RESİM SÖZLÜĞÜ_AHMET ATAN
11 Kasım 2012 Pazar
RESİM SÖZLÜĞÜ_Prof. Ahmet ATAN
RESİM SÖZLÜĞÜ
ÖNSÖZ
Gerek resim eğitimi alan
öğrenciler, gerekse, hobi olarak çalışanlar;
konu ile ilgili olarak sözlük ihtiyacı içerisinde bulunduklarında;
özellikle kendilerine hitap eden sözlük bulamamaktadırlar. Sanat
kavramı geniş alanı kapsar. Mimarlık,arkeoloji, tekstil ve benzeri
birçok tasarımuygulayım çalışmaları sanat kavramı içinde yer alırlar.
Bu alanların hepsini bir arada ele almak oldukça zor bir iş'tir.
Bu nedenle lokal bir alana, yani yalnız Resim alanına yönelik
"Resim Sözlüğü" gerekliliğine inanarak böyle bir çalışmaya girdik.
Kaliteli sözlük çalışması uzun ve yorucu bir araştırmayı gerektirmektedir.
Bu alanda önemli bir ihtiyacı karşılayacağını umarız. Resim Sanatı ile
ilgili kelimeleri süzmeye çalıştık Böylece Resim Sanatı Öğrencileri
kelimelere bakarak "zaman içerisinde" benimsedikleri terimleri dilimize
kazandırmış olacaklardır. Bir de temel amaç sanat eğitimi ve öğretimine
katkı olunca, bir çok kaynaktan yararlanırken; kaynakların ve bilinen
bilinmeyen sahiplerinin katkısından dolayı herkese teşekkür etmeyi
bir borç biliyorum. Bu çalışmanın yararlı ve boşa gitmeyen bir emek
ürünü olmasını dilerim.
konu ile ilgili olarak sözlük ihtiyacı içerisinde bulunduklarında;
özellikle kendilerine hitap eden sözlük bulamamaktadırlar. Sanat
kavramı geniş alanı kapsar. Mimarlık,arkeoloji, tekstil ve benzeri
birçok tasarımuygulayım çalışmaları sanat kavramı içinde yer alırlar.
Bu alanların hepsini bir arada ele almak oldukça zor bir iş'tir.
Bu nedenle lokal bir alana, yani yalnız Resim alanına yönelik
"Resim Sözlüğü" gerekliliğine inanarak böyle bir çalışmaya girdik.
Kaliteli sözlük çalışması uzun ve yorucu bir araştırmayı gerektirmektedir.
Bu alanda önemli bir ihtiyacı karşılayacağını umarız. Resim Sanatı ile
ilgili kelimeleri süzmeye çalıştık Böylece Resim Sanatı Öğrencileri
kelimelere bakarak "zaman içerisinde" benimsedikleri terimleri dilimize
kazandırmış olacaklardır. Bir de temel amaç sanat eğitimi ve öğretimine
katkı olunca, bir çok kaynaktan yararlanırken; kaynakların ve bilinen
bilinmeyen sahiplerinin katkısından dolayı herkese teşekkür etmeyi
bir borç biliyorum. Bu çalışmanın yararlı ve boşa gitmeyen bir emek
ürünü olmasını dilerim.
Ahmet
ATAN
KISALTMALAR
Ay.y. – Aynı yer
Bkz. Bakınız
Sıfat (Adıl)
Alm. Almanca
Arap.Arapça
Frs. Fransızca
FDişil
İng.
İng.İngilizce
İs İsim
Lat.Latince
m Eril
nsznesne almayan fiil
Os. Osmanlıca
Res. Resim
A
Abaculus Eski Roma’da yer mozaiklerini oluşturan
küçük küp biçimli öğelere verilen ad.
Abaç, Nuri Türk ressamı (İstanbul 1926). Devlet Güzel
Sanatlar Akademisini bitiren Nuri Abaç, Anadolu mitolojisi ve
Hacivat Karagöz figürlerinden çıkışla resimler ile tanındı.
Abaküs Antik sütun
başlıklarının en üstünde yer alan taş levha.
Grek Dor başlıklarında kalın düz bir levha biçiminde, Grek İyon
başlıklarında Toskan, Roma Dor ve Roma İyon başlıklarında
alt kesimi silmeli kare biçimindedir. Karint ve Kompozit başlıklarda
kenarları iç bükey ve köşeleri pahlıdır. “ Abak” da denilir.
Grek Dor başlıklarında kalın düz bir levha biçiminde, Grek İyon
başlıklarında Toskan, Roma Dor ve Roma İyon başlıklarında
alt kesimi silmeli kare biçimindedir. Karint ve Kompozit başlıklarda
kenarları iç bükey ve köşeleri pahlıdır. “ Abak” da denilir.
Abartı is.
Abartma.
Abartıcı İs. ve s. Bir şeyi olduğundan büyük veya çok gösterme
Abartıcı İs. ve s. Bir şeyi olduğundan büyük veya çok gösterme
huyunda
olan (kimse).
Abartıcılık, ğı is.
Abartıcı olma durumu, mübalağacılık.
Abartılmak (nsz) Abartmak işine konu olmak, mübalağa edilmek.
Abartmak 1. Resimde bir
şeyi olduğundan büyük veya küçük,
çok veya az, göstererek anlatmak, mübalağa etmek. 2. Bir
şeyin ya da şahsın ayırıcı özelliklerini göstermek üzere daha büyük
veya mübalağalı bir surette müdahale ederek resmetmek.
çok veya az, göstererek anlatmak, mübalağa etmek. 2. Bir
şeyin ya da şahsın ayırıcı özelliklerini göstermek üzere daha büyük
veya mübalağalı bir surette müdahale ederek resmetmek.
Abartmalı s. Abartılmış, mübalağalı.
Abdülmecit (1868 – 1944) 1868 yılında doğan sanatçı
sultan 2.Abdülaziz'in oğludur. Osmanlı İmparatorluğu'nda
saltanatın kaldırılmasından sonra bir süre yalnız halife olan
bu zat iyi bir sanatçı ve sanatçı koruyucusu idi. Şehzadeliği
sırasında 1910 yılında kurulan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti'nin
fahri başkanlığını yapmış ve sanatçıları himaye etmede elinden
geleni esirgememiştir. Abdülmecit'in eserleri içli ve realisttir.
Onun renk anlayışı da ileriydi. Beethoven, Goethe ve Yavuz
sultan Selim adlı tabloları 1918 yılında Viyana sergisinde
sergilenmiştir. At üzerinde tasvir ettiği Sultan Aziz, Recaizade
Ekrem, Abdülhakhamit portreleri sanatçının önemli eserleri
arasındadır.
sultan 2.Abdülaziz'in oğludur. Osmanlı İmparatorluğu'nda
saltanatın kaldırılmasından sonra bir süre yalnız halife olan
bu zat iyi bir sanatçı ve sanatçı koruyucusu idi. Şehzadeliği
sırasında 1910 yılında kurulan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti'nin
fahri başkanlığını yapmış ve sanatçıları himaye etmede elinden
geleni esirgememiştir. Abdülmecit'in eserleri içli ve realisttir.
Onun renk anlayışı da ileriydi. Beethoven, Goethe ve Yavuz
sultan Selim adlı tabloları 1918 yılında Viyana sergisinde
sergilenmiştir. At üzerinde tasvir ettiği Sultan Aziz, Recaizade
Ekrem, Abdülhakhamit portreleri sanatçının önemli eserleri
arasındadır.
Abide (İng.
Monument, memorial) 1.Anıt. 2. Önemli bir olayı,
kişiyi, sonsuza dek hatırlamak ve hatırlatmak için yapılıp dikilen
anıtsal yapı. 3. Arapçada uzun süre unutulmayan beliye ve dahiye
anlamındadır. Arapçadan alınan bu kelime Türklerde büsbütün başka
anlamda kullanılmıştır. Asırlarca kalan ebedi ve ulu eserleri ifade
eder. Tarihteki büyük olaylar, benzeri az olan ve asırlarca yaşayan
büyük ve değerlerli eserler hakkında da kullanılır. Sanatta gerek tarih
ve gerekse güzellik bakımından büyük bir değer ve önemi olan bina,
tablo, heykel gibi sanat eserlerine ve adi binaların üstünde bir
sanat güzelliği ve içeriğini taşıyan eserlere verilen vasıftır. Örneğin:
Süleymaniye Camii, Sultan Ahmet Camii veya Topkapı Müzesi Türk
mimarisinin en güzel abidelerindendir. Leonardo’nun tabloları resim
sanatının abidelerindendir.
kişiyi, sonsuza dek hatırlamak ve hatırlatmak için yapılıp dikilen
anıtsal yapı. 3. Arapçada uzun süre unutulmayan beliye ve dahiye
anlamındadır. Arapçadan alınan bu kelime Türklerde büsbütün başka
anlamda kullanılmıştır. Asırlarca kalan ebedi ve ulu eserleri ifade
eder. Tarihteki büyük olaylar, benzeri az olan ve asırlarca yaşayan
büyük ve değerlerli eserler hakkında da kullanılır. Sanatta gerek tarih
ve gerekse güzellik bakımından büyük bir değer ve önemi olan bina,
tablo, heykel gibi sanat eserlerine ve adi binaların üstünde bir
sanat güzelliği ve içeriğini taşıyan eserlere verilen vasıftır. Örneğin:
Süleymaniye Camii, Sultan Ahmet Camii veya Topkapı Müzesi Türk
mimarisinin en güzel abidelerindendir. Leonardo’nun tabloları resim
sanatının abidelerindendir.
Abideleşme
is. Anıtlaşma.
Abideleştirmek Anıtlaştırmak.
Abidevî (İng.
Monumental) Anıtsal.
Abidin
Elderoğlu 1901’de Denizlide doğdu,
1974’te Ankara’da
öldü. Resim sanatına olan ilgisi, İdadi'de okuduğu yıllarda gelişti.
1919'da bu okulu bitirince, resim öğretmenliği vekilliğine atandı.
İstanbul Öğretmen Okulu'nda okudu. Abidin Elderoğlu 1901’de
Denizlide doğdu, 1974’te Ankara’da öldü. Resim sanatına olan
ilgisi, İdadi'de okuduğu yıllarda gelişti. 1919'da bu okulu bitirince,
resim öğretmenliği vekilliğine atandı. İstanbul Öğretmen Okulu'nda
okudu. Bu yıllarda, resim bilgi ve yeteneğini geliştirici çalışmalar
yaptı, Muğla ve Buca'daki öğretmenliğinden sonra, 1930'da Fransa'ya
gitti. Julian'da Albert Laurens ve André Lhote'un yanında çalıştı.
1932'de yurda dönünce, İzmir'de öğretmenliğe başladı. 1955'te emekli
oldu ve Ankara'ya yerleşti. İlk sergisini, öğretmen olarak bulunduğu
Buca'da açtı. 1956'da, Ankara'da düzenlediği kişisel sergisini, birer
ikişer yıl arayla başka sergileri izledi. Yağlıboya resimler yanında,
suluboya çalışmalara ağırlık verdi. 1964'te Paris'te, 1965'te Venedik'te
açtığı sergiler ilgi topladı. Resim sanatının soyutluğunu sağlamak
amacıyla, müziğin seslerin işlevlerine göre uygulanmasına koşut
olarak renk, biçim, açıkkoyu ve yarımkoyuluk gibi plastik öğelerin
etkinliklerine dayatılmış bir anlayışı benimsediğini belirten Elderoğlu,
Türkiye'de, 1950'li yıllarda belirgin bir çizgi oluşturmaya başlayan
soyutçu eğilimin, 1960'lı yıllardaki temsilcileri arasında yer alır
Resimlerinde kaligrafik değerleri, belirli bir plastisiteye göre
düzenler, çizgi ile renk arasındaki oluşumları, süreçsel bir etkinlik
düzeyinde işleyerek geliştirir.
öldü. Resim sanatına olan ilgisi, İdadi'de okuduğu yıllarda gelişti.
1919'da bu okulu bitirince, resim öğretmenliği vekilliğine atandı.
İstanbul Öğretmen Okulu'nda okudu. Abidin Elderoğlu 1901’de
Denizlide doğdu, 1974’te Ankara’da öldü. Resim sanatına olan
ilgisi, İdadi'de okuduğu yıllarda gelişti. 1919'da bu okulu bitirince,
resim öğretmenliği vekilliğine atandı. İstanbul Öğretmen Okulu'nda
okudu. Bu yıllarda, resim bilgi ve yeteneğini geliştirici çalışmalar
yaptı, Muğla ve Buca'daki öğretmenliğinden sonra, 1930'da Fransa'ya
gitti. Julian'da Albert Laurens ve André Lhote'un yanında çalıştı.
1932'de yurda dönünce, İzmir'de öğretmenliğe başladı. 1955'te emekli
oldu ve Ankara'ya yerleşti. İlk sergisini, öğretmen olarak bulunduğu
Buca'da açtı. 1956'da, Ankara'da düzenlediği kişisel sergisini, birer
ikişer yıl arayla başka sergileri izledi. Yağlıboya resimler yanında,
suluboya çalışmalara ağırlık verdi. 1964'te Paris'te, 1965'te Venedik'te
açtığı sergiler ilgi topladı. Resim sanatının soyutluğunu sağlamak
amacıyla, müziğin seslerin işlevlerine göre uygulanmasına koşut
olarak renk, biçim, açıkkoyu ve yarımkoyuluk gibi plastik öğelerin
etkinliklerine dayatılmış bir anlayışı benimsediğini belirten Elderoğlu,
Türkiye'de, 1950'li yıllarda belirgin bir çizgi oluşturmaya başlayan
soyutçu eğilimin, 1960'lı yıllardaki temsilcileri arasında yer alır
Resimlerinde kaligrafik değerleri, belirli bir plastisiteye göre
düzenler, çizgi ile renk arasındaki oluşumları, süreçsel bir etkinlik
düzeyinde işleyerek geliştirir.
Abramtsevo (İng.
Abromtsevo) 1870 yılları dolaylarında
demiryolları yatırımcılarından sava Mamantov tarafından Moskova
yakınlarında kurulan Rus sanatçı kolonisi. Petersburg Akademisinin
Avrupa’ya yönelik ve bürokratik tavrına karşılık olarak, Rus halk
sanatı kaynaklarına eğilip esinini oradan almayı amaçladı. Valentin
erov, Mihail Wrubell, Isaak Leviton gibi ilerici ressamlar bu koloni
bünyesinde yer aldılar.
demiryolları yatırımcılarından sava Mamantov tarafından Moskova
yakınlarında kurulan Rus sanatçı kolonisi. Petersburg Akademisinin
Avrupa’ya yönelik ve bürokratik tavrına karşılık olarak, Rus halk
sanatı kaynaklarına eğilip esinini oradan almayı amaçladı. Valentin
erov, Mihail Wrubell, Isaak Leviton gibi ilerici ressamlar bu koloni
bünyesinde yer aldılar.
AbstractionCreation (İng. AbstractionCreation) 1930’la da Nazi
Almanya’sından kaçarak Paris’e sığınan sanatçıların oluşturduğu bir
grup. Konstrüktivizm’den Süprematizm’e dek tüm çağdaş akımların
temsilcilerini içinde barındırmıştır.
Almanya’sından kaçarak Paris’e sığınan sanatçıların oluşturduğu bir
grup. Konstrüktivizm’den Süprematizm’e dek tüm çağdaş akımların
temsilcilerini içinde barındırmıştır.
Abstraksiyon (Fr.İng. Alm.
Abstraction):Soyutlamaya da soyutlaştırma.
1911 yılından itibaren nesne biçimini resme uygun hale getirmek için
yapılan biçim değiştirmenin (deformasyon) giderek tanınmayacak hale
getirilmesi, soyutlaştırma. Soyutlama.
1911 yılından itibaren nesne biçimini resme uygun hale getirmek için
yapılan biçim değiştirmenin (deformasyon) giderek tanınmayacak hale
getirilmesi, soyutlaştırma. Soyutlama.
Abstraksiyonist Soyutçu.
Abstrksiyonizm Soyutçuluk.
Abstrakt sanat Soyut sanat.
Abstre (Frs. Abstrait, e (adj)) 1. Tabiat görünümlerini amaçlamayan,
salt çizgi, renk ve leke değerlerini kapsayan, Okunabilir veya
kolayca anlaşılabilir gerçeğe bağlanmama. soyut, mücerret, bir şeyden
çıkarmak, ayırmaktır. 2. Form ve ifade gereksinimlerini karşılamak için,
doğa, izlenim ve ya gözlemlerin yeniden organize edilmesidir.
3. Dokunulabilir gerçeğe bağlanmama. 4. Manevileştirme. 5. Soyutlama.
salt çizgi, renk ve leke değerlerini kapsayan, Okunabilir veya
kolayca anlaşılabilir gerçeğe bağlanmama. soyut, mücerret, bir şeyden
çıkarmak, ayırmaktır. 2. Form ve ifade gereksinimlerini karşılamak için,
doğa, izlenim ve ya gözlemlerin yeniden organize edilmesidir.
3. Dokunulabilir gerçeğe bağlanmama. 4. Manevileştirme. 5. Soyutlama.
Abstre sanat (Frs.
Abstrait (Art)) Soyut sanat.
Abstretman (Frs.Abstraitment (Adv)) Soyut olarak.
Absürd 1. Saçma 2. Anlamsız 3. Usdışı
Acar, Kuzgun Türk heykelcisi
(İstanbul 1828 ay.y.1976)
Devlet Güzel Sanatlar Akademisini bitiren Kuzgu Acar Türkiye’de
soyut heykelciliği öncülüğünü yaptı. 1928 yılında İstanbul'da doğan
sanatçı 1948 yılında İstanbul Sultanahmet Ticaret Lisesini bitirdikten
sonra Akademinin heykel bölümüne girdi. Prof. Belling'in öğrencisi
olan sanatçı 1933 yılında Akademiden mezun olmuştur. Kuzgun ACAR,
Hadi BARA'nın etkisiyle daha öğrencilik yıllarında soyut figürsüz
çalışmalara yönelmiştir. Önceleri Kafes, tel kullanarak Gabo'yu
anımsatan yarı saydam formların ördüğü komposizyonlar düzenlemiş,
sonradan tel ve çivi kullanarak değişik biçimde uygulamalara girmiştir.
1961 yılında Paris'e giden ve biryıl orada çalışan sanatçı bu çalışmalarını
1962 yılında Musee Darts'de sergilemiştir. Yurda döndükten sonra
aynı anlayışta ve soyut anlamda, gerçekten plastik değeri yüksek
yapıtlar vermiştir. 4 Şubat 1976 günü aramızdan ve sanat dünyamızdan
ayrılmıştır.
Devlet Güzel Sanatlar Akademisini bitiren Kuzgu Acar Türkiye’de
soyut heykelciliği öncülüğünü yaptı. 1928 yılında İstanbul'da doğan
sanatçı 1948 yılında İstanbul Sultanahmet Ticaret Lisesini bitirdikten
sonra Akademinin heykel bölümüne girdi. Prof. Belling'in öğrencisi
olan sanatçı 1933 yılında Akademiden mezun olmuştur. Kuzgun ACAR,
Hadi BARA'nın etkisiyle daha öğrencilik yıllarında soyut figürsüz
çalışmalara yönelmiştir. Önceleri Kafes, tel kullanarak Gabo'yu
anımsatan yarı saydam formların ördüğü komposizyonlar düzenlemiş,
sonradan tel ve çivi kullanarak değişik biçimde uygulamalara girmiştir.
1961 yılında Paris'e giden ve biryıl orada çalışan sanatçı bu çalışmalarını
1962 yılında Musee Darts'de sergilemiştir. Yurda döndükten sonra
aynı anlayışta ve soyut anlamda, gerçekten plastik değeri yüksek
yapıtlar vermiştir. 4 Şubat 1976 günü aramızdan ve sanat dünyamızdan
ayrılmıştır.
Acar, Salih Türk Ressamı
(Sofya 1927). Dekoratörlük de yapan Salih
Acar, başlıca konusu kuşlar olan resimlerle tanındı.
Acar, başlıca konusu kuşlar olan resimlerle tanındı.
Acemi 1. Bir işin yabancısı olan, eli işe alışmamış, bir işi
beceremeyen 2. İşinde, mesleğinde ilerlememiş.
beceremeyen 2. İşinde, mesleğinde ilerlememiş.
Acemice Beceriksizce.
Acemilik, ği is.
Acemi olma durumu, aceminin çekingenliği ve
ürkekliği. ~ çekmek – henüz alışmadığı bir işte zorluk çekmek, bocalamak.
ürkekliği. ~ çekmek – henüz alışmadığı bir işte zorluk çekmek, bocalamak.
Action Painting (İng. Action
Painting) Amerikalı eleştirmen
H. Rosenberg tarafından ortaya atılan sözcük, ünlü ressam
J. Pollock’ın tutumunu tanımlamak için kullanılmıştır. Bu tür
resimler klasik çizim ve boyama yöntemiyle değil, boyanın
püskürtülmesi, damlatılması, serpilmesiv.b.gibi eylemlerle
oluşturulur. Dolayısıyla, yapıt bir ön planlamanın sonucunda
yaratılmaz; sanatçının spontane eylemlerinin dolaysız bir sonucudur.
H. Rosenberg tarafından ortaya atılan sözcük, ünlü ressam
J. Pollock’ın tutumunu tanımlamak için kullanılmıştır. Bu tür
resimler klasik çizim ve boyama yöntemiyle değil, boyanın
püskürtülmesi, damlatılması, serpilmesiv.b.gibi eylemlerle
oluşturulur. Dolayısıyla, yapıt bir ön planlamanın sonucunda
yaratılmaz; sanatçının spontane eylemlerinin dolaysız bir sonucudur.
Acudoğlu, Ratip Aşir Türk Heykelcisi
(İstanbu 1897Ay.y.1857)
İstanbul Sanayii Nefise mektabini bitiren Ratip Aşir Acudoğlu’nun
başlıca eserleri; Kubilay Anıtı (Menemen), İnönbü Anıtı (Erzincan),
Atatürk Heykeli (Bolu), Atatürk Anıtı (Ankara).
