv)) Ayrıca basılıp bir kitabın içine konulan resim, harita v.s.
Heykel (İng. Sculpture) Hacim sanatı. Estetik yaşantı oluşturması amaçlanan üç boyutlu nesne, yapıt.
Heykelci (İng. Sculptor) Heykel sanatıyla uğraşan kişi.
Hiciv resim Olayların olumsuz yönünü alaycı bir ifade ile resmetmek.
Hikmet Onat Hikmet Onat 1914 kuşağının bazen hafif ışık titreşimlerine yönelen üslup anlayışına farklı boyutlar getirmiş geniş ve enli tuş bireşimlerinden oluşan bir tarz geliştirmiştir. 1885’te İstanbul’da doğdu, 1977 ‘de İstanbul’da öldü. 1903’te Heybeliada Bahriye Mektebi’ni bitirdikten sonra, Sanayii Nefise Mektebi’ne girdi. Bu okulu bitirince, sınavı kazanarak Paris’e resim öğrenimini sürdürmeye gitti(1910). Cormon atölyesinde çalıştı. Yurda dönüşünde Nişantaşı Sultanisi’ne resim öğretmeni oldu. Daha sonra Güzel Sanatlar Akademisinde öğretmenliğini sürdürdü.  Özbekler tekkesi, Kandilli’den Boğaza Bakış, Boğaziçi gibi tabloları en tanınmış eserleridir
Hint Mürekkebi (İng. Indion ink) Suya dayanıklı, kaligrafide ve desen yapımında kullanılan bir tür siyah mürekkep.
Hint Sarısı (İng. Indion Yellow) 1. Kehribar sarsına yakın bir tür sarı renk. 2. Koyu sarı.
Hiperrealizm (İng. Hypherrealism) 1960’ların sonuyla 1970’li yılların başında ortaya çıkan bir gerçekçi akım. Özellikle, resim sanatında gözüken Hiperrealizm, figüratif gerçekliğin Fotoğrafik bir doğrulukla betimlenmesini amaçlar. Hiperrealistler sanatsal eylemi hemen hemen yalnızca bir el becerisine indirgemiş sayılabilirler. Hiperrealist akım konuları bir bütünlük göstermez; endüstri ürünlerinden düşsel konulara kadar her konu sadece sanatçının tercihine bağlı olarak betimlenebilir.
Hiref (Sanat) (İng. Crafts) Osmanlıca’da bu günkü sanat ve zanaat sözcüklerinin ikisini de içeren bir anlam alanına sahiptir.
Histori (Frs.Historié, e (Adj)) Küçük resimlerle süslü.
Historiyer (Frs. Historier (v)) Küçük resimlerle süslemek.
Hiyeroglif (İng. Hieroglyphs) Her tür resimyazısının genel adı olmakla birlikte, daha çok Mısır resimyazısı için kullanılır.
Hoca Ali Rıza Hoca Ali Rıza özellikle peyzaj alanında üstün şiirsel nitelikli bir üslup varlığı gösteriyor. Büyük bir eğitici etkinliği olan sanatçı çeşitli çizim etütlerini kapsayan taş baskısı albümlerle, Türk resminin yenilenme olgusunu geniş kesimlere yaymış, giderek Efsaneleşen bir isim olmuştur. 1864’te İstanbul’da doğdu, 1930’İstanbul’da öldü. Askeri Rüstiye’de okurken resme olan ilgisi Harbiye’de de devam etti. Kendisi gibi resme meraklı arkadaşlarıyla okulda bir resimhane açılması için Ethem Paşa’ya başvurdu. İsteğinin kabulü üzerine Resimhane açıldı ve Osman Nuri Paşa, Süleyman Seyyid bey gibi öğretmenler burada görevlendirildiler. Ali Rıza 1884’te .Harbiye’yi bitirince aynı okulda Resim Muallimi Muavini olarak atandı. Resim öğretmeni olarak Darüşşafa, İnas Sanayii Nefise Mektebi, Çamlıca ve Üsküdar Kız Liselerin’de öğretmenlik yaptı. Ölümünden 3 yıl sonra çocukları tarafından ilk toplu Resim sergisi açıldı. Başlıca eserleri şunlardır; Manzara, Üsküdar’da bir sokak, Kayalar
Hodegeteria (İng. Hodegeteria) Ortodoks ikonografisinde bir Hz. Meryem betimi türü.
Honore Daumier (1808-1879) Fransız ressam. 4.000 ‘e yakın litografi baskı tekniği ile resim yapmıştır. Hiciv ağırlıklı politik karikatürler çalışmıştır.Günlük hayattan sulubuya , yağlıboya resimler yapmıştır.
Horizon (m) Bir tabloda gök fonu. Görünüş alanı, görünüm.
Hortus Konlusus (İng. Horus Conlusus) 15. yy. Avrupa resminde Meryem ile çocuk Hz. İsa’yı bir cennet bahçesi içinde oturmuş durumda betimleyen sahnelerin genel adı.
Höyük Altında arkeolojik bir sit bulunduran yapay tepe.
Hudahane Osmanlıca sanat terminolojisinde sanktürer, kutak.
Hudson River Okulu 19. yüzyılda yaşamış bir çok Amerikan manzara ressamını bir araya toplayan resim okulu.
Hurufat 1.Kaligrafik işaret. 2. Basımda kullanılan her tür harf, işaret vs. “Pentürel resimde motif olmayan hurufat yerine, hurufat olmayan motif kullan” Prof. Diçer Erimez.
Hümanizm (Frs. Hümanism) 1. İnsanın düşünsel, duygusal ve fiziksel yapısını temel ölçü olarak alan bir düşünce sistemi ya da “ideoloji” olarak tanımlanabilir. 2. İnsancıllık.