İstanbul Sanayii Nefise mektabini bitiren Ratip Aşir Acudoğlu’nun
başlıca eserleri; Kubilay Anıtı (Menemen), İnönbü Anıtı (Erzincan),
Atatürk Heykeli (Bolu), Atatürk Anıtı (Ankara).
Açı
Birbirini kesen iki hat arasındaki köşe açıklığı.
Açık (Resim) Renklerde koyuluğun zıttı olarak kullanılır. Açık
renk
diye o rengi oluşturan boyayıcı maddenin azlığı veya o rengin beyazla
karıştırılarak açılması suretiyle meydana gelen renge denir. Açık sarı,
açık mavi gibi ki; boyayıcı maddenin azlığı dolayısı ile hafif ve aydınlık
görünen renk demektir. Böyle renklere açık renk denir. Boyayıcı maddesi
çok olan veya içinde siyah renk olup aydınlık olmayan renklere koyu renk
olarak tanımlanır. Koyu kırmızı, koyu mavi, koyu sarı gibi.
diye o rengi oluşturan boyayıcı maddenin azlığı veya o rengin beyazla
karıştırılarak açılması suretiyle meydana gelen renge denir. Açık sarı,
açık mavi gibi ki; boyayıcı maddenin azlığı dolayısı ile hafif ve aydınlık
görünen renk demektir. Böyle renklere açık renk denir. Boyayıcı maddesi
çok olan veya içinde siyah renk olup aydınlık olmayan renklere koyu renk
olarak tanımlanır. Koyu kırmızı, koyu mavi, koyu sarı gibi.
Açıkhava Resmi (İng. Plein
Air) Ressamın atölyesi yerine,
doğrudan doğruya doğa içinde çalışarak verdiği ürün. 19. yy.’da
ortaya çıkmış ve izlenimci sanatçıların temel ilkesi haline gelmiştir.
doğrudan doğruya doğa içinde çalışarak verdiği ürün. 19. yy.’da
ortaya çıkmış ve izlenimci sanatçıların temel ilkesi haline gelmiştir.
Açıkta çalışma (İng.
Pleinairism) Atölye dışında yapılan resim
üretme tekniği. Ressam doğayı betimleyen bir sahne resmettiğinde
bile, genel olarak bunu düş gücüne dayandırarak atölyesinde gerçekleştirir.
Ünlü İngiliz ressamı J. Constable açıkta çalışmaya yönelen ilk
sanatçılardan biridir.
üretme tekniği. Ressam doğayı betimleyen bir sahne resmettiğinde
bile, genel olarak bunu düş gücüne dayandırarak atölyesinde gerçekleştirir.
Ünlü İngiliz ressamı J. Constable açıkta çalışmaya yönelen ilk
sanatçılardan biridir.
Açık gri Kır.
Açık resim Toplumsal ahlâk
kurallarına aykırı resim, erotik,
pornografik. Bu tür çalışmaların, insan anatomisini öğrenmek,
öğretmek ya da insan vücudundaki estetik değerleri
ortaya çıkarmak gibi sanatsal amaçla yapılmasını pornografik
larak nitelendirmeyenler de vardır.
pornografik. Bu tür çalışmaların, insan anatomisini öğrenmek,
öğretmek ya da insan vücudundaki estetik değerleri
ortaya çıkarmak gibi sanatsal amaçla yapılmasını pornografik
larak nitelendirmeyenler de vardır.
Açık Hava Resmi (İng.
Plein air) 1. Ressamların atölyesi yerine,
doğrudan doğruya doğa içinde çalışarak verdiği ürün. 19.yy.’ da
ortaya çıkmış ve izlenimci sanatçıların temel ilkesi haline gelmiştir.
2. Atelye dışında yapılan resim faaliyeti 3.Empresyonist akımın
başlıca özelliği, C. Monet, E. Manet açık havada resim yapan
ve ışık altındaki değişimleri gözlemleyen ressamlardandır. 4. Atölye
dışında ve doğrudan doğruya gökten gelen hava ışığı altında çalışarak
resim yapmak. Böyle doğrudan doğruya hava ışığı altında yapılan
her tür resimlere hava ışıklı resimler ve atölye ışığı ile yapılanlara
atölye ışıklı resimler denir. Hava ışıklı resimlerde gölgeler, etraftan
gelen yansımalarla daha renklenmiş olurlar. Atölye ışıklı resimlerde
ise ışık ve gölgeler daha yapay ve sert olurlar. Bu nedenle bir tablonun
biçimlerindeki ışıkgölgenin hava altı ışığı ile mi yoksa atölye ışığı altında
mı yapılmış olduğunu resim bilenler pek kolay anlayabilirler.
doğrudan doğruya doğa içinde çalışarak verdiği ürün. 19.yy.’ da
ortaya çıkmış ve izlenimci sanatçıların temel ilkesi haline gelmiştir.
2. Atelye dışında yapılan resim faaliyeti 3.Empresyonist akımın
başlıca özelliği, C. Monet, E. Manet açık havada resim yapan
ve ışık altındaki değişimleri gözlemleyen ressamlardandır. 4. Atölye
dışında ve doğrudan doğruya gökten gelen hava ışığı altında çalışarak
resim yapmak. Böyle doğrudan doğruya hava ışığı altında yapılan
her tür resimlere hava ışıklı resimler ve atölye ışığı ile yapılanlara
atölye ışıklı resimler denir. Hava ışıklı resimlerde gölgeler, etraftan
gelen yansımalarla daha renklenmiş olurlar. Atölye ışıklı resimlerde
ise ışık ve gölgeler daha yapay ve sert olurlar. Bu nedenle bir tablonun
biçimlerindeki ışıkgölgenin hava altı ışığı ile mi yoksa atölye ışığı altında
mı yapılmış olduğunu resim bilenler pek kolay anlayabilirler.
Açıklık (Renkte) Rengin, tonun açıklığı, açık olma durumu, ışık
şiddeti.
Açılış Bir serginin
veya galerinin törenle açılışı.
Açık kompozisyon (İng. Open Composition) 1. Resim düzlemi üzerinde
betimlenen gerçekliğin, gerçekte resmin sınırları dışında da sürüp giden
doğal gerçekliğin bir parçası olduğu izlenimini verecek biçimde kompoze
edilmesi. 2. Resmedilen şeylerin tüm olarak tablo sınırı içine sığmadığı
kompozisyon türü. Açık kompozisyon, açık gerçekliğin tüm öğelerini
resim düzlemi içine sığdırmayı amaçlamaz. Böyle bir çabanın olanaksız
olduğunu varsayar. Özellikle barok ve çağdaş resimlerin bir çoğu
açık kompozisyonludur.
betimlenen gerçekliğin, gerçekte resmin sınırları dışında da sürüp giden
doğal gerçekliğin bir parçası olduğu izlenimini verecek biçimde kompoze
edilmesi. 2. Resmedilen şeylerin tüm olarak tablo sınırı içine sığmadığı
kompozisyon türü. Açık kompozisyon, açık gerçekliğin tüm öğelerini
resim düzlemi içine sığdırmayı amaçlamaz. Böyle bir çabanın olanaksız
olduğunu varsayar. Özellikle barok ve çağdaş resimlerin bir çoğu
açık kompozisyonludur.
Açıkkoyu (Fr. claireobscure; İng. clearobscure; Alm.
Helldunkel)
Resimde özellikle belirtilecek önemli yerlerin açık koyu lekeler
zıtlığı içinde anlatımı. Işıkgölge sözcüğü de aynı anlamda kullanılır.
Resimde özellikle belirtilecek önemli yerlerin açık koyu lekeler
zıtlığı içinde anlatımı. Işıkgölge sözcüğü de aynı anlamda kullanılır.
Açık Mavi Gükyüzü rengi.
Etkisi: Üstten Hafif,göksel,uçma isteği,
Yandan Soğuk,uzaklaştırıcı Alttan Düz pürüzsüz harekete geçirici
Yandan Soğuk,uzaklaştırıcı Alttan Düz pürüzsüz harekete geçirici
Açık
ton ( ışıklı kısım ): Işığın eşya
üzerine doğrudan doğruya
geldiği en aydınlık kısımdır. Bu kısım eşyanın öz rengini vermez.
geldiği en aydınlık kısımdır. Bu kısım eşyanın öz rengini vermez.
Açısal
Perspektif Diktörtgen ya da kare prizma biçimindeki
geometrik şekilleri iki yan ve üst yüzeylerini gösteren bilimsel
bir perspektif yöntemidir.
geometrik şekilleri iki yan ve üst yüzeylerini gösteren bilimsel
bir perspektif yöntemidir.
Açmak (Rengi) 1.Rengin
koyuluğunu azaltmak. 2. Rengin açıklık
şiddetini arttırmak. 3. Bir renk içine su, beyaz veya açık bir
renk katarak o rengin kuvvetini düşürmek. Su bazlı boyalarda su,
yağlı bnoyalarda beyaz boya katarak rengi hafifleştirmek ve aydınlatmak.
şiddetini arttırmak. 3. Bir renk içine su, beyaz veya açık bir
renk katarak o rengin kuvvetini düşürmek. Su bazlı boyalarda su,
yağlı bnoyalarda beyaz boya katarak rengi hafifleştirmek ve aydınlatmak.
Adak Steli (İng.Votive Stel) – Antikite’de adak niteliğinde
küçük dikilitaş,
stel. Bir adağın gerçekleştirilmesi üzerine diktirilir.
stel. Bir adağın gerçekleştirilmesi üzerine diktirilir.
Adale Resim sanatında, Anatomik
desenlerde insan yada
hayvan figürünün kas yapısı.
hayvan figürünün kas yapısı.
Adam Erkek yetişkin.
Adaptasyon Bir şeyi diğer bir şeye uyarlama, yakıştırma.
Adapte etmek Uyarlamak.
Adapte olmak Uyarlanmak.
Adem
Genç 1944 Rize’de doğdu. 196265 Gazi Eğitim
Enstitüsü
Resim İş Bölümü, Ankara 196971 Bournemouth College of Art and
Technology, İngiltere 197174 Saint Martin’s School of Art, Londra
1979 Mansiyon, DYO Resim Yarışması 1980 Master, Dokuz Eylül
Üniversitesi, İzmir 1980 "Başarı Ödülü", Devlet Resim Yarışması
1981 Mansiyon, "Atatürk Resimleri Yarışması" 1983 "Devlet
Resim Yarışması", Başarı Ödülü 1984 "Birincilik Ödülü", İnönü
Vakfı Resim Yarışması" 1985 Mansiyon, İzmir Ticaret Odası
Yarışması 1985 DYO Resim Yarışması "Başarı Ödülü" 1985
Sanatta Yeterlik, İDGSA, İstanbul 1986 TPAO Atatürk Reism
Yarışması "Jüri Özel Yarışması" 1987 Doçentlik, İDGSA, İstanbul
1990 İzmir Büyükşehir Belediyesi Resim Yarışması "Birincilik
Ödülü" 1992 Dokuz Eylül Üniversitesi Dekan Yardımcılığı, İzmir
1993 Profesörlük, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir 1995 DYO
Resim Yarışması "Başarı Ödülü" 2000 Ankara Sanat Kurumu
"Yılın Sanatçısı Ödülü"
Resim İş Bölümü, Ankara 196971 Bournemouth College of Art and
Technology, İngiltere 197174 Saint Martin’s School of Art, Londra
1979 Mansiyon, DYO Resim Yarışması 1980 Master, Dokuz Eylül
Üniversitesi, İzmir 1980 "Başarı Ödülü", Devlet Resim Yarışması
1981 Mansiyon, "Atatürk Resimleri Yarışması" 1983 "Devlet
Resim Yarışması", Başarı Ödülü 1984 "Birincilik Ödülü", İnönü
Vakfı Resim Yarışması" 1985 Mansiyon, İzmir Ticaret Odası
Yarışması 1985 DYO Resim Yarışması "Başarı Ödülü" 1985
Sanatta Yeterlik, İDGSA, İstanbul 1986 TPAO Atatürk Reism
Yarışması "Jüri Özel Yarışması" 1987 Doçentlik, İDGSA, İstanbul
1990 İzmir Büyükşehir Belediyesi Resim Yarışması "Birincilik
Ödülü" 1992 Dokuz Eylül Üniversitesi Dekan Yardımcılığı, İzmir
1993 Profesörlük, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir 1995 DYO
Resim Yarışması "Başarı Ödülü" 2000 Ankara Sanat Kurumu
"Yılın Sanatçısı Ödülü"
Adnan
Çoker Soyutlamayı yerel mimari
unsurlardan esinlenen
bir düzen anlayışı içinde sunan Adnan Çoker teknik açıdan
da perfeksiyona yönelmiş biri olarak görünür. 1927 İstanbul’da
doğdu 19441951’de Güzel Sanatlar Akademisi Zeki Kocamemi
Atölyesi'nde çalıştı. Ayrıca Halil Dikmen'den kompozisyon
bilgileri edindi. Akademinin Yüksek Resim Bölümünü bitirdi.
1955 Avrupa konkurunu kazanarak devlet bursuyla Paris'e gitti.
1956-57 André Lhote Atölyesi’nde çalıştı.195760 Henri Goetz
Atölyesi’nde çalıştı.1960 Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim
Bölümü’ne asistan olarak girdi.1963 Dört ressam arkadaşıyla
"Mavi Grup"u kurdu.1966 İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi
Yüksek Resim Bolumu hocalığına atandı.1974 Paris'te UNESCO'da
acılan "Çağdaş Türk Sanatı Sergisinde T.Erol ile birlikte sergi
komiserliği yaptı.1976 Mimar Sinan Üniversitesi’nde profesörlük
görevine başladı.1977 14 Temmuz 1979 24 Mayıs tarihleri
arasında İstanbul Resim ve Heykel Müzesi Müdürlüğü görevinde
bulundu.1983 23 Mart 1985 31 Ağustos tarihleri arasında
Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim
Bolumu Başkanlığı’nda bulundu.
bir düzen anlayışı içinde sunan Adnan Çoker teknik açıdan
da perfeksiyona yönelmiş biri olarak görünür. 1927 İstanbul’da
doğdu 19441951’de Güzel Sanatlar Akademisi Zeki Kocamemi
Atölyesi'nde çalıştı. Ayrıca Halil Dikmen'den kompozisyon
bilgileri edindi. Akademinin Yüksek Resim Bölümünü bitirdi.
1955 Avrupa konkurunu kazanarak devlet bursuyla Paris'e gitti.
1956-57 André Lhote Atölyesi’nde çalıştı.195760 Henri Goetz
Atölyesi’nde çalıştı.1960 Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim
Bölümü’ne asistan olarak girdi.1963 Dört ressam arkadaşıyla
"Mavi Grup"u kurdu.1966 İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi
Yüksek Resim Bolumu hocalığına atandı.1974 Paris'te UNESCO'da
acılan "Çağdaş Türk Sanatı Sergisinde T.Erol ile birlikte sergi
komiserliği yaptı.1976 Mimar Sinan Üniversitesi’nde profesörlük
görevine başladı.1977 14 Temmuz 1979 24 Mayıs tarihleri
arasında İstanbul Resim ve Heykel Müzesi Müdürlüğü görevinde
bulundu.1983 23 Mart 1985 31 Ağustos tarihleri arasında
Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim
Bolumu Başkanlığı’nda bulundu.
Adnan Tepecik Türk ressam ve
grafikeri (Erzurum 1957).
Ankara Gazi Eğitim Fakültesi Resim-İş bölümünü bitirdi.
Aynı zamanda bu bölümün öğretim elemanlığını da yaptı.
Resimlerinde doğayı soyutçu bir dil ve dinamizimle yorumlar.
Ankara Gazi Eğitim Fakültesi Resim-İş bölümünü bitirdi.
Aynı zamanda bu bölümün öğretim elemanlığını da yaptı.
Resimlerinde doğayı soyutçu bir dil ve dinamizimle yorumlar.
Adnan
Turani 1925 İstanbul’da doğdu. 194548 Ankara Gazi
Eğitim Enstitüsü Resim bölümü 195359 Münih, Stuttgart, Hamburg
Akademilerinde lisans ve uzmanlık öğrenimi 195970 Gazi Eğitim
Enstitüsü resim öğretmenliği 197273 Doktora, Hacettepe
Üniversitesi 1972 Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü
koordinatörlüğü 1978 Doçentlik, Hacettepe Üniversitesi 1970-86
Hacettepe Üniversitesi Ed Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim
Üyeliği 198687 Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Resim Bölümü Başkanlığı
Eğitim Enstitüsü Resim bölümü 195359 Münih, Stuttgart, Hamburg
Akademilerinde lisans ve uzmanlık öğrenimi 195970 Gazi Eğitim
Enstitüsü resim öğretmenliği 197273 Doktora, Hacettepe
Üniversitesi 1972 Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü
koordinatörlüğü 1978 Doçentlik, Hacettepe Üniversitesi 1970-86
Hacettepe Üniversitesi Ed Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim
Üyeliği 198687 Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Resim Bölümü Başkanlığı
Adorant (Lat.) Tablo ve heykel kompozisyonlarında Hz.İsa'nın
ayaklarına kapanan figürler.
ayaklarına kapanan figürler.
Aegis (İng. Aegis) Heykellerinde tanrıça Athena’nın göğsüne
takılı bir plak biçiminde betimlenen yılanlar ve gargonla bezeli bir obje.
Tanrıçanın atribüsüdür.
takılı bir plak biçiminde betimlenen yılanlar ve gargonla bezeli bir obje.
Tanrıçanın atribüsüdür.
Aeropittura (İng.
Aeropittura) Fütürizm’in geç dönem
aşaması
sayılan bir İtalyan resim akımı. Özellikle, modern yaşamın teknik
yönüyle ve uçuş yaşantısının betimlenmesiyle ilgilendi. Tato, Fillia,
Munri, Dottori gibi ressamlar bu akım içinde yapıtlar verdiler. Bu
akımın en etkili kişiliği Marinetti idi. Marinetti’nin ölümü ve İtalya’da
faşizmin çöküşüyle beraber ortadan kalktı.
sayılan bir İtalyan resim akımı. Özellikle, modern yaşamın teknik
yönüyle ve uçuş yaşantısının betimlenmesiyle ilgilendi. Tato, Fillia,
Munri, Dottori gibi ressamlar bu akım içinde yapıtlar verdiler. Bu
akımın en etkili kişiliği Marinetti idi. Marinetti’nin ölümü ve İtalya’da
faşizmin çöküşüyle beraber ortadan kalktı.
Aestetic Movement (İng. Aestetic
Movement) “ Sanat sanat içindir”
düşüncesinin savunuculuğunu yapan, 19 yy. İngiliz sanat okulu. O. Wilde
ve W. Pater akımın düşünsel destekçileri olmuştur.
düşüncesinin savunuculuğunu yapan, 19 yy. İngiliz sanat okulu. O. Wilde
ve W. Pater akımın düşünsel destekçileri olmuştur.
Afife Ecevit İstanbul’da
doğdu. Arnarutköy Koleji’nden mezun oldu.
Fransa’ya yaptığı gezilerle resim sanatlarına olan ilgi ve yeteneğini
geliştirdi. Devlet sergileri başta olmak üzere, karma sergilere katıldı.
İlk kişisel sergisini, 1967’de İstanbul’da (Devlet Galerisi) açtı.
Güzel Sanatlar Birliği ve Kadın Ressamlar Derneği’ne üye oldu,
bu kuruluşların ortak sergilerine resim verdi. Peyzaj ve ölüdoğa
konuları üzerinde yoğunlaşan resimleri, izlenimci anlayışın renk
ve ışık değerlerine bağlıdır.
Fransa’ya yaptığı gezilerle resim sanatlarına olan ilgi ve yeteneğini
geliştirdi. Devlet sergileri başta olmak üzere, karma sergilere katıldı.
İlk kişisel sergisini, 1967’de İstanbul’da (Devlet Galerisi) açtı.
Güzel Sanatlar Birliği ve Kadın Ressamlar Derneği’ne üye oldu,
bu kuruluşların ortak sergilerine resim verdi. Peyzaj ve ölüdoğa
konuları üzerinde yoğunlaşan resimleri, izlenimci anlayışın renk
ve ışık değerlerine bağlıdır.
Afiş (İng. Poster Fr. affiche; Alm. Plakat) 1. Resimli yazılı ası
2. Tanıtma ya da reklam amacıyla hazırlanmış yazılı ve resimli
grafik sanatı ürünü. 3. Duvar ilanı. Afişin “saygın” bir sanat yapıtı
olarak onaylanışı ise, Bauhaus’un çabaları sayesinde olmuştur. Afiş
ilk olarak makine endüstrisi ürünlerinin pazarlanmasında bir gerek
olarak 1890 yılında ortaya çıktı. Fransız Chéret'nin ilk denemesini,
Lautrec'in sanat eseri niteliğindeki renkli taşbasmaları izledi. Afiş
sanatı, 1910 yıllarına değin en büyük gelişmesini gösterdi. Ancak
gittikçe büyük miktarda afişe gereksinme duyulması, bu alandaki
sanat çalışmalarının kalitesini düşürdü. Bugünkü modern afiş sanatı
kübist ve soyut anlatım olanakları ile fotoğraf ve baskı tekniklerinin
olanaklarından büyük bir oranda yararlanarak yapılan bir sanat
dalı olmuştur.
2. Tanıtma ya da reklam amacıyla hazırlanmış yazılı ve resimli
grafik sanatı ürünü. 3. Duvar ilanı. Afişin “saygın” bir sanat yapıtı
olarak onaylanışı ise, Bauhaus’un çabaları sayesinde olmuştur. Afiş
ilk olarak makine endüstrisi ürünlerinin pazarlanmasında bir gerek
olarak 1890 yılında ortaya çıktı. Fransız Chéret'nin ilk denemesini,
Lautrec'in sanat eseri niteliğindeki renkli taşbasmaları izledi. Afiş
sanatı, 1910 yıllarına değin en büyük gelişmesini gösterdi. Ancak
gittikçe büyük miktarda afişe gereksinme duyulması, bu alandaki
sanat çalışmalarının kalitesini düşürdü. Bugünkü modern afiş sanatı
kübist ve soyut anlatım olanakları ile fotoğraf ve baskı tekniklerinin
olanaklarından büyük bir oranda yararlanarak yapılan bir sanat
dalı olmuştur.
Afişçi (Fr.Affichiste
(f et m)) Duvar ilânlarını çizen, yapan
desinatör,
afiş sanatçısı.
afiş sanatçısı.
Afişe etmek Açığa vurmak,
belirtmek, duyurmak.
Agnus Dei (Agnus Dei)
Hıristiyan ikonografisinde Hz. İsa’yı,
başı haçlı bir hale ile çevrili bir kuzu biçiminde betimleyen simgesel resim.
başı haçlı bir hale ile çevrili bir kuzu biçiminde betimleyen simgesel resim.
Agrandisman (is. (Fr.
Agrandissement)) Büyültme
Agrandisör (is. Agrandiiseur) Fotoğraftan veya kitaptan resim
ve benzeri görüntüleri yansıtarak Büylütme cihazı.
ve benzeri görüntüleri yansıtarak Büylütme cihazı.
Agreyabılman [Frs. Agréablement (adv)] Hoş bir tarzda.
Ağaç baskı Tahta baskı.
Özellikle düz tahta plaka üzerine kazınarak
yapılan resmin boyanarak yapılan baskı resim.
yapılan resmin boyanarak yapılan baskı resim.
Ağtonoz (İng. Net Vaviting) –Gotik mimarlıkta kullanılmış ve
çok
sayıda kaburganın kesişmesiyle oluşmuş ağ biçiminde tonoz.
sayıda kaburganın kesişmesiyle oluşmuş ağ biçiminde tonoz.
Ahar [is. (ahar) Fars. âhâr esk.]
Hattatlıkta kağıt yüzeyi üzerine
sürülerek kalemin kaymasını sağlayan nişasta ve yumurta
akından yapılmış bir bileşim.
sürülerek kalemin kaymasını sağlayan nişasta ve yumurta
akından yapılmış bir bileşim.
Aharlamak (i) Ahar
sürmek.
Aharlı S. Aharı olan, üzerine ahar
sürülmüş, aharlı kâğıt.
Ahenk gi [is. (ahenk) Fars. âheng ] 1. Bir resimde
renkler
arasındaki bağıntının kendi üslup zorunlulukları açısından
birbirini rahat ve akıcı bir biçimde tamamlaması. 2. Armoni
3. Uyum
arasındaki bağıntının kendi üslup zorunlulukları açısından
birbirini rahat ve akıcı bir biçimde tamamlaması. 2. Armoni
3. Uyum
Ahenk kurmak 1.Uyum sağlamak 2. Resimde armoniyi yakalamak.
3. Hoşa giden bağlantıyı kurmak. Eski dilde uyum. Resimde,
renk, leke, açıkkoyu değerlerin zıt düşmeme durumu. Kimi zaman
yüzey üzerinde zıt değerler de uyum sağlayan özellikler taşır.
3. Hoşa giden bağlantıyı kurmak. Eski dilde uyum. Resimde,
renk, leke, açıkkoyu değerlerin zıt düşmeme durumu. Kimi zaman
yüzey üzerinde zıt değerler de uyum sağlayan özellikler taşır.
Ahenk sağlamak Resimde çizgi ve leke dağılımını düzene
sokmak, birliği sağlamak. Ressamların tablolarını çalışırken eserin
başlangıcından bitimine kadar duydukları temel endişelerden biridir.
sokmak, birliği sağlamak. Ressamların tablolarını çalışırken eserin
başlangıcından bitimine kadar duydukları temel endişelerden biridir.
Ahenki bozulmak düzeni bozulmak, resimde çizgi ve leke
dağılımındaki uyumun bozulması.
dağılımındaki uyumun bozulması.
Ahenkli
s. Uyumlu, düzenli.
Ahenksiz
Uyumsuz, düzensiz.
Ahenktar (s. (ahenktar) Fars. âhengdâr) Ahenkli.
Ahlak Bir topluluktaki insanların, uymak zorunda oldukları,
benlikte duyulan davranış akideleri.
benlikte duyulan davranış akideleri.
Ahmet, Karahisari Türk Hattatı
(Afyon 1468İstanbul 1556).
Yazmış olduğu İki Kuranı Kerim İstanbul Topkapı Sarayı Müzesinde
yer alan Karahisari Ahmet Hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır.
Yazmış olduğu İki Kuranı Kerim İstanbul Topkapı Sarayı Müzesinde
yer alan Karahisari Ahmet Hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır.
Ahmet Nakşi Türk Miyatür Ressamı
(İstanbul 16.yy.ın sonu
17.yy’ın başı). Osman II.’ye (16181622) sunulan taçköprülüzade’nin
Şakayıkı Numaniya adlı kitabındaki 49 minyatür resim İstanbul Topkapı
sarayı Müzesinde yer almaktadır.
17.yy’ın başı). Osman II.’ye (16181622) sunulan taçköprülüzade’nin
Şakayıkı Numaniya adlı kitabındaki 49 minyatür resim İstanbul Topkapı
sarayı Müzesinde yer almaktadır.
Ahmet Paşa, Şeker Türk ressamı
(İstanbul 1841 Ay.y. 1907).
Türk Resim Sanatının ustaları arasında önemli bir yeri vardır.
Güzel huyu, tatlı dili ve insancıllığından dolayı “şeker” lakabı
ile anılmaya başlandı.
Türk Resim Sanatının ustaları arasında önemli bir yeri vardır.
Güzel huyu, tatlı dili ve insancıllığından dolayı “şeker” lakabı
ile anılmaya başlandı.
Ahmet Uzelli Hayatına ilişkin yeterince bilgi bulunmamaktadır.
İlk devlet sergileri ile başlıca karma sergilere eser verdiği katalog
kayıtlarından anlaşılmaktadır. Ayrıca koleksiyonlardaki eserlerinden
Uzelli'nin İmpresyonist anlayışta eserler yapan bir ressam olduğu
karşımıza çıkmaktadır. Sanatçının resim heykel müzelerinde ve
özel koleksiyonlarda eserleri vardır.
İlk devlet sergileri ile başlıca karma sergilere eser verdiği katalog
kayıtlarından anlaşılmaktadır. Ayrıca koleksiyonlardaki eserlerinden
Uzelli'nin İmpresyonist anlayışta eserler yapan bir ressam olduğu
karşımıza çıkmaktadır. Sanatçının resim heykel müzelerinde ve
özel koleksiyonlarda eserleri vardır.
Ahmet Ziya Akbulut (1896 –
1939) 1896'da İstanbul'da doğmuştur.
1887'de Harbiye'den mezun olmuştur. Sanat eğitimini Osman Nuri
Paşa ve Hoca Ali Rıza Bey'den alan Akbulut Harbiye resimhanesine
atanmış ve 1894 yılına kadar burada çalışmışitır. 1913 yılında
Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanlığı'na getirildi.
1914'te Sanayii Nefise Mektebi Alisi'ne öğretmen, 1939'da Müdür
muavinliğine getirilmiştir. 1939 yılında kaybettiğimiz sanatçının özel
ve resmi koleksiyonlarda pek çok eseri vardır.
1887'de Harbiye'den mezun olmuştur. Sanat eğitimini Osman Nuri
Paşa ve Hoca Ali Rıza Bey'den alan Akbulut Harbiye resimhanesine
atanmış ve 1894 yılına kadar burada çalışmışitır. 1913 yılında
Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanlığı'na getirildi.
1914'te Sanayii Nefise Mektebi Alisi'ne öğretmen, 1939'da Müdür
muavinliğine getirilmiştir. 1939 yılında kaybettiğimiz sanatçının özel
ve resmi koleksiyonlarda pek çok eseri vardır.
Ahşap (s. Arb. Ahşâb, keresteler haşeb’den) Ağaçtan, tahtadan yapılmış.
Ahşap Dağlama Özel ısınmış
tel ile ahşap plaka üzerine yapılmış resim.
Ajurlu (İng. Open –Work) Çini, seramik ve porselen eşya
üzerinde
görülen desenli delikler biçiminde bezeme.
görülen desenli delikler biçiminde bezeme.
Ak
is. Kar rengi, beyaz.
Akademi (İng. Academy Frs. Académie (f) < Yun.) 1.
Bilginler,
yazarlar, sanatçılar kurulu 2. Bir sanat pratiğinin yapıldığı yer,
Yüksekokul. 3. Resim sanatında çıplak vücudun görünüşü, çıplak
modelden yapılmış insan resmi 4. Yunanca academia sözcüğünden
gelmiştir. Sözcüğün kökenini M.Ö. 387 yılında Atina yakınlarındaki,
Filozof Plâtonun felsefe öğretimi ve tartışmalarının yaptığı “Akademos”
adında bir park oluşturur . 15. Yüzyılda Floransa’da Lorenzo da
Medici’nin çevresindeki italyan hümanistleri, Akademi sözcüğünü
canlandırmışlardır. İlk sanat akademileri 16. yüzyılda İtalya’da
kurulmuş ve bir atelyede toplanan sanatçılar aynı modele
bakarak resim yapmaya başlamışlardı. 1531 yılında kurulan
Bandinelli akademisi en eski örnektir. modern bir sanat akımı
olarak akademi, Ressam David’in etkisi ile Fransa’da 19.yüzyılda
kuruldu. Bu yolda en eski örneklerden bir başkası da, Vasari’nin
Academia del Disegno (1563)’ sudur. 1768 yılında kurulan İngiliz
krallık akademisi bu eğitim kurumlarının gelişmesinde rol oynadı.
Daima gelenek ve kuralları temsil eden akademilerle öncü, kuralları
zorlayan, bağımsız sanatçılar arasında çekişmeler sürüp gider.
Türkiye’de resim ve heykel sanatlarının öğretildiği ilk akademi 1
883 yılında İstanbul’da kurulmuş ve “ Sanayii Nefise Mektebi” adını almıştır.
yazarlar, sanatçılar kurulu 2. Bir sanat pratiğinin yapıldığı yer,
Yüksekokul. 3. Resim sanatında çıplak vücudun görünüşü, çıplak
modelden yapılmış insan resmi 4. Yunanca academia sözcüğünden
gelmiştir. Sözcüğün kökenini M.Ö. 387 yılında Atina yakınlarındaki,
Filozof Plâtonun felsefe öğretimi ve tartışmalarının yaptığı “Akademos”
adında bir park oluşturur . 15. Yüzyılda Floransa’da Lorenzo da
Medici’nin çevresindeki italyan hümanistleri, Akademi sözcüğünü
canlandırmışlardır. İlk sanat akademileri 16. yüzyılda İtalya’da
kurulmuş ve bir atelyede toplanan sanatçılar aynı modele
bakarak resim yapmaya başlamışlardı. 1531 yılında kurulan
Bandinelli akademisi en eski örnektir. modern bir sanat akımı
olarak akademi, Ressam David’in etkisi ile Fransa’da 19.yüzyılda
kuruldu. Bu yolda en eski örneklerden bir başkası da, Vasari’nin
Academia del Disegno (1563)’ sudur. 1768 yılında kurulan İngiliz
krallık akademisi bu eğitim kurumlarının gelişmesinde rol oynadı.
Daima gelenek ve kuralları temsil eden akademilerle öncü, kuralları
zorlayan, bağımsız sanatçılar arasında çekişmeler sürüp gider.
Türkiye’de resim ve heykel sanatlarının öğretildiği ilk akademi 1
883 yılında İstanbul’da kurulmuş ve “ Sanayii Nefise Mektebi” adını almıştır.
Akademici is. Kurallara
bağlı resim ve heykel çalışması
yapan kişi veya sanatçı.
yapan kişi veya sanatçı.
Akademicilik (ği is.) Resim ve heykel çalışmasında geleneksel
kurallara sıkı sıkıya bağlılık.
kurallara sıkı sıkıya bağlılık.
Akademik s. (İng. Academic, acodemical Frs. Académique(m))
1. Akademi ile ilgili olan 2. Bilimsel niteliği olan 3. İlerici
bir çabanın ürünü olmayan genel geçer ilke ve kurallar doğrultusunda
oluşturulmuş sanat yapıtının niteliği.
1. Akademi ile ilgili olan 2. Bilimsel niteliği olan 3. İlerici
bir çabanın ürünü olmayan genel geçer ilke ve kurallar doğrultusunda
oluşturulmuş sanat yapıtının niteliği.
Akademik Kariyer Uluslar arası bilgi, Akademik statü.
Akademisyen (Frs.
Académicien) Akademi üyesi.
Akademizm (Frs. Académisme (m)) Geleneksel kurallara
sıkı sıkıya bağlılık,katılık. belli kurallara göre çalışmaya inanma.
sıkı sıkıya bağlılık,katılık. belli kurallara göre çalışmaya inanma.
Akaju (Frs. Acajou(Adj)) Kırmızımtrak kahverengi, kahverengi renk.
Akarsu, Mediha Türk
seramikçisi ve heykelcisi (İstanbul
1918ay.y. 1976). Ankara Kız Teknik Öğretmen Okulunu Resim
bölümünü bitiren Mediha Akarsu (1940) Hitit sanatını çağrıştıran
biçim ve figürleri ile tanındı.
1918ay.y. 1976). Ankara Kız Teknik Öğretmen Okulunu Resim
bölümünü bitiren Mediha Akarsu (1940) Hitit sanatını çağrıştıran
biçim ve figürleri ile tanındı.
Akbulut, Ahmet ziya Türk ressamı
(İstanbul 1869 ay. Y. 1938).
Sanayi Nefise Mektebinde perspektif öğretmenliği ve müdürlüğü
yaptı. Eserlerinde perspektif kurallarına sıkı sıkıya bağlı kaldı.
Başlıca eserleri: Beyazıt İmareti, Sultanahmet Camisi, Mihrimah Camisi.
Sanayi Nefise Mektebinde perspektif öğretmenliği ve müdürlüğü
yaptı. Eserlerinde perspektif kurallarına sıkı sıkıya bağlı kaldı.
Başlıca eserleri: Beyazıt İmareti, Sultanahmet Camisi, Mihrimah Camisi.
Akdeniz, Halil Türk Ressamı
(Antalya 1944). Gazi Eğitim Enstitüsü
Resim-İş bölümünü bitiren (1965) Halil Akdeniz güçlü desen
çalışmalarının yanında Geometriksoyut sanatın temsilcileri arasında
yer aldı. Ürettiği resmin sorunsallarıyla olduğu kadar gerçekliğiyle
de evrenselliğe katkıda bulunan bir sressam kimliği taşır. Bu,
bir ölçüde onun içinde yaşadığı coğrafyadan kaynaklanıyorsa da
geniş ölçüde ressamın evrensel duyarlılıkla bütünleşmesinin sonucudur.
Akdeniz'in resmindeki öğeler, resmin bir bütün olarak yaşadığı
serüvenin heniz dokunmadığı kaynaklardan beslenmekte, onları
yeniden üreterek bilinç altına göndermektedir. Akdeniz'in resminde
geçmiş gelecek, doğubatı, eskilikçağdaşlık düzlemleri parçalanmakta
ve resimde, uzayın ve zamanın oluşturduğu bileşimde yeniden
kurulmaktadır. Onun resimleri usla duygunun, rastlantıyla bilincin,
kavramla olgunun kesiştiği noktada düğümlenmekte, geçmişi olduğu
kadar geleceği de sorgulamaktadır. 1960'lardan bu yana süren resim
çabası içinde Akdeniz, evrensel resimsel gerçeğin bütün evrelerinde
bulunmuş ama, kendi özgürlüğünü ve özgünlüğünü kültürler arası
geçişimlere yönelerek oluşturmuştur. Bu nedenle de tekcil değil
çoğulcu, dışlayıcı değil kapsayıcıdır. Akdeniz'in resminde ele alınan
öğeler kimi yerde malzemenin sınırlarını zorlarken kimi yerlerde de
onların öncesinde kavramlaştırmanın üstüne gider. Böylelikle, resmin
alt yapısını görselin ve algılamanın değişkenliğini irdeler, resmi
düşünselin alanına çeker. Akdeniz'in resimleri en son noktasında,
olmadığı yerde, boşluğunda, insanın evrensel serüvenin ve yazgısının
bir somut izdüşmü olarak kendi kendisini çoğaltır.
Resim-İş bölümünü bitiren (1965) Halil Akdeniz güçlü desen
çalışmalarının yanında Geometriksoyut sanatın temsilcileri arasında
yer aldı. Ürettiği resmin sorunsallarıyla olduğu kadar gerçekliğiyle
de evrenselliğe katkıda bulunan bir sressam kimliği taşır. Bu,
bir ölçüde onun içinde yaşadığı coğrafyadan kaynaklanıyorsa da
geniş ölçüde ressamın evrensel duyarlılıkla bütünleşmesinin sonucudur.
Akdeniz'in resmindeki öğeler, resmin bir bütün olarak yaşadığı
serüvenin heniz dokunmadığı kaynaklardan beslenmekte, onları
yeniden üreterek bilinç altına göndermektedir. Akdeniz'in resminde
geçmiş gelecek, doğubatı, eskilikçağdaşlık düzlemleri parçalanmakta
ve resimde, uzayın ve zamanın oluşturduğu bileşimde yeniden
kurulmaktadır. Onun resimleri usla duygunun, rastlantıyla bilincin,
kavramla olgunun kesiştiği noktada düğümlenmekte, geçmişi olduğu
kadar geleceği de sorgulamaktadır. 1960'lardan bu yana süren resim
çabası içinde Akdeniz, evrensel resimsel gerçeğin bütün evrelerinde
bulunmuş ama, kendi özgürlüğünü ve özgünlüğünü kültürler arası
geçişimlere yönelerek oluşturmuştur. Bu nedenle de tekcil değil
çoğulcu, dışlayıcı değil kapsayıcıdır. Akdeniz'in resminde ele alınan
öğeler kimi yerde malzemenin sınırlarını zorlarken kimi yerlerde de
onların öncesinde kavramlaştırmanın üstüne gider. Böylelikle, resmin
alt yapısını görselin ve algılamanın değişkenliğini irdeler, resmi
düşünselin alanına çeker. Akdeniz'in resimleri en son noktasında,
olmadığı yerde, boşluğunda, insanın evrensel serüvenin ve yazgısının
bir somut izdüşmü olarak kendi kendisini çoğaltır.
Akdik, Kamil Türk Hattatı
(İstanbul 1862ay.y.1941). Hacı Kamil
fendi de denir. Reisülhattatin (hattatların en büyüğü) unvanına sahip.
Sülüs, nezih, celi, divani yazı ve tuğra’da usta olan Kamil Akdik,
Çağın önemli kaligrafi ustaları arasında yer alır.
fendi de denir. Reisülhattatin (hattatların en büyüğü) unvanına sahip.
Sülüs, nezih, celi, divani yazı ve tuğra’da usta olan Kamil Akdik,
Çağın önemli kaligrafi ustaları arasında yer alır.
Akdik, Şeref Türk Ressamı
(İstanbul 1899 ay.y. 1972). Hattat Kamil
Akdik’in oğludur. Sanayi Nefise Mektebini bitiren (1924) Şeref Akdik,
Gerçekçi, modele bağlı eserlerinde resim sanatının her türünü deneyerek,
başarılı manzara resimleri ile tanınır.
Akdik’in oğludur. Sanayi Nefise Mektebini bitiren (1924) Şeref Akdik,
Gerçekçi, modele bağlı eserlerinde resim sanatının her türünü deneyerek,
başarılı manzara resimleri ile tanınır.
Akheiropoietos (İng.
Acheiropoietos) Yunanca’da “ elle yapılmamış
anlamına gelen sözcük, Hıristiyanlıkta insan emeğinin ürünü olmayıp
mucizevi biçimde yaratıldığı var sayılan kutsal resimleri anlatır.
Özellikle, çok erken dönemlerde yapılmış İsa ve Meryem ikonlarıyla
ilgili bir tür söylenceler oluşturmuştur.
anlamına gelen sözcük, Hıristiyanlıkta insan emeğinin ürünü olmayıp
mucizevi biçimde yaratıldığı var sayılan kutsal resimleri anlatır.
Özellikle, çok erken dönemlerde yapılmış İsa ve Meryem ikonlarıyla
ilgili bir tür söylenceler oluşturmuştur.
Akıcı,ğı 1. Resimde
hareketlilik 2. Tablo yüzeyinde çizgi ve
lekelerin (renklerin) üzerinde izleyicinin gözünün gezmesini
sağlaması 3 Akıcı olma durumu.
lekelerin (renklerin) üzerinde izleyicinin gözünün gezmesini
sağlaması 3 Akıcı olma durumu.
Akıl İnsanın bilme, düşünme, hafıza gücü. Aristo’ya göre akıl;
tasvvur, anlama ve yetenek cevheridir.
tasvvur, anlama ve yetenek cevheridir.
Akılcı 1. s. Akılcılıkla ilgili 2. is.
Akılcılıktan yana
olan kimse, uscu, rasyonalist.
olan kimse, uscu, rasyonalist.
Akıldışı s. 1. Akla, gerçeğe
uygun olmayan 2. fels.
Us dışı, gayrı aklî, irrasyonel.
Us dışı, gayrı aklî, irrasyonel.
Aklî s.(aklî) Akla dayanan.
Akım (Frs. trendence; İng. Trend, movement, Alm. Tendenz)
Ortak sanatsal görüş, davranış ve tutum özelliği gösteren
sanatçı veya sanat yapıtlarının içinde gruplandığı kategori.
Fovizm, empresyonizm, kübizm ya da sürrealizm gibi sanat görüşleri.
Sanatta izlenen yol, Resimde oraya çıkan yeni bir görüş,
yöntem, hareket, cereyan, tarz
Ortak sanatsal görüş, davranış ve tutum özelliği gösteren
sanatçı veya sanat yapıtlarının içinde gruplandığı kategori.
Fovizm, empresyonizm, kübizm ya da sürrealizm gibi sanat görüşleri.
Sanatta izlenen yol, Resimde oraya çıkan yeni bir görüş,
yöntem, hareket, cereyan, tarz
Akredite 1. Yetkilendirilmiş. 2. Yetkili.
Akrilik (İng. acrylic)
Akrilik reçinesinden elde edilen sentetik
boya. Yağlıboya yoğunluğunda, suluboya parlaklığında, çabuk
kuruyabilen bir boyadır. Dış etkenlere yağlıboyadan daha dayanaklıdır.
boya. Yağlıboya yoğunluğunda, suluboya parlaklığında, çabuk
kuruyabilen bir boyadır. Dış etkenlere yağlıboyadan daha dayanaklıdır.
Akrilik Boya Geciktirici Çabuk
kuruma özelliğinden dolayı
ressamın daha rahat çalışması ve istediği sonucu elde etmesi
için kullanılan sıvı madde.
ressamın daha rahat çalışması ve istediği sonucu elde etmesi
için kullanılan sıvı madde.
Akrilik Boya Tekniği Akrilik boyalar
ilk olarak 1960'larda
piyasaya çıktı.İlk çıktığında oldukça kalın; yağlıboyaya benzer
kıvamdaydı.Standart Formula kıvamından ötürü bu boya spatulayla
uygulanıyordu.Bu boyayla yapılan resimlerde boya çok kalın
tabakalr halinde sürülebiliyordu.Bu kalınlıkta sürülen
yağlıboyaların kuruması aylar alırken, akrilik boyalar birkaç
saatin içinde kuruyordu.Bu yeni boyayla spatula kullanan
olduğu gibi, fırçayla çalışan sanatçılar da vardı. Sonraları
piyasaya fırçayla çalışan sanatçılar için yeni bir seçenek
çıktı; daha akıcı, ince kıvamdaki "Flow Formula".. Fırçayla
çalışılması daha kolay olan bu yeni malzeme, kalın kıvamdaki
boyadan daha yavaş kuruyordu. Bazı akrilik boyalar tüpte,
bazıları ise cam şişede satılır.Kapaklarını kullandıktan sonra
kapamayı unutmamak gerekir.Aksi halde boya, tüpün ya da şişenin
içinde kurumaya başlar.Boyalar karıştırılırken yalnızca su
kullanılmalı ve fırçalar da suda yıkanmalıdır. Naylon fırçalar
sürekli suda tutulabilir.Fırça su dolu kaptan çıkarıldıktan sonra
kurulamadan kullanmamak gerekir.Akrilik boyaların kendi kıvamları
yeterli olacağından, fırçanın nemli olması yeterlidir. Boya palet ya
da cam, plastik gibi bir yüzeye sıkılabilir.Çalışırken paletteki boyalar
kurumaya başlar.Bu yüzden her seferinde palete sadece kullanılacak
kadar boya sıkmakta fayda vardır. Akrilik boyalat diğer malzemelerden
daha kullanışlıdır.Bu boyalar sert, sararmayan ve esnek tabakalar
olştururlar. Akrilik boyalarla yapılmış resimler su ve sabunla
silinip temizlenebilir. Akrilik boyalar çağımızın modern, çok
amaçlı ve dayanıklı malzemesidir.
piyasaya çıktı.İlk çıktığında oldukça kalın; yağlıboyaya benzer
kıvamdaydı.Standart Formula kıvamından ötürü bu boya spatulayla
uygulanıyordu.Bu boyayla yapılan resimlerde boya çok kalın
tabakalr halinde sürülebiliyordu.Bu kalınlıkta sürülen
yağlıboyaların kuruması aylar alırken, akrilik boyalar birkaç
saatin içinde kuruyordu.Bu yeni boyayla spatula kullanan
olduğu gibi, fırçayla çalışan sanatçılar da vardı. Sonraları
piyasaya fırçayla çalışan sanatçılar için yeni bir seçenek
çıktı; daha akıcı, ince kıvamdaki "Flow Formula".. Fırçayla
çalışılması daha kolay olan bu yeni malzeme, kalın kıvamdaki
boyadan daha yavaş kuruyordu. Bazı akrilik boyalar tüpte,
bazıları ise cam şişede satılır.Kapaklarını kullandıktan sonra
kapamayı unutmamak gerekir.Aksi halde boya, tüpün ya da şişenin
içinde kurumaya başlar.Boyalar karıştırılırken yalnızca su
kullanılmalı ve fırçalar da suda yıkanmalıdır. Naylon fırçalar
sürekli suda tutulabilir.Fırça su dolu kaptan çıkarıldıktan sonra
kurulamadan kullanmamak gerekir.Akrilik boyaların kendi kıvamları
yeterli olacağından, fırçanın nemli olması yeterlidir. Boya palet ya
da cam, plastik gibi bir yüzeye sıkılabilir.Çalışırken paletteki boyalar
kurumaya başlar.Bu yüzden her seferinde palete sadece kullanılacak
kadar boya sıkmakta fayda vardır. Akrilik boyalat diğer malzemelerden
daha kullanışlıdır.Bu boyalar sert, sararmayan ve esnek tabakalar
olştururlar. Akrilik boyalarla yapılmış resimler su ve sabunla
silinip temizlenebilir. Akrilik boyalar çağımızın modern, çok
amaçlı ve dayanıklı malzemesidir.
Akromatik (Frs.
Achromatique) Fiz. 1. Beyaz ışığı çözümlemeden
geçiren, renksemez. Renksizlik. 2. Aydınlık ve karanlığın
farklılıklarını anlatan, renk noksanlığı.
geçiren, renksemez. Renksizlik. 2. Aydınlık ve karanlığın
farklılıklarını anlatan, renk noksanlığı.
Akromatizm 1.Her tür sanat
yapıtında renk kullanmaksızın,
malzemenin, doğal renk ve dokusuyla bırakılması anlayışı. 2. Renksizleştirme.
malzemenin, doğal renk ve dokusuyla bırakılması anlayışı. 2. Renksizleştirme.
Akromatopsi (Os. AmayıElvan) Renkleri görmemek ve
birbirinden ayrıt edememek hastalığı. (Bkz. Daltonim)
birbirinden ayrıt edememek hastalığı. (Bkz. Daltonim)
Akrolit (Frs.
Acrolithe) Baş, ayak ve ellerin
mermerden,
vücudu yaldızlanmış tahtadan yapılmış heykellere verilen addır.
vücudu yaldızlanmış tahtadan yapılmış heykellere verilen addır.
Akropodium Bir mermer heykelin alt tarafındaki düz taş kaide.
Aksan (Frs. Accent (m)) Sanatta
anlatım gücü
(Cette figure a de l’accent), İfade gücü.
(Cette figure a de l’accent), İfade gücü.
Aksel, Malik Türk ressamı
(Selanik 1903 İstanbul 1987).
Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünde, İstanbul Çapa eğitim Enstitüsünde
resim ve sanat tarihi öğretmenliği yaptı. Anadolu’dan kesitler
alarak eserlerini oluşturmuş olan Malik Aksel, Anadolu folklörü
üzerine araştırma ve incelemelerini kaleme almıştır.
Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünde, İstanbul Çapa eğitim Enstitüsünde
resim ve sanat tarihi öğretmenliği yaptı. Anadolu’dan kesitler
alarak eserlerini oluşturmuş olan Malik Aksel, Anadolu folklörü
üzerine araştırma ve incelemelerini kaleme almıştır.
Aksesuar (İng. Accessoires Fr. accessoire): 1. Resimde ana
konunun
dışında kaldığı halde, konu ile ilişkisi nedeniyle yer alması zorunlu
eşya betileri. 2. Sanat eserinde ikinci derecede gelen şeyler için
kullanılan bir sözcüktür. 3. Detay, ayrıntı anlamına gelir. 4. Sahne
tasarımında bir oyunun sahnelenebilmesi için gerekli eşya.
dışında kaldığı halde, konu ile ilişkisi nedeniyle yer alması zorunlu
eşya betileri. 2. Sanat eserinde ikinci derecede gelen şeyler için
kullanılan bir sözcüktür. 3. Detay, ayrıntı anlamına gelir. 4. Sahne
tasarımında bir oyunun sahnelenebilmesi için gerekli eşya.
Aksial
Perspektif (Axial Perspektive) Mihrevi Perspektif.
Bilimsel
perspektiften önce bilinen bu tür çizimde paralellerin simetrik
olarak gözden uzaklaştığı görülür. İlk örnekleri Grek Apulian vazoları
üzerindeki çizimlerde görülmüş olup Rönesansta da devam etmiştir.
Çoğu kez tavan üzerinde paralel iki çizgi tavanın bittiği yerde birleşir.
perspektiften önce bilinen bu tür çizimde paralellerin simetrik
olarak gözden uzaklaştığı görülür. İlk örnekleri Grek Apulian vazoları
üzerindeki çizimlerde görülmüş olup Rönesansta da devam etmiştir.
Çoğu kez tavan üzerinde paralel iki çizgi tavanın bittiği yerde birleşir.
Aksiyon resim hareket resmi.
Aksonometri (Frs. Axonometrie) Üç boyutlu bir şeklin
gösterilmesi.
Paralel perspektiv yolu ile 120 derecelik bir açıya ve üç eksene
paralel olarak uygulamaktır.
Paralel perspektiv yolu ile 120 derecelik bir açıya ve üç eksene
paralel olarak uygulamaktır.
Aksoy, Fahir Türk ressamı
(İstanbul 1918). Naif resmin Türk
sanatında kurucuları arasında yer almıştır.
sanatında kurucuları arasında yer almıştır.
Aksoy, Mehmet Türk heykelcisi
(Antalya 1939). İstanbul Devlet
Güzel Sanatlar Akademisini bitiren (1967) Mehmet Aksoy, Figüratif
anlayışa bağlı demir ve taş heykelleriyle tanındı.
Güzel Sanatlar Akademisini bitiren (1967) Mehmet Aksoy, Figüratif
anlayışa bağlı demir ve taş heykelleriyle tanındı.
Aktivizm (Eylemcilik) 1934 ‘de Ekspresyonizmi incelemiş bir
tarihçi olan Wolfgang Paulsen aktivizm ve Ekspresyonizm
arasında kesin bir ayrım yapmıştır. Bu ayırm bugün geçerliliğini yitirmiştir.
tarihçi olan Wolfgang Paulsen aktivizm ve Ekspresyonizm
arasında kesin bir ayrım yapmıştır. Bu ayırm bugün geçerliliğini yitirmiştir.
Aktüalite (Frs. Actualité) Güncellik.
Aktüel Frs. Actuel) 1.Güncel. 2. İçinde bulunulan an.
Akuatinta (leke baskısı) (Fr. aquatint; Alm. Tuschätzung,
Aquatinta) Bir derin baskı yöntemidir. Akuatinta, 1768 yılında
Jean Baptiste Le Prince tarafından bulunmuştur. Çinko ya da bakır
üzerine yapılan ve siyah ile beyaz arasındaki ara değerleri elde etmek
için uygulanan bir tekniktir. Akuatinta yapmak için önce üzeri gayet iyi
perdahlı çinko ya da bakır bir plaka alınır. Bu plâkanın üzerine çok
ince dövülmüş reçine tozu, istenilen tonu elde etmeye yeterli bir
tabaka halinde elenir. Bundan sonra hafif ateşe gösterilen reçine,
plaka yüzeyine yapışır. Bu işlemin ardından plaka, ara tonlu olması
istenilen yerler hariç klişe asfaltı ile kapatılarak bir kısım nitrik
asit, sekiz kısım su karışımı sulu asit içine batırılır. Asit, reçine
yapışmamış ince kısımlardan metale girerek oyar. Böylece çok
ince delikli bir yüzey meydana gelir. Bu işlemden sonra madeni
plaka terebentin içine batırılarak yıkanır. Plaka üstünde asitin
oluşturduğu deliklere baskı mürekkebi yedirilerek plağın yüzeyi
temizce silinir. Sonra üzerine su ile tavlanmış baskı kâğıdı
konularak pres makinesinde (gravür presi) basılır. Akuatinta
çağımızda çok kullanılan bir grafik baskı tekniğidir. Özellikle
ressamlar bu alanda ilgi çekici çalışmalar yapmaktadırlar.
1. Bakır üzerine yapılan bir çeşit resim. 2. 18.yüz resim kalıbı tekniği.
Suluboya resimleri andıran bir görünüş meydana getirir.
Aquatinta) Bir derin baskı yöntemidir. Akuatinta, 1768 yılında
Jean Baptiste Le Prince tarafından bulunmuştur. Çinko ya da bakır
üzerine yapılan ve siyah ile beyaz arasındaki ara değerleri elde etmek
için uygulanan bir tekniktir. Akuatinta yapmak için önce üzeri gayet iyi
perdahlı çinko ya da bakır bir plaka alınır. Bu plâkanın üzerine çok
ince dövülmüş reçine tozu, istenilen tonu elde etmeye yeterli bir
tabaka halinde elenir. Bundan sonra hafif ateşe gösterilen reçine,
plaka yüzeyine yapışır. Bu işlemin ardından plaka, ara tonlu olması
istenilen yerler hariç klişe asfaltı ile kapatılarak bir kısım nitrik
asit, sekiz kısım su karışımı sulu asit içine batırılır. Asit, reçine
yapışmamış ince kısımlardan metale girerek oyar. Böylece çok
ince delikli bir yüzey meydana gelir. Bu işlemden sonra madeni
plaka terebentin içine batırılarak yıkanır. Plaka üstünde asitin
oluşturduğu deliklere baskı mürekkebi yedirilerek plağın yüzeyi
temizce silinir. Sonra üzerine su ile tavlanmış baskı kâğıdı
konularak pres makinesinde (gravür presi) basılır. Akuatinta
çağımızda çok kullanılan bir grafik baskı tekniğidir. Özellikle
ressamlar bu alanda ilgi çekici çalışmalar yapmaktadırlar.
1. Bakır üzerine yapılan bir çeşit resim. 2. 18.yüz resim kalıbı tekniği.
Suluboya resimleri andıran bir görünüş meydana getirir.
Akuafortist [(m) Frs.
Aquafortiste] Kezzapla çalışan oymacı.
Akunint (İng.
Aquatint) Bir kazı resim tekniği.
Bakır levhanın
asitle aşındırılması yöntemiyle yapılır.
asitle aşındırılması yöntemiyle yapılır.
Akvarel (Fr. aquarelle; Alm. Aquarellmalerei) – 1.Saydam
suluboya
katmanlarıyla yapılmış resim. 2. Suluboya. Suluboya resim.
katmanlarıyla yapılmış resim. 2. Suluboya. Suluboya resim.
Akvarelist [(m et f)
Frs.. Aquarelliste.] Suluboya
resimcisi.
Akyunak, Nihat Türk ressamı
(Tokat 1922 İstanbul 1986).
İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ni bitiren (1946) Nihat
Akyunak genellikle gölgeli desen ve suluboya tekniğini kullanmasıyla tanınır.
İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ni bitiren (1946) Nihat
Akyunak genellikle gölgeli desen ve suluboya tekniğini kullanmasıyla tanınır.
Alantar, Erdal Türk ressamı
(İstanbul 1930). İstanbul Devlet
Güzel Sanatlar Akademisini bitiren Erdal Alantar, Bir tür
konstrüktivzm ve kübizmden daha soyut bir anlayışa yönelip,
desen ve çizgiden çok, içgüdüye dayanan renk lekeleriyle lirik ve
coşkun eserler vermesiyle tanınır.
Güzel Sanatlar Akademisini bitiren Erdal Alantar, Bir tür
konstrüktivzm ve kübizmden daha soyut bir anlayışa yönelip,
desen ve çizgiden çok, içgüdüye dayanan renk lekeleriyle lirik ve
coşkun eserler vermesiyle tanınır.
Alberts, Josef Alman asıllı
ABD’li ressam (Bottrap, Almanya
1888 New Haven, Connectiuc 1970). Non figüratif resimde renk
ve ışık anlayışındaki araştırmalarıyla tanınır. Dörtgenlere saygı
isimli tablosunda geometrik bir düzlem içinde ışık ve renk ilişkileri
ilgili denemeleri dikkati çeker.
1888 New Haven, Connectiuc 1970). Non figüratif resimde renk
ve ışık anlayışındaki araştırmalarıyla tanınır. Dörtgenlere saygı
isimli tablosunda geometrik bir düzlem içinde ışık ve renk ilişkileri
ilgili denemeleri dikkati çeker.
Alımsallık (ing. frontality) sanat yapıtında insan
vücudunun
ve özellikle de, omuzdan yukarısıyla başın tam ön cepheden
betimlenmesi durumu.
ve özellikle de, omuzdan yukarısıyla başın tam ön cepheden
betimlenmesi durumu.
Alambikaj [Frs. Alambiquage
(m)Üslupta aşırı bir incelik.
Al Parlak kırmızı renk.
Ala is. 1.Karışık renkli, çok renkli, alaca .
Alaca is. (Alm.Bund) 1. Birkaç rengin
karışımından oluşan
renk 2. İki veya daha çok renkli. Birbirini tutmayan renklerin
yan yana ya da üst üste gelişiyle insanın gözünü alan, cicili
bicili etkisi olan resimlere denir.
renk 2. İki veya daha çok renkli. Birbirini tutmayan renklerin
yan yana ya da üst üste gelişiyle insanın gözünü alan, cicili
bicili etkisi olan resimlere denir.
Alacalamak (i) Renk
renk, benek benek boyamak.
Alacalı s. Alaca,
rengârenk.
Alacalı bulacalı Çok karışık ve çiğ renkli, alaca bulaca.
Alafranga s. [(alâ
fra’nga) İtly. Alla franca ] Frenk tarzında.
Alan is. 1. Düz, açık ve geniş
yer, 2. mec.
Bir konu ve çalışma çevresi.
Bir konu ve çalışma çevresi.
Alâmet is. (alâmet) Arb. àlâmet 1.
Belirti, işaret, iz, nişan
2. büyüklük, irilik bakımından şaşılacak durumda olan şey.
2. büyüklük, irilik bakımından şaşılacak durumda olan şey.
Alambikuage ((m) Frs.) Üslupta aşırı incelik.
Alaturka s.
[(alatu’rka) itly. Alla turca] 1. Eski Türk
görenek,
âdet ve hayatına uygun. 2. Türksel. 3. Doğusal.
âdet ve hayatına uygun. 2. Türksel. 3. Doğusal.
Alaturkalık Türksellik 2. Doğusallık.
Albeni ( Os.
Cazibe) Sevimlilik, beğenilme ve çekim anlamına gelir.
Güzel yüz, güzel eşya, güzel tablolar hakkında kullanılır.
Güzel yüz, güzel eşya, güzel tablolar hakkında kullanılır.
Albercht Dürer (1471-1528) Alman ressam. Öçü, oran ve
artisitik teori üzerine yazılar yazmıştır.İtalyan Rönesansı’nın
biçimleri, kaynaklarından birisi olmuştur.
artisitik teori üzerine yazılar yazmıştır.İtalyan Rönesansı’nın
biçimleri, kaynaklarından birisi olmuştur.
Albüm is. (Frs. Albume) 1. Resmi
saklamaya yarayan bir
tür defter. 2. Fotoğraf, kartpostal, pul gibi şeyleri koyarak koleksiyon
yapmak veya korumak için kullanılan ciltli ve bir çok sahifeleri olan boş defter.
tür defter. 2. Fotoğraf, kartpostal, pul gibi şeyleri koyarak koleksiyon
yapmak veya korumak için kullanılan ciltli ve bir çok sahifeleri olan boş defter.
Alçak Kabartma 1. Rölyef. 2. Bir yüzey üzerinde en ve boya
göre yüksekliği olan kabartma heykel ve resimlere denir.
göre yüksekliği olan kabartma heykel ve resimlere denir.
Alçı is. Alçı taşının pişirilip toz durumuna getirilmesinden
elde edilen madde.
elde edilen madde.
Aldanmak Görünene kapılarak yanlış yargıda bulunmak,
yanılmak. Yanılsamak. Güneşin büyüklüğünü gördüğümüz
gibi yorumlarsak onun bir tepsi kadar küçük olduğunu kabul
etmemiz gerekir ki bu aldanma olur.
yanılmak. Yanılsamak. Güneşin büyüklüğünü gördüğümüz
gibi yorumlarsak onun bir tepsi kadar küçük olduğunu kabul
etmemiz gerekir ki bu aldanma olur.
Aldatıcı Yanıltıcı,
kandırıcı.
Alem Evren, kâinat.
Alemşümûl Evrensel.
Alfred Sisley (1839-1899) İngiliz asıllı bir Fransız empresyonist
ressamdır. Daha çok doğa görünümleri yapmıştır.
ressamdır. Daha çok doğa görünümleri yapmıştır.
Algı
Her tür gerçekliğin duyu
organları aracılığıyla alınıp zihinde
bilgiye dönüşmesi işlemi. Bir sanat yapıtının yorumlanması onun
önce algılanmasını gerektirir. Algının da sanat eğitiminde büyük
rolü olduğu kesindir. Algı daha iyi görme, ayrımsamalar yapma,
bağlantılar kurma yeteneğidir . Yani ayırt etme olayıdır. Algılama,
duyularla farkına varma ve akıl yoluyla bilgi almadır. Sanat eğitiminde
üzerimize düşen görev ise açık algıyı geliştirme olmalıdır. Açık görüş,
kapsamlı görüştür. Yaşam görme ile başlar. Ama yüreğimizle görmeliyiz.
Aynı zamanda görmeyi de bilmek gerekir. Bu da eğitim yoluyla olur.
Sanatta görmek seçim olayıdır. Duyu organları yardımıyla çevredeki
objelerin, fark edilmesini, olayların açıklamasını içeren bir bilgi alma
süreci sonunda ortaya çıkan psikolojik bir olgudur. Algı bir uyarıcı
nedeniyle ortaya çıkar. Bir objeyi gördüğümüzde onun görsel
algısını elde ederiz. Algılama insanın var oluşunun kültürel ve
bireysel varlığına dayanmaktadır. İnsan dış dünyayı duyuları
( 5 duyu organı ) ile ve bunların algı haline gelmesi sonucu tanır.
Algının temel özellikleri: Algılama bireyden bireye değişen bir
olgudur. Algılamada deneyim önemli bir rol oynar. Algılamada
insan çevreden amaçlarına uygun bilgi almaktadır. Algılama davranışı
yönlendirir, eylem için bir uyarıcıdır. Kısaca algılama, belirli bir
deneyim kazanmış, önceden bilgi birikimi olan bireyin sinir sisteminin
ani tepkisi olarak düşünülebilir. Ayrıntıyı görebilme, fark etme; algıyı
artırmak için,onu bütünleyen, tamamlayan etkinlik ayrıntıyı fark etmedir.
Görsel not almada hız ve doğruluk, her bireyin geliştirilmesi gereken
bir beceri olmasına karşın, en yetenekli birey için bile zaman, sınırlama
getirmektedir. Bilginin bir çok seviyesinin bilincinde olunduğu zaman
neye önem vermek gerekiyorsa , o bilgi konusunda yoğunlaşabilir;
bu şekilde davranarak ayrıntıyı fark etme için uygulama yapılır. Ayrıntıyı
fark etme bir takım işaretlerle de ifade edilebilmektedir. Hayal gücünün
geliştirilmesi; gözleme dayalı tasarıma yönelik düşünmeye doğru
ilerlemek için hayal gücünün geliştirilmesi gerekmektedir. Çünkü yaratıcı
bir tasarımcı için en önemli araç, hayal gücünün gelişmesine katkıda
bulunan görsel hafızadır. Birey, görsel hafızanın zengin bir koleksiyonuna
sahip olmalıdır. Hafızanın zenginliği iyi gelişmiş ve etkin bir görsel
algılamaya dayanmaktadır. Görsel imaj toplamanın ve algılamayı
bilinçli hale getirmenin en kolay yolu görsel not tutmadır. Görsel
eğitim sonucu gelişen ( görsel keskinlik ve ifade kazanan, görsel
analizi öğrenen, gözlem yapan, doğru algılayan, ayrıntıyı fark eden,
hayal gücünü geliştiren) birey çalışmalarını iyi bir kompozisyonla ifadelendirir.
bilgiye dönüşmesi işlemi. Bir sanat yapıtının yorumlanması onun
önce algılanmasını gerektirir. Algının da sanat eğitiminde büyük
rolü olduğu kesindir. Algı daha iyi görme, ayrımsamalar yapma,
bağlantılar kurma yeteneğidir . Yani ayırt etme olayıdır. Algılama,
duyularla farkına varma ve akıl yoluyla bilgi almadır. Sanat eğitiminde
üzerimize düşen görev ise açık algıyı geliştirme olmalıdır. Açık görüş,
kapsamlı görüştür. Yaşam görme ile başlar. Ama yüreğimizle görmeliyiz.
Aynı zamanda görmeyi de bilmek gerekir. Bu da eğitim yoluyla olur.
Sanatta görmek seçim olayıdır. Duyu organları yardımıyla çevredeki
objelerin, fark edilmesini, olayların açıklamasını içeren bir bilgi alma
süreci sonunda ortaya çıkan psikolojik bir olgudur. Algı bir uyarıcı
nedeniyle ortaya çıkar. Bir objeyi gördüğümüzde onun görsel
algısını elde ederiz. Algılama insanın var oluşunun kültürel ve
bireysel varlığına dayanmaktadır. İnsan dış dünyayı duyuları
( 5 duyu organı ) ile ve bunların algı haline gelmesi sonucu tanır.
Algının temel özellikleri: Algılama bireyden bireye değişen bir
olgudur. Algılamada deneyim önemli bir rol oynar. Algılamada
insan çevreden amaçlarına uygun bilgi almaktadır. Algılama davranışı
yönlendirir, eylem için bir uyarıcıdır. Kısaca algılama, belirli bir
deneyim kazanmış, önceden bilgi birikimi olan bireyin sinir sisteminin
ani tepkisi olarak düşünülebilir. Ayrıntıyı görebilme, fark etme; algıyı
artırmak için,onu bütünleyen, tamamlayan etkinlik ayrıntıyı fark etmedir.
Görsel not almada hız ve doğruluk, her bireyin geliştirilmesi gereken
bir beceri olmasına karşın, en yetenekli birey için bile zaman, sınırlama
getirmektedir. Bilginin bir çok seviyesinin bilincinde olunduğu zaman
neye önem vermek gerekiyorsa , o bilgi konusunda yoğunlaşabilir;
bu şekilde davranarak ayrıntıyı fark etme için uygulama yapılır. Ayrıntıyı
fark etme bir takım işaretlerle de ifade edilebilmektedir. Hayal gücünün
geliştirilmesi; gözleme dayalı tasarıma yönelik düşünmeye doğru
ilerlemek için hayal gücünün geliştirilmesi gerekmektedir. Çünkü yaratıcı
bir tasarımcı için en önemli araç, hayal gücünün gelişmesine katkıda
bulunan görsel hafızadır. Birey, görsel hafızanın zengin bir koleksiyonuna
sahip olmalıdır. Hafızanın zenginliği iyi gelişmiş ve etkin bir görsel
algılamaya dayanmaktadır. Görsel imaj toplamanın ve algılamayı
bilinçli hale getirmenin en kolay yolu görsel not tutmadır. Görsel
eğitim sonucu gelişen ( görsel keskinlik ve ifade kazanan, görsel
analizi öğrenen, gözlem yapan, doğru algılayan, ayrıntıyı fark eden,
hayal gücünü geliştiren) birey çalışmalarını iyi bir kompozisyonla ifadelendirir.
Alika Osmanlıca’da tromp ve pandantif gibi geçiş öğelerinin
genel adı.
Ali Avni Çelebi (19041993) 1904
yılında doğdu. Babasının
teşfikiyle Sanayi Nefise mektebine girdi. Burada Hikmet ONAT’ın
ve İbrahim ÇALLI’nın öğrencisi oldu. 1922’de kendi olanaklarıyla
Münih’e giderek Hans HOFFMAN’ın yanında çalıştı. Bir süre
Hoffman’la çalışmalarını sürdüren Çelebi 1927 yılında yurda döndü
ve resim öğretmenliğine başladı. Bu sırada “Müstakil Ressamlar
ve Heykeltraşlar Birliği” ni kurdu(1927). Askerlik görevinden sonra
tekrar Hoffman’ın yanına giden Çelebi 1932 yılında yurda döndü ve
Güzel Sanatlar Akademisi’nde akşam kurslarına öğretmen oldu.
Resim anlayışında çıkan uyumsuzluk dolayısıyla buradan ayrıldı
ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde çalışmaya başladı.
1938’de Leopald Levy Güzel Sanatlar Akademisinde göreve başlayınca,
okula geri dönerek Levy’in asistanı oldu. Daha sonra Feyhaman Duran’ın
atölyesine geçti. 1968 yılında Güzel Sanatlar Akademisinden emekli olan
Çelebiyi 1993 yılında kaybettik.
teşfikiyle Sanayi Nefise mektebine girdi. Burada Hikmet ONAT’ın
ve İbrahim ÇALLI’nın öğrencisi oldu. 1922’de kendi olanaklarıyla
Münih’e giderek Hans HOFFMAN’ın yanında çalıştı. Bir süre
Hoffman’la çalışmalarını sürdüren Çelebi 1927 yılında yurda döndü
ve resim öğretmenliğine başladı. Bu sırada “Müstakil Ressamlar
ve Heykeltraşlar Birliği” ni kurdu(1927). Askerlik görevinden sonra
tekrar Hoffman’ın yanına giden Çelebi 1932 yılında yurda döndü ve
Güzel Sanatlar Akademisi’nde akşam kurslarına öğretmen oldu.
Resim anlayışında çıkan uyumsuzluk dolayısıyla buradan ayrıldı
ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde çalışmaya başladı.
1938’de Leopald Levy Güzel Sanatlar Akademisinde göreve başlayınca,
okula geri dönerek Levy’in asistanı oldu. Daha sonra Feyhaman Duran’ın
atölyesine geçti. 1968 yılında Güzel Sanatlar Akademisinden emekli olan
Çelebiyi 1993 yılında kaybettik.
Ali Cemal (18811941)
1881’de Beyrut’ta doğmuştur. 1901’de Harbiyeden
1906’da Sanyii Nefise Mektebinden mezun olan Ali Cemal uzun süre
Akşam gazetesinin ressamlığını yapmıştır. 1. Dünya Savaşı yıllarında
Sami Yetik, İbrahim Çallı, Hikmet Onat, Namık İsmail, Avni Livij,
Sami Boyer ile birlikte Şişli’de Enver Paşa tarafından kurulan
bir atölyede savaş resimleri yapan sanatçılarımızdan birisidir.
Resimlerinde özellikle Portre, Peyzaj ve Natürmortlarında üstün
başarı gösteren Ali Cemal 1941 yılında İstanbul’da ölmüştür.
1906’da Sanyii Nefise Mektebinden mezun olan Ali Cemal uzun süre
Akşam gazetesinin ressamlığını yapmıştır. 1. Dünya Savaşı yıllarında
Sami Yetik, İbrahim Çallı, Hikmet Onat, Namık İsmail, Avni Livij,
Sami Boyer ile birlikte Şişli’de Enver Paşa tarafından kurulan
bir atölyede savaş resimleri yapan sanatçılarımızdan birisidir.
Resimlerinde özellikle Portre, Peyzaj ve Natürmortlarında üstün
başarı gösteren Ali Cemal 1941 yılında İstanbul’da ölmüştür.
Ali Düzgün 1954 yılında
Elazığ'da doğdu. İlk ve orta
öğrenimini Elazığ'da, İlköğretmen okulunu Tunceli'de bitirdi.
5 yıl ilkokul öğretmenliğinden sonra, 1977'de Ankara Gazi
Eğitim Enstitüsü Resimiş Eğitimi Bölümünden mezun oldu. 1980'de
aynı Bölüme Öğretim Görevlisi ve Müdür Yardımcısı olarak atandı.
Ankara'da değişik orta dereceli okul ve liselerde resim öğretmenliği
yaptı. 1987'de Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Resim-iş
Eğitim Bölümünde Lisans Eğitimini tamamladı. Aynı yıl içerisinde
Resim-iş Eğitimi bölümüne öğretim görevlisi olarak atandı. 1994
yılına kadar bu görevine devam etti. 1989'da ''Sanatta Yeterlilik'' aldı.
1990'da Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Mastır
Eğitimini tamamladı. 1990'da aynı Enstitüde Doktora çalışmalarına
başladı. ''Geleneksel Türk Resim Sanatında Kimlik Arayışı'' konulu
doktora tez çalışmalarını Prof.Dr. Beyhan KARAMAĞARALI
danışmanlığında başarıyla tamamladı.19942002 tarihleri arasında
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar
Eğitimi Bölüm Başkanı olarak görev yaptı. 199598 yılları arasında
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Yardımcısı olarak
görev yaptı. Birçok kişisel resim sergisi açtı. Yüzlerce karma resim
sergisine katıldı. Kültür Bakanlığı başta olmak üzere yurt içi ve yurt
dışı resmi ve özel koleksiyonlarda eserleri bulunmaktadır. Kısa adı
GESAM olan (Türkiye Güzel Sanat Eseri Sahipleri Meslek Birliği)
yönetim kurulunda görev aldı. Birçok ödül ve mansiyonları vardır.
öğrenimini Elazığ'da, İlköğretmen okulunu Tunceli'de bitirdi.
5 yıl ilkokul öğretmenliğinden sonra, 1977'de Ankara Gazi
Eğitim Enstitüsü Resimiş Eğitimi Bölümünden mezun oldu. 1980'de
aynı Bölüme Öğretim Görevlisi ve Müdür Yardımcısı olarak atandı.
Ankara'da değişik orta dereceli okul ve liselerde resim öğretmenliği
yaptı. 1987'de Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Resim-iş
Eğitim Bölümünde Lisans Eğitimini tamamladı. Aynı yıl içerisinde
Resim-iş Eğitimi bölümüne öğretim görevlisi olarak atandı. 1994
yılına kadar bu görevine devam etti. 1989'da ''Sanatta Yeterlilik'' aldı.
1990'da Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Mastır
Eğitimini tamamladı. 1990'da aynı Enstitüde Doktora çalışmalarına
başladı. ''Geleneksel Türk Resim Sanatında Kimlik Arayışı'' konulu
doktora tez çalışmalarını Prof.Dr. Beyhan KARAMAĞARALI
danışmanlığında başarıyla tamamladı.19942002 tarihleri arasında
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar
Eğitimi Bölüm Başkanı olarak görev yaptı. 199598 yılları arasında
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Yardımcısı olarak
görev yaptı. Birçok kişisel resim sergisi açtı. Yüzlerce karma resim
sergisine katıldı. Kültür Bakanlığı başta olmak üzere yurt içi ve yurt
dışı resmi ve özel koleksiyonlarda eserleri bulunmaktadır. Kısa adı
GESAM olan (Türkiye Güzel Sanat Eseri Sahipleri Meslek Birliği)
yönetim kurulunda görev aldı. Birçok ödül ve mansiyonları vardır.
Ali Hadi Bara (19061971)
9 Eylül 1906’da Tahranda doğdu. 1923
yılında Sanayii Mektebi Alisine kaydolan Sanatçı bir ay sonraburadan
kaydını almıştır. Okulu bırakan Bara Fransızların elinde bulunan
demiryollarına memur olarak girdi. Bu görevini 3 yıl sürdürdükten
sonra 1925 yılında sınavları başararak tekrar Akademiye kaydoldu.
1927 yılında açılan Avrupa bursu yarışmasını kazanarak Paris’e gitti.
Öne Akademi’e julian’da Bouchard’dan daha sonra da o yıllarda
geniş ün sahibi olan Despiau’dan özel dersler aldı. 1930’da yurda
döndü. Bir süre kütüphane memurluğu yaptıktan sonra 1932 yılında
heykel öğretmenliğine başladı. Paris’e gidisine kadar figüre ve doğaya
bağlı kalan sanatçı Avrupa’da görmüş olduğu non figüratif sanat
anlayışından oldukça etkilenmiş ve yurda döndükten sonra figüratif
çalışma yapmamıştır. 1950 yılında tekrar Akedemide göreve başlayan
sanatçı 30 Ağustos 1971 yılında vefaat etmiştir.
yılında Sanayii Mektebi Alisine kaydolan Sanatçı bir ay sonraburadan
kaydını almıştır. Okulu bırakan Bara Fransızların elinde bulunan
demiryollarına memur olarak girdi. Bu görevini 3 yıl sürdürdükten
sonra 1925 yılında sınavları başararak tekrar Akademiye kaydoldu.
1927 yılında açılan Avrupa bursu yarışmasını kazanarak Paris’e gitti.
Öne Akademi’e julian’da Bouchard’dan daha sonra da o yıllarda
geniş ün sahibi olan Despiau’dan özel dersler aldı. 1930’da yurda
döndü. Bir süre kütüphane memurluğu yaptıktan sonra 1932 yılında
heykel öğretmenliğine başladı. Paris’e gidisine kadar figüre ve doğaya
bağlı kalan sanatçı Avrupa’da görmüş olduğu non figüratif sanat
anlayışından oldukça etkilenmiş ve yurda döndükten sonra figüratif
çalışma yapmamıştır. 1950 yılında tekrar Akedemide göreve başlayan
sanatçı 30 Ağustos 1971 yılında vefaat etmiştir.
Ali Rıza, Hoca Türk ressamı
(İstanbul 1864 ay.y. 1930). Osmanlı
Ressamları Cemiyeti’nin başkanlığını yapan Hoca Ali Rıza genellikle
manzara resimleri ile tanınır. Tekniği, doğaya bakışı ve yansıtışı ile
kendine özgü özellikler gösterir. 1858 yılında Üsküdar da doğan
Ali Rıza ilk resim derslerini Osman Nuri Paşa , Süleyman Seyyit
ve Kez’den almıştır. 1884 yılında Teğmen olarak Harbiyeden mezun
olduktan sonra bu yüksek okulda resim öğretmenliği yardımcılığına
getirilmiştir. Sağlık sorunu nedeni ile yurt dışına resim eğitimi için
gidememiştir. 1910 yılında Yarbaylıktan emekliye ayrılan sanatçı
askeri okullardan başka Darülşaffaka, Kız Sanayii Nefise Çamlıca,
Üsküdar ve Ameli Hayat Kız okullarında 47 yıl resim hocalığı
yapmış ve pek çok öğrenci yetiştirilmiştir. 1930 yılında vefaat
eden sanatçının yalnızca Milli Kütüphane kolleksiyonlarında
300’ün üzerinde eser bırakması onun sanat gücünü ortaya koyması
açısından önemlidir.
Ressamları Cemiyeti’nin başkanlığını yapan Hoca Ali Rıza genellikle
manzara resimleri ile tanınır. Tekniği, doğaya bakışı ve yansıtışı ile
kendine özgü özellikler gösterir. 1858 yılında Üsküdar da doğan
Ali Rıza ilk resim derslerini Osman Nuri Paşa , Süleyman Seyyit
ve Kez’den almıştır. 1884 yılında Teğmen olarak Harbiyeden mezun
olduktan sonra bu yüksek okulda resim öğretmenliği yardımcılığına
getirilmiştir. Sağlık sorunu nedeni ile yurt dışına resim eğitimi için
gidememiştir. 1910 yılında Yarbaylıktan emekliye ayrılan sanatçı
askeri okullardan başka Darülşaffaka, Kız Sanayii Nefise Çamlıca,
Üsküdar ve Ameli Hayat Kız okullarında 47 yıl resim hocalığı
yapmış ve pek çok öğrenci yetiştirilmiştir. 1930 yılında vefaat
eden sanatçının yalnızca Milli Kütüphane kolleksiyonlarında
300’ün üzerinde eser bırakması onun sanat gücünü ortaya koyması
açısından önemlidir.
Alizarin is. ((Frs.
Alizarine.) Arb.usare’den) 1. Kök boyası,
kök kırmızısı. 2. Vişne çürüğüne yakın koyu kırmızı renk.
kök kırmızısı. 2. Vişne çürüğüne yakın koyu kırmızı renk.
Alla prima Resmi, tuval
üzerine, önceden herhangi bir eskiz
çizmeden, bir defada renklerle yapılıp bitirilme tekniği.
19.yüzyıldan sonra yaygınlaşmıştır.
çizmeden, bir defada renklerle yapılıp bitirilme tekniği.
19.yüzyıldan sonra yaygınlaşmıştır.
Allegori, Alegori (Frs. Allégorie
(f) Os. Timsal) 1. Bir düşüncenin
veya kavramın figüratif sembollerle bir resim ya da bir varlıkla ifade
edilmesi, istiare 2. Ölüm, zaman gibi soyut fikirleri ifade eden resim
ya da heykel. Örneğin gözü bağlı, elinde terazi tutan kız figürünün
“adalet” kavramının allegorisi oluşu gibi. 3. Bir öykü, bir düşünce
ya da kavramın figüratif bir simge halinde betimlenişi. Bir sanat
yapıtında bir düşüncenin bir eğretilmeyle anlatılması. Resim sanatında
kullanılan alegoride, olaylar açıkça söylenmek yerine, geliştirilmiş
eğretilemelerle izleyiciye sezdirilmeye çalışılır. Herhangi bir soyut
kavram, kişileştirilerek canlandırılır. Örnek olarak ölüm, resimde alegorik
olarak; elinde tırpan tutan iskelet figürü ile canlandırılmıştır.
veya kavramın figüratif sembollerle bir resim ya da bir varlıkla ifade
edilmesi, istiare 2. Ölüm, zaman gibi soyut fikirleri ifade eden resim
ya da heykel. Örneğin gözü bağlı, elinde terazi tutan kız figürünün
“adalet” kavramının allegorisi oluşu gibi. 3. Bir öykü, bir düşünce
ya da kavramın figüratif bir simge halinde betimlenişi. Bir sanat
yapıtında bir düşüncenin bir eğretilmeyle anlatılması. Resim sanatında
kullanılan alegoride, olaylar açıkça söylenmek yerine, geliştirilmiş
eğretilemelerle izleyiciye sezdirilmeye çalışılır. Herhangi bir soyut
kavram, kişileştirilerek canlandırılır. Örnek olarak ölüm, resimde alegorik
olarak; elinde tırpan tutan iskelet figürü ile canlandırılmıştır.
Allegorik (Frs. Allégorique (Adj)) Allegoriye ait, allegoriyi
temsil eden.
Allegorikman (Frs. Allégoriquement (Adv)) Allegorik bir şekilde,
temsili istiare yoluyla.
temsili istiare yoluyla.
Allegorizasyon (Frs. Allégorisation
(f)) Temsili resim
Alüme (Frs. Allumé,e (Adj)) Parlak
kırmızı renk.
Allumé (un coloris) Parlak bir renk.
Altamira Sanat tarihi
kaynak kitaplarında sık sık adı geçen
bizon resminin ilk defa bulunduğu İspanya’nın kuzey kesiminde
yer alan bir mağaranın adı.
bizon resminin ilk defa bulunduğu İspanya’nın kuzey kesiminde
yer alan bir mağaranın adı.
Atlan, Özdemir Türk Ressamı
(Konya 1931). İstanbul Devlet
Güzel Sanatlar Akademisini Bitiren (1956) Özdemir Atlan
serbest ressam ve matbaacı olarak çalıştı.
Güzel Sanatlar Akademisini Bitiren (1956) Özdemir Atlan
serbest ressam ve matbaacı olarak çalıştı.
Alt boya 1. Bir
resmin üzerinde düzen, ton ve modelaj
öğelerini kapsayan ilk boya hazırlığı. Bu çalışma, renklerin
sonuca ulaşan kullanımıyla tamamlanır. 2. Bir yağlı boya resmin
oluşumu sırasında, yapılan hazırlık niteliğinde ilk çalışma. Bu
çalışma ile resim kompozisyon açısından tamamlanmış olur.
Sonraki çalışmalar ayrıntıların netleştirilmesi için yapılır.
3. Alt organizasyon. Beyaz tuvalin hazırlanmasında, değişik
tonları arttırmak için, eşitsizlikle serpiştirilmiş renk tonlarıdır.
öğelerini kapsayan ilk boya hazırlığı. Bu çalışma, renklerin
sonuca ulaşan kullanımıyla tamamlanır. 2. Bir yağlı boya resmin
oluşumu sırasında, yapılan hazırlık niteliğinde ilk çalışma. Bu
çalışma ile resim kompozisyon açısından tamamlanmış olur.
Sonraki çalışmalar ayrıntıların netleştirilmesi için yapılır.
3. Alt organizasyon. Beyaz tuvalin hazırlanmasında, değişik
tonları arttırmak için, eşitsizlikle serpiştirilmiş renk tonlarıdır.
Alt boyama (Fr. couche; Alm. Untermalung): Yağlıboya ve
tempera resimlerde dayanıklılığı artırmak için, resme başlamadan önce sürülme.
tempera resimlerde dayanıklılığı artırmak için, resme başlamadan önce sürülme.
Alternatif is.[ Frs. Alternatif] 1 Seçilebilecek bir başka yol 2.
Yöntem, seçenek.
Altı Serbestlik Düzeyi Sanal gerçeklik
(Virtual reality) sistemlerinde,
algılayıcıyla ölçülebilen konum ve döndürme girişlerinin kısa adı.
Dikey, yatay ve sağa döndürmenin yanı sıra, tipik kartezyen
(X,Y,Z) uzamsal koordinatları da kapsar. Daha çok biligsayarlı
grafikte karşılaşılır.
algılayıcıyla ölçülebilen konum ve döndürme girişlerinin kısa adı.
Dikey, yatay ve sağa döndürmenin yanı sıra, tipik kartezyen
(X,Y,Z) uzamsal koordinatları da kapsar. Daha çok biligsayarlı
grafikte karşılaşılır.
Altın Oran (İng.Golden Section)
Sanatta uyum ve oranlandırma
açısından en yetkin boyutları verdiği varsayılan düzen bağıntısı.
Altın oran için en genel formül şudur: Bir doğru parçası öyle
iki parçaya ayrılmalıdır ki, küçük parçanın bütüne oranına eşit
olsun. Bu durumda yaklaşık % 61,8 değeri bulunur. Rönesans
döneminde çok ciddiye alınmıştır. Romalı mimar Vitruvius’un
tanımladığı klasik ölçü sistemi, Evrensel uyum ve estetik erdemin
bu ölçüye bağlı olduğu ileri sürülür. Altın orana uygun olarak
ikiye bölünmüş bir çizgide küçük kısmın büyük kısma oranı,
büyük kısmın bütüne oranına eşittir.
açısından en yetkin boyutları verdiği varsayılan düzen bağıntısı.
Altın oran için en genel formül şudur: Bir doğru parçası öyle
iki parçaya ayrılmalıdır ki, küçük parçanın bütüne oranına eşit
olsun. Bu durumda yaklaşık % 61,8 değeri bulunur. Rönesans
döneminde çok ciddiye alınmıştır. Romalı mimar Vitruvius’un
tanımladığı klasik ölçü sistemi, Evrensel uyum ve estetik erdemin
bu ölçüye bağlı olduğu ileri sürülür. Altın orana uygun olarak
ikiye bölünmüş bir çizgide küçük kısmın büyük kısma oranı,
büyük kısmın bütüne oranına eşittir.
Altınok, İsmail Türk ressamı
(Bursa 1920). Ankara Gazi Eğitim
Enstitüsünü bitirdi. Anadolu’yu konu alan figürlü görünler,
başarılı eserleri arasnıda yer alır.
Enstitüsünü bitirdi. Anadolu’yu konu alan figürlü görünler,
başarılı eserleri arasnıda yer alır.
Altıntaş, Osman Türk Ressamı
(Trabzon 1954). Ankara Gazi
Eğitim Enstitüsünü bitirdi. Soyutlama çalışmalarıyla tanınır.
Eğitim Enstitüsünü bitirdi. Soyutlama çalışmalarıyla tanınır.
Altıntaş, Yurdaer Türk ressamı
(İstanbul 1935). İstanbul Devlet
Güzel Sanatlar Akademisi Grafik bölümünü bitirdi. Özellikle
grafik ve afiş çalışmalarıyla tanınır.
Güzel Sanatlar Akademisi Grafik bölümünü bitirdi. Özellikle
grafik ve afiş çalışmalarıyla tanınır.
Altın Varak Çekiçle döğüle döğüle gayet ince bir sigara
kâğıdı haline getirilen altın.Türk minyatür resim sanatında,
tezhip ve yaldız işlerinde kullanılır.
kâğıdı haline getirilen altın.Türk minyatür resim sanatında,
tezhip ve yaldız işlerinde kullanılır.
Altlık Desen çizerken kâğıdın altına
konulan tahta duralit.
Boyutlar, üzerinde çalışılacak kâğıdın ebadına göre değişebilir.
Boyutlar, üzerinde çalışılacak kâğıdın ebadına göre değişebilir.
Amaç is. 1 Erişilmek istenen sonuç 2
Gaye 3Hedef.
Amarant (Frs. Amarante (Adj)) Mor kırmızısı.
Amaset (Frs.Amassette (f)) Ressamların kullandıkları boya bıçağı. (Boya karıştırmak için)
Amatir Frs. (v) Donuklaştırmak,
matlaştırmak.
Amatör (İng. Amateur) 1. Bir sanatı sürekli bir uğraş ya da
meslek olarak değil, onunla yalnız zevk için ilgilenip ürünler
veren kişi. 2. Bir sanatı seven ve onu kendisine bir meslek
edinmeksizin yalnız zevk için yapan heveslilere verilen
isimdir. Bir işte uzman olmayarak çalışan veya merak ettiği
sanat eserini gelişigüzel toplayan ve koleksiyon yapanlara da denir.
meslek olarak değil, onunla yalnız zevk için ilgilenip ürünler
veren kişi. 2. Bir sanatı seven ve onu kendisine bir meslek
edinmeksizin yalnız zevk için yapan heveslilere verilen
isimdir. Bir işte uzman olmayarak çalışan veya merak ettiği
sanat eserini gelişigüzel toplayan ve koleksiyon yapanlara da denir.
Ambü (Frs. Embu, e (Adj)) 1. Soluk, solmuş 2. (m) Renkleri
solmuş bir tablonun donuklaşmış hali.
solmuş bir tablonun donuklaşmış hali.
Ambrüm (Frs. Embrumer (v)) Süslendirmek, karartmak.
Ambre (Frs. (Adj) Altın sarısı
renkte. Akamber.
Amblem (Frs. Emblème (m)) 1. Simge, sembol. 2. kısa yoldan
tanıtım amaçlı simgesel grafik tasrıma dayalı yazı resim gibi özel biçimler.
tanıtım amaçlı simgesel grafik tasrıma dayalı yazı resim gibi özel biçimler.
Amerikan Scene (İng. American Scene) Amerikan sanatında
19. yy. ortalarından 20.yy. ortalarına kadar uzanan dönemde
görülen bir eğilim. Temel özelliği Amerikan yaşamını ve
ABD’ne özgü manzaraları konu alarak seçmesidir.
Resim tekniği açısından bir özellik taşımaz.
19. yy. ortalarından 20.yy. ortalarına kadar uzanan dönemde
görülen bir eğilim. Temel özelliği Amerikan yaşamını ve
ABD’ne özgü manzaraları konu alarak seçmesidir.
Resim tekniği açısından bir özellik taşımaz.
Ambünir (Frs. Embrunir (v)) Çok koyu renk vermek.
Ambrjon (Frs.Ambre jaune)
Kehribar.
Amedeo Modigliani (1884-1920) İtalyan-Yahudi asıllı ressam.
Başlanıçta Lautrec’ten etkilenmiştir. 1910’dan İtalyan geleneği
üzerine eserler vermiştir.
Başlanıçta Lautrec’ten etkilenmiştir. 1910’dan İtalyan geleneği
üzerine eserler vermiştir.
Amfora (İs. Fr. Amphore) İki kulplu, dibi sivri, dar
boyunlu, karnı geniş testi.
boyunlu, karnı geniş testi.
Amiens Okulu (İng. School of Amiens) Flandr sanatıyla yakın
üslup özellikleri gösteren, 15.yy’da gelişmiş bir Fransız resim okulu.
üslup özellikleri gösteren, 15.yy’da gelişmiş bir Fransız resim okulu.
Amor (Latince) Resim ve heykellerde kanatlı bir çocuk
suretinde yapılan aşk tasviri. Ressam Rubens’in tasvir ettiği
amor tabloları ünlüdür.
suretinde yapılan aşk tasviri. Ressam Rubens’in tasvir ettiği
amor tabloları ünlüdür.
Amoralizm (Frs.. Amoralisme) Ahlâk dışıcılık, töre dışıcılık.
Amors (Frs..Amorce (f)) Taslak, başlangıç.
Amorse (Frs. Amorcer (v)) Girişmek,başlamak.
Amorf (Frs.. Amorphe (Adj)) 1.Biçimi olmayan, biçimsiz
2.Gevşek, istemsiz, kişiliksiz. 3. Açık olmayan anlatım, şekilsiz, belirsiz ölçülerde.
2.Gevşek, istemsiz, kişiliksiz. 3. Açık olmayan anlatım, şekilsiz, belirsiz ölçülerde.
Ampir (Frs. Empire) Fransız lider Napolyon döneminde Fransa’da
ve Avrupa’da yayılmış olan mobilya, giyim v.b. üslûbu.
ve Avrupa’da yayılmış olan mobilya, giyim v.b. üslûbu.
Ampirik (Frs. Empirique) Bir kurama değil de yalnızca deneye,
gözleme dayanan.
Ampirist (Frs. Empiriste) Fels. Deneyci.
Ampirizm (Frs. Empirisme) Fels. Deneycilik.
Ampatman (Frs. Empâtement (m)) Yağlıboya resimde kalın boya
tabakası.
Ampate (Frs. Empâter (v)) Üst boya vurarak kabartmak.
Ampourpre (Frs. Empourprer (v)) Kırmızıya boyamak, kızıllaştırmak.
Ana Eser Klasik eserler anlamında kullananlar vardır.
Ana Motif Bir sanat eseri üzerinde sık sık tekrarlanarak ona
özellik kazandıran motif.
Anaglif (Frs. Anaglyphe İng. Anaglypha (m)) 1.Kabartma
şeklinde
yapılmış eser 2. Kabartma resim. 3. Grekçe “Anaglyphos” sözcüğünden
kaynaklanmaktadır. Vazo üzerinde ya da frizlerde yer alan oyma resim veya
yazıya benzer bezeme anlamına gelir.
yapılmış eser 2. Kabartma resim. 3. Grekçe “Anaglyphos” sözcüğünden
kaynaklanmaktadır. Vazo üzerinde ya da frizlerde yer alan oyma resim veya
yazıya benzer bezeme anlamına gelir.
Anagrif (İng. Anaglpha) Grekçe “Anaglyphos” sözcüğünden
kaynaklanmaktadır. Vazo üzerinde ya da frizlerde yer alan oyma resim
veya yazıya benzer bezeme anlamına gelir.
kaynaklanmaktadır. Vazo üzerinde ya da frizlerde yer alan oyma resim
veya yazıya benzer bezeme anlamına gelir.
Analitik (s. Fr. Anlytique) Çözümlemeli.
Analitik Kübizm (İng. Analytical cubism) Kübizm yaklaşık olarak
1907’den 1912’ye kadar süren ilk dönemi. Büyük ölçüde ünlü
ressam Paul Cezanne’ın doğayı geometrik biçimlere indirgenmiş
biçimde betimlemeyi ön gören anlayışı doğrultusunda çalışmıştır.
Doğal biçimlere silindir, küre, koni, prizma gibi temel geometrik
biçimlere ya da biçim bileşimlerine sahipmişçesine düşünülüp,
resim düzlemi üzerinde bu anlayışla betimlenmiştir.
1907’den 1912’ye kadar süren ilk dönemi. Büyük ölçüde ünlü
ressam Paul Cezanne’ın doğayı geometrik biçimlere indirgenmiş
biçimde betimlemeyi ön gören anlayışı doğrultusunda çalışmıştır.
Doğal biçimlere silindir, küre, koni, prizma gibi temel geometrik
biçimlere ya da biçim bileşimlerine sahipmişçesine düşünülüp,
resim düzlemi üzerinde bu anlayışla betimlenmiştir.
Ana renkler 1. Asal
renkler. 2. Kendileri karışımla bir başka
rengi doğurma özelliğine sahip renklerdir. Ör. Sarı, kırmızı,
Mavi renkler ana renklerdir. 3. (Coloreus fondemantales) Renk
çemberinde eşit uzaklıklarla dağılmış üç renk grubu. Temel renkler.
Renk karışımlarıyla elde edilemeyen gök kuşağındaki üç renk.
Diğer renklere esas olan ve onları doğuran renkler.
rengi doğurma özelliğine sahip renklerdir. Ör. Sarı, kırmızı,
Mavi renkler ana renklerdir. 3. (Coloreus fondemantales) Renk
çemberinde eşit uzaklıklarla dağılmış üç renk grubu. Temel renkler.
Renk karışımlarıyla elde edilemeyen gök kuşağındaki üç renk.
Diğer renklere esas olan ve onları doğuran renkler.
Ana Model Bir esere örnek olan esas ve ilk model.
Anamorfik Mercek – Film çekiminde, kameraya gelen ışık
ışınlarını yatay oalarak sıkıştıran bercek. Sinemaskop türü geniş
açılı film formatlarında kullanılır.
ışınlarını yatay oalarak sıkıştıran bercek. Sinemaskop türü geniş
açılı film formatlarında kullanılır.
Anamorfik İzdüşüm Belirli ve tek
bir izleme konumu olan
perspektif izdüşümü. Sunulan görüntü, ancak bu konumdan
bakıldığında gerçek biçmi ile görünebilir.En tanınmış anamorfik
gösterim örneği, Hans Holbein the Younger’ın (14971543)
The Ammassadors (Elçiler) adlı tablosudur. Tablonun alt kesiminin
ortasında duran görüntü, yalnızca tabloya sağ alttan ve biraz
uzaktan bakıldığında anlaşılabilir.
perspektif izdüşümü. Sunulan görüntü, ancak bu konumdan
bakıldığında gerçek biçmi ile görünebilir.En tanınmış anamorfik
gösterim örneği, Hans Holbein the Younger’ın (14971543)
The Ammassadors (Elçiler) adlı tablosudur. Tablonun alt kesiminin
ortasında duran görüntü, yalnızca tabloya sağ alttan ve biraz
uzaktan bakıldığında anlaşılabilir.
Anamorfoz (İng. Anamarphosis. Frs. Anamorphose (f)) 1. Biçimsiz
görünüş.
2. Avrupa resim sanatında görülen bir resim türü. Resmettiği figürü,
ancak belirli bir açıdan ve aynaya tutularak bakıldığında gerçek oranlarda
görmek olanaklıdır. Bakış açısına dik konumda, yani normal biçimde
seyredilirse, yalnızca, deformasyona uğramış bir resim olarak görülür.
İlk örnekleriyle Leonardo Da Vinci’nin notlarında karşılaşılır. 3. Bir optik
sistemin, görüntüsü verdiği cismin yatay ve düşey boyutlarını farklı
büyütmesiyle ortaya çıkan olay. Anamorfoz, Rönesans sanatında perspektifin
yeniden bulunması sırasında bir merak ya da oyun, optik bir yanılsama
olarak ortaya çıkmış “anamorfoz” terimi, ilk olarak 17. yy’da ortaya atılmıştır.
Leonardo da Vinci, anamorfozu ilk deneyen kişi olmamakla birlikte,
1470 yıllarında anamorf çizimler yapmıştır.
2. Avrupa resim sanatında görülen bir resim türü. Resmettiği figürü,
ancak belirli bir açıdan ve aynaya tutularak bakıldığında gerçek oranlarda
görmek olanaklıdır. Bakış açısına dik konumda, yani normal biçimde
seyredilirse, yalnızca, deformasyona uğramış bir resim olarak görülür.
İlk örnekleriyle Leonardo Da Vinci’nin notlarında karşılaşılır. 3. Bir optik
sistemin, görüntüsü verdiği cismin yatay ve düşey boyutlarını farklı
büyütmesiyle ortaya çıkan olay. Anamorfoz, Rönesans sanatında perspektifin
yeniden bulunması sırasında bir merak ya da oyun, optik bir yanılsama
olarak ortaya çıkmış “anamorfoz” terimi, ilk olarak 17. yy’da ortaya atılmıştır.
Leonardo da Vinci, anamorfozu ilk deneyen kişi olmamakla birlikte,
1470 yıllarında anamorf çizimler yapmıştır.
Anât Aynı rengin çeşitli fark dereceleri ve ayrıntıları.
Anatomi (Frs. Anatomie´ İng. Anatomy (f)) 1. Vücut yapısı, gövde yapısı
2 Bir şeyin oluşumunda göze çarpan özel yapı 3 Genel olarak anatomi,
çıplak gözle görülebilecek yapıların incelenmeyle ilgilenir. İnsan vücudun
meydana getiren kemik ve kas sistemlerini araştırma ve inceleme bilimi.
Ressamlar genellikle figür çalışmalarına temel olarak anatomi etütleri ve
eskizleri yaparlar. Tabiatta mevcut tüm yatay, dikey, helezonik gibi çizgiler
insan vücudunda bulunduğu görüşünden hareket edilerek insan anatomisini
öğrenmek, bilmek tabiatta mevcut tüm çizgileri bilmek, öğrenmek demektir.
Leonardo da Vinci, Michelangelo gibi resim sanatı tarihinde önemli yerleri
olan ressamların anatomi etütleri çok ünlüdür. 4. Sanat Anatomisi
Anatomi kelimesi Yunanca (ana= bir yandan öbür yana) ve (tomi=kesim)
sözlerinden alınmıştır. Vücudu keserek çeşitli bölümlerini araştırma bilimine
denilmiştir. Sanat anatomisi ise yalnız vücudun hareketiyle meydana gelen
dış biçimlerini oluşturan uzuvların incelenmesidir. Rönesans döneminin
sanatçıları yaptıkları insan resimleri için genellikle bir anatomistin bilgisine
başvururlardı. Anatomi bilmek bir ressam ve heykeltıraş için gereklidir.
2 Bir şeyin oluşumunda göze çarpan özel yapı 3 Genel olarak anatomi,
çıplak gözle görülebilecek yapıların incelenmeyle ilgilenir. İnsan vücudun
meydana getiren kemik ve kas sistemlerini araştırma ve inceleme bilimi.
Ressamlar genellikle figür çalışmalarına temel olarak anatomi etütleri ve
eskizleri yaparlar. Tabiatta mevcut tüm yatay, dikey, helezonik gibi çizgiler
insan vücudunda bulunduğu görüşünden hareket edilerek insan anatomisini
öğrenmek, bilmek tabiatta mevcut tüm çizgileri bilmek, öğrenmek demektir.
Leonardo da Vinci, Michelangelo gibi resim sanatı tarihinde önemli yerleri
olan ressamların anatomi etütleri çok ünlüdür. 4. Sanat Anatomisi
Anatomi kelimesi Yunanca (ana= bir yandan öbür yana) ve (tomi=kesim)
sözlerinden alınmıştır. Vücudu keserek çeşitli bölümlerini araştırma bilimine
denilmiştir. Sanat anatomisi ise yalnız vücudun hareketiyle meydana gelen
dış biçimlerini oluşturan uzuvların incelenmesidir. Rönesans döneminin
sanatçıları yaptıkları insan resimleri için genellikle bir anatomistin bilgisine
başvururlardı. Anatomi bilmek bir ressam ve heykeltıraş için gereklidir.
Ana sav is. İleri
sürülerek savunulan düşüncelerin en belli başlı olanı.
Andrea Mantegna (1431-1506) İtalyan ressam. Donetellonun etkisi
altında kaldığı bazı resimlerinden anlaşılmaktadır. Dekorasyon amaçlı
resimler yapmıştır. Madonna ve azizler, Parnas dağı, Sezar’ın Zaferi
başlıca eserleri arasında yer alır.
altında kaldığı bazı resimlerinden anlaşılmaktadır. Dekorasyon amaçlı
resimler yapmıştır. Madonna ve azizler, Parnas dağı, Sezar’ın Zaferi
başlıca eserleri arasında yer alır.
Andre Derain (1880 1954)
Çalışmaları ile Fovist akım içerisine
yerleştirlebilecek Fransız ressam ve heykeltıraş.
yerleştirlebilecek Fransız ressam ve heykeltıraş.
Angaje (Frs.Engage) Bağlanmak, bir şeye bağlanmak.
Anıştırma
Çağrıştırma, telmih.
Anıt is. Abide, sembolik yapı.
Anıtsal 1. Abidevî.
2. görkemli. 3. büyük boyutlu eserleri tanımlamak için kullanılır.
Anif (anîf. İng. Rigid.) sert, Kaba.
Anilin boya (İng. Aniline paint) Petrolden damıtılarak elde
edilen
bir tür boya. Genellikle ahşabın renklendirilmesi için kullanılır.
bir tür boya. Genellikle ahşabın renklendirilmesi için kullanılır.
Animalier Hayvan
resimleri yapan ressam veya hayvan
heykellerini yapan heykeltıraş.
heykellerini yapan heykeltıraş.
Animatik Canlı Resim. Video ya da filmde, çekim öncesi
taslakta canlı eylemin uygulanabilirliğini sınamada kullanılan
canlandırma resimleri. Reklamcılıkta konsept etkinliğini
denemek için yaygın kullanılır.
taslakta canlı eylemin uygulanabilirliğini sınamada kullanılan
canlandırma resimleri. Reklamcılıkta konsept etkinliğini
denemek için yaygın kullanılır.
Animasyon Canlandırma.
Saniyede 15 kareden çok saydam
resmin art arda görüntülenmesiyle oluşan kesintisiz hareket yanılsaması.
resmin art arda görüntülenmesiyle oluşan kesintisiz hareket yanılsaması.
Ankadrman (Frs. Encadrement (m)) 1. Çerçeveleme. 2. Çerçeve.
Ankadre (Encadrer (v) ) Çerçevelemek.
Ankadrör (Frs. Encadreur (m)) Çerçeveci.
Ankolle (Frs. Encoller (v)) Tutkallamak.
Ankostik (ing. Encoustic painting) Boyar maddenin Erimiş
balmumuyla
karıştırılarak resim yapımında kullanılması tekniği. Bal mumlu boyanın
yüzeye tespiti bir ütü ya da benzeri bir araçla ısı uygulaması sonucu
sağlanır. Özellikle eski yunanlılarca uygulanan bir renkli resim
yöntemidir ki bu teknikte boyalar sıcak bir halde balmumu içinde
eritildikten sonra sıcak olarak sürülmek suretiyle kullanılırdı. Resim
yapılacağı zaman bu boyalar sıcak bir boya paleti üzerine konarak eritilir
ve sulandırılarak kolaylıkla sürülürdü. Mumlu boyalar soğuduğu zaman
katılaşır. Bununla çok belirgin renkler elde edilir. Boyayı yaymak için
koter denilen bir demir ısıtılarak resmin üzerine sürülür. Buna mumlu resim de denir.
karıştırılarak resim yapımında kullanılması tekniği. Bal mumlu boyanın
yüzeye tespiti bir ütü ya da benzeri bir araçla ısı uygulaması sonucu
sağlanır. Özellikle eski yunanlılarca uygulanan bir renkli resim
yöntemidir ki bu teknikte boyalar sıcak bir halde balmumu içinde
eritildikten sonra sıcak olarak sürülmek suretiyle kullanılırdı. Resim
yapılacağı zaman bu boyalar sıcak bir boya paleti üzerine konarak eritilir
ve sulandırılarak kolaylıkla sürülürdü. Mumlu boyalar soğuduğu zaman
katılaşır. Bununla çok belirgin renkler elde edilir. Boyayı yaymak için
koter denilen bir demir ısıtılarak resmin üzerine sürülür. Buna mumlu resim de denir.
Anlam 1. Bir kelimeden, bir sözden, bir davranış veya olgudan
anlaşılan şey, bunların hatırlattığı düşünce veya nesne, mana,
fehva, valör. 2. mantık Bir önermenin, bir tasarının, bir düşüncenin
veya eserin anlatmak istediği şey.
anlaşılan şey, bunların hatırlattığı düşünce veya nesne, mana,
fehva, valör. 2. mantık Bir önermenin, bir tasarının, bir düşüncenin
veya eserin anlatmak istediği şey.
Anlatım (İng. Expression) – Bir sanatçının algıladığı sanat
dışı
gerçekliği bir sanat yapıtında somutlaştırması ve sanatsal gerçekliğe
dönüştürmesi işlemi.
gerçekliği bir sanat yapıtında somutlaştırması ve sanatsal gerçekliğe
dönüştürmesi işlemi.
Anlayış Sanatta “anlayış” bir üslup ve akımın sınırını aşacak
derecede genel ve yaygın bazı sanatsal tutum ve davranışlar için kullanılır.
derecede genel ve yaygın bazı sanatsal tutum ve davranışlar için kullanılır.
Anlatımcı s. ve is.
(edb.) Hikayeci.
Anlümine (Frs. Enluminer (v) ]) Canlı renklerle boyamak. Canlı
bir renk vermek.
Anlüminör (Frs. Enlumineur, euse (m et f)) Süsleme sanatçısı.
Anlüminür (Frs. Enluminure (f)) 1. Süsleme sanatı,tezhip sanatı
2. Yüzü koyu renk boyanması 3. Bir kitabın basma resimleri.
2. Yüzü koyu renk boyanması 3. Bir kitabın basma resimleri.
Anonim (İng.Anonymous) – Sanat tarihinde sanatçısı bilinmeyen
yapıtlar için kullanılır. Özellikle halk sanatı ürünleri anonim niteliktedir.
yapıtlar için kullanılır. Özellikle halk sanatı ürünleri anonim niteliktedir.
Antraciate (Adj) Koyu
gri renk.
Antrakinon (Frs. Anthraquinonne (v)) Boya yapımında kullanılan,
antrasen çıkarılan uçucu bir gaz.
antrasen çıkarılan uçucu bir gaz.
Ansamble (Frs. Ensemblier (m)) Döşem mimarı, ressamı.
Anons (is. Frs. Annonce.) Duyuru, duyurma.
Antagonizma (is. Frs. Antagonisme) Tezat.
Antidemokratik (s. Frs. anti démocratique < Yun .Anti. karşı,
demos. halk, kratos. iktidar.) Demokrasiye aykırı olan.
demos. halk, kratos. iktidar.) Demokrasiye aykırı olan.
Antik(is. ve s. Frs.. Antique) 1. İlk çağdaki uygarlıklarla, özellikle
eski Yunan ve Roma uygarlıkları ile ilgili olan. 2. Eski. 3. Primitif.
eski Yunan ve Roma uygarlıkları ile ilgili olan. 2. Eski. 3. Primitif.
Antika (İtly. Antica İng. Antique) 1. Eski tarihi eser veya eşya
2. Antik. 3. Eski çağ ya da uygarlıklardan kalma kültürel ve sanatsal
değer taşıyan, taşınabilir boyutta obje.
2. Antik. 3. Eski çağ ya da uygarlıklardan kalma kültürel ve sanatsal
değer taşıyan, taşınabilir boyutta obje.
Antika Koleksiyonculuğu Eski nesnelerin çeşitli amaçlarla
toplanması. Antika koleksiyonculuğu, eski nesnelerin, güzelliklerinin
yanı sırai tarihsel önemleri için de toplanmaya başladıkları
19. yy başından bu yana önemli bir uğraştır.
toplanması. Antika koleksiyonculuğu, eski nesnelerin, güzelliklerinin
yanı sırai tarihsel önemleri için de toplanmaya başladıkları
19. yy başından bu yana önemli bir uğraştır.
Antika Koleksiyoncuları Eski
nesnelerin çeşitli amaçlarla
toplayan insanlar. Antika koleksiyoncuları, eski nesnelerin, güzelliklerinin
yanı sırai tarihsel önemleri için de toplanmaya başladıkları
19. yy başından bu yana önemli bir uğraştır. Çağdaş koleksiyoncular,
süsleyici değeri olan ve günümüzde üretilmeyen çok sayıda ve
birbirinden farklı nesneleri toplayan, ilgi alanları değişik kişilerdir.
Özellikle Resim ve heykel koleksiyoncuları bu eserleri satın alarak
sanatçıları teşvik etmekte ve geçmişe yönelik eserleri koruma
altına almaktadırlar.
toplayan insanlar. Antika koleksiyoncuları, eski nesnelerin, güzelliklerinin
yanı sırai tarihsel önemleri için de toplanmaya başladıkları
19. yy başından bu yana önemli bir uğraştır. Çağdaş koleksiyoncular,
süsleyici değeri olan ve günümüzde üretilmeyen çok sayıda ve
birbirinden farklı nesneleri toplayan, ilgi alanları değişik kişilerdir.
Özellikle Resim ve heykel koleksiyoncuları bu eserleri satın alarak
sanatçıları teşvik etmekte ve geçmişe yönelik eserleri koruma
altına almaktadırlar.
Antikacı is. ve s.
Tarihi ya da Eski eser ve eşya satıcısı.
Antik çağ is. Tar. 1
Eski Yunan ve Roma uygarlıklarının gelişip
yayıldığı çağ 2. s. Bu çağa özgü olan 3. Eski çağ.
yayıldığı çağ 2. s. Bu çağa özgü olan 3. Eski çağ.
Antikite (Frs.. Aniquité is. İng. Antiquity) 1. Tarihte ilk
çağ
2.Antik devir, antik çağ 3. Eski çağ. 4. Yaklaşık olarak M.Ö.
6. yy. ile M.S. 3.yy. arasında kalan döneme antik çağ da denir.
Bu dönemde varlığını sürdürmüş tüm uygarlıklar için değil sadece
Yunan ve Roma için kullananlar da vardır.
2.Antik devir, antik çağ 3. Eski çağ. 4. Yaklaşık olarak M.Ö.
6. yy. ile M.S. 3.yy. arasında kalan döneme antik çağ da denir.
Bu dönemde varlığını sürdürmüş tüm uygarlıklar için değil sadece
Yunan ve Roma için kullananlar da vardır.
Antione Watteau (1684-1721) Fransız ressam. Son resimlerinde
realist biçimlere rastlanır. Féte galante (Bkz. Féte Galante) türü resimler yapmıştır.
realist biçimlere rastlanır. Féte galante (Bkz. Féte Galante) türü resimler yapmıştır.
Antinomi (Frs. Antinomie) Çatışkı.
Antipati (Frs.Antipathie < Yun.) anti. karşı, pathos.
duyulan şey.
1. Sevimsiz, soğukluk 2. karşıt duygu.
1. Sevimsiz, soğukluk 2. karşıt duygu.
Antipatik (Frs.. Antipathique) Sevimsiz, soğuk.
Antitez (Frs.. Antithese) Karşı sav.
Antropomorfizm (İng. Anthropomorghsm) Sanatta tanrıları i
nsan biçiminde betimleme anlayışı.
nsan biçiminde betimleme anlayışı.
Antropoloji (Frs.. Anthropologie < Yun.) Anthropos.insan,
logos konu. İnsan köklerini, evrimini biyolojik özelliklerini,
toplumsal ve kültürel yönlerini inceleyen bilim, insanbilim.
logos konu. İnsan köklerini, evrimini biyolojik özelliklerini,
toplumsal ve kültürel yönlerini inceleyen bilim, insanbilim.
Anubis Mısır
piramitleirnde duvar duvar resimlerinde yer alan
Çakal başlı insan figürü. Eski Mısır tanrısı.
Çakal başlı insan figürü. Eski Mısır tanrısı.
Apötittuş (Frs.A petites touches) Küçük fırça vuruşlarıyla Resim yapma
Aplat (m) 1. Düz renk. 2. Yassı,
rölyefsiz, hacimsiz renk.
Aplik, ği (Frs. Applique. İng. Applique) Duvar şamdanı, duvar
lambası.
Aplike (Frs.. Appliqué. İng. Applique) Düz ve desenli kumaş.
Aplike yöntemi (İng. Applique) Seramiğin bezemesinde kullanılan bir
yöntem.
Apollan Eski Yunan ve Romalılarda güzel sanatlar, güneş ve
ışık tanrısıdır.
Apretör Apretöz (Frs.
Apprêteur (euse) (f et m)) Cam resimcisi.
Appüimen (Frs. Appuimain (m)) Ressamların fırça tutan ellerini
dayadıkları çubuk, resim değneği.
Appüimen (Frs. Appuimain (m)) Ressamların fırça tutan ellerini
dayadıkları çubuk, resim değneği.
Apsid (İng. Apse) Bir tapınak mekanı
içinde doğrultu belirleyen,
yarım daire planlı ve mihrabı içeren bölüm.
yarım daire planlı ve mihrabı içeren bölüm.
Ar (İng. Art is. Frs. Art)) Sanat, hüner, ustalık.
(L’art Pour L’art=Sanat sanat içindir)
(L’art Pour L’art=Sanat sanat içindir)
Ara kesit is.
Çizgilerin, yüzeylerin, katı cisimlerin birbirine
rastladıkları ve kesiştikleri yer.
rastladıkları ve kesiştikleri yer.
Ara renk 1. Resim
sanatında iki renk arasında yer alan geçiş rengi .
Kuramsal olarak iki temel renk arasındadır ve onların karışımından
oluşur . Ör. Turuncu, yeşil, mor ara renklerdir.
Kuramsal olarak iki temel renk arasındadır ve onların karışımından
oluşur . Ör. Turuncu, yeşil, mor ara renklerdir.
Arbaş, Avni Türk Ressamı
(1919). Devlet Güzel Sanatlar
Akademisi’nde Leopold Levy yönetiminde öğrenim gören
(1940 1947) Avni Arbaş, yurt dışı çalışmalarda bulundu.
Kendine özgü, doğulu bir biçim geliştirdi. Gerek konuları,
gerek ele alınış bakımından ilgi uyandıran “atlılar”, “çocuklar”,
“deniz görünümleri”, Atatürk resimleri çalıştı.
Akademisi’nde Leopold Levy yönetiminde öğrenim gören
(1940 1947) Avni Arbaş, yurt dışı çalışmalarda bulundu.
Kendine özgü, doğulu bir biçim geliştirdi. Gerek konuları,
gerek ele alınış bakımından ilgi uyandıran “atlılar”, “çocuklar”,
“deniz görünümleri”, Atatürk resimleri çalıştı.
Arabesk (Arabesque) 1. Geometrik giriftleme. 2. Motifleri
birbirine
girişik ve iç içe geçme olan bezeme tarzına verilen isimdir.
girişik ve iç içe geçme olan bezeme tarzına verilen isimdir.
Arda, Fethi Türk Ressamı
(Elazığ 1934). Devlet Güzel Sanatlar
Akademisini bitiren (1958) Fethi Arda, aynı okulda asistanlık
yaptı (1965) İtalyan ressam Emilio Vedova ile çalıştı (1966).
Uzun süre konstrüktivist anlayışı benimseyip, bir ara soyut ve
anlatımcı eğilimli eserler verdi.
Akademisini bitiren (1958) Fethi Arda, aynı okulda asistanlık
yaptı (1965) İtalyan ressam Emilio Vedova ile çalıştı (1966).
Uzun süre konstrüktivist anlayışı benimseyip, bir ara soyut ve
anlatımcı eğilimli eserler verdi.
Ardan (Frs. Ardent,e (adj)) Kızıl renk, kula renk.
Ardışık Betimleme (İng. Continuous representation) Resim sanatında
bir konuyu zaman içindeki akışıyla ardarda dizilmiş sahneler
içinde betimleme. Çizgi romanın günümüzdeki örneğidir.
bir konuyu zaman içindeki akışıyla ardarda dizilmiş sahneler
içinde betimleme. Çizgi romanın günümüzdeki örneğidir.
Ardİzlenimci Akım (İng. Postİmpressionism) P.Cezanne,
V. Van Gogh ve P. Gauguin gibi sanatçıların anlayışlarını
nitelemek için kullanılan bir terim. Hemen hepsi izlenimci
akım içerisinde değerlendirilecek olan bu sanatçılar, yine de
biribirlerinden kesin çizgilerle ayrılan bireysel üsluplar geliştirmişlerdir.
V. Van Gogh ve P. Gauguin gibi sanatçıların anlayışlarını
nitelemek için kullanılan bir terim. Hemen hepsi izlenimci
akım içerisinde değerlendirilecek olan bu sanatçılar, yine de
biribirlerinden kesin çizgilerle ayrılan bireysel üsluplar geliştirmişlerdir.
Arduvaz (Frs..Ardoisé,e (Adj)) Arduvaz renginde. Koyu gri
mavi, Kurşun rengi gibi.
mavi, Kurşun rengi gibi.
Arif Baedii Kaptan (1906 1979) 1906'da İstanbul'da doğmuştur.
Deniz Harp Okulu'nu bitirdi. Nazmi Ziya ve Ali çelebi ile uzun süre
resim çalıştı. 1974'te askerlikten ayrılarak Paaris'e gitti. 1949'a
kadar Andre Lohote atölyesinde resim çalışmalarını sürdürdü.
Yurda döndükten sonra çağımızın sanat görüşlerine uygun çalışmalara
girmiştir. Galatasaray, D Grubu, Devlet Resim ve Heykel Sergileri
ile çeşitli karma sergilere eserler veren Arif Kaptan içte ve
dışta kendini kabul ettirmiştir. 1940 yılında Halkevleri Genel Merkezi
tarafından yurdun çeşitli bölgelerine gönderilen ressamlardan birisi
de Arif Kaptan'dır. Göderildiği Kastamonu'da başarılı peyzajlar
derlemiştir ki, onun bu çalışmaları da irinci sanat devresine
girmiştir. birçok yarışmalardan ödüller ve beğeniler alan sanatçımızı
1979 yılında kaybettik.
Deniz Harp Okulu'nu bitirdi. Nazmi Ziya ve Ali çelebi ile uzun süre
resim çalıştı. 1974'te askerlikten ayrılarak Paaris'e gitti. 1949'a
kadar Andre Lohote atölyesinde resim çalışmalarını sürdürdü.
Yurda döndükten sonra çağımızın sanat görüşlerine uygun çalışmalara
girmiştir. Galatasaray, D Grubu, Devlet Resim ve Heykel Sergileri
ile çeşitli karma sergilere eserler veren Arif Kaptan içte ve
dışta kendini kabul ettirmiştir. 1940 yılında Halkevleri Genel Merkezi
tarafından yurdun çeşitli bölgelerine gönderilen ressamlardan birisi
de Arif Kaptan'dır. Göderildiği Kastamonu'da başarılı peyzajlar
derlemiştir ki, onun bu çalışmaları da irinci sanat devresine
girmiştir. birçok yarışmalardan ödüller ve beğeniler alan sanatçımızı
1979 yılında kaybettik.
Aristo (Aristotales) Felsefe biliminde
ünlü yunan filozofu.
Düşünce tarihini etkilemiş güçlü filozoflardan biridir. Metafiziği,
günümüzde estetik ve felsefi tartışmalarda yerini korumaktadır. En büyük
Yunan düşünürlerinden Aristotales (İ.Ö.384 İ.Ö. 322) çağlar boyunca
Batı düşüncesini önemli ölçüde etkileyen felsefe yapıtları yazmıştır.
Davranışta ılımlılığı, araştırmanın en uygun aracının mantığın kullanılması
olduğunu savunmuştur.
Düşünce tarihini etkilemiş güçlü filozoflardan biridir. Metafiziği,
günümüzde estetik ve felsefi tartışmalarda yerini korumaktadır. En büyük
Yunan düşünürlerinden Aristotales (İ.Ö.384 İ.Ö. 322) çağlar boyunca
Batı düşüncesini önemli ölçüde etkileyen felsefe yapıtları yazmıştır.
Davranışta ılımlılığı, araştırmanın en uygun aracının mantığın kullanılması
olduğunu savunmuştur.
Aristo Metafiziği (Metaphysique Aristotelienne) Varlığın Bilimi.
Aristo’ya göre Allah’tan başka her varlık, bir madde ve
biçimden oluşur. Madde, ancak biçim aldıktan sonra edimli varlığa
dönüşebilen,gizligüç durumundaki varlıktır. Ama madde ancak
biçime bağlı olarak kavranabilir.
Aristo’ya göre Allah’tan başka her varlık, bir madde ve
biçimden oluşur. Madde, ancak biçim aldıktan sonra edimli varlığa
dönüşebilen,gizligüç durumundaki varlıktır. Ama madde ancak
biçime bağlı olarak kavranabilir.
Arka plan (İng. Backgraund (m) Frs.. Arriére Plan) 1. Resimde
genellikle
ön planda bulunan asıl konunun ardında yeralan doğal ya da mimari
çevre. Perspektif derinliğin kademeli olduğu resimlerde önem kazanır.
Yüzeyci resimlerde biçimler tek bir planda gösterilmek istendiklerinden
arka plan sorunu aynı önemi taşımaz. 2. gözle görülen en son kısım.
İkinci plan. 3. Resimde asıl betimlenen objenin gerisinde kalan görüntü.
ön planda bulunan asıl konunun ardında yeralan doğal ya da mimari
çevre. Perspektif derinliğin kademeli olduğu resimlerde önem kazanır.
Yüzeyci resimlerde biçimler tek bir planda gösterilmek istendiklerinden
arka plan sorunu aynı önemi taşımaz. 2. gözle görülen en son kısım.
İkinci plan. 3. Resimde asıl betimlenen objenin gerisinde kalan görüntü.
Arkaik (İng. Archoic s.(Frs..
Archaique)) 1. Güzel
sanatlarda klasik
çağ öncesinden kalan 2. Akademizm ile ilgili, eskimiş .3. Bir sanat dalının
ve üslubun olgunluk ya da klasik dönemi öncesindeki oluşum aşamasını
nitelemek için kullanılır. Bir görüşe göre resim sanatı tarihinde
ressam Raphael'e kadar olan çağa Primitif, Raphael'den sonra olan
çağa da arkaik denilmektedir.
çağ öncesinden kalan 2. Akademizm ile ilgili, eskimiş .3. Bir sanat dalının
ve üslubun olgunluk ya da klasik dönemi öncesindeki oluşum aşamasını
nitelemek için kullanılır. Bir görüşe göre resim sanatı tarihinde
ressam Raphael'e kadar olan çağa Primitif, Raphael'den sonra olan
çağa da arkaik denilmektedir.
Arkaizm (İng. Archalcism is.(Frs. Archaisme)) 1. Kullanıldığı
çağdan
daha eski çağdan kalma bir biçimin, bir yapının özelliği .
2. Sanatta varılan olgunluk aşamasından sonra, o sanat dalının erken
dönemlerinde bir dönüş çabasında bulunmak anlamına gelir.
daha eski çağdan kalma bir biçimin, bir yapının özelliği .
2. Sanatta varılan olgunluk aşamasından sonra, o sanat dalının erken
dönemlerinde bir dönüş çabasında bulunmak anlamına gelir.
Arkeoloji (Frs. Archéologie) Tarih öncesi ve eski
çağlardan kalma
eserleri tarih ve sanat açısından inceleyen bilim.
eserleri tarih ve sanat açısından inceleyen bilim.
Armoni (Frs. Harmonie) 1.Uyum, yakışma. 2. Sabit ve bütün meydana
getirmek için, birbiriyle ilgili objelerin kendi aralarındaki uyum kombinezonu.
W. Kandinsy’e göre.”Armoni, kompozisyondur.”
getirmek için, birbiriyle ilgili objelerin kendi aralarındaki uyum kombinezonu.
W. Kandinsy’e göre.”Armoni, kompozisyondur.”
Armonik Valör (Valeur Harmonique) Tek renk tonunun, siyahbeyaz ve
yarım aydınlıkların sistematik derecelenmesi.
yarım aydınlıkların sistematik derecelenmesi.
Armonik (Harmonique) Ahenge ait.
Armonize Etmek (Harmoniser) Ahenkli bir biçime ya da duruma
getirmek.
Ar Abstre (Frs. Art abstrait)
Soyut sanat.
Arşiv Resimlerin depolandığı yer.
Arşivleme Resimleri uzun
süreli saklama işlemi.
Art figuratif Eşyaları olduğu
gibi çizen resim sanatı.
Arts and craft El işleri.
Art dogreman (Frs. Arts d’agrément) (Resim –Müzik gibi) Hoş sanatlar.
Artist (İng. Artist) 1 Sanatçı,
ressam, heykeltıraş, artist
2 Güzel
sanatlardan birini meslek edinen kimse.
sanatlardan birini meslek edinen kimse.
Artistik (Frs.
Artistique (adj) ) 1. Sanata dair
2. Sanatsal, sanatlı
3. Güzel sanatların gerektirdiği niteliğe uygun.
3. Güzel sanatların gerektirdiği niteliğe uygun.
Ar nuvo (Frs. Art nouveau) 1890 yıllarında Avrupa ve
Amerika'da yayılan bir sanat akımı. Daha çok mimari dekorasyonda
etkisini gösteren bu akım Evard Munch, Jan Toorop gibi sanatçıların
çizgici resim üsluplarında ve Japon estamplarını izleyen diğer
çizgici eğilimlere yansımıştır. Akımın Amerika'da adı Liberty
style (serbest stil), style guimart Almanyada Jugendstil'dir,
İspanya'da Antonio Gaudi akımın ilginç kişiliklerinden biridir.
Bir anlamda tutucu ve ahlakcı yapıtlara başkaldıran bir grup sanatçı ve
zanaatçının oluşturduğu Viyana Sezessionu’nun önderliğini Gustav Klimt yaptı.
Amerika'da yayılan bir sanat akımı. Daha çok mimari dekorasyonda
etkisini gösteren bu akım Evard Munch, Jan Toorop gibi sanatçıların
çizgici resim üsluplarında ve Japon estamplarını izleyen diğer
çizgici eğilimlere yansımıştır. Akımın Amerika'da adı Liberty
style (serbest stil), style guimart Almanyada Jugendstil'dir,
İspanya'da Antonio Gaudi akımın ilginç kişiliklerinden biridir.
Bir anlamda tutucu ve ahlakcı yapıtlara başkaldıran bir grup sanatçı ve
zanaatçının oluşturduğu Viyana Sezessionu’nun önderliğini Gustav Klimt yaptı.
Arseven, Celal Esat Türk yazarı,
ressamı ve sanat tarihçisi
(İstanbul 1876ay.y.1972), Özellikle Sanat Ansiklopedisi ile tanındı.
Türk sanat tarihine yönelik ciddi araştırmalarda bulundu.Güzel Sanatlar
Akademisinde Mimarlık tarihi ve şehircilik dersleri verdi.
(İstanbul 1876ay.y.1972), Özellikle Sanat Ansiklopedisi ile tanındı.
Türk sanat tarihine yönelik ciddi araştırmalarda bulundu.Güzel Sanatlar
Akademisinde Mimarlık tarihi ve şehircilik dersleri verdi.
Asaf, Hale Türk kadın
ressamı (İstanbul 1903Paris 1937). Devlet
Güzel Sanatlar Akademisini bitiren Hale Asaf, Bursa’da Resim
Öğretmenliği süresince birçok manzara resmi yaptı. Güzel Sanatlar
Birliği’nin, Müstakil Ressam ve Heykeltraşlar Birliği’nin sergilerine
katıldı. Eserlerinde Matisse ve Raoul Dufy’nin etkileri görülen Hale
Asaf, Paletinin zenginliği ve taslak desen anlayışıyla dikkati çeker.
Güzel Sanatlar Akademisini bitiren Hale Asaf, Bursa’da Resim
Öğretmenliği süresince birçok manzara resmi yaptı. Güzel Sanatlar
Birliği’nin, Müstakil Ressam ve Heykeltraşlar Birliği’nin sergilerine
katıldı. Eserlerinde Matisse ve Raoul Dufy’nin etkileri görülen Hale
Asaf, Paletinin zenginliği ve taslak desen anlayışıyla dikkati çeker.
Asal renkler (İng. Primary Colours)
Biribiriyle çeşitli karışımlar
yaparak tüm diğer renkleri oluşturan sarı, kırmızı ve mavi. “ Temel renkler”
ve “ ara renkler” de denir.
yaparak tüm diğer renkleri oluşturan sarı, kırmızı ve mavi. “ Temel renkler”
ve “ ara renkler” de denir.
Ash Can Okulu 1890
yıllarında Amerika'da, Phila delphia'da
çalışan bir ressam grubu. 1908'den sonra New York'ta 8'ler grubu
adı altında gerçekçi, Amerikan şehrinin ezici atmosferini yansıtan
resimler yapmışlardır. George Bellews (18821925) en ünlülerindendir.
çalışan bir ressam grubu. 1908'den sonra New York'ta 8'ler grubu
adı altında gerçekçi, Amerikan şehrinin ezici atmosferini yansıtan
resimler yapmışlardır. George Bellews (18821925) en ünlülerindendir.
Asimetri 1. Orta çizgi ile bölünen karşıt yanların parçalarının eşdeş
olmadığı bir düzenlemedir. 2. Resimde belli bir aksa göre eşdeğerli
ve dengelenmiş düzen parçalarının bulunmayışı hali, simetriden yoksunluk.
(Asimetrie d ela balance: Simetri bozukluğu olan denge.)
olmadığı bir düzenlemedir. 2. Resimde belli bir aksa göre eşdeğerli
ve dengelenmiş düzen parçalarının bulunmayışı hali, simetriden yoksunluk.
(Asimetrie d ela balance: Simetri bozukluğu olan denge.)
Aslıer, Mustafa Türk Ressamı
(Kırcaali, Bulgaristan1926) Gravür
çalışmaları ile tanınmıştır. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nü bitiren
(1940) Musfa Aslıer, Münih Grafik Sanatlar Akademisi ve Stutgart
Grafik Sanatlar Yüksek Okulu’nda grafik öğrenimi gördü.
çalışmaları ile tanınmıştır. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nü bitiren
(1940) Musfa Aslıer, Münih Grafik Sanatlar Akademisi ve Stutgart
Grafik Sanatlar Yüksek Okulu’nda grafik öğrenimi gördü.
Aslî Öz, Özgün.
Aspe (Frs. Aspect (m)) Görünüm,
Görünüş.
Aspe o prömiye (Frs. Aspect(au premier) İlk bakışta.
Assansion (Frs. Ascension) (f) Hz.İsa Peygamberin göğe
çıkmasını
temsil eden sanat eseri.
temsil eden sanat eseri.
Astar (Boyası) (İng. Priming,
undercoat) 1. Üzerine resim yapılacak
yüzeyin boyayı emmesi için yapılan boya katmanı. 2. Badana ya da boya
yapılacak yapı öğeleri üzerine asıl boya sürülmeden önce vurulan boya
katmanı. 3. Tuval yüzeyine resim yapılmaya başlamadan önce sürülen
tutkallı ve yağlı üstübeç tabakası. Artık ticari olarak satılan piyasadaki
plastik boyaların sulandırılarak astar amaçlı kullanıldığına da
rastlanmaktadır. Astarın iyi hazırlanması resmin teknik sağlamlığı ve
sürekliliği bakımından önem taşır. Ressamlar kimi zaman astarı
değişik renklerde kullanmakta ve bu astar renginden resim yapma
esnasında da bu astar rengini resmin bir elemanı olarak değerlendirmektedir.
yüzeyin boyayı emmesi için yapılan boya katmanı. 2. Badana ya da boya
yapılacak yapı öğeleri üzerine asıl boya sürülmeden önce vurulan boya
katmanı. 3. Tuval yüzeyine resim yapılmaya başlamadan önce sürülen
tutkallı ve yağlı üstübeç tabakası. Artık ticari olarak satılan piyasadaki
plastik boyaların sulandırılarak astar amaçlı kullanıldığına da
rastlanmaktadır. Astarın iyi hazırlanması resmin teknik sağlamlığı ve
sürekliliği bakımından önem taşır. Ressamlar kimi zaman astarı
değişik renklerde kullanmakta ve bu astar renginden resim yapma
esnasında da bu astar rengini resmin bir elemanı olarak değerlendirmektedir.
Astraizm Bir resim akımı. Kandinsky, Klee, Delaunay, Bruce bu
alım içinde
yer alabilecek sanatçılardandır.
yer alabilecek sanatçılardandır.
“…e
Atfedilen” (İng. Attributed to…) Bir
sanat yapıtının o yapıtı yaratan
sanatçıya ait olup olmadığı konusunda bir kesinlik yoksa kullanılır.
sanatçıya ait olup olmadığı konusunda bir kesinlik yoksa kullanılır.
Aşı boyası Resimde çok
kullanılan ve Magnez di oksit kapsamlı
topraktan elde edilen boya. Açık, koyu, yeşilimsi ve kızıl kahverengi
çeşitleri vardır. En ünlüsü kıbrısta bulunanıdır. (umber). Kırmızı
topraktan çıkan bu boyaya Türklerde aşı boyası denilir. Genellikle
eski Türk evleri bu boya ile boyanırdı. Bu boya hem suda erir ve
hem de yağla karıştırılır. Mermer kireci ile karıştırılarak badana
halinde ve yağlı boya halinde kullanıldığı gibi tutkallı suda eritilerek
tutkallı boya olarak da kullanılır.
topraktan elde edilen boya. Açık, koyu, yeşilimsi ve kızıl kahverengi
çeşitleri vardır. En ünlüsü kıbrısta bulunanıdır. (umber). Kırmızı
topraktan çıkan bu boyaya Türklerde aşı boyası denilir. Genellikle
eski Türk evleri bu boya ile boyanırdı. Bu boya hem suda erir ve
hem de yağla karıştırılır. Mermer kireci ile karıştırılarak badana
halinde ve yağlı boya halinde kullanıldığı gibi tutkallı suda eritilerek
tutkallı boya olarak da kullanılır.
Aşövaj (Frs. Achevage (m)) 1. Bitirme, tamamlama. 2. Bir eserin son işleri.
Atabek, Ömer
Faruk – Türk Minyatür ressamı.
Atalay, Turgut – Türk Ressamı (Konya 1918) İstanbul Devlet Güzel
Sanatlar Akademisi’nde öğrenim gördü. Resim çalışmaları yanında
tiyatro dekoratörlüğü de yaptı.
Sanatlar Akademisi’nde öğrenim gördü. Resim çalışmaları yanında
tiyatro dekoratörlüğü de yaptı.
Atamulu, Hakkı Türk
heykeltıraşı (Derinkuyu, Nevşehir 1912).
Devlet Güzel Sanatlar Akademisini bitirdi. Malatya, Erzurum, İstanbul,
Samsun gibi illerde heykel çalışmaları mevcuttur.
Devlet Güzel Sanatlar Akademisini bitirdi. Malatya, Erzurum, İstanbul,
Samsun gibi illerde heykel çalışmaları mevcuttur.
Atölye (Frs. Atelier (m)) 1.Atelye, işlik 2. Çalışma yeri 3. Bölüm.
4. İçinde sanatsal üretim ve el işçiliği düzeyinde imalat yapılan mekan.
5. Ressam, mimar ve heykeltıraşların eserlerini yapmak için çalıştıkları
iş odası. Bunların kuzey yönüne açılmış geniş pencereleri bulunur.
Atölyelerin yukarı tarafından ışık alması gerektiğinden bir kısım
pencereleri genellikle üstte bulunması gerekir. Bu nedenle resim ve
heykel atölyeleri genellikle ana binadan ayrı tek kat veya ileriye
çıkma şeklinde yapılır. Bu pencerelerin kuzey yönünde olması model
ve resim üzerine gelen ışığın güneş durumuna göre değişmemesi ve
daima sabit kalması içindir. Binaların kuzey tarafları güneş
görmediği için oradan gelen ışık daima aynı olur ve güneşin yer
değiştirmesiyle ışık yönü ve şiddeti değişmez.
4. İçinde sanatsal üretim ve el işçiliği düzeyinde imalat yapılan mekan.
5. Ressam, mimar ve heykeltıraşların eserlerini yapmak için çalıştıkları
iş odası. Bunların kuzey yönüne açılmış geniş pencereleri bulunur.
Atölyelerin yukarı tarafından ışık alması gerektiğinden bir kısım
pencereleri genellikle üstte bulunması gerekir. Bu nedenle resim ve
heykel atölyeleri genellikle ana binadan ayrı tek kat veya ileriye
çıkma şeklinde yapılır. Bu pencerelerin kuzey yönünde olması model
ve resim üzerine gelen ışığın güneş durumuna göre değişmemesi ve
daima sabit kalması içindir. Binaların kuzey tarafları güneş
görmediği için oradan gelen ışık daima aynı olur ve güneşin yer
değiştirmesiyle ışık yönü ve şiddeti değişmez.
Atmosfer Sanat yapıtının izleyici üzerinde bıraktığı etki, nedeni olduğu ruh hali.
Atölye çalışması Usta ve çırak sanatçıların belli bir iş bölümü yaparak
resim faaliyetlerini paylaştıkları ortak çalışma.
A tuş lârp (Frs. A touches larges) geniş fırça vuruşlarıyla.
Auguste Renoir (1841-1919) Fransız empresyonist ressam.1868 ‘de Monet ile
birlikte açık havada resim yapmaya başlamıştır. 6.000 den fazla resmi
bulunmaktadır.
Avan (Frs. Havane (Adj. inv)) Açık
kahverengi.
Avangard (ing. Frs. Avantgarde) 1. Öncü. 2. Sanatta yerleşmiş
kalıp ve kuralları değiştirmeye,
yenilikler ortaya koymaya çalışan
sanatçı azınlığı.
Avan Proje (Frs. Avantprojet
(m)) Ön tasarı.
Avni
Çelebi Üslup yaklaşımını, düzenin
konstrüktif bir ilke çevresinde
oluşmasına bağlıyan Ali Çelebi’nin bunun yanı sıra ifadeci bir anlatıma
yönelik değer ölçütlerinin araştırısı içinde olduğu da görülür. 1904’te
İstanbul’da doğdu.Sanayii Nefise Mektebi’ne girerek burada Hikmet
Onat’ın ve İbrahim Çallı’nın öğrencisi oldu. 1922 ‘de kendi olanaklarıyla
Münih’e giderek Hans Hoffman’ın yanında çalıştı. 1927’de yurda dönünce
Konya Kız Öğretmen Okulu resim öğretmenliğine atandı. Bu sırada
“Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliği”ni kurdu(1927). Bu topluluğunun
üyeleri, Ankara’da Etnografya Müzesi’nde ve İstanbul’da Cağaloğlu’ndaki
Türk Ocağı’nda eselerini sergilediler(1928). Malatya ve Bilecik’te resim
çalışmalrı yapan Çelebi, 6. Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nde ve ,
Tahran Sanat Bienali’nde 1.lik ödüllerini aldı. Sürekli katıldığı Devlet
Resim ve Heykel Sergileri dışında, kişisel sergilerde açmıştır.
oluşmasına bağlıyan Ali Çelebi’nin bunun yanı sıra ifadeci bir anlatıma
yönelik değer ölçütlerinin araştırısı içinde olduğu da görülür. 1904’te
İstanbul’da doğdu.Sanayii Nefise Mektebi’ne girerek burada Hikmet
Onat’ın ve İbrahim Çallı’nın öğrencisi oldu. 1922 ‘de kendi olanaklarıyla
Münih’e giderek Hans Hoffman’ın yanında çalıştı. 1927’de yurda dönünce
Konya Kız Öğretmen Okulu resim öğretmenliğine atandı. Bu sırada
“Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliği”ni kurdu(1927). Bu topluluğunun
üyeleri, Ankara’da Etnografya Müzesi’nde ve İstanbul’da Cağaloğlu’ndaki
Türk Ocağı’nda eselerini sergilediler(1928). Malatya ve Bilecik’te resim
çalışmalrı yapan Çelebi, 6. Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nde ve ,
Tahran Sanat Bienali’nde 1.lik ödüllerini aldı. Sürekli katıldığı Devlet
Resim ve Heykel Sergileri dışında, kişisel sergilerde açmıştır.
Avni
Lifij 20.yy ilk çeyreğinde etkin olan üslup çabaları
arasında,
en başta sözü edilmesi gereken sanatçının Hüseyin Avni Lifij olduğu
söylenebilir. H. Avni Lifij, lirizmin doruğunda sayılabilecek üstün bir
renk yeteneğiyle, sağlam bir desen uğraşını bir arada yürütebilen ender
sanatçılardan biridir. 1889’da Samsun’da doğdu, 1927’ İstanbul ’da
öldü. İlköğreniminden sonra, İstanbul’da Numunei Terakki’de ve
Sanayii Nefise Mektebi’nde okudu. Resim öğretmeni olarak Galatasaray
Lisesi’nde çalıştı. Daha sonra Paris’e gönderildi(1909). Burada
Cormon’un atölyesinde çalıştı. Yurda dönünce İstanbul Lisesi’nde
resim Sanayii Nefise’de tezyini sanatlar öğretmenliği yaptı. 1918’de
Viyana’da düzenlenen sergiye de katılmış olan Avni Lifij’in En Tanınmış
Eserleri Şunlardır: Karagün, Savaş, Akgün, Eski Devirde Asma Bahçeleri,
Huzur Dersi, Akademik Figür, Türk Evi
en başta sözü edilmesi gereken sanatçının Hüseyin Avni Lifij olduğu
söylenebilir. H. Avni Lifij, lirizmin doruğunda sayılabilecek üstün bir
renk yeteneğiyle, sağlam bir desen uğraşını bir arada yürütebilen ender
sanatçılardan biridir. 1889’da Samsun’da doğdu, 1927’ İstanbul ’da
öldü. İlköğreniminden sonra, İstanbul’da Numunei Terakki’de ve
Sanayii Nefise Mektebi’nde okudu. Resim öğretmeni olarak Galatasaray
Lisesi’nde çalıştı. Daha sonra Paris’e gönderildi(1909). Burada
Cormon’un atölyesinde çalıştı. Yurda dönünce İstanbul Lisesi’nde
resim Sanayii Nefise’de tezyini sanatlar öğretmenliği yaptı. 1918’de
Viyana’da düzenlenen sergiye de katılmış olan Avni Lifij’in En Tanınmış
Eserleri Şunlardır: Karagün, Savaş, Akgün, Eski Devirde Asma Bahçeleri,
Huzur Dersi, Akademik Figür, Türk Evi
Aydın Ayan 1953 yılında Trabzon'da doğdu.197277 yılları arasında
ögrenim gördügü İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek
Resim Bölümü'nde, 1979 yılında asistan olarak göreve basladı.
1986-87'de British Council'in bursuyla gittigi İngiltere'de sanatsal
çalışmalar yaptı. 1988 yılında öğretim görevlisi, 1990'da doçent ve
1998 yılında da profesör oldu.
ögrenim gördügü İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek
Resim Bölümü'nde, 1979 yılında asistan olarak göreve basladı.
1986-87'de British Council'in bursuyla gittigi İngiltere'de sanatsal
çalışmalar yaptı. 1988 yılında öğretim görevlisi, 1990'da doçent ve
1998 yılında da profesör oldu.
Aydınger (İng. Tracing Paper) Yarı saydam bir çizim kağıdı.
Ayetullah Sümer (19051979) 1905
yılında İzmir'de doğan Sümer
ilk ve orta öğrenimini burada yaptuktan sonra 19251928 yılları
arasında Marsilya Ticaret Okulu'nda öğrenim görmüştür. Bu arada
Chephile Berengier atölyesine devam etmiş ve bundan sonra devlet
hesabına öğrenim için Paris'e gitmiş, buradan P. Baudovin atölyesinde
çalışmıştır. Bu dönemde Paris'de katıldığı bir yarışmada gümüş madalya
almıştır.Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde uzun yıllar öğretim üyeliği
yapan Ayetullah Sümer bizdeki Empresyonist kuşağın içerisinde yer
almaktadır.İçte ve dışita bir çok karma sergilere eser veren, ara sıra
özel sergiler düzenleyen Ayetullah Sümer'in başta Resim ve Heykel
Müzesi'nde olmak üzere pek çok resmi ve özel koleksiyonlarda
eserleri bulunmaktadır. 1979 yılında kaybettiğimiz sanatçının 1934'te
Galatasaray sergisinde sergilediği "Daktilo" adlı kompozisyonu da o
günlerde heyecan yaratan bir çalışmasıdır.
ilk ve orta öğrenimini burada yaptuktan sonra 19251928 yılları
arasında Marsilya Ticaret Okulu'nda öğrenim görmüştür. Bu arada
Chephile Berengier atölyesine devam etmiş ve bundan sonra devlet
hesabına öğrenim için Paris'e gitmiş, buradan P. Baudovin atölyesinde
çalışmıştır. Bu dönemde Paris'de katıldığı bir yarışmada gümüş madalya
almıştır.Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde uzun yıllar öğretim üyeliği
yapan Ayetullah Sümer bizdeki Empresyonist kuşağın içerisinde yer
almaktadır.İçte ve dışita bir çok karma sergilere eser veren, ara sıra
özel sergiler düzenleyen Ayetullah Sümer'in başta Resim ve Heykel
Müzesi'nde olmak üzere pek çok resmi ve özel koleksiyonlarda
eserleri bulunmaktadır. 1979 yılında kaybettiğimiz sanatçının 1934'te
Galatasaray sergisinde sergilediği "Daktilo" adlı kompozisyonu da o
günlerde heyecan yaratan bir çalışmasıdır.
Ayna resmi Ayna arkasındaki tabaka kazınarak çizilen ve
çizgi içleri boyalarla doldurulan resimler. Teknik, Avrupa'da
bulunmakla beraber örneklerin pek çoğu Çin'dedir.
çizgi içleri boyalarla doldurulan resimler. Teknik, Avrupa'da
bulunmakla beraber örneklerin pek çoğu Çin'dedir.
Aytaç, Hamit Türk Hattatı
(Diyarbakır 1891 İstanbul 1982)
Sanayii Nefise Mektebinde resim ve hat bölümüne devam etti.
Hattat Hamit Yazı evi’ni kurarak (1918) tezhip, gravürcülük
kabartma süslemeliri ile uğraştı. Hat ve resim öğretmenliği yaptı.
Ankara Kocatepe camii ve Eyüp Camii kubbe yazılarını yazdı.
Sanayii Nefise Mektebinde resim ve hat bölümüne devam etti.
Hattat Hamit Yazı evi’ni kurarak (1918) tezhip, gravürcülük
kabartma süslemeliri ile uğraştı. Hat ve resim öğretmenliği yaptı.
Ankara Kocatepe camii ve Eyüp Camii kubbe yazılarını yazdı.
Azur (Frs. (m)) 1.Gök mavisi. 2.Mavi renk.
Azürabl (Frs. Azurable
(adj)) Maviye boyanabilir.
Azüre (Frs. Azuré (Adj)) Gök
mavisi.
Azurer (Frs. (v)) Maviye boyamak.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)