Hümanistik Hümanistique (m) insancıl, insanlığa değgin, Yunan ve Alman  edebiyatına ait.
Hüsamettin Koçan  1946'da Bayburt'ta doğdu. 1970'de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Yüksek okulu'nu
bitirdi. 1978
'de Salzburg Uluslararası Yaz akademisi'nde resim çalışmaları yaptı. 1997 yılından beri Marmara ÜniversitesiGüzel Sanatlar Fakültesi Dekanı olan sanatçının 2'si yurt dışından olmak Üzere 8 ödülü vardır.











I

Ispatula ya da Spatula (İng. Palette knife) 1 Palet bıçağı. 2. Mala’ya benzer, Palet üzerinde boya karma ve fırça yerine tuval yüzeyine kalın boya vurma aracı. Ahşap saplı metalden yapılmış resim malzemesi. Tuval yüzeyindeki boyayı kazıma için de kullanılır. “ Ispatül, Spatül” de denir.
Istampa (İng. Stamp pad, İnk pad) 1. Mühür ya da basmak için kullanılır. 2. Stamp (Estamp); Baskı resim. Japon stampları ünlüdür. Bazı Batılı ressamlar Afrika maskları yanında, Japon estamplarını araştırarak üzerinde çalışma yapmışlardır.
Işık (İng. Light) Resim sanatında çeşitli yanılsama teknikleri kullanılarak, betiler ve resmedilen alan üzerinde yaratılan aydınlık etkisi. Rönesans döneminde ortaya çıkmış ve bu çağdan sonra Modern Sanata dek Avrupa resminin uğraştığı temel sorunlardan biri haline gelmiştir. Başka ülkelerde ve Rönesans öncesinde tüm resimsel betiler homojen renk düzeniyle sunulur. Gerçek nesnelerin bir ışık kaynağı karşısında nasıl bir görünüm sundukları ve bunun nasıl resmedileceği, söz konusu sanat anlayışlarının konusu olmamıştır. Görme olayı ışıkla başlar. Işık görsel nesnelerin bize yansımasını, dolayısıyla görmemizi sağlar . Çizimi istenen biçimin bir yüzeyde gerçekleşmesi, yansıtmış olduğu ışık değerlerinin doğru görülmesi ve doğru yerleştirilmesiyle olasıdır. Resmetme olayında ışık beyazla, ışığın yok olması da beyazın giderek siyaha dönüştürülmesiyle anlatılır. Işık etüdü için doğa güzel bir öğretmendir. Doğal nesnelerin ışık değerleriyle etüt edilmesinde amaç; objeyi kağıtta yinelemek değil biçimini, şeklini, dokusal yapısını, parlaklığını, matlığını ve planlarını yansıtan ışık değerlerinin nasıl bir düzenle yerlerini aldıklarını görmek ve kişisel yorumlarla bütünleştirmektir. Böyle bir çalışmadan hareketle izlenimlerimize dayalı bir yorum, bir düzenleme de yapılabilir. Uygulama çalışması olarak şunlar yapılabilir: 1. Kurşun kalemle siyah  beyaz arasındaki ışık değerleri açıktan koyuya doğru eşit kademelerle skala halinde araştırılır. 2. Açıkla koyu arasında bir çok ışık değerlerine sahip olan renkli dergi resimleri kesilerek yeni bir düzenleme oluşturulur. Bu düzenlemede, anlam ve biçim yönünden bir içerik düşünülebilir. Kolaj olan bu çalışma başka bir kağıda kalemle yada boya ile aktarılır. 3. Doğal değerler resmedilir. Obje üzerinde ışık değerleri tespit edilerek skala halinde gösterilir.
4. Işık değerleriyle etüt edilen objeden kaynaklanan ya da ayrı bir düşünceyle derinliksel çalışmalar yapılır. Bu soyut yorumlamalar rölyef karakteri gösterir. Belli ölçülerdeki kartonların çeşitli sistemlere ya da sistemsizliklere göre bölümlenip kesilmesi, kesilen kısımların çıkarılması, burulması, bükülmesi, kırıştırılması ve boş  dolu alanlar elde edilmesiyle ışık değerlerinin şekillendirmede anlatım olanakları araştırılır. Işık olaylarının daha iyi algılanabilmesi için, yapılan bu şekillendirmenin ışık değerleriyle resimlenmesinde gözlemlerin kalıcılığı açısından önemlidir.
Işıklı Masa   Ön hazırlık çalışmalarının yapıldığı üzeri cam dan yapılmış alltan ışıkla desteklenmiş masa.
Işık-Gölge (Chlaroscuro, Clare-Obscure) Aydınlık ve karanlık kombinezonuyla ifade bulan, şekiller üzerindeki aydınlık, karanlık ve yarı aydınlık etkilerini ayarlayan resim tekniği. Modelin hacim ve derinliğinin belirgin hale gelmesini sağlayan kavrama ışıkgölge denir. Işık kaynakları güneş, ay ve suni aydınlatma araçlarıdır. Işık kaynağı eşyanın her tarafını aynı derecede aydınlatmaz. Işığa yakın olan yerler aydınlık, ışığı görmeyen ve uzak yerler karanlık, ışık ve gölge arasında kalan yerler ise eşyanın esas rengini verir. Işığın aydınlatma derecesine ton denir. Bir kaynaktan aydınlatılan varlıkların ışık ve gölge durumunu incelersek başlıca 4 değer görürüz. Rembrandt ve Caravaggio gibi ressamların en çok uğraştıkları ve çeşitli çözüm yolları buldukları sorun.
Işık Heykeli (İng. Light sculpture) Floresan, neon, ampul, lazer gibi ışık kaynakları ya da aydınlatma araçları kullanılarak gerçekleştirilen üç boyutlu bir sanat yapıtı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